Mersiye-i Ester (Katır Mersiyesi)

Necati Bey'in ölen katırı için yazdığı 25 beyitlik mersiyedir.
Ester, Farsça bir sözcük olup katır anlamına gelmektedir.
Şiirde mesnevi tipi uyak kullanılmıştır. 
Mizahi bir üslupla yazılan şiirde katır, olağanüstü özellikleriyle dikkat çeker. Şair, kaybettiği katırın yerine Padişah'tan beyaz bir at diler.
Sosyal eleştiri de içeren şiirde padişahın varlık içinde yaşarken halkının durumundan haberdar olmamasına gönderme yapılmaktadır.

Mersiye-i Ester

Belâ yükünde fevt olalı katır
Şikeste-hâl olupdur hayli hâtır

Ne katır bir kara dağ idi miskin
Geçen bu günkü gün sağ idi miskin

Ecel çengâline düşdü diriğâ
O yâl ü bâl o turuşdu diriğa

Çü gördü ömr ekinini sarardı
Orak gibi belin bükdü karardı

Kanı ol çâr-tâk-ı kâm-rânı
Kanı ol Ka'be yolu nerdibânı

Şu resme katır idi kara katır
Neye azm etse önündeydi hâzır

Sabâ tek kimse görmezdi karasın
Gerekse Çin ü Mâçini arasın

Sabâ reftâr u şeb-reng ü seher-hiz
Dil ârâm ü ferah bahş ü terah-riz

Yürüse yerleri göke karardı
Ne yorulur ne kalur ne arırdı

Önünden ileri basardı kıçın
Ne denli Rumdan tâ ser-had-i Çin

Geçerdi na'linin mihi semekden
Kulağı râz dinlerdi felekden

Bahâr oldukça kim göke çıkardı
Har-i İsâya minnetle bakardı

Olupdu kulluğu birle aziz ol
Eşek gibi değildi bî-temiz ol

Kati düşmüş idi halkın diline
Erişmişdi anunçün menziline

Zemîn-peymâ zemân-sür'at felek-nakş
Duruşda gergedan reftârda rahş

Kime kim binmek için arz olaydı
Yiğitlik Ka'be gibi farz olaydı

Eger kim çekmese râhib inânı
Geçe bir lâhzada iki cihânı

Ölen ardınca ölmüş yok Necâti
Katır gitti Hudâ saklasın atı

Bir ölmüş katırı nice översin
Dönersin kara bahtına söversin

Daha binler dolu ıstabl-ı Şâhi
Dilersen bozu dilersen siyâhı

Padişah'ın ahırı binlercesi ile dolu
Dilersen boz rengi dilersen siyahı

Eger Şehden ola zerre inâyet
Necâtî'ye kifâyettir kifâyet

Aceb ansam düşer mi Şehriyâra
K'anun hükmüyle geldik bu diyâra

lrakdır gerçi çâker devletinden
Ba'id olmaya Şâhın himmetinden

Ne denli kim gide kara gele ak
Gece ehli ola gündüze müştâk

Bu âc-ı âbenûsı ola tahtın
Kamudan yücele ikbâl ü bahtın

Necati Bey

Günümüz Türkçesi

Belâ yükünde fevt olalı katır 
Şikeste-hâl olupdur hayli hâtır

Bela yükünden dolayı öldüğünden beri katır, hayli kırık bir hâldedir gönlüm

Ne katır bir kara dağ idi miskin
Geçen bu günkü gün sağ idi miskin

Ne katır bir kara dağ idi zavallı, geçen bu günkü gün sağ idi zavallı.

Ecel çengâline düşdü diriğâ
O yâl ü bâl o turuşdu diriğa

Eyvah ecel pençesine düştü, o boy pos o duruş eyvah.

Çü gördü ömr ekinini sarardı
Orak gibi belin bükdü karardı

Çünkü gördü ömür ekini sarardı, orak gibi belini büktü karardı.

Kanı ol çârtâk-ı kâmrânı
Kanı ol Ka'be yolu nerdibânı

Hani o dört ayaklı bahtiyar, hani o Kabe yolunun merdiveni.

