Vurun Kahpeye

Halide Edip Adıvar'ın romanı.
Roman ilk olarak 1926'da basılmıştır.
Eser, Milli Mücadele yıllarında Anadolu'ya öğretmenliğe giden İstanbullu, idealist bir kadın öğretmenin trajik hikayesidir.

Özet

Öğretmen Aliye, Kız Öğretmen Okulu mezunudur. Babası Kafkasya'da kaybolmuş bir subay, annesi veremden ölmüş bir İstanbulludur. İçinde anasızlığın babasızlığın verdiği derin bir sevmek ihtiyacı vardır. Aliye, kimsenin gitmek istemediği bir Anadolu kasabasına öğretmen olarak gider. Kasabanın adı romanda söylenmemekle beraber anlatılardan Batı Anadolu'da bir kasaba olduğu anlaşılmaktadır.
Aliye gittiği kasabada değiştirici bir rol oynamak niyetindedir. İşe, birlikte oturduğu Ömer Efendi'nin evi ile okuldan başlar. Okuldaki öğrenciler ailelerin sosyo-ekonomik durumlarına göre farklı muamele görmektedir. Aliye çocukların hepsine eşit muamele edince bir kısım kasabalının nefretini kazanır.
Romanda yazarın üzerinde ısrarla durduğu mesele din ve taassuptur. Romanda sırf taassubu yüzünden Aliye'ye düşman olan kasabalılar da vardır. Buna rağmen güzelliği ve sağlam kişiliğiyle Aliye, kasaba halkının ilgi odağı olmuştur. Başta Uzun Hüseyin olmak üzere kasaba eşrafının gençleri Aliye’ye talip olmaya başlar ama hepsi tek tek reddedilir.
Bir cuma günü Aliye, öğrencilerini ellerinde bayrak, şarkı söyleterek gezmeye götürmektedir. Aliye'nin yüzü açıktır. Hacı Fettah Efendi, cuma namazından sonra halkı meydana toplamış, Kuvayımilliye aleyhinde vaaz vermektedir. Tam bu esnada oradan geçmekte olan Aliye'yi gören Hacı Fettah Efendi, "Görüyor musunuz? Erkeklerin içinde yüzü gözü açık nâmahremler Müslümanların kalbini fesada vermek için şarkı söyleyerek dolaşıyorlar. Bunlar, bunlar melundur, bunların eline çocuklarınızı teslim etmeyiniz, eğer bir gün yalnız içimize Yunan girdiğini değil, başımıza taş yağdığını görmek istemiyorsanız bu karıların üstleri başlarıyla beraber kendilerini de parçalayınız. Yoksa Cenab-ı Hakk'ın bütün gazapları üzerimizden eksik olmayacaktır." diyerek halkı ona karşı kışkırtmaya çalışır. Hacı Fettah Efendi, mutaassıp ve kötülüğü vatana ihanete kadar uzanan iki yüzlü bir dindardır.
O sırada kasabaya, Kuvayımilliye komutanlarından Tosun Bey ve arkadaşları gelir. Yıl 1919’dur ve düşman İzmir'e ayak basmıştır. Tosun Bey, Aliye'nin de kaldığı Ömer Efendilerin evinde misafir edilir. Tosun Bey, Aliye'yi ilk görüşte sever, genç kadın da onu sevmiştir. Tosun Bey, ertesi gün eşrafı toplayarak arkadaşlarının ihtiyaçları için kasabanın ileri gelenlerinden bir miktar para toplayacağını açıklar. Bu arada hakkında olumsuz bilgiler aldığı Hacı Fettah Efendi’yi de tevkif eder. Para vermekten kaçınan eşraf, bu isteği çarpıtarak yaymaya başlar. Kısa sürede kasabaya, Tosun Bey’in yoksul zengin demeden herkesi haraca kestiği, itiraz edenlere işkence yaptığı yolunda bir söylenti yayılır. Kadınlar toplanarak Tosun Bey’e engel olması ve Hacı Fettah Efendi’yi serbest bırakmasını sağlaması için Aliye’ye yalvarırlar. Aliye, istediklerini yapacağı konusunda Hacı Fettah Efendi’nin yaşlı eşine söz verir. Bu kararlılıkla Tosun Bey’in karşısına çıkan Aliye, gerçeği öğrenir. İlk karşılaşmalarında Tosun Bey’le aralarında başlamış olan duygusal ilgi de aşka ve evlilik kararına dönüşür. Tosun Bey, kasaba halkı huzurunda, kimseden para almayacağını, Aliye ile nişanlandığını, düşman askerlerini engellemek üzere bir köprüyü imha etmeye gideceklerini, on beş gün sonra döneceğini söyleyerek kasabadan ayrılır.
İzmir’i işgal eden Yunanlılar kasabaya yaklaşmaya başlamıştır. Kimse Yunan işgalini istemediği halde eşraf, Kuvayımilliye hareketini bir tür Bolşevik hareket olarak görmekte, mallarına el konulup halka dağıtacağından endişelenmektedir. Bazıları ise körü körüne İstanbul hükumetine bağlıdır. Bu nedenle kasabada Kuvayımilliye konusunda bir ikilik vardır. 

