Genç Osman

Turan Oflazoğlu
Turan Oflazoğlu'nun tarihî oyunu.
1994 tarihli eser, üç perdelik bir tragedyadır.
Oyun, genç yaşta padişah olan Sultan Osman'ın yeniçeri ve sipahi ocaklarının ortadan kaldırılması yolundaki serüvenini anlatmaktadır.
Oyun bir ağıt ile başlar:

Az bulunur insan iken
Cihan şahına kıydılar
Gayretli bir aslan iken
Cihan şahına kıydılar

Gazi bahadır han idi
Pek soylu bir sultan idi
Namıyla Genç Osman idi
Cihan şahına kıydılar

Onu herkes yadırgadı
Oysa güzeldi maksadı
Kanayan bir güldür adı
Cihan şahına kıydılar

Hatırlatır ozan bunu
Ey halk ibretle an bunu
Unutamaz insan bunu
Cihan şahına kıydılar

Özet

Sultan Osman 13 yaşında tahta çıkmıştır. Oyunun başında 17 yaşındadır ve ülkesindeki düzensizliğin farkındadır. Ancak sabırsız davranışları, politik olmayan duruşu ve tecrübesizliği yapmak istedikleri için engel oluşturmaktadır.
Osmanlı'nın Rusya'ya karşı koruduğu Lehistan'ın kendilerine ihanet etmesi üzerine ordusuyla sefere çıkmak ister. Ataları gibi büyük işler yapmak arzusundadır. Baltık Denizi’ne el koyup güçlü bir donanma ile Avrupa’yı kıskaca alabileceğini hayal etmektedir. Fatihlik arzusundadır. Ancak asker ocakları bozulmuştur.
Hocası Ömer Efendi, üç ayda iki bahşiş alan bu askerin düzen altına alınması için önce kıdem zamlarının kesilmesini önerir. Buna karşı çıkan Sadrazam Dilaver Paşa, “O zaman yer yerinden oynar.” diye olacakları bildirir. 
Dördüncü vezir Davut Paşa Osman’ı cesaretlendirmeye çalışır. Paşa, Osman’ın hemen yanında sadrazam olmak hevesiyle kural kaide tanımadan sadrazamla Osman’ın odasına girmektedir. Ömer Efendi, onun gizli işler peşinde olduğundan şüphelenmektedir. Osman ise onu iki kez affettiğini, üstelik damat diye hak etmediği halde vezir yaptığını bu nedenle onun kendini borçlu hissettiği için böyle davrandığını söyler.
Sadrazam Dilaver Paşa aklıselim bir insandır. Osman’a her iki ocağı da karşısına almamasını, birini tutarken diğerine çekidüzen vermesini ve tedbirli olmasını tavsiye eder.

Şehzade Mehmet'in Katli

O sırada huzura gelen Süleyman Ağa, birinin kendisine bir pusula bıraktığını söyler. İçinde "Mehmet’i sıkı tut!" yazmaktadır. Bu sırada huzura Mehmet gelir. Çok güzel yazısı olan Mehmet, kardeşine "Sultan Ahmet Han oğlu Osman Han" yazılı bir kâğıt verir. Çoktan beri bu yazı ile meşgul olduğunu söyler. Osman’ın cenk oyunlarındaki başarısını bilen Mehmet, ileride Osman’ın Fatih, Yavuz, Kanuni gibi bir padişah olacağını hayal etmiştir. Osman da aslında hep onlar gibi olmak istemektedir. Onlar gibi olmak için onlarınki gibi yenilmez bir orduya sahip olması gerektiğini hâlbuki durmadan karşısına bazı engeller çıkartılmak istendiğini söyler. Sonra da elinde tuttuğu pusulayı ona verir. Mehmet şaşırmıştır. "Demek ki kararın kesin. Dilerim Tanrı’dan beni hayatımdan nice mahrum ettiysen senin dahi ömrün ve saltanatın berbat olsun." der ve çağırılan cellatla çıkar. Osman, verdiği karardan dolayı çok üzgündür.

