Allah her kula bir zanaat vermiş,
Meğer ki, bol nasip, kısmet yazıla
Kimine hoş geçim, kanaat vermiş
Kimine hırs vermiş, doymaz az ile
Terk-i sıla ettim on beş yaşımda
Dolaştım bir hayli kendi başımda
Her ne iş tuttuysam felek karşımda
Naçar kaldım paylaşılmaz koz ile
Garip kaldım, kimse yardım etmedi
Küçük memur oldum, maaş yetmedi
Ev geçimi hiç de düzgün gitmedi
Ceryanı kestiler kaldık gaz ile
Tuhafiyeciliği seçtim, olmadı
Terzi oldum, kestim biçtim olmadı
Kumaş mağazası açtım olmadı
Hep malları güve yedi haz ile
Marangozluk el kaptırdı hızara
Tellâl oldum, kıtlık geldi pazara
Fırıncı oldum, yangın çıktı kazara
Malım mülküm harap oldu köz ile
Kasap oldum, bereketin adı yok
Kimi et yağsız der, kimi budu yok
Aşçı oldum, yemeklerin tadı yok
El âlemi suya yaktım tuz ile
Manav oldum, hep çürüdü yemişler
Kunduracı oldum, bilmez demişler
Reçber oldum, bütün ters gitti işler
Aylar, yıllar geçti kurak yaz ile
Dabbak oldum hep çürüdü deriler
Celep oldum, ölüp gitti sürüler
Bakkal oldum, kaçtı hep müşteriler
Başka bir iş yapsam hangi yüz ile?
Demirci oldum, herkes beni haşladı
Gürültüden şikâyete başladı
Çöpçü oldum, mahalleli taşladı
Süpürürken evler doldu toz ile
Nalbur oldum, kimse kapım çalmadı
Saatçi oldum, sağlam saat kalmadı
Takımları sattım, kimse almadı
Mezatçıya verdim yüz bin naz ile
Eczacılık yaptım, arttı ölümler
Mühendis oldum, ağır geldiler
Fotoğrafçı oldum, yandı filimler
Müşteriye karşı döndük rezile
Çiçekçi oldum, hep goncalar buruştu
Nakliyeci oldum, kamyonlarım vuruştu
Telefoncu oldum hatlar karıştı
Tamirat bitmedi hemen tez ile
Kara borsa bilet sattıramadım
Sahte makbuz kestim, yutturamadım
Spor Toto oynadım, tutturamadım
Haftalıklar bir bir gitti vız ile
Hâkim oldum, cezayı çok gördüler,
Trafikçi oldum, fazla yordular
Polis oldum, çok vazife verdiler
Kaçırdım mahkûmu yorgun göz ile
Maliyecilik de değil pek kolay
Gümrükçülük yaptım, duydum çok kolay
Bankacı oldum, bir ay sonra bir olay:
Açık verdim, vızıla da vızıla
Halıcı oldum, bonolarım çatıştı
Çünkü işim taksit ile satıştı
Yorgancı oldum, hep pamuklar tutuştu,
Kaldım bir tek iğne, bir top bez ile
İşportacı oldum, malım basıldı
Şoför kâhyası oldum, sesim kısıldı
Sütçü oldum, bütün sular kesildi
Çoğaltma çaresin bulduk buz ile
Elektrikçi oldum, çektim telleri
Karıştırdım odaları, holleri
Hep cereyan çarptı tutan elleri
Tesisatı söktürdüler tez ile
Asker oldum anam yollara baktı
İzin istemekten âmirler bıktı
Subay oldum, sık sık tayinim çıktı
Turist gibi şarkı, garbi gez ile
Boksör olsam, kuvvetli kol istiyor
Sarraf olsam, parayı bol istiyor
Öğretmenlik ince bir yol istiyor
Atatürk’ün gösterdiği iz ile
Şekerci oldum, şekerler zam geldi
Kabzımal oldum, hep meyveler ham geldi
Camcı oldum, bütün kırık cam geldi
İşin yoksa, hem ağla, hem sızıla
Matbaacı oldum, karıştı harfler
Tersinden okundu kâğıtlar, zarflar
