Eser Özetleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Eser Özetleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Besa yahut Ahde Vefa

Şemsettin Sami
Şemsettin Sami'nin 1874 tarihli oyunu.
Eser, aynı yıl Güllü Agop'un Osmanlı Tiyatrosunda oynanmış ve hemen ardından da yasaklanmıştır.
Eserde Müslüman Arnavutların kültürel değerlere olan bağlılığı ele alınır.
Dönemin birçok eserinde görüldüğü gibi bu eser de iki isimlidir. Besa, "sözünü tutmak" ve "şeref sözü" ; ahde vefa ise "verilen sözde durma" anlamındadır.
Eserde birbirini izleyen sahneler boyunca dramatik bir hâl alan ve giderek trajediye dönüşen bir olay örgüsü söz konusudur.
Töre, vatan sevgisi, hürriyet, sosyal adaletsizlik ve sömürü düzenine karşı direniş eserde dikkat çeken temalardır.

Kısa Özet

Uzun yıllar cepheden cepheye dolaşıp sonrasında vatanına dönen Fettah Ağa, bir hasmı tarafından pusuya düşürülür. Onu son anda Vahide adında bir kadın kurtarır. Silah kuşanıp yollara düşen Vahide Hanım aslında hem kocasının katili hem de kızını kaçıran bir adamın peşindedir. Hayatını Vahide Hanım'a borçlu olan Fettah Ağa, kadının hikâyesini dinledikten sonra intikamını bizzat kendisinin alacağına dair yemin eder. Ancak Fettah Ağa'nın kadına şeref sözü verirken bilmediği bir şey vardır: Vahide Hanım'ın kocasını öldürüp kızını kaçıran kişi Fettah'ın öz oğlu Selfo'dur.

Rind ü Zahid

Fuzuli'nin Farsça kaleme aldığı mensur eseri.
Eserde yer yer manzum parçalara da yer verilmiştir (75 rubai, 54 kıta...).
Zahit aklı, Rint ise gönlü temsil etmektedir.
Eserde ibadet edip yasaklardan uzak durarak Allah'a ulaşmayı amaçlayan zahit ile bunun ancak aşk ve samimiyetle mümkün olacağını savunan rint kavramları kişileştirilmiştir.
Eser genel olarak Zahit adındaki bir baba ile onun Rint adındaki oğlu arasındaki konuşma ve tartışmalardan oluşmaktadır.
Baba ile oğul arasındaki bu çatışma, bireyin (Rint'in) kendini bulma yolundaki ruhsal mücadelesini simgeler.

Eylül

Mehmet Rauf'un 1901 tarihli romanı.
İlk psikolojik roman olarak kabul edilmektedir.
Eser, yasak bir aşkın insan hayatında ve ruhunda yarattığı fırtınaları konu almaktadır.
Romanda genel olarak tanrısal bakış açısı kullanılmıştır.
Olaylar 1900'lü yılların başında İstanbul'da geçer.
Yazar; kişilerini yaşlarına, cinsiyetlerine ve ruh hâllerine göre konuşturmakta oldukça başarılıdır.
Eser, Servetifünun edebiyatının Arapça-Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü sanatlı dil anlayışını yansıtmaktadır.


Kısa Özet

Süreyya Bey ile Suat Hanım beş yıldır evlidir. Süreyya’nın akrabası ve arkadaşı olan Necip ise aile dostlarıdır. 
Necip, Suat’a çok değer vermektedir. Bu değer veriş zamanla aşka dönüşür. Bu aşk zamanla karşılık da bulur. Ancak ikisi de Süreyya’ya ihanet edebilecek yaradılışta değildir. Bir gün konakta çıkan bir yangında Suat içeride kalır. Yapılabilecek pek bir şey yoktur ama Necip, sevdiği kadına ulaşabilmek belki de onunla birlikte ölmek için kendini alevlerin içine atar.