Halktan Biri

Osman’ın tahta geçtiği yıl İstanbul’da görülen felaketler, onun uğursuzluğuna yorumlanır. Sultan halkın nabzını tutmak, aksaklıkları görmek için celladıyla gezer. Kendisini halktan biri gibi göstermek istemektedir. Halk, padişahını kendisinin üstünde ister. Sultanın kendisine benzemeye kalkarsa çabuk yüz göz olacaklarını düşünür. "Padişah sözünü geçirmelidir." diyen bir İstanbullunun boynuna celladının kemendi geçince İstanbullu Sultan’a, "Yani şimdi sen bizden misin?" diye sorar. Onun kendilerinden olmadığını ve olamayacağını hatırlatır.

Tek Eşlilik

Şeyhülislâm Esat Efendi’nin kızı Akile, Osman’ın çocukluk arkadaşıdır. Esat Efendi’nin konağına tek başına gelen Sultan Osman’ı Akile karşılar. Onunla geçmişten konuşur, şiirden bahsederler. Osman gibi Akile de şiir yazar ve güzel şiir okur. Osman, "Bütün şairlerimiz yaşanan Türkçeyle ve Türk edasıyla yazınca ancak o zaman bulmaya başlayacağız kendimizi." der. Osman, Akile’ye "Eşim olarak saraya gelir misin?" diye sorar. "Tek nikâhlı eşim olacak. Harem hayatına son vereceğim artık sarayda ve ülkemde. Bundan böyle her erkek tek kadınla evlenebilecek." der. Akile yılların geleneğini nasıl yıkacağını sorunca kendisine çok güvenen Genç Osman "Sen evet de bir günde yıkıp yok ederim ben." der.
Sarayın dışından hanedana gelin gelmesi geleneklere aykırıdır. Bu geleneğe de karşı çıkan Sultan, Akile’yi eş olarak seçmiştir. Ömer Efendi ile sıradan bir Osman olarak geldiği konakta Esat Efendi’den kızını ister. Esat Efendi, geleneklere aykırı dese de kızıyla konuştuktan sonra bu evliliği kabul eder. Sevinmiş ve şaşırmıştır. Çünkü hanedana akraba aileler türemesi hanedan için son derecede sakıncalıdır. Osman’ın kararlı olduğunu görünce razı olur ve hemen o gün nikâhlarını kıyar.
Osman’ın her hali halka ters gelmektedir. Erkekler tek eşle yetinmekten yana değildir. Osman, bir kul gibi yaşamak arzusunda olduğunu söyleyince Esat Efendi ona "Padişah hiçbir zaman padişahlığını unutmamalı ve karşısındakine de unutturmamalı. Kulluk kalktı mı padişahlık da kalkar." diye tavsiyede bulunur.

Devlet İşleri

Ömer Efendi’ye göre asker, hazine, adalet bozulmuş, memleket göz göre göre elden gitmektedir. Canı yanan Anadolu biraz homurdansa isyan deyip üstüne yüklenilmektedir. Anadolu’nun doğurduğu bu devlet, onun gücüyle beslenip serpilmiştir ama genişleyip büyüdükçe ondan uzaklaşmıştır. İstanbul’un düzene soksun diye gönderdiği kişiler de çok geçmeden gittikleri yerin eşkıyası olmaktadır.
Osman, hocası ile konuşurken Edirne müftüsünün padişahın fermanı olmadan bostancı başını azlettiği haberi gelir. Osman, suçlu değilse görevine iade edilsin, Edirne Müftüsü görevinden alınsın, der. Ömer Efendi, müftünün oğlu olduğunu söyler. Osman için bu sadece Edirne müftüsüdür. "Devlet işlerinde ancak devlet kayırılır." der. Hocasına bu sözün kendisine ait olduğunu söyler.
Arpalığı elinden alınan bazı bilgin çelebiler bunların kendilerine geri verilmesini dilemeye gelirler. Onlara "Bu padişah kimseye arpalık verme niyetinde değil." diye haber gönderir. Bu durum kayınpederi olan Şeyhülislam Esat Efendi tarafından hoş karşılanmaz.
Osman, bunların yanı sıra ağır kavukların yerine Türkistanlıların giydiği hafif kavuklar giyilmesini ister. "Güzel ve kıvrak olmayan kıyafetler atılsın hem de israf bitsin. Gereksiz ağırlıklardan kurtulalım, hız kazanalım." der. Bunun öncülüğünü de kendisi yapacaktır.