Müşteriden duyduk çok ağır laflar
Bedduayla dedi, işin bozula
Emlakçı oldum, çok söyledim yalanı
Göremedim benden bir ev alanı
Mimar oldum, çözemedim plânı
Geçti ömrüm yanlış formül çiz ile
Tapucu oldum, hep karıştı sınırlar
Sahipleri garez etti sanırlar
Kadastrocu olsam, gaddar tanırlar
İnkisarla uğrattılar nüzule
Berber oldum, belediye kapattı
Kahvecilik yaptım sermayem battı
Meyhaneci oldum, dükkan top attı
İçen kaçtı hepsi ayrı poz ile
Şoför oldum, arabayı devirdim
Pilot oldum, tayyareyi savurdum
Vatman, kaptan oldum, dümen çevirdim
Hiçbir gün gitmedi rotam düz ile
Doktor oldum, tedaviye geldiler,
İlâç verdim, zehirlenip öldüler
Dişçi oldum, suçu benden bildiler
Zayıf gelen çıktı şişman yüz ile
Müteahhit oldum, kendim çıldırdım
Müezzin oldum, cemaati yıldırdım
İmam oldum, yanlış namaz kıldırdım
Müftü el çektirdi işten vaz ile
Bıktım hayırsızım, ortada kaldım
Vazgeçtim sanattan başka iş buldum
İnşaata girdim, amele oldum
Ta üst kattan yere düştüm hız ile
Velhasılı hiçbir işte gülmedim
Meğer kader böyle imiş bilmedim
Bir de hovardalık yapayım dedim
Yedik malı mülkü karı kız ile
Şemsi der: Münasip iş bulamadım
Gidip bir baltaya sap olamadım
Bağlamadan başka saz çalamadım
Akıbet ırızkım çıktı saz ile
Âşık Şemsi Yastıman (1923-1994)
Sözcükler
zanaat: İnsanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş.
naçar: çaresiz
sıla: Gurbetteki bir kimse için doğup büyüdüğü, özlediği yer
ceryan /cereyan): elektrik
güve: yünlü kumaş ve dokuma yiyen böcek
hızar: tahta ve kereste biçmeye yarayan büyük bıçkı
tellal: Herhangi bir olayı halka duyurmak için çarşıda yüksek sesle bağıran kişi.
kazara: kaza sonucu
reçber (rençper): Tarla, bağ, bahçe, yapı ve toprak işlerinde çalışan ırgat
dabbak (debbağ): Deriyi kullanabilecek duruma getiren kişi
celep: hayvan tüccarı
nalbur: at nalı yapan demirci
mezatçı: arttırma ile satışı yönlendiren kimse
bono: senet
şark: doğu
garp: batı
garbi (garbı): batıyı
sarraf: kuyumcu
kabzımal: sebze, meyve toptancısı
inkisar: beddua
nüzul: inme
tayyare: uçak
vatman: tramvay sürücüsü
velhasıl: kısacası
hovarda: çapkın
münasip: uygun
akıbet: sonuç, sonunda
ırızık (rızık): Tanrı'nın bütün yarattıklarına verdiği nimet
Notlar
Ölçü: 11'li hece ölçüsü
Nazım Şekli: Destan
Destan
Aşık edebiyatı nazım şekli.
Genelde 11'li hece ölçüsü ile söylenir.
Uyak düzeni koşma gibidir.
Dörtlük sayısı kimi örneklerde 100'ü bulur.
Konusu, günlük hayatta karşılaşılabilecek küçük bir olaydan toplumu etkileyen büyük bir olaya kadar çok çeşitli olabilir.
Bunların yanı sıra -örnekte olduğu gibi- sadece güldürme maksadıyla yazılan mizahi destanlar da vardır: pire destanı, esnaf destanı, iki avrat destanı gibi.
İlgili Sayfa
👉 Halk Şiiri Örnek Metinler
Yararlanılan Kaynak
Kırşehir Âşıklık Geleneğinde Âşık Şemsi Yastıman, Yasemin Dede
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.