AYT Edebiyat

Cumhuriyet Dönemi Roman Konu Testi 4

II. Meşrutiyet'in ilanından sonra yazı hayatına atılan yazar; roman, hikâye, tiyatro ve hatıra türlerinde çok sayıda eser vermiştir. Daha çok romanları ile edebiyatımızda önemli bir yer edinen yazarın romanlarında olduğu gibi hikâyelerinde de önce ferdiyetçi bir çizgide hareket ettiği görülür. Ancak özellikle Balkan Savaşları ile toplumsal meselelere yönelecektir.
1. Aşağıdakilerden hangisi parçada sözü edilen yazara ait değildir?
A) Seviyye Talip
B) Heyula
C) Kadınlar Tekkesi
D) Kalp Ağrısı
E) Tatarcık

Konu Anlatımı İndir



AYT EDEBİYAT DERS NOTLARI (PDF)

Edebi Sanatlar

Otuz söz sanatı 200'den fazla örnekle açıklanmıştır. 27 sayfadan oluşan dosyayı bilgisayarınıza indirmek için tıklayınız.

Yılkı Atı

Abbas Sayar
Nail Abbas Sayar'ın ilk romanıdır.
İlk olarak 1954'te yazarın çıkardığı yerel gazetede tefrika edilen roman ancak 1970'te basılabilmiştir.
Yılkı, doğaya başıboş bırakılan at ya da eşek demektir.
Yılkı Atı, Türk edebiyatında kahramanları atlar olan ilk romandır.
Romanda, yılkıya bırakılan bir atın doğadaki yaşam savaşı anlatılır. Romandaki at, bir anlamda tüm olumsuz şartlara rağmen hayata tutunmaya çalışan insanları temsil eder. Romanda, yazarın bir roman kahramanı gibi ele aldığı atın başından geçen olaylar anlatılır. Arka planda köy halkının yoksulluğu ve çaresizliğinin işlendiği eserde sadece atlar değil, doğadaki diğer varlıklar da insanlara ait özelliklerle betimlenmiştir.

Kısa Özet

Romanda olaylar Doru Kısrak’ın sahibi İbrahim tarafından yılkıya bırakılmasıyla başlar. Kış mevsiminde atın verdiği yaşam savaşıyla devam eder. Doru Kısrak, baharda sahibine görünmeden tayını da alarak ortadan kaybolur. Roman, İbrahim’in bu durumdan duyduğu pişmanlık ve öfkeyle biter.

Bir Kaz Aldım Ben Karıdan

Bir kaz aldım ben karıdan
Boynu da uzun borudan
Kırk abdal kanın kurutan
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz

Sekizimiz odun çeker
Dokuzumuz ateş yakar
Kaz kaldırmış başın bakar
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz

Lamii Çelebi (1473-1532)

  • Divan şairi, Nakşibendi şeyhi.
  • 1473'te Bursa'da doğdu. 
  • Asıl adı Mahmut'tur.
  • Tüm hayatını Bursa'da geçirdi.
  • Medrese tahsilinin yanında henüz genç yaşlarında tasavvufa yöneldi.
  • Hiçbir devlet görevinde bulunmadı.
  • 1532'de Bursa'da öldü.
Sanat Anlayışı
  • İranlı âlim ve şair Molla Cami'den (öl. 1492) yaptığı çevirilerle tanındı.
  • Hamse sahibidir.

Hüseyin Suat Yalçın (1867-1942)

Hüseyin Suat Yalçın
  • Şair, mizah ve oyun yazarı.
  • Gazeteci ve yazar Hüseyin Cahit Yalçın'ın ağabeyidir.
  • 1886'da Tıbbiye-i Mülkiyeden mezun oldu.
  • Çeşitli kurumlarda doktor ve yönetici olarak çalıştı.
  • Milli Mücadele'ye katılmak üzere Ankara'ya gitti.
  • Hekim olarak Anadolu'nun çeşitli yerlerinde hizmet etti.
  • Cumhuriyet'in ilanından sonra Devlet Demiryollarına ait gemilerde doktor olarak çalıştı.
  • 21 Mart 1942'de öldü.
Sanat Yaşamı
  • Servetifünun şairi olarak tanındı.
  • Bu dönem şiirlerinde Cenap Şahabettin'in etkisi görülür.
  • Servetifünun yıllarında öne çıkan temaları aşk-kadın, tabiat ve ölümdür.

