Paragrafta Yardımcı Düşünce Çıkmış Sorular

Sözcükler asi, uysal, renkli, soluk, yaramaz, çığırtkan ve sevecen olabilirler ama her zaman çok değişkendirler. Taşıdıkları yalın anlamın ötesine geçip bambaşka şeyler söyleyebiliyorlar; diziliş sıralarına göre farklı çağrışımlar yaratıyor, oturdukları yeri beğenmiyorlar bazen, dikkat etmezsem susmaları gereken yerde sızlanıyorlar. Onları kullanırken ince eleyip sık dokuyorum. Eğip büküyor, kesip biçiyorum. Güldüklerini, ağladıklarını duyuyorum ama onlarla uğraşmaktan yılmıyorum. En başına buyruk sözcükler elimin altında, dilimin ucunda, beynimin içinde ama büsbütün ele geçiremiyorum onları. Onların sahibi olabilmek için yıllardır uğraşıyorum.
1. Bu parçadan sözcüklerle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz? (2012)
A) Belli bir yönteme göre cümleye dönüşürler.
B) Doğaları yeni anlamlar yüklenmeye yatkındır.
C) Kullanımlarını yadırgadıklarında bunu sezdirirler.
D) Farklı nitelikler içerirler.
E) Seçilişleri titiz davranmayı gerektirir.

Yaşamdan yola çıkmayan, sığ, okuma tembelliğine yol açan, yaratma cesaretinden yoksun ve ders veren anlatılar, romansal düşüncenin askıya alındığı ucuz bir bildiricilik durumundan öteye geçemez. Bu anlatılar; insanı, onun acılarını, çelişkilerini derinlik ve incelikle yansıtıp dile getirmeyi kesinlikle başaramaz. Bu yüzden her nitelikli gerçek yazınsal yapıt, özellikle kişinin varoluşsal hâllerini anlatmalı. Böyle bir anlatımdan yoksunsa o, gerçek bir yapıt sayılamaz.
2. Bu parçadan kimi yazınsal yapıtlarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz? (2012)
A) Öğreticilikten uzak olmalıdır.
B) İnsan yaşamını değişik boyutlarıyla kuşatmalıdır.
C) Anlatıcı kendini gizlemelidir.
D) Yaşananlara yeni biçimler kazandıran sanatsal bir doku taşımalıdır.
E) Okuyanı düşündüren, etkileyici bir söylemle biçimlendirilmelidir.

Her dize veya her satır, yazıldığı andan başlayarak insanlara gönderilmiş bir ileti niteliği taşır. Üreten kişinin, onun nasıl okunacağını denetleme, nasıl anlaşılması gerektiğini dayatma gibi bir hakkı yoktur. Yazar bu hakkı, daha eserini yayımladığı anda yitirmiştir veya kendi isteğiyle başkalarına bırakmıştır. Okuma; okuyanın kişiliğine, bilgisine, anlama ve yorumlama yeteneğine, beğenisine göre değişiklik gösterir; yazılırken amaçlananların gerisinde de kalabilir, ötesine de geçebilir. Bu son durumda, yeniden üretme söz konusudur artık. Elbette, ortaya çıkan ve eleştiriler içeren metnin bir edebî değer taşıması koşuluyla.
3. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz? (2013)
A) Yazarlar, okurları yönlendirmemelidir.
B) Farklı okuyucular yazarın anlatmak istediğini kendilerince yorumlayabilirler.
C) Her metin, çözümü yazarında olan birtakım gizler içerir.
D) Okurun bir eser karşısındaki tutumu, birikimiyle ilgilidir.
E) Bir metnin, okur tarafından değerlendirilebilmesi için sanatsal nitelikler barındırması gerekir.

Çevresi acılar içinde kıvranırken sanatçının, mutluluk şarkıları söylemeye dili varmaz. Bütün acıları kendi acısı bilmeyen kişiye sanatçı denemez. Romantizmin “En iyi yazar, kuş gibi öten yazardır.” görüşünü Sartre, elinin tersiyle iterek şöyle der: “Yazar kuş değildir.” Evet, yazar kuş değildir. Yazar niçin yazdığını bilmek zorundadır. İnsan olmanın bir gereğidir bu.
4. Bu parçadan hareketle sanatçılarla ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılamaz? (2015)
A) Toplumun bütün acılarını kendi yüreğinde duymalıdır.
B) Toplumdaki gelişmelere ve değişmelere kayıtsız kalmamalıdır.
C) Her zaman gerçekçi olmalı ve neyi, hangi nedenle söylediğini bilmelidir.
D) Toplumun sıkıntılarını unutturmak için umut dolu şeyler söyleyebilmelidir.
E) Öncelikle içinde yaşadığı toplumun bir üyesi olduğunu unutmamalıdır.