Serbest kalan Hacı Fettah Efendi yanındakilerle hain bir plan kurar. Hacı Fettah Efendi ile Uzun Hüseyin civar kasabayı işgal etmiş olan, Yunan kuvvetlerinin kumandanı Damyanos'u Tosun Bey’in yapacağı bir baskından haberdar ederek onu kendi kasabalarını işgale kışkırtır. Binbaşı Damyanos, aşırı bir Yunan milliyetçisi, Türk ve Müslüman düşmanıdır. Kasabaya geldiklerinde kendilerini en iyi biçimde karşılayıp ağırlayacaklarına, halkı da buna razı edeceklerine söz verirler. Ayrıca Ömer Efendi’nin topraklarını Hacı Fettah Efendi’ye, Aliye'yi de Uzun Hüseyin'e vermesi konusunda Damyanos'u ikna etmeye çalışırlar. Damyanos'un kuvvetleri kasabayı işgal eder. Halk, Hacı Fettah Efendi’nin bu işe bir çare bulabileceğini umarak ondan medet umar. Onları kurtaracağını söyleyen Hacı Fettah Efendi, bir yandan da yeni planlar yapmaya devam eder. Kasabanın günahkâr ve güzel kadınlarını Yunan askerlerine peşkeş çekerek onların gönlünü kazanacak, bu sayede itibarını da artıracak, sonra bu kadınları taşlatıp öldürterek şeriatın emrettiği cezayı vermek suretiyle Allah'ın rızasını kazanacaktır.  
Kasaba zenginlerinin listesini çıkaran Damyanos’un asıl amacı, Anadolu’dan son vurgununu yapıp servetini katlamak, askerlerinin de öbürlerini yağmalamasına göz yummak, bu arada halkı baskıyla kontrol altında tutmaktır.
Hacı Fettah'ın yönlendirmesiyle Binbaşı Damyanos Aliye'nin evini göz hapsine alır. Damyanos, Aliye'yi elde edeceğini düşünmektedir. Damyanos, Aliye'ye kendisiyle Yunanistan'a gelmeyi kabul ederse hem Ömer Efendi ve Tosun Bey’i hem de kasabayı kurtarmış olacağını söyler. Aliye, bu kadarına tahammül edemeyeceğini düşünerek bu teklifi reddeder. Bunun üzerine Damyanos, Ömer Efendi’yi idam etme tehdidiyle Aliye'yi korkutur. Aliye, son çare olarak Hacı Fettah Efendi’den ve Uzun Hüseyin Efendi’den ricada bulunmaya gider ancak işittiği kaba sözler ve uğradığı çirkin muamele karşısında büyük bir pişmanlıkla geri döner. Aliye, Damyanos’un ne kadar iyi bir adam olduğunu kanıtlamak için Ömer Efendi’yi astırmayıp Yunanistan'a sürgün edeceğini söyler. Aliye, Damyanos'un yanından dönerken yolun kenarında kendisini bekleyen Tosun Bey’le tekrar karşılaşınca olup bitenleri ağlayarak ona anlatır ve kendisini buradan kaçırmasını rica eder. Tosun Bey Aliye’ye, aşklarının memleket meselesinden ayrı bir yeri olamayacağını, dayanması gerektiğini söyleyerek Yunan askerinin ve cephanesinin yerini öğrenmesini ister.
Ömer Efendi, Yunanistan'a sürülür, tarlalarının bir kısmına Hacı Fettah Efendi sahip olur. Damyanos Atina'dan çağrılıp tekrar dönene kadarki sürede Hacı Fettah Efendi ve Uzun Hüseyin Efendi kendilerini halka sanki Kuvayımilliye taraftarı gibi göstermeye çalışmışlar, bunda da başarılı olmuşlardır. 