Efrâsiyâb’ın Hikâyeleri

İhsan Oktay Anar
İhsan Oktay Anar'ın 1998 yılında yayımlanan romanı.
Yazarın üçüncü romanıdır.
Esere adını veren Efrâsiyâb (Afrasyab), Saka Türklerinin efsanevi hükümdarı Alp Er Tunga'dır. İranlılar, ona Afrasyab adını verip ulusal destanları Şehnâme'de onun kahramanlıklarından söz etmişlerdir.
Yazar, eserde postmodern bir anlatım tekniği olan parodiden yararlanmıştır. Parodi, bir metnin alayla, abartıyla ya da çarpıtılarak taklit edilmesidir.
Bu açıdan eserde farklı kültürlere ait Kırmızı Başlıklı KızKont DrakulaPrometheusKral MidasMantıku't-tayrSüpermen gibi birçok anlatı; orijinalinden farklı şekil ve isimlerle 20.yüzyıl Anadolu’suna uyarlanmış ya da bu eserlere göndermeler yapılmıştır.
Eser, çerçeve öykü tekniği ile kaleme alınan postmodern bir anlatıdır.
Romanın ana karakterleri insan bedenindeki Ölüm (Azrail) ile Cezzar Dede'dir.

Bahtiyarlık

Ahmet Mithat Efendi
Ahmet Mithat Efendi'nin Letaif-i Rivayat serisinde yer alan eserlerden biridir.
Eserin roman mı hikâye mi olduğu tartışmalı olsa da daha çok roman olarak kabul edilmektedir.
Roman sırasıyla Mektep, Senai, Şinasi, Paris’te Bir Türk, Kadınlar “Kadınların Terbiyesi”, Köy Düğünü, Medeniyet ve Bedeviyet olmak üzere yedi bölümden oluşmaktadır.
Köy hayatına özenerek şehirden köye göçen aydın tipi ilk kez bu eserde görülür.
Eserde şehirden köye taşınan idealist ve azimli bir tip olan Şinasi Bey ile onun alafranga düşkünü arkadaşı Senai Efendi'nin hikâyesi anlatılmaktadır.

Merdiven

Nazım Kurşunlu
Nazım Kurşunlu'nun üç perdelik oyunu.
Bir emeklilik trajedisi olan oyunda emekli bir memurdan hareket edilerek toplumdaki aksaklıklar yansıtılmıştır.
Eser, emekli ikramiyesi ile yaptırdığı bahçeli evi bir üçkâğıtçıya kaptırıp sonra da yine borç harç bir gecekonduya yerleşen Hamdi Bey'in hikâyesidir.

Özet

Devlet dairesinde otuz yıl çalışan Muamelat Müdürü Hamdi Bey emekli olur. Eşi Şefika Hanım ile bahçeli bir eve taşınıp bahçede çiçek yetiştirmek en büyük hayalidir. Bu hayali gerçekleştirmek için şehirden uzak bir arsaya bahçeli küçük bir ev yapmaya çalışır. Burası, bir bodrum üstüne kurulmuş henüz tamamlanmamış tek katlı bir evdir. Ancak Hamdi Bey emeklilik parasının tümünü harcasa da evi bitiremez.

Çaresaz

Halide Edip Adıvar
Halide Edip Adıvar'ın romanı.
1961'de Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilen roman, ilk kez 1971'de sanatçının "Akile Hanım Sokağı" romanı ile basılmıştır.
Bu küçük eser, kurgusu bakımından yazarın diğer romanlarına göre oldukça zayıftır.
Çaresaz, romanın ana kahramanı olan Mediha'nın lakabıdır. Sözcük; çare bulan, çare olan, yardımsever ve fedakâr gibi anlamlara gelmektedir.
Mediha, çok erken yaşta annesini kaybettiği ve babasıyla da sorunlu bir ilişkisi olduğundan kendisini sevdirmek için daima fedakârlık etmesi gerektiğine inanmaktadır.
Eserde toplum tarafından erkek ve kadına biçilen roller özellikle aşk ve evlilik üzerinden ele alınmıştır.
İlahi bakış açısıyla yazılan romanda olaylar İstanbul'da geçer.

Gurbet Kuşları

Orhan Kemal'in 1962 tarihli devam romanı.
Eser, "Bereketli Topraklar Üzerinde" adlı romanın devamıdır.
İlk romanda çalışmak için köyünden Çukurova'ya giden İflahsızın Yusuf’un gurbette yaşadıkları anlatılırken bu romanda oğlu Memed'in İstanbul’daki yaşamı ele alınmıştır.
Romanda köyden kentte göç ve bunun doğurduğu sonuçlar büyükşehirde yaşanan ahlaki yozlaşmayla birlikte ele alınmıştır.
Romanda olaylar siyasi çekişmelerin arttığı Demokrat Parti iktidarı (1950-1960) yıllarında İstanbul’da geçmektedir.

