Dudaktan Kalbe

Reşat Nuri Güntekin'in 1924'te yayımlanan aşk romanı.
Yazar, romanda değeri bilinmeyen bir aşkın hikayesini işler. 
Romanın asıl karakterleri Hüseyin Kenan ve Lamia olsa da eserde daha çok Lamia'nın başından geçen olaylara yer verilmiştir. 
Kenan'ın babası yaptığı bir yolsuzluk nedeniyle hapse girmiş, bir zaman sonra da hapiste ölmüştür. Daha küçük yaşta yetim kalan Hüseyin Kenan, annesi Melek Hanım ve kardeşi Afife ile İzmir'deki dayısı Saip Paşa'nın konağına gider.
Hüseyin Kenan, babasının yaptıkları yüzünden dayısı Saip Paşa’nın hakaretlerine maruz kalarak büyür. Dayısına göre Kenan, "sefih, sefil bir hırsızın oğlu"dur. Ne kadar üzerinde durulursa durulsun, mutlaka babası gibi olacak ve hapishanelere düşecektir. Ağabeyinin oğluna yaptıklarına dayanamayan Melek Hanım çocuklarıyla babasının kendisine bıraktığı eve taşınır. Melek Hanım buna rağmen yazları Paşa'nın Bozyaka'daki bağına giderek ağabeyinin gönlünü almayı da ihmal etmez. Daha küçük yaşta hayata küsen Kenan ise teselliyi müzikte bulur. Kenan'ın keman çaldığını öğrenen Paşa, çok sinirlenir. Bu durumu aile şerefine layık görmeyen Paşa, bağ komşusu Münir Bey'in de yardımıyla yeğenini İstanbul'a mühendislik mektebine gönderir. 
İstanbul’da mühendislik tahsilini tamamlayan Hüseyin Kenan, mesleğine uygun bir iş bulamayınca okullarda müzik öğretmenliğine başlar. Gerek çalıştığı okullarda gerekse özel ders verdiği evlerde sanatını anlayan kimseyle karşılaşmaz. İstanbul'dan ayrılan Kenan bir süre yol mühendisliği göreviyle Kastamonu'ya gider. Müzikle sadece işi dışında ilgilenmek istese de amirleri tarafından çalgıcı muamelesi gören Kenan, okul arkadaşından aldığı bir mektup ile Avrupa’ya gider. Paris'te geçirdiği yıllar içerisinde önemli işler yapan Kenan, ünlü bir müzisyen olur. Avrupa’dan çocukluğu ve gençliği süresince hor görüldüğü Bozyaka’daki konağa ünlü bir bestekâr olarak döner. Ancak bu ün, Kenan'ın kişiliğinde ve hayata bakışında bir değişime neden olmuştur. O, gösterişin etkisiyle kibirli, küstah, şımarık ve züppe bir adamdır, artık. Aşka bakışı da değişmiştir. Aşkı gönül eğlencesi olarak görmeye başlamış ve başarısının verdiği sarhoşlukla çok rahat bir hayat sürmektedir.
Paşa'nın komşusu Şükrü Bey’in yeğeni Lamia, Kenan'a yaklaşmaya cesaret edemeyerek uzaktan uzağa onu dinler. Kenan, Kınalı Yapıncak olarak bilinen Lamia'nın kendisine karşı olan zaafıyla yer yer eğlenir. Kenan, öksüz ve yetim Lamia'nın kendisine duyduğu aşkı istismar ederek onunla birlikte olur. 
Kenan bir süre sonra da kendisine hayran olan Prenses Cavidan’la evlenir. Hamile kalan Lamia ise Kütahya’ya akrabalarının yanına gönderilir. Dayısı Rıza Bey'in evinde hapis hayatı yaşayan Lamia, Mebrure adını verdiği çocuğunu burada doğurur. Ancak, genç kadının macerası kentte duyulur, kendine sarkıntılık eden dayısının damadını çekmecede bulduğu silahla öldürür. Görülen davada Lamia'nın kendini savunduğuna karar verilir. 
Özgür kalan Lamia, Kütahya’ya yaptığı yolculuk sırasında kızıyla tanıştığı emekli Binbaşı Kemal Bey’den bir evlenme teklifi alır. Laima’ya teklifi ihtiyar adamın kızı Makbule ulaştırmıştır. Laima için artık bazı şeylerin önemi kalmamıştır. Kendisinden oldukça büyük bu adamla evlenmeyi kabul eder ve kısa bir süre de olsa huzura kavuşur. Binbaşı Kemal Bey, ona ve gayrı meşru kızına iyi davranır. Bu arada, Kemal Bey’in yeğeni Doktor Vedat da İstanbul’dan Kütahya’ya sürgün gönderilir. Makbule, evlerine gidip gelen dayısının oğlu Vedat'a âşık olur. Derdini Lamia’ya açan Makbule, onun Vedat’la konuşmasını ister. Makbule'yi kıramayan Lamia, dediğini yapar ancak Vedat'tan olumsuz cevap alır çünkü o, aslında Lamia'yı sevmektedir. Vedat, duygularını belli etmeyi doğru bulmaz. Öte yandan Kemal Bey, genç karısını yeğeninden kıskanmaya başlamıştır.
Vedat'ın bir av sırasında yaralandığını duyan Lamia, onu ziyarete gider, ancak ikisi evde mangaldan zehirlenir. Haklarında birbirlerini sevdikleri ve birlikte intihara kalkıştıkları yolunda dedikodular çıkar. Binbaşı, bu durumu kaldıramaz ve Lamia'yı boşar. Yaşanan olaydan sonra Vedat, Lamia'ya evlilik teklif eder. Lamia ise bu teklifi reddederek İstanbul'a dönmeye karar verir.
Romanın üçüncü bölümü Hüseyin Kenan'ın güncesi olarak kurgulanmıştır. Aşkın dudaklarda değil de kalpte yaşanması gerektiğini sonradan anlayan Hüseyin Kenan, bir bunalımın içine düşer. Bu yalnızlık döneminde kendi içine dönen Kenan, aslında sadece Lamia'yı sevmiş olduğunu anlar. Tuttuğu günlüklere bu duygularını yazar. Çok kötü ve derbeder yaşamaya başlayan Kenan, eşinden de boşanmıştır.
Bu arada Doktor Vedat'ın Kütahya sürgünü bitmiş, İstanbul'a dönmüştür. Kenan, intihar etmeyi düşündüğü sırada eski arkadaşı Vedat'ın İstanbul'daki muayenesinde Lamia ile karşılaşır. Bu karşılaşma sonucunda Kenan, hayata yeniden tutunmuş gibi olur. Lamia ile görüşüp birleşme hayalleri kurar. Ancak Lamia ile yaptığı görüşmeler hiçbir fayda sağlamaz. Lamia aradan geçen zamanla Kenan'a olan duygularını bastırmayı başarmıştır. Bu yüzden bütün ısrarlarına rağmen Kenan'a dönmeyerek Vedat ile evlenmeye karar verir. Kendi dünyasına gömülen Kenan, İzmir'deki kardeşi Afife'nin yanına gider. Burada da kendini bir sığıntı gibi hisseder. Bir zaman sonra İzmir gazeteleri meşhur musikişinas Hüseyin Kenan'ın intihar ettiğini yazacaktır.

İlgili Sayfalar

Reşat Nuri Güntekin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.