Hiç kimse yalancı veya sahtekâr olmak istemez. Fakat başkalarıyla iletişimimizde, içimizden geçenleri olduğu gibi açıkça söylersek iç dünyamızın reddedilme tehlikesini de göze almışız demektir. Herkes, her yerde ve her zaman bu riski göze alamaz. Onun için çoğu kez maskelerimizin arkasına sığınıp bir korunma davranışı içine gireriz. Bunu öylesine sık yaparız ki bu göstermelik davranışımız bizim artık ikinci doğamız olur.
5. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz? (2016)
A) Bizim dışımızdaki insanların gerçek düşüncelerimizi bilmesini istemeyiz.
B) İç dünyamızı, farklı davranışlarla başkalarından saklamaya çalışırız.
C) Başkalarına baskı uygulayarak eleştirilmekten kurtulacağımızı sanırız.
D) Eksik ve noksanlarımızın başkaları tarafından bilinmesinden hoşlanmayız.
E) Dışlanmaktan korktuğumuz için olduğumuzdan farklı görünmeye çalışırız.

Günümüzde kara parçalarının sekizde biri gibi önemli bir kısmı koruma altına alınmış durumdadır. Dünyada yüz binin üzerinde koruma alanı bulunmaktadır. Bunların kapladığı alan, Çin ve Hindistan'ın toplam büyüklüğüne eşittir. Bu alanların tarihte hiç görülmediği kadar büyük olması, yaşama alanlarını korumanın bir zorunluluk olduğu anlayışının geliştiğine işaret ediyor. Dahası bu genişleme, endüstriyel gelişmeye de bir engel teşkil etmiyor. Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği, bir raporunda yaşam alanlarını koruma altına almayı, doğanın korunmasına yönelik yapılmış en önemli yatırım olarak gösteriyor.
6. Bu parçada koruma alanlarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? (2017)
A) Dünyanın dikkate değer bir bölümünü içine aldığına
B) Doğayı korumada uygun bir yol olarak görüldüğüne
C) Sanayi üzerinde olumsuz bir etkisi bulunmadığına
D) Toplumların geçmişte bu konuya önem vermediğine
E) Dünyayı koruma gerekliliğinin bir sonucu olduğuna

"Bir ülkenin uygarlık düzeyi o ülkenin kâğıt tüketimi ile ölçülür." diye bir söz hatırlıyorum. Bana göre bu düşünce artık geçerliliğini kaybetti. Çünkü bugün kitap yazmak ve yayımlamak kâğıt kullanmadan da mümkün. İleride ne olacağı bilinmez ama şimdilik basılı ve elektronik kitaplar varlığını birlikte devam ettiriyor.
7. Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir? (2018)
A) Uygarlık üretme ve yayma aracı olan kâğıt, işlevini günümüzün teknolojik imkânlarıyla paylaşarak sürdürmektedir.
B) Uygarlığın önemli ögelerinden olan kâğıdın tüketimi ile üretimi arasındaki denge gelişmişlik göstergesidir.
C) Uygarlığın gelişimi ve yayılımı ile kâğıt tüketimini ilişkilendirmenin ne kadar doğru olduğu bugün açıkça görülmektedir.
D) Uygarlığı yalnız kâğıt üzerinden ölçmeye çalışmanın ne denli sığ bir düşünce olduğu yaygın olarak bilinmektedir.
E) Uygarlığın günümüzde ulaştığı nokta, elektronik kitap çağının kapılarını sonuna kadar açmaktadır.

Makber Türk şiirinin önemli örneklerinden biridir. Abdülhak Hamit bu şiiri eşinin ölümünün ardından, 1885 yılında yazmıştır. Eser, sevdiğinin ölümünü görmekle felakete uğramış bir insanın duygularını, okura büyük bir samimiyetle yaşatır. Makber’den kısa süre sonra, yıl bitmeden yazdığı Ölü adlı eserinde de konu ve ruh Makber’in aynısıdır. Ancak Makber’de başını bulutlara ve kayalara çarparak uçurum karanlıkları içinde şimşekler çaktıran yaralı kartal, burada geniş halkalar çevirerek ağır ağır süzülür. Makber bir feryattır. Ölü’de sükût ve düşünüş vardır. Sanki bu eserin mısraları düşünce hâline gelmiş gözyaşlarıdır.
8. Bu parçadan hareketle Makber ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? (2019)
A) Ölü adlı şiir ile aynı yıl yazıldığı
B) Okuyucuda duygusal karşılık bulduğu
C) Kısa süre içinde kaleme alındığı
D) Bir kaybın yarattığı acıyı işlediği
E) Yazarın taşkın ruh hâlini yansıttığı

Özgün resimler, yeniden canlandırmanın hiçbir zaman olamayacağı ölçüde sessiz ve dingindir. Bu bakımdan yeniden canlandırmayla karşılaştırılamaz. Çünkü özgün resimde sessizlik ve dinginlik asıl malzemenin, boyanın içine sinmiştir; insan boyada ressamın resmi yaptığı andaki hareketlerinin izlerini görebilir. Bunun, resmin boyanmasıyla insanın ona bakması arasındaki zaman aralığını kapatmak gibi bir etkisi vardır. Bu özel anlamda tüm resimler çağdaştır. Resimlerin çağlarının tanıkları olma özelliği buradan gelir. İçinde yaşadıkları tarihsel an orada, gözümüzün önündedir.
9. Bu parçadan hareketle özgün resimlerle ilgili aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz? (2020)
A) Kendine has bir yapım sırrına sahiptir.
B) Sanatçının tecrübelerinin ürünüdür.
C) Zamanın sınırlarını aşan bir gücü vardır.
D) Oluşturulduğu dönemin izlerini taşır.
E) Yaratıcısının tekniğini görünür kılar.