Özet

Roman, Sivas’ın bir köyünden çalışmak için İstanbul’a gelen Memed’in hikâyesidir. Memed, Bereketli Topraklar Üzerinde adlı romanda Çukurova’ya çalışmaya giden üç arkadaştan biri olan Yusuf'un oğludur.
Eşini kaybeden İflahsızın Yusuf, o yıl çalışmak Çukurova’ya gitmek istemez. Çünkü annelerini kaybeden dört çocuğu vardır. Bu nedenle gurbete büyük oğlu Memed’i göndermeye karar verir. Ancak Memed’in hedefi Çukurova değil İstanbul’dur.

Mai ve Siyah

Halit Ziya Uşaklıgil
Halit Ziya Uşaklıgil'in 1896-1897 yıllarında Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilen romanı.
Mai ve Siyah, bir hayal kırıklığının romanıdır.
Mai (mavi) hayali, siyah ise gerçekleri temsil etmektedir. 
Roman boyunca hayaller gerçeklerle çatışır.
Romanın ana karakteri Ahmet Cemil, romantik ve hayalperest bir tiptir. En büyük hayali bir şiir kitabı çıkararak para ve şöhrete kavuşmaktır.
Bir diğer hayali de yakın arkadaşı Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia ile evlenmektir. Ancak aşk teması romanda ikinci planda kalır.
Ahmet Cemil, romanın sonunda iki cephede de hayatın acı gerçekleri karşısında hayal kırıklığına uğramaktan kurtulamayacaktır.
O, bir anlamda Servetifünun neslinin bir sembolüdür.
Eser, dönemin edebi tartışmalarını ortaya koyması bakımından da önemli bir kaynaktır.
Romanda mekân, kişi ve olay unsurları realist roman anlayışına uygun olarak işlenmiştir.
Romanda hâkim bakış açısı kullanılmıştır.

Yeniçeriler

Ahmet Mithat Efendi
Ahmet Mithat Efendi’nin 1871 tarihli uzun hikâyesi / romanı.
Eser, yazarın Letaif-i Rivayat serisi içinde yayımlanmıştır.
Eserin türünün ne olduğu (roman / hikâye) tartışmalı bir konudur.
Edebiyatımızda genel olarak Namık Kemal'in Cezmi adlı romanı ilk tarihî roman olarak kabul edilmektedir. Ancak Yeniçeriler'i roman olarak kabul eden edebiyat tarihçileri eseri ilk tarihî roman olarak göstermektedir.
Eserde olaylar I. Abdülhamit (öl.1789) ve III. Selim'in (öl.1807) saltanat yılları içinde geçer (1774-1807). Yazar, eseriyle birçok açıdan bozulan, başına buyruk hareket eden ve devlet içinde devlet hâline gelen yeniçerileri bir aile dramı üzerinden anlatmaya çalışmıştır.

Yılkı Atı

Abbas Sayar
Nail Abbas Sayar'ın ilk romanıdır.
İlk olarak 1954'te yazarın çıkardığı yerel gazetede tefrika edilen roman ancak 1970'te basılabilmiştir.
Yılkı, doğaya başıboş bırakılan at ya da eşek demektir.
Yılkı Atı, Türk edebiyatında kahramanları atlar olan ilk romandır.
Romanda, yılkıya bırakılan bir atın doğadaki yaşam savaşı anlatılır. Romandaki at, bir anlamda tüm olumsuz şartlara rağmen hayata tutunmaya çalışan insanları temsil eder. Romanda, yazarın bir roman kahramanı gibi ele aldığı atın başından geçen olaylar anlatılır. Arka planda köy halkının yoksulluğu ve çaresizliğinin işlendiği eserde sadece atlar değil, doğadaki diğer varlıklar da insanlara ait özelliklerle betimlenmiştir.

Kısa Özet

Romanda olaylar Doru Kısrak’ın sahibi İbrahim tarafından yılkıya bırakılmasıyla başlar. Kış mevsiminde atın verdiği yaşam savaşıyla devam eder. Doru Kısrak, baharda sahibine görünmeden tayını da alarak ortadan kaybolur. Roman, İbrahim’in bu durumdan duyduğu pişmanlık ve öfkeyle biter.

Eşeğin Gölgesi

Haldun Taner
Haldun Taner'in üç perdelik epik oyunu.
Yazar, oyununu gezici hatip ve filozof Samsatlı Lukianos’un bir masalından yola çıkarak yazmıştır.
Oyun, bir eşeğin gölgesinin o eşeğin kirasına dâhil olup olmadığı tartışması ile başlayan abuk bir dava üzerinden ilerler.
Bir dönem yasaklanan eser ancak 1965 yılında sahnelenebilmiştir.
Bir masal ülkesi olan Abdalya'da geçen eserde kapitalist sistemin kusurları ve bunun ayırdına varmayan halkın eleştirisi yapılır.
Eser aynı zamanda dönem Türkiye’sine dair politik bir hicivdir.
Yazar, birçok oyununda olduğu gibi bu oyunda da geleneksel Türk tiyatrosundan yararlanmıştır.

Özet

Körebe

Cenap Şahabettin
Cenap Şahabettin’in tek perdelik komedisi.
Görücü usulü ile evliliği tenkit eden eser 1917'de yayımlanmıştır.
Çağdaş gençlerin evlilik konusundaki düşüncelerine dayanan eser, bir töre komedisidir.
Eser, oldukça basit bir kurguya sahiptir.
Yalan, iki tiyatro eseri kaleme alan sanatçının diğer eseridir. Oyun, sahneye konmuş ancak kitap olarak basılmamıştır.

Özet

Yusuf Lemi Bey, boşanma davalarındaki başarılarıyla ün kazanmış bir avukattır. Boşanma davalarında şöhret kazandıkça yanlış evliliklerin vahim sonuçlarını görmüş, bu hayatî meseleden çekinir olmuştur. Görücü usulüyle yapılan evlilikleri körebe oyununa benzeten Lemi Bey görüşüp tanışmadan yapılacak bir evliliğe karşıdır. Buna rağmen annesi ile yengesi, ona uygun bir eş bulabilmek için birçok kez görücüye çıkar.

Onuncu Köy

Fakir Baykurt'un 1961'de yayımlanan romanı.
Roman, köylüleri bilinçlendirmeye çalışan bir köy öğretmeninin mücadelesini konu alır.
Eserde adı verilmeyen öğretmen; kız çocuklarının okutulması, köylerde kurulan sömürü düzeni ve halkın din adamları tarafından batıl inançlarla kandırılması gibi konularla mücadele eder. 
Ancak düzenden beslenen kişilerce hiçbir köyde tutunamaz ve yedi köyden de sürülür. 
Sonraki üç köy de diğerleri gibi bakımsız ve medeniyetten uzaktır. Her köy, hurafelere inanmış cahil insanlarla doludur. Ağalar, toprak sahibi beyler ve sözde din adamları gelişmenin önündeki en büyük engellerdir.

Özet

Damalı, sürekli sürgün edilen öğretmenin çalıştığı sekizinci köydür. Bu köy de diğerleri gibi arkalarını kentteki memur ve parti gruplarına yaslayan varlıklı insanların köylüyü sömürdüğü bir yerdir.

El Eli Yur El de Yüzü

Abbas Sayar
Abbas Sayar'ın romanı.
Eser, Yozgat’ın Zağcıoğlu köyünde 1954 ve 57 seçimlerinde yaşananları ele almaktadır.
Bir süre politikaya bulaşan yazarın anılarından yola çıkarak yazdığı roman bir kara mizah örneğidir. 
Romanda yazarın Demokrat Parti macerası ve Türk köylüsünün politikayla olan ilişkisi ironik bir şekilde ortaya konmuştur.

Özet

Yozgat’ın Zağcıoğlu köyünde seçim telaşı vardır. Bir araya gelen köylüler, oylarını Demokrat Partiye vermeyi kararlaştırır. İçlerinde birkaç muhalif çıksa da onlar da çaresiz çoğunluğa boyun eğer. Köylü, seçim çalışması için köylerine gelen siyasilerin vaatlerine bakarak camilerine minare yapılacağına, köye öğretmen geleceğine, köy yolunun düzeltileceğine ve kredilerinin tamamen silineceğine inanmaktadır.

Başka Olur Ağaların Düğünü

Kemal Bilbaşar'ın 1972'de yayımlanan romanı.
Eserde olaylar Ege Bölgesi’nde bir kasabada geçer.
Romanda açıkça söylenmese de olaylar 1950'li yıllarda geçmektedir.
Eserde üçüncü tekil şahıs anlatıcı ile ilahi bakış açısı kullanılmıştır.
Roman, önceki romanların çoğunda olduğu gibi bir sınıf çatışması içermez. Burada iki ağa (Hüseyin Ağa, Osman Ağa) arasında bir rekabet söz konusudur. Yazarın diğer romanlarından farklı olarak ağalar, olumsuz özelliklerinin yanı sıra insani yanlarıyla verilir. Bu sayede yazar, klişe ağa tiplerini anlatmaktan kurtulmuş; onları realist bir biçimde ele alabilmiştir.
Yazarın diğer romanlarında olduğu gibi bu eserinde de idealleri uğruna mücadeleyi göze alan, kasabada yetişmiş ve hizmet etmek için yine kasabasına dönen bir kişi vardır (Doktor Murat).
Romanın ağırlık merkezini Osman Ağa'nın kızı Menekşe ile Doktor Murat arasında yaşananlar oluşturmaktadır.

Gecikenler

Nazım Kurşunlu
Nazım Kurşunlu'nun üç perdelik komedisi.
Eserde iki torunu ve damadıyla aynı evde yaşayan yaşlı ve bakıma muhtaç bir kadının hikâyesi anlatılmaktadır.

Özet

Eserin ana karakteri Afet Hanım; büyük torunu Ahsen, onun eşi Lemi ve küçük torunu Birsen ile aynı evde yaşamaktadır. Afet Hanım, iyice elden ayaktan düşmüştür. Büyükanne ile daha çok Birsen ilgilense de onunla yaşamak evdeki herkes için zordur.
Üst katta oturan ev sahipleri Didar Hanım da hemen her gün onları ziyarete gelmektedir. Afet Hanım'ın sürekli bir şeyler istemesi, gece sık sık tuvalete kalkması, kulaklarının ağır işitmesi Lemi’yi çileden çıkarmaktadır.

Midas'ın Altınları

Güngör Dilmen
Güngör Dilmen'in Midas Üçlemesi'ndeki (Midas'ın Kulakları, Midas'ın Kördüğümü) oyunlardan biridir. 
Midas’ın Kulakları’nda Midas, tanrılarla boy ölçüşürken Midas’ın Altınları’nda dünyadaki değerli olan her şeye sahip olmak, Midas’ın Kördüğümü’nde ise dünyanın sırrına ermek ister.
Tüm bu tutkuların kökeninde tanrısal olana ulaşma, mutlak iktidarı elde etme arzusu yatar. 
Bu arzu bir türlü gerçekleşmez ve her üç oyunda da Midas kendi sonunu hazırlar.

Özet

Balıkesir Muhasebecisi

Reşat Nuri Güntekin
Reşat Nuri Güntekin'in üç perdelik oyunu.
Oyun, İkinci Dünya Savaşı yıllarında İstanbul'da lüks bir apartman dairesinde geçmektedir.
Çeşitli toplumsal sorunların gündeme getirildiği oyunda toplumdaki ekonomik dengesizlik, vurgunculuk, yasaların adaleti sağlamaktaki yetersizliği gibi sorunlar ele alınmaktadır.

Özet

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Balıkesir’de muhasebecilik yapan Tahir, bir arkadaşının iş teklifi üzerine emekli olur ve İstanbul’a yerleşir. Muhasebecilik yıllarında namuslu, ilkeli bir adam olarak tanınan Tahir Efendi, İstanbul’daki yeni işiyle beraber modern hayatın gereklerini yerine getiren ve vurguncu olarak nitelendirilen bir adam hâline gelir. 
Balıkesir’den tanıdığı eski arkadaşlarını bile randevusuz kabul etmez ve buna gerekçe olarak da artık büyük bir iş adamı olmasını gösterir.

Aynaroz Kadısı

Musahipzâde Celal
Musahipzâde Celal'in oyunu.
Osmanlı Devleti'nin son dönemlerini konu alan eserde, çöken adalet sistemi ile rüşveti kanıksayan devlet adamları anlatılmaktadır.
Oyunun kahramanı kötü düzenin temsilcisi olan Kadı Yakup Efendi’dir. Oyunun sonunda kötüler cezasını bulmaz. Yazar, böylece devletin içindeki yolsuzlukların bitmeyeceği mesajını seyirciye iletilmiş olur.

Özet

Kadınlara olan düşkünlüğü ve çıkarcı kimliği ile tanınan Yakup Efendi, görev yaptığı yerlerden kovulsa da bacanağı Şeyhülislam Kehkeşanizade Lemi Molla tarafından Aynaroz Kadısı olarak atanmıştır.