Diyorlar ki

Ruşen Eşref
Ruşen Eşref Ünaydın'ın mülakat (görüşme) türündeki eseri.
Mülakatlar, kitap olarak ilk kez 1918'de yayımlanmıştır.
Türk edebiyatında mülakat türünün ilk modern örneğidir.
Yazarın mülakat yaptığı on sekiz kişi de edebiyatçıdır.
Bu kişiler: Abdülhak Hamit Tarhan, Nigâr Hanım, Sami Paşazade Sezai, Halit Ziya Uşaklıgil, Cenap Şahabettin, Hüseyin Cahit Yalçın, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Mehmet Emin Yurdakul, Halide Edip Adıvar, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ziya Gökalp, Mehmet Fuat Köprülü, Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Fazıl Ahmet Aykaç, Ahmet Haşim ve Ali Kemal’dir.
Yazar, görüşme için genellikle kişilerin evlerine gitmiş; bu durumda ilgili bölüm, evin tasviri ile başlamıştır.
Kitapta -Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin ve Ahmet Haşim dışında- kişilerin fiziki ya da ruhsal portrelerine de yer verilmiştir.

Not: Günlük kullanımda mülakat sözcüğü yerine -farklı bir tür olsa da- röportaj sözcüğü tercih edilmektedir.

Kitaptan Alıntılar

s.20 / Halide Edip Adıvar

Ünaydın: Sizde yazma merakı ne zaman ve nasıl başladı?
Halide Edip: Romancı olmayı, George Eliot isimli İngiliz kadın romancısını okuduktan sonra istedim. Fakat daha evvel muhitimizde çok hikâye söylenirdi ve bende de küçük kardeşlerime hikâye uydurmak merakı vardı. Bunu bir yaradılış telakki edebilirsiniz.

s.29,30 / Sami Paşazade Sezai

Sami Paşazade Sezai: "Ben kendimi tanımaya başladığım vakit Kemal Bey, eski edebiyata karşı samimi bir surette harp ilân etmişti. Zannederim Avrupa'yı görmüş, gerçekleri görüp tanışmış ve bizim edebiyatımızı son derece berbat bulmuştu. Kemal Bey'in bu yenilik harbi; dedelerimizi kötülemekten, dedelerimizi batırmaktan ziyade, içinde bunaldığımız o hareketsizliği yıkmak, Avrupa'daki ilerleme ve gelişmenin bizde de meydana gelmesini şiddetle arzu etmekten ileri geliyordu. Evet, o harbin sebebi ilerleyip gelişmenin edebiyatta, edebiyattan da fikirlere ve vicdanlara geçerek buralarda yer etmesini şiddetle arzu etmesinden ileri geliyordu. Yoksa eskilerin en güzel şiirlerini yine üstadın ağzından işitmiştim; onları takdirle okurdu. Fakat artık o edebiyatın devamını çekemezdi. Elbette değil mi ya? Düşünün bir kere, dünya o coşmalar taşmalar içinde iken bizimkiler burada hâlâ bir mısra ile kapanıp kalıyorlardı. Buna artık tahammül etmek kabil değildi. İşte Kemal, böyle bir zamanda geldi ve bir volkan gibi gürleyip lavlar saçtı..." (s.29,30)

s.143 / Mehmet Emin Yurdakul / Portre

“Ve açık alınlı saçsız başı, dolgun yanaklarında hafif, çenesinde sivri kumral sakalları, ince kumral kaşların altındaki yeşile çalan gözleri, ağarmaya başlamış kalın bıyıklarının örttüğü dudaklarında purosu, geniş omuzlu şişmanca vücudu ile Mehmet Emin Bey bu odada, şark eşyasına meraklı bir Polonya zenginine benziyordu."

İlgili Sayfalar



👉 Röportaj

Yararlanılan Kaynaklar

Yeni Türk Edebiyatında Portre Türünün Gelişimi, Deniz Gözde Avcu
Diyorlar ki'nin Işığında Yenilerin Divan Edebiyatına Bakışı, Bahir Selçuk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.