Nevhayal

Süleyman Ağa, Sultan’a gelerek Şeyhülislâmlıkta gözü olan Rumeli Kazaskerinin Sultan’a armağan olarak cariyeler gönderdiğini söyler. "Harem hayatına son verdik ya ağa, baş göz edip savılsınlar.” der. Onlardan birinin cihana bedel olduğunu, hiç olmazsa bir kere görmesini yoksa günah işleyeceğini söyleyen ağayı Sultan kıramaz. Akile, babasının evinde olduğu için cariyeyi odasına göndermesini söyler. Nevhayal gerçekten çok güzeldir. Bu arada gelen Akile kocasına sitem eder. Osman, onun sevdiği tek kadın olduğunu sadece gelenekleri sürdürmek için çocuk sahibi olmak arzusunu belirtir. Akile, her geleneği yıkmaya çalışanın gelenekten bahsetmesine şaşırdığını söyler. Çocuklarının yaşamamasına kendisi de üzülmektedir. Belki bundan sonra doğacakların yaşayacağını söyleyerek kocasının kendisine verdiği sözü hatırlatır. Onun hem halka hem de kendisine karşı tutarlı olmasını ister.

Lehistan Seferi ve Sonrası

Lehistan seferinden dönülmüştür. Asker hiçbir başarı gösterememiştir. Sadece savaş sonrası, İstanbul’a dönüldükten sonra, anlaşma ile 
Hotin alınabilmiştir. Osman için bu bir mağlubiyettir. Ordunun düzensizliği nedeniyle başarısız olmuştur. Anadolu'da yeni bir ordu kurulmasını amaçlar. Toy padişahın politik olmayan dürüst davranışları, askerlerin kendisine cephe almasına neden olur. Yine de yeniçeri ve sipahi ocağını eş zamanlı olarak ortadan kaldırmak ister. Celladı ile tebdili kıyafet gezer. Talimde olmayan askerlere karşı amansız bir mücadeleye girişir.
Bu arada Nevhayal, Akile Hanım’ın cariyesi olmuştur. Nevhayal’in Osman ile ilişkisini bilen Valide Sultan, Topkapı Sarayı’nda kendi adına çalışmasını, sarayda olup bitenleri kendilerine iletmesini tembihlemiştir. Nevhayal'i Sultan Mustafa padişah olur olmaz kendisini sultan eşi yapacağını söyleyerek kandırmıştır.
Davut da sipahi ve yeniçerilerden kendilerine rüşvetle taraftar bulmuştur. Onlara Sultan Osman’ın kendilerini sevmediğini söyleyerek padişahlarının kim olması gerektiğini düşünmelerini ister. "Devlet sizsiniz, hakkınızı koruyun." der.

Padişah Hacca Gidiyor

Padişah hacca gidecektir. Asıl niyeti Hicaz’dan dönerken Anadolu’daki Türkmenlerden yeni bir ordu kurmaktır. Beraberinde götürecekleri, İstanbul’da kalacakları belirler. Dilâver Paşa kendisine karşı olan binlerce askerin devletin merkezinde kalmasının doğru olmadığını söylese de Sultan onlara güvenmediğini söyler. "Padişah neredeyse devlet orada olur, gerekirse Anadolu’da bir şehir devlet merkezi yapılabilir." der. Dilaver Paşa arkada kalanların kazan kaldırıp padişahı bile değiştirebileceklerini söyler. Osman ise deli bir adamı tekrar tahta oturtacaklarına ihtimal vermez. Hem diğer şehzadeler de çok küçüktür.
Ömer Efendi, Şeyhülislam'ın bu işe razı olmadığını ve yeniçerilerin ondan fetva alabileceklerini söyler. Yola çıkmadan Şeyhülislam'ın değiştirilmesini isteyen Ömer Efendi’ye “Kızını sever, karımın babasıdır.” diye karşı çıkar. "Damadınız olduğunu unutmak zorunda kalabilir." deyince Osman hocasına, "Siz olur musunuz?" diye sorar. 
Osman hemen yola çıkmak istemektedir. Dilâver Paşa, tedbiri akla yoldaş etmenin iyi olacağını söyler. Ortalık iyice karışmıştır. Esat Efendi tedbir alınmazsa işlerin iyice çığırından çıkacağını söyler. O sırada dışarıdan gürültüler gelir. Kazan kaldırılmıştır. Genç Osman'ın yerine akli dengesinin yerinde olmadığı için daha önce tahttan indirilen Mustafa getirilmek istenir.