“Mini beyin” olarak adlandırılan bir proje kapsamında pek çok ülkede farklı laboratuvarlarda tasarlanan insan beyinleri inceleniyor. Beyin organoidleri olarak adlandırılan bu yapılar, insan beyninin boyutlarından oldukça farklı. Kalem ucundaki silgi büyüklüğünde olan mini beyinler, kan damarları gibi kilit yapılar içermediği için büyüyemiyor. Araştırmacılar bu organoidlerin beyin gelişimi ve kusurlarıyla ilgili en karanlık sırları bile su yüzüne çıkarabileceğine inanıyor. Bu mini beyinler, sebebi bulunamayan çeşitli hastalıklara tedavi yöntemleri geliştirmek adına umut vadediyor.
10. Bu parçada “mini beyin” ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? (2021)
A) Hakkındaki çalışmaların nerelerde sürdürüldüğüne
B) İnsan beyninden hangi özellikleriyle ayrıldığına
C) Boyutunun aynı kalma gerekçesinin ne olduğuna
D) Araştırma sonuçlarının nasıl fayda sağlayabileceğine
E) Yapılan araştırmanın ne kadar süredir devam ettiğine

Türk edebiyatındaki yerini öykücü ve çevirmen olarak tanımlayan yazar, küçük yaşlardan itibaren yerli ve yabancı seçkin yazarları okuyarak büyür. Bu durum, ona çeviri dünyasının kapılarını aralar ve kendi öykülerini yazacak olgunluğa geldiğine ikna olana kadar çeviri yapar. Ortaokuldayken ders kitaplarından bazı metinleri Türkçeye aktararak başlayan çeviri serüveni, Poe’dan yaptığı Altın Böcek çevirisiyle iyice ciddileşir. Zor bir metindir bu ve yazar bu öyküyü çevirirken dikkatini yoğunlaştırma disiplini kazanır. Çevirirken en sıkıldığı metin, dil ve anlatımını bir türlü sevemediği için üzerinde dikkatle çalıştığı Nabokov’un Pnin adlı eseridir. Kaynak metnin ait olduğu kültürel özellikleri, Türkçenin inceliklerine uygun biçimde aktarmak için gösterdiği çaba ise satış rakamlarına yansımaz.
11. Bu parçada söz edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz? (2022)
A) Çeviriyi, özgün edebiyat metinleri yazmaya hazırlık olarak görmüştür.
B) Üslubundan hoşlanmadığı eserleri de Türkçeye kazandırmıştır.
C) Çeviriye en uygun dil ve üslup arayışı içinde olması okuru zorlamıştır.
D) Çeviride bire bir aktarım yerine dilin özelliklerini yansıtmayı gözetmiştir.
E) Çeviri yapmasının çalışma tarzının şekillenmesinde etkisi olmuştur.

Bilimin evrensel bir nitelik taşıdığı düşünülse de bilim insanlarının üslubu ve araştırma sonuçlarını sunma biçimleri, çalışmalarından daha fazla öne çıkar. Bu nedenle araştırma yapmaya ilk adımlarını atanlara önemli bilim insanlarının bu vasıfları, yol gösterici olarak sunulur. Söz gelimi Newton’ın hayatını anlatan bir metinde elma hikâyesi ön plana çıkar. Eğer bu hikâye olmasaydı Newton’ın Evrensel Kütle Çekim Yasası, sadece bilim insanlarının algılayışında kalabilirdi. Einstein da “Bilim, gündelik düşüncenin geliştirilip inceltilmesinden fazlası değildir.” sözüyle bu durumu destekler. Bununla karmaşıklıktaki yalınlığı keşfetmek kadar keşfin yalınlıkla ifade edilmesini de vurgular. Kendisi de ünlü Genel Görelilik Kuramı’nı aktarırken karmaşık sayılar ve hesaplamaların yanına bir örnek iliştirir: Zaman görelidir çünkü eliniz kaynar suda iken bir dakika, bir saat gibi gelir; sevdiklerinizle geçirdiğiniz bir saat ise bir dakika.
12. Bu parçada aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir? (2022)
A) Bilimsel çalışma yapmaya yeni başlayanlara verilen öneriye
B) Bilim insanlarının çalışmalarına yansıyan özelliklerine
C) Bilim insanlarının başarılı ürünler ortaya koyduğu disiplinlere
D) Bilimsel araştırma sonuçlarının ifade edilme biçimine
E) Bilimsel araştırmaların günlük yaşamla ilişkilendirildiğine

👉 Bu testi pdf olarak indirebilirsiniz.

İlgili Sayfalar



Cevaplar

1.A  2.C  3.C  4.D  5.C  6.D  7.A  8.C  9.B  10.E  11.C  12.C

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.