Aliye'nin uzunca bir süre haber alamadığı Tosun Bey ise önemli bir görevle gizlice kasabaya girmeyi başarır ve Durmuş’un izlediği yöntemle o gece Aliye'nin yanına gelir. Gündüz orada saklanacağını, Türk kuvvetlerinin hücuma geçtiğini, bu hücumun zaferle sonuçlanması için yapması gereken görevi yerine getirmek üzere akşam karanlığında ayrılacağını söyler. Ama kapıdaki nöbetçilerin sayısı artmıştır. Bu durumda Tosun Bey’in oradan nasıl kaçabileceğini düşünürler. Aliye, Damyanos’a giderek evlilik teklifini kabul edeceğini söyler, bunun karşılığında evinin etrafındaki kuşatmanın kaldırılmasını, Uzun Hüseyin ile Hacı Fettah Efendi’nin ise tutuklanmasını ister.
Damyanos’un olası bir kuşkusunu önlemek için de artık karargâhta kalacağını ama inançları gereği nikâh kıyılana kadar onunla birlikte olmayacağını açıklar. Damyanos bu koşulların hepsini kabul eder.
Sabaha doğru büyük bir gürültü kopar. Türk ordusu kasabaya girmiştir. O panik ve kargaşada Aliye karargâhtan kaçar. Kasabada hiç Yunan askeri kalmadığına kanaat getiren halkın ilk işi, hapishanedekileri kurtarmak olur. Bunlar arasında Hacı Fettah Efendi ve Uzun Hüseyin de vardır. Halk, bunlara birer kahraman gibi davranır.
Hacı Fettah Efendi, orduyu karşılayıp zaferi kutlamadan önce kasabanın namusunu kirleten, din ve ahlak kurallarını çiğneyen bazı kahpelerin de temizlenmesi gerektiğini söyler. Vaktiyle Yunan askerlerine peşkeş çektiği kadınlarla birlikte Aliye'yi tekbir sesleri ve "vurun kahpeye!” nidaları arasında linç ettirir. 

Kasabaya ilk giren Binbaşı Ali Bey’in kumandasındaki alayı, Hacı Fettah Efendi ile Uzun Hüseyin birlikte en önde karşılar. Yalan ve iftira dolu ifadelerle de linç olayının açıklamasını yaparlar. Latif Ağa ise işin iç yüzünü anlatır. Bir ay sonra kasabaya gelen İstiklal Mahkemesi, yargılama sonucunda ihanetlerini sabit bulduğu Fettah Efendi ile Uzun Hüseyin'i, kadınları öldürdükleri meydanda asarak idam eder. 
Görevi sırasında sakat kalan Tosun Bey, kasabaya döndüğünde olup bitenleri öğrenir. Binbaşı Ali Bey’e durumu açıklayıcı bir mektup yazarak ondan Aliye'nin mezarını yaptırmasını, kahramanlığını duyurmasını ve temiz adını iade etmesini ister.

İlgili Sayfalar

Milli Mücedele Dönemini Konu Alan Eserler

Yararlanılan Kaynaklar

Halide Edip'in Vurun Kahpeye Romanında Farklı Boyutlarıyla Millî Mücadele'ye Farklı Boyutlarıyla Millî Mücadele'ye Yaklaşım, Erdoğan Kul

Halide Edip Adıvar'ın Eserlerinde Doğu ve Batı Meselesi, İnci Enginün

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.