Şu resme katır idi kara katır
Neye azm etse önündeydi hâzır

O öyle bir katır idi ki kara bir katır, ne istese önünde hazır idi.

Sabâ tek kimse görmezdi karasın
Gerekse Çin ü Mâçini arasın

(O kadar siyahtı ki) Hava aydınlana kadar Çin'den Maçin'e kadar kimse görmezdi karasını.

Sabâ reftâr u şeb-reng ü seher-hiz
Dil ârâm ü ferah bahş ü terah-riz

O sabah rüzgârı gibi yürüyen, gece renkli, sabah erkenden kalkan, gönüller süsleyen, ferahlıklar bahşeden, gamı kederi akıtan bir katırdı.

Yürüse yerleri göke karardı
Ne yorulur ne kalur ne arırdı

O yürüse gökyüzü kararırdı, ne yorulur ne kalır ne de zayıflardı.

Önünden ileri basardı kıçın
Ne denli Rumdan tâ ser-had-i Çin

Kıçını önünden ileri basardı (o kadar hızlı giderdi); Rum'dan ta Çin sınırına kadar giderdi.

Geçerdi na'linin mihi semekden
Kulağı râz dinlerdi felekden

Nalının çivi balıktan (burcundan) geçerdi, kulağı sır dinlerdi felekten.

Bahâr oldukça kim göke çıkardı
Har-i İsâya minnetle bakardı

Bahar geldikçe göğe çıkardı ki İsa'nın eşeğine minnetle bakardı.

Olupdu kulluğu birle aziz ol
Eşek gibi değildi bî-temiz ol

Onun kulluğu azizler gibiydi, o pis eşekler gibi değildi.

Kati düşmüş idi halkın diline
Erişmişdi anunçün menziline

O menziline eriştiği için halkın diline çok düşmüştü.

Zemîn-peymâ zemân-sür'at felek-nakş
Duruşda gergedan reftârda rahş

O zemini ölçen, süratte zaman gibi felekleri süsleyen; duruşta gergedan, yürüyüşte at gibiydi.

Kime kim binmek için arz olaydı
Yiğitlik Ka'be gibi arz / farz olaydı

Ona binmek isteyenlerde yiğitlik, Kabe'ye gitmek gibi farz olmalıydı.

Eger kim çekmese râhib inânı
Geçe bir lâhzada iki cihânı

Eğer ki rakip yemin etmese o iki cihanı bir anda geçerdi.

Ölen ardınca ölmüş yok Necâti
Katır gitti Hudâ saklasın atı

Necati ölenle ölünmüyor; katır gitti, Allah korusun atı.

Bir ölmüş katırı nice översin
Dönersin kara bahtına söversin

Bir ölmüş katırı nice översin, dönersin kara talihine söversin.

Daha binler dolu ıstabl-ı Şâhi
Dilersen bozu dilersen siyâhı

Padişah'ın ahırı daha binlercesi ile dolu, dilersen boz rengi dilersen siyahı.

Eger Şehden ola zerre inâyet
Necâtî'ye kifâyettir kifâyet

Eğer Padişah'tan olsa zerre lütuf, Necati'ye yeter de yeter.

Aceb ansam düşer mi Şehriyâra
K'anun hükmüyle geldik bu diyâra

Acep ansam düşer mi Padişah'a, kanun hükmüyle geldik bu diyara.

lrakdır gerçi çâker devletinden
Ba'id olmaya Şâhın himmetinden

Uzaktır gerçi kul devletinden, uzak olmaya Şah'ın himmetinden.

Ne denli kim gide kara gele ak
Gece ehli ola gündüze müştâk

Nasıl ki kara gitsin beyaz bir at gelsin, gece görünür ola gündüze de âşık.

Bu âc-ı âbenûsı ola tahtın
Kamudan yücele ikbâl ü bahtın

Tahtın bu abanoz fildişinden olsun, ikbal ve bahtın herkesten yüce olsun.

İlgili Sayfa

👉 Divan Şiiri Örnekleri

Yararlanılan Kaynak

Türk Divan Şiirinde Sosyal Eleştiri, Zülküf Kılıç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.