Diyorlar ki

Ruşen Eşref
Ruşen Eşref Ünaydın'ın mülakat (görüşme) türündeki eseri.
Mülakatlar, kitap olarak ilk kez 1918'de yayımlanmıştır.
Türk edebiyatında mülakat türünün ilk modern örneğidir.
Yazarın mülakat yaptığı on sekiz kişi de edebiyatçıdır.
Bu kişiler: Abdülhak Hamit Tarhan, Nigâr Hanım, Sami Paşazade Sezai, Halit Ziya Uşaklıgil, Cenap Şahabettin, Hüseyin Cahit Yalçın, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Mehmet Emin Yurdakul, Halide Edip Adıvar, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ziya Gökalp, Mehmet Fuat Köprülü, Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Fazıl Ahmet Aykaç, Ahmet Haşim ve Ali Kemal’dir.
Yazar, görüşme için genellikle kişilerin evlerine gitmiş; bu durumda ilgili bölüm, evin tasviri ile başlamıştır.
Kitapta -Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin ve Ahmet Haşim dışında- kişilerin fiziki ya da ruhsal portrelerine de yer verilmiştir.

Not: Günlük kullanımda mülakat sözcüğü yerine -farklı bir tür olsa da- röportaj sözcüğü tercih edilmektedir.

Samet Ağaoğlu (1909-1982)

Samet Ağaoğlu
  • Cumhuriyet dönemi yazarı, politikacı.
  • 1909'da Bakü'de doğdu.
  • Gazeteci, düşünür ve siyaset insanı Ahmet Ağaoğlu'nun (öl. 1939) oğludur.
  • 1931'de Ankara Hukuk Fakültesinden mezun oldu.
  • Aynı yıl Varlık dergisinde ilk öyküsünü yayımladı.
  • Bir süre İktisat ve Ticaret bakanlıklarında çalıştı.
  • 1946'da memuriyetten ayrılarak Demokrat Partiye katıldı.
  • 1950-60 yılları arasında milletvekili olarak üç dönem Mecliste bulundu. Adnan Menderes hükûmetlerinde çalışma, sanayi ve devlet bakanı olarak görev yaptı.
  • 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra tutuklanarak ömür boyu hapse mahkum edildi.
  • 1964'te özel afla serbest kaldı.
  • Son yıllarını hikâye ve hatıralarını yazıp yayımlamakla geçirdi.
  • 6 Ağustos 1982’de İstanbul'da öldü.

Beşir Fuat (1852-1887)

  • Düşünür, eleştirmen, yazar.
  • 1852'de İstanbul'da doğdu.
  • Dönemin iyi okullarından biri olan Fatih Rüştiyesinde okudu.
  • Eğitimine babası Hurşit Paşa'nın görevi nedeniyle gittiği Suriye’de devam etti. Burada Halep Cizvit Mektebinde eğitim görerek iyi derecede Fransızca öğrendi (1862-1867).
  • 1871’de Askerî Liseden, 1873’te Harbiye Mektebinden (Mekteb-i Harbiye) mezun oldu.
  • Aynı yıl Sultan Abdülaziz’in yaveri olarak atandı.
  • 1876'da tahtan indirilen Abdülaziz'in ölümünden sonra sırasıyla Osmanlı-Sırp ve Osmanlı-Rus Savaşlarına ve Girit’te çıkan isyanları bastırmak üzere bölgedeki harekâtlara katıldı.
  • Girit’te kaldığı birkaç yıl içinde Almanca ve İngilizce öğrendi.
  • Kolağası rütbesinde iken askerlikten istifa ederek sadece yazılarıyla meşgul oldu.
  • Fizyoloji, tıp, biyoloji, psikoloji, matematik, fizik, astronomi, sosyoloji, felsefe, tarih, edebiyat, dil eğitimi gibi pek çok alanda önemli bir birikime sahiptir.
  • Pozitif bilimleri hayatının merkezine alan Fuat, bu bakış açısını Osmanlı toplumuna tanıtma ve benimsetme gayretinde olmuştur.
  • Çeşitli gazete ve dergilerde makaleler yayımlayıp İngilizce, Fransızca ve Almancadan çeviriler yaptı.
Ölümü 
  • 5 Şubat 1887 tarihinde çalışma odasında intihar etti.
  • Uyuşturduğu bileklerini kesen Beşir Fuat, ölüme gidişi sırasında yaşadıklarını bir kâğıda not etti:
"Ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geri savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan tatlı ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı."