Destan-ı Zelzele
Hulûs-i kalp ile dinle destanı
Cenab-ı Allah'tan imtihan oldu
Sene dokuz yüz otuz dokuzda
Hakkın emriyle zelzele oldu
Erzincan ve Tokat civarlarında
Cenab-ı Hak'tan bir afet oldu
Ezelde yazılmış levh-i mahfuzda
Kıyamete ohşıyan bir zaman oldu
Haykırdı dağlar gürledi yerler
Yıkıldı saraylar mahvoldu canlar
Karıştı toprağa kıymetli mallar
O vakit duyulup çok figan oldu
Bağrıştı cümlesi âh-ı figan eyler
Yıkıldı konaklar geçilmez yollar
Karıştı toprağa o şirin canlar
Sığındık Huda'ya el-amân oldu
Karıştı enkaza kırıldı insan
Cümlesi sağlıktan kestiler güman
Feryat-ı figan eyler sabiyle sübyan
Duyuldu âleme bir şiven oldu
Nice canlar karıştılar türâba
O güzel yerler oldu harâbe
Mevtaları nakl için koşuldu araba
Kıyametin misli bir zaman oldu
Kimi kardaşını arar bulamaz
Baba evladına yardım edemez
Analar yavrusunu asla göremez
Ayrılıp her biri perişan oldu
Çokları bunalmış elin uzadır
Bakar etrafına imdat gözedir
Sanki bu felaket rûz-i cezâdır
Kimini kurtaran o Sübhân oldu
Kırıldı içinde şişeler camlar
O güzel yapılar saray binalar
Dükkânlar içinde karıştı mallar
Toz dumana karışıp tarumâr oldu
Kapandı çeşmeler akmadı sular
Yıkıldı haneler bulunmaz yollar
Nice yetim kaldı masum yavrular
Misli görülmedik bir buhran oldu
Felaketten şehit gitti niceler
Münacata çıktı gençler kocalar
Kısaldı gündüz uzun geceler
Ağlaştı cümle nâs çok feryat oldu
Herkes yerinden çıkmayıp kaldı
Yardımcılar o dem imdada daldı
Kimi ölü kimi sağ meydana çıktı
Akla fikre sığmaz bir işler olur
Bu ah-ı figanlar arşa yanaştı
Cümle mahlukatın ciğeri pişti
Sabaha yakın velvele düştü
Şüphesiz o vakt el-aman oldu
Titredi yerler kastı kavurdu
Esti rüzgârlar yıktı devirdi
Birçok haneleri ateşe çevirdi
Yaktı cesetleri bir büryân oldu
Sağ kalanlar bir araya derildi
Yardım edin diye emir verildi
Cenazeler sokaklara serildi
Kurtulanlar o dem şâdımân oldu
Samsun valisi dindar bir vezir
Nerede yöngelsen orada hazır
Millete yardım için sanki bir Hızır
Vatan uğrunda kahraman oldu
Tokat’ın içinde büyük çay akar
Vali efendi de keyfine bakar
Felaket bildirenlerin gönlünü yıkar
Emsaller içinde çok rezil oldu
Erzincan çukurdur havası ağır
Din kardeşlerimizi Mevlâ'm sen kayır
Suçlu olanları suçsuzdan ayır
Birçok yerlerde böyle hal oldu
Niksar dedikleri bir bayır yerde
Kaim-i makama sorarlar zayiat nerede
İnsan çentikleri serili yerde
Köylerinde bile çok ziyân oldu
Reşadiye denilen ırmak kıyısı
Hep mahvoldu ufağısı irisi
Ölü çoktur az kalmıştır dirisi
Tahammül olunmaz bir ceza oldu
Hakkın hikmetleri çoktur bilinmez
Vade yetmeyince bir can alınmaz
Vade yetenlere imdat olunmaz
Ezeli mukadderat yerini buldu.
Ezelde kalem böyle çalındı
Hakkın lütfu adaleti bilindi
Yoksa mazlumların ahı alındı
Kabûl-i dergâha müstecâb oldu
Millette kalmadı hayâ yoktur kanaat
Arttı fitne fesat aranmıyor şeriat
Korkarım yetişir bir büyük afat
Ahir işimiz pek yaman oldu
Sürerler safayı bunca sefihler
Su yerine içerler nice hamirler
Fısk-ı fücûr ile doldu şehirler
Köylerde bile çok isyan oldu
Çekeriz dünyada cevr ile cefa
Hiçbir kimseden umulmaz vefa
Tabipler tabibi eylesin şifa
Taraf-ı Mevlâ'dan bir nişân oldu
Firkatî uzatma muhtasar eyle
Kahretme kimseye lutf ile söyle
Bizi hıfz eyleyen Hazret-i Mevla
Haktan istediğim bir gufran oldu
Takdir böyle imiş beyhude yanma
Bu fakir Bilâl’in derdi yok sanma
Yıkılan haneler benim değil amma
Telef olan canlara pek giryân oldu
Firkatî
Cenab-ı Hak'tan bir afet oldu
Ezelde yazılmış levh-i mahfuzda
Kıyamete ohşıyan bir zaman oldu
Haykırdı dağlar gürledi yerler
Yıkıldı saraylar mahvoldu canlar
Karıştı toprağa kıymetli mallar
O vakit duyulup çok figan oldu
Bağrıştı cümlesi âh-ı figan eyler
Yıkıldı konaklar geçilmez yollar
Karıştı toprağa o şirin canlar
Sığındık Huda'ya el-amân oldu
Karıştı enkaza kırıldı insan
Cümlesi sağlıktan kestiler güman
Feryat-ı figan eyler sabiyle sübyan
Duyuldu âleme bir şiven oldu
Nice canlar karıştılar türâba
O güzel yerler oldu harâbe
Mevtaları nakl için koşuldu araba
Kıyametin misli bir zaman oldu
Kimi kardaşını arar bulamaz
Baba evladına yardım edemez
Analar yavrusunu asla göremez
Ayrılıp her biri perişan oldu
Çokları bunalmış elin uzadır
Bakar etrafına imdat gözedir
Sanki bu felaket rûz-i cezâdır
Kimini kurtaran o Sübhân oldu
Kırıldı içinde şişeler camlar
O güzel yapılar saray binalar
Dükkânlar içinde karıştı mallar
Toz dumana karışıp tarumâr oldu
Kapandı çeşmeler akmadı sular
Yıkıldı haneler bulunmaz yollar
Nice yetim kaldı masum yavrular
Misli görülmedik bir buhran oldu
Felaketten şehit gitti niceler
Münacata çıktı gençler kocalar
Kısaldı gündüz uzun geceler
Ağlaştı cümle nâs çok feryat oldu
Herkes yerinden çıkmayıp kaldı
Yardımcılar o dem imdada daldı
Kimi ölü kimi sağ meydana çıktı
Akla fikre sığmaz bir işler olur
Bu ah-ı figanlar arşa yanaştı
Cümle mahlukatın ciğeri pişti
Sabaha yakın velvele düştü
Şüphesiz o vakt el-aman oldu
Titredi yerler kastı kavurdu
Esti rüzgârlar yıktı devirdi
Birçok haneleri ateşe çevirdi
Yaktı cesetleri bir büryân oldu
Sağ kalanlar bir araya derildi
Yardım edin diye emir verildi
Cenazeler sokaklara serildi
Kurtulanlar o dem şâdımân oldu
Samsun valisi dindar bir vezir
Nerede yöngelsen orada hazır
Millete yardım için sanki bir Hızır
Vatan uğrunda kahraman oldu
Tokat’ın içinde büyük çay akar
Vali efendi de keyfine bakar
Felaket bildirenlerin gönlünü yıkar
Emsaller içinde çok rezil oldu
Erzincan çukurdur havası ağır
Din kardeşlerimizi Mevlâ'm sen kayır
Suçlu olanları suçsuzdan ayır
Birçok yerlerde böyle hal oldu
Niksar dedikleri bir bayır yerde
Kaim-i makama sorarlar zayiat nerede
İnsan çentikleri serili yerde
Köylerinde bile çok ziyân oldu
Reşadiye denilen ırmak kıyısı
Hep mahvoldu ufağısı irisi
Ölü çoktur az kalmıştır dirisi
Tahammül olunmaz bir ceza oldu
Hakkın hikmetleri çoktur bilinmez
Vade yetmeyince bir can alınmaz
Vade yetenlere imdat olunmaz
Ezeli mukadderat yerini buldu.
Ezelde kalem böyle çalındı
Hakkın lütfu adaleti bilindi
Yoksa mazlumların ahı alındı
Kabûl-i dergâha müstecâb oldu
Millette kalmadı hayâ yoktur kanaat
Arttı fitne fesat aranmıyor şeriat
Korkarım yetişir bir büyük afat
Ahir işimiz pek yaman oldu
Sürerler safayı bunca sefihler
Su yerine içerler nice hamirler
Fısk-ı fücûr ile doldu şehirler
Köylerde bile çok isyan oldu
Çekeriz dünyada cevr ile cefa
Hiçbir kimseden umulmaz vefa
Tabipler tabibi eylesin şifa
Taraf-ı Mevlâ'dan bir nişân oldu
Firkatî uzatma muhtasar eyle
Kahretme kimseye lutf ile söyle
Bizi hıfz eyleyen Hazret-i Mevla
Haktan istediğim bir gufran oldu
Takdir böyle imiş beyhude yanma
Bu fakir Bilâl’in derdi yok sanma
Yıkılan haneler benim değil amma
Telef olan canlara pek giryân oldu
Firkatî
13 Kasım 1940
Not:
Destan, âşık edebiyatı nazım şekillerinden biridir. Destanların konusu, günlük hayatta karşılaşılabilecek küçük bir olaydan toplumu derinden etkileyen (savaş, yangın, deprem...) büyük bir olaya kadar çok çeşitli olabilir.
Sözcükler (Şiirdeki sırayla)
destan-ı zelzele: deprem destanı
hulus-i kalp: temiz kalp
levh-i mahfuz: İlahi takdirin yazılı olduğu kitap
ohşıyan: benzeyen, andıran
el-aman: bezginlik ve sızlanma anlatan bir söz
gümân: şüphe
sabi sübyan: çoluk çocuk
şîven: isyan
türâb: toz, toprak
mevta: ölü, ölmüş
rûz-i cezâ: ceza günü
Sübhân: Allah
tarumâr: perişan
münacat: yakarış
nâs: insanlar
dem: an
velvele: gürültü, patırtı
büryan: kebap
dermek: toplamak
şâdımân (şadüman): bahtiyar
yöngelsen: yönelsen
kaim-i makam: kaymakam
zayiat: yitikler, kayıplar
mukadderat: yazgı
Kabûl-i dergâh: rahmet kapısı
müstecâb: kabul edilen
haya: namus, utanma
kanaat: kısmetine razı olma
fitne: karışıklık, kargaşa
fesat: bozukluk, hile
afat: afetler
ahir zaman: son zaman, dünyanın son günleri
sefih: zevk ve eğlenceye düşkün
hamir: şarap
fısk-ı fücûr: Allah'a isyan içinde olmak
cevr: zulüm
muhtasar: kısa, özet
hıfz: saklama, koruma
gufran: bağışlama, af
giryân: gözyaşı döken. ağlayan
İlgili Sayfa
👉 Halk Edebiyatı Örnek Metinler
Yararlanılan Kaynak
1939 Erzincan Depremi ve "Destân-ı Zelzele", Abdulhamit Dündar
Not:
Destan, âşık edebiyatı nazım şekillerinden biridir. Destanların konusu, günlük hayatta karşılaşılabilecek küçük bir olaydan toplumu derinden etkileyen (savaş, yangın, deprem...) büyük bir olaya kadar çok çeşitli olabilir.
Sözcükler (Şiirdeki sırayla)
destan-ı zelzele: deprem destanı
hulus-i kalp: temiz kalp
levh-i mahfuz: İlahi takdirin yazılı olduğu kitap
ohşıyan: benzeyen, andıran
el-aman: bezginlik ve sızlanma anlatan bir söz
gümân: şüphe
sabi sübyan: çoluk çocuk
şîven: isyan
türâb: toz, toprak
mevta: ölü, ölmüş
rûz-i cezâ: ceza günü
Sübhân: Allah
tarumâr: perişan
münacat: yakarış
nâs: insanlar
dem: an
velvele: gürültü, patırtı
büryan: kebap
dermek: toplamak
şâdımân (şadüman): bahtiyar
yöngelsen: yönelsen
kaim-i makam: kaymakam
zayiat: yitikler, kayıplar
mukadderat: yazgı
Kabûl-i dergâh: rahmet kapısı
müstecâb: kabul edilen
haya: namus, utanma
kanaat: kısmetine razı olma
fitne: karışıklık, kargaşa
fesat: bozukluk, hile
afat: afetler
ahir zaman: son zaman, dünyanın son günleri
sefih: zevk ve eğlenceye düşkün
hamir: şarap
fısk-ı fücûr: Allah'a isyan içinde olmak
cevr: zulüm
muhtasar: kısa, özet
hıfz: saklama, koruma
gufran: bağışlama, af
giryân: gözyaşı döken. ağlayan
İlgili Sayfa
👉 Halk Edebiyatı Örnek Metinler
Yararlanılan Kaynak
1939 Erzincan Depremi ve "Destân-ı Zelzele", Abdulhamit Dündar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.