Paragraf Soruları İçin Bilinmesi Gereken Sözcükler

  • absürt: saçma, anlamsız
  • ağdalı: süslü, anlaşılması güç yazı
  • aktüel: güncel
  • alafranga: Frenklere ait, Frenk gibi, Batı uygarlığını benimsemiş
  • alaturka: Türk gibi, Türk usulü
  • albeni: çekicilik
  • analiz: çözümleme, tahlil
  • anane: gelenek
  • anlatı: öyküleme
  • argüman: çıkarım, kanıt, bir şeyin doğruluğu konusunda belge
  • armoni: uyum
  • asgari: en aşağı, en düşük, en az
  • atıf: yöneltme, çevirme; ilişkili bulma; gönderme
  • avangart: öncü
  • avam: sıradan halk, umum
  • ayırtı: nüans
  • ayrım: fark, ayrılma
  • azımsama: az bulmak, az bularak beğenmemek 
  • bağdaşmak: her yönden birbiriyle uyuşmak, kaynaşmak, uzlaşmak, uymak
  • banal: bayağı, sıradan
  • bedhah: kötü yürekli
  • bedbaht: mutsuz
  • betik: yazılı şey, belge, mektup, kitap
  • burjuva: kentli, kent soylu, üretim araçlarını elinde bulunduran
  • biçem: üslup, tarz
  • çalakalem: gelişigüzel, özen göstermeden
  • çetrefilli: Karışık ve anlaşılması güç olan
  • çıkarım: dolayısıyla sonuç çıkarma işi
  • dağarcık: bilgi birikimi, bellek, repertuvar
  • devinim: hareket
  • didaktik: öğretici
  • dikte etmek: yazdırmak için söylemek, birine isteklerini zorla kabul ettirmek (mec.)
  • dimağ: beyin, zihin
  • diyalektik: tez ve antitezden yararlanarak akıl yürütme yöntemi
  • eğreti: ödünç, geçici, asıl olmayan
  • edilgen: pasif, yapılan işten etkilenen
  • etken: faktör, amil, bir şeyin olmasına yol açan
  • etkin: işleyen, çalışan, aktif
  • faal: aktif, hareketli, işleyen, çalışan, çalışkan
  • fail: işleyen, yapan, eden
  • fevri: ani, patlama şeklinde
  • gaf: pot kırma
  • görece: kişiden kişiye değişen; bir şeye, bir kimseye göre olan
  • ikilem: kararsızlık, iki seçenek arasında kalma
  • ilinti: bağlantı
  • illegal: yasa dışı
  • imge: Yazınsal yaratılarda yansıtılmak isteneni daha canlı, etkili, görünür kılmak amacıyla zihinde canlandırılmaya çalışılan görüntü.
  • ironi: alaylı anlatım, gülmece, söylenen sözün tersini kastederek kişiyle veya olayla alay etme.
  • istikbal: gelecek
  • istiklal: bağımsızlık
  • ivedi: çabuk yapılan, acele, acil
  • izlek: Bir edebî eserde işlenen konunun anlamca ortaya koyduğu ana yönelim.
  • kale almamak: önem vermemek, hesaba katmamak
  • kifayetsiz: yetersiz
  • klasik: üzerinden uzun zaman geçtiği halde değerini koruyan
  • klişe: basmakalıp söz, görüş
  • kriter: ölçüt
  • kronik: Uzun süredir bir çözüm getirilmemiş
  • kotarmak: üstesinden gelmek; bir işi tamamlamak, bitirmek
  • kuram: bir bilim ve sanatla ilgili doğruluğu kesin olmayan düşünce, görüş
  • külliyat: bir yazarın bütün yapıtlarını kapsayan dizi
  • legal: yasal
  • mamur: imar edilmiş / dört başı mamur: kusursuz, eksiği olmayan
  • mazur görmek: hoş görmek, bağışlamak
  • menfi: olumsuz
  • mistik: gizemci, bilgiden çok sezgiyi ön plana çıkaran
  • muğlak: belirsiz
  • müspet: olumlu, pozitif
  • nazım: ölçülü kafiyeli söz
  • nesir: düz yazı
  • nesnel: objektif, kanıtlanabilir olan
  • nicel: sayılabilen, ölçülebilen
  • nitel: nitelik yönünden, nitelikle ilgili
  • nitelik: özellik, vasıf
  • nüans: ayırtı, ince ayrım
  • nükte: ince anlamlı zarif söz, espri, şaka
  • olgu: varlığı deneyle kanıtlanmış şey, birtakım olayların dayandığı neden ya da bu nedenlerin yol açtığı sonuç
  • ödün vermek: uzlaşmaya varabilmek için hak, istek ya da savlarının bir bölümünden vazgeçme.
  • özdeş: nitelik yönünden eş, eşit, benzer olan
  • özge: başka 
  • özgü: özellikle birine veya bir şeye ait olan
  • özgün: biricik, kopya olmayan, kendine özgü, orijinal 
  • özlülük: söz yığınından uzak; kısa ve öz anlatım
  • öznel: subjektif, bireyin düşünce ve duygularına dayalı olan, nesnel olmayan
  • pragmatik: gerçeğe ve eyleme yönelik olan, yararcı
  • panorama: genel görünüm
  • paradoks: çelişki, aykırı düşünce, düşünceler arasında kesin bir yargı içermeyen karşıtlık.
  • rasyonalist: akılcı
  • rasyonalizm: akılcılık
  • rasyonel: akla uygun, ölçülü, hesaplı
  • realist: gerçekçi
  • retorik: Güzel söz söyleme, hitabet sanatı
  • salt: yalnız, tek
  • salık vermek: tavsiye etmek, haber vermek
  • sav: iddia, tez
  • seküler: dinden bağımsız, dinî ve ruhanî olmayan
  • sentez: farklı düşünceleri mantıksal bir tarzda bir araya getirme
  • sergüzeşt: macera
  • şerh: bir metni açıklama, yorumlama
  • tâbi olmak: birinin arkası sıra giden, ona uyan
  • tem: tema
  • terkip: bileşim, birleştirme, bir araya getirme
  • tahkiye: anlatı
  • tezat: karşıtlık, çelişme
  • tinsel: ruhsal, maddesel olmayan
  • tolerans: hoşgörü, özür payı
  • yadsımak: Yaptığı bir işi yapmadığını, söylediği sözü söylemediğini ya da tanık olduğu bir şeyi yapmadığını söylemek, inkar etmek, yaptığını saklamak
  • yakınmak: sızlanarak anlatmak, şikayet etmek
  • yapıt: eser
  • yayın: basılıp satışa çıkarılan gazete, dergi, kitap; radyo ve televizyon aracılığıyla halka sunulan şey; neşriyat
  • yayım: kitap, gazete gibi okunacak şeylerin basılıp dağıtılması; herhangi bir yapıtın medya aracılığı ile dinleyiciye, izleyiciye ulaştırılması; neşir 
  • yazım: imla
  • yazın: edebiyat
  • yazınsal: edebî
  • yeti: bir şeyi yapabilme gücü, meleke
  • yetke: buyurma, yasak etme hakkı ve gücü
  • yetkin: gerekli olgunluğa erişmiş

2 yorum:

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.