Genç Osman Kışlaya Gidiyor

Asilere mecnun birinin padişah olamayacağını, pişman olacaklarını söyleyen Esat Efendi, Genç Osman'ın tahttan indirilmesi için fetva vermeye yanaşmaz. Bu arada Sultan Mustafa da çok garip davranmaktadır. Yeniçeriler buna şaşırır ama Valide Sultan onun erdiğini, bunun cezbe hâli olduğunu söyler. Valide Sultan, sadrazam yaptığı Davut Paşa’dan ne kadar altın varsa kullarına dağıtılmasını, isteyene istediği görevin verilmesini emreder.
Sultan Mustafa’nın garip hareketleri askerlerde pişmanlık yaratmıştır. Oradakilerin ilgisini dağıtmak için Valide Sultan sürekli altın saçtırır. O sırada Osman kışlaya gelir. 
Osman’ı gören Sultan Mustafa, boynuna sarılarak hıçkırır. Osman onu sakinleştirmeye çalışır. Yeniçerilere bir yeniçeri olarak geldiğini, padişah yaptıkları bu zavallının hükmünün nasıl geçeceğini sorar. Askerlerin çoğu bağışlanmayı diler. Anlaşmak isterler. Ancak içlerinden biri, "Ne yapıyorsunuz. Dışarıdakiler fark ederse bizi parça parça eder." diye korkusunu dile getirir. "Bir padişahın göz göre canına kastetmek olur mu?" diye seslenenler olur. Osman, Davut’u göstererek onun ne kadar kötü olduğunu anlatır. Hatalarını gençliğine ve acemiliğine vermelerini ister.
Davut Paşa, asileri "Tekrar padişah olursa canınıza okuyacak. Bu işte beraber değil miyiz ağalar?" diye ortalığı kızıştırır. Valide Sultan "Bu yılan sağ kaldıkça ne bize hayat var ne size ağalar!" sözü üzerine cellat elindeki kemendi Osman’ın boynuna geçirmeye çalışır. Sipahilerden bazısı "Sakın ha! Canı bize emanettir, kanı kutsaldır." diye itiraz eder.
Osman, Davut için yaptıklarını sayar. Suçunu iki kez affettiğini, hanedandandır diye vezir yaptığını söyler. Davut o halde suç işlediğini, suçlu olduğunu söyler. Ortalık daha fazla karışmadan Davut oradakilere, konuşmaktan aciz Sultan Mustafa'nın sözde buyruğunu iletir: "Sevgili yeğenim Sultan Osman bundan sonra Yedikule’de ağırlansın."

Ölümü

Davut, orada daha güven altında olursunuz, der ve cellatla Osman’ı götürür. Davut’a, "Gel bu işten vazgeç Davut!" dediyse de Sultan Osman söz geçiremez. Davut, cellatları Osman’ın hücresine sokar. Osman’a üçü beşi saldırır ama onu öldürmeyi başaramazlar. Daha çok kişi çağrılır. Birinin omzuna vurduğu balta ile yere düşen Osman, cellatlara boyun eğer. Osman’ın celladı çıkarken kemendi Davut’un önüne bırakır. Gün ağarmak üzere zindana gelen sipahiler ve yeniçeriler dehşet içinde kalırlar. Bir yeniçeri, Davut’un önündeki kemendi cellada göstererek onu Davut’un boynuna geçirmesini söyler. Hücreyi gösteren bir sipahi onun da aynı yerde boğulmasını ister.

İlgili Sayfalar



Yararlanılan Kaynaklar

Genç Osman, A. Turan Oflazoğlu, Kültür Bakanlığı Yayınları 1994
Yeni Türk Edebiyatı-Tarih İlişkisi Bağlamında Türk Tiyatro Eserlerinde Genç Osman Vakası, Müzeyyen Buttanrı
A. Turan Oflazoğlu’nun Osmanlı Tarihine İlişkin Tiyatroları Ve Bu Tiyatroların Tarihî Gerçeklikle İlişkisi Esra Apaydın

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.