Manisa doğumlu olan yazar, 1944'te İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu.
Maltepe Askeri Lisesinde öğretmenliğe başladı. Ancak, öğrenciliği sırasında Komünist Partisine katılarak faaliyette bulunduğu gerekçesiyle Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından hapse mahkum edildi. On ay hapis yatan yazarın öğretmenlik hakkı da elinden alındı.
1946'da Manisa'nın Hacırahmanlı köyüne yerleşerek burada çiftçilikle uğraştı.
1954'te Tercüman gazetesindeki öykü yarışmasına gönderdiği Evdeki adlı eseriyle birinci oldu.
Yayımlanan ilk hikayelerinde Nevzat Çorum ve Ziya Atılgan isimlerini kullandı.
1960'da Bodur Minareden Öte adlı hikaye kitabı yayımlandı.
İkinci romanı Anayurt Oteli 1973'te yayımlandı. Roman, 1987'de Ömer Kavur tarafından aynı adla sinemaya aktarıldı.
1976'da İstanbul'a dönen yazar danışman, çevirmen ve redaktör olarak çalıştı.
Üzerinde çalıştığı son romanı Canistan'ı tamamlayamadan 9 Ekim 1989 tarihinde kalp krizi sonucu Moda'daki evinde öldü.
Sanat Anlayışı
1950 kuşağı yazarlarından biri olan Atılgan, modernist romanın önemli temsilcilerinden biridir.
Az eser vermesine rağmen Türk edebiyatında önemli yere sahiptir.
Romanlarında yalnızlık ve yabancılaşma temaları öne çıkar.
Roman kahramanları toplumdan kopuk, içe dönük, psikolojik sorunlar yaşayan insanlardır. Üç romanında da kahramanlar köy, kasaba, şehir gibi farklı sosyal çevrelerde yaşamalarına rağmen benzer problemleri yaşar.
Türk romanının pek çok bakımdan özgün ve çok tanınmış eserleri olan Aylak Adam ve Anayurt Oteli’nin ardından kaleme aldığı Canistan, yazarın üçüncü ve son romanıdır. Atılgan, romanın “Duruşma”, “Yargıç” ve “Tanık” adlı ilk üç bölümünü yazmış ancak “Sanık” adlı son bölümü tamamlayamadan vefat etmiştir.
Çağdaş insanın en temel sorunu olan bireyin topluma yabancılaşmasını anlatan Aylak Adam; kış, ilkyaz, yaz ve güz olmak üzere dört bölümden meydana gelir.
Aylak Adam romanında yazar bilinç akımı, iç monolog, diyalog, mektup ve günlük gibi anlatım tekniklerini bir arada kullanmıştır.
Romanın başkarakteri olan C, zengin bir komisyoncu olan babasından kalan parayla yaşamaktadır. Manevi yönden boşluk içindeki kahraman, roman boyunca hayalindeki kadını arar. Annesi, C bir yaşındayken öldüğü için onu Zehra teyzesi büyütmüştür. Teyzesi onu her zaman gerçek bir anne şefkatiyle sevmiştir. C’nin babası ise kadın düşkünüdür ve evde sık sık hizmetçiler değişmektedir. Üstelik C, henüz çocuk yaştayken babasının Zehra teyzesiyle olan cinsel yakınlığına da şahit olmuştur. Bilinçaltına itmiş olduğu bu anıların etkisinden kurtulmayı amaçlayan başkahraman, amansız bir varoluş mücadelesi sergiler. Zamanının çoğunu İstanbul'un cadde ve sokaklarında, sinema ve meyhanelerinde geçirir. Hayatına giren kadınlarla (Ayşe, Güler) mutluluğa kavuştuğunu düşünse de sonunda yine yalnızlığına gömülür ve hayalindeki kadını aramaya devam eder.
Anayurt Oteli
Eserde "yabancılaşma" teması öne çıkmaktadır.
Otelin hem kâtipliğini hem de yöneticiliğini yapanZebercet’in toplumdan kopukluğu, iletişim yoksunluğu ve bunun yarattığı yalnızlık romanın asıl konusunu oluşturur. Otelin, Zebercet dışında, tek çalışanı ortalıkçı kadındır. Zebercet ve gecelik duraklamaların mekanı olan otel, eserin merkezini oluşturur.
Zebercet yedi aylık doğmuş, annesini küçük yaşta kaybetmiş ufak tefek biridir. Annesi gömüldükten sonra imam, Zebercet'e ninesinin adını sormuş ancak Zebercet utandığı için cevap verememiştir. Zira ninesi, Haşim Bey konağındaki beslemelerden biridir ve çocuğunu doğurduktan sonra adeta baştan atılmıştır. Onun köksüzlüğü, biraz da annesinin bu trajik öyküsünden beslenir. Otuz üç yaşındaki Zebercet, bilinçaltında taşıyageldiği yetersizlik, eksiklik, dışlanma, yoksunluk nedeniyle çevresiyle sağlıklı bir iletişim kuramaz. ➤ Romanın geniş özeti için tıklayınız.
Canistan
Romanda olaylar 1921'de başlar. Manisa'nın Hacırahmanlı köyünde, bir bağ evinde kalmakta olan Tokuç Ali'nin evi, gece vakti bir çete tarafından basılır. Çetenin reisi, Tokuç Ali'nin çocukluk arkadaşı Selim'dir. Alilerin evinde bir yanaşma olan Selim, yıllar sonra geri dönerek kardeş gibi birlikte büyüdüğü Tokuç Ali’ye altınların yerini öğrenme bahanesiyle işkence eder. Selim, çeteden birine Ali’yi tekmeletir hatta dipçikle diz kapağını kırdırır. En sonunda da Ali'nin göbeğine açtığı yaraya kızgın yağ damlatır. Soğukkanlı bir şekilde işkence yapar, yaptırır ve izler. Bu işkencenin Ali’yi ölüme götüreceğini bilir. Selim'in, Tokuç Ali’yi öldürmesine rağmen içindeki o boşluk daha da derinleşmiştir. İntikam onu tatmin etmez aksine psikolojik durumu daha da kötüleşir ve bir Yunan karakoluna tabancayla intihar saldırısı yaparak ölür. ➤ Romanın geniş özeti için tıklayınız.
Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.