Ester, Farsça bir sözcük olup katır anlamına gelmektedir.
Şiirde mesnevi tipi uyak kullanılmıştır.
Mizahi bir üslupla yazılan şiirde katır, olağanüstü özellikleriyle dikkat çeker. Şair, kaybettiği katırın yerine Padişah'tan beyaz bir at diler.
Sosyal eleştiri de içeren şiirde padişahın varlık içinde yaşarken halkının durumundan haberdar olmamasına gönderme yapılmaktadır.
Sosyal eleştiri de içeren şiirde padişahın varlık içinde yaşarken halkının durumundan haberdar olmamasına gönderme yapılmaktadır.
Mersiye-i Ester
Belâ yükünde fevt olalı katır
Şikeste-hâl olupdur hayli hâtır
Ne katır bir kara dağ idi miskin
Geçen bu günkü gün sağ idi miskin
Ecel çengâline düşdü diriğâ
O yâl ü bâl o turuşdu diriğa
Çü gördü ömr ekinini sarardı
Orak gibi belin bükdü karardı
Kanı ol çâr-tâk-ı kâm-rânı
Kanı ol Ka'be yolu nerdibânı
Şu resme katır idi kara katır
Neye azm etse önündeydi hâzır
Sabâ tek kimse görmezdi karasın
Gerekse Çin ü Mâçini arasın
Sabâ reftâr u şeb-reng ü seher-hiz
Dil ârâm ü ferah bahş ü terah-riz
Yürüse yerleri göke karardı
Ne yorulur ne kalur ne arırdı
Önünden ileri basardı kıçın
Ne denli Rumdan tâ ser-had-i Çin
Geçerdi na'linin mihi semekden
Kulağı râz dinlerdi felekden
Bahâr oldukça kim göke çıkardı
Har-i İsâya minnetle bakardı
Olupdu kulluğu birle aziz ol
Eşek gibi değildi bî-temiz ol
Kati düşmüş idi halkın diline
Erişmişdi anunçün menziline
Zemîn-peymâ zemân-sür'at felek-nakş
Duruşda gergedan reftârda rahş
Kime kim binmek için arz olaydı
Yiğitlik Ka'be gibi farz olaydı
Eger kim çekmese râhib inânı
Geçe bir lâhzada iki cihânı
Ölen ardınca ölmüş yok Necâti
Katır gitti Hudâ saklasın atı
Bir ölmüş katırı nice översin
Dönersin kara bahtına söversin
Daha binler dolu ıstabl-ı Şâhi
Dilersen bozu dilersen siyâhı
Padişah'ın ahırı binlercesi ile dolu
Dilersen boz rengi dilersen siyahı
Eger Şehden ola zerre inâyet
Necâtî'ye kifâyettir kifâyet
Aceb ansam düşer mi Şehriyâra
K'anun hükmüyle geldik bu diyâra
lrakdır gerçi çâker devletinden
Ba'id olmaya Şâhın himmetinden
Ne denli kim gide kara gele ak
Gece ehli ola gündüze müştâk
Bu âc-ı âbenûsı ola tahtın
Kamudan yücele ikbâl ü bahtın
Necati Bey
Günümüz Türkçesi
Belâ yükünde fevt olalı katır
Belâ yükünde fevt olalı katır
Şikeste-hâl olupdur hayli hâtır
Ne katır bir kara dağ idi miskin
Geçen bu günkü gün sağ idi miskin
Ecel çengâline düşdü diriğâ
O yâl ü bâl o turuşdu diriğa
Çü gördü ömr ekinini sarardı
Orak gibi belin bükdü karardı
Kanı ol çâr-tâk-ı kâm-rânı
Kanı ol Ka'be yolu nerdibânı
Şu resme katır idi kara katır
Neye azm etse önündeydi hâzır
Sabâ tek kimse görmezdi karasın
Gerekse Çin ü Mâçini arasın
Sabâ reftâr u şeb-reng ü seher-hiz
Dil ârâm ü ferah bahş ü terah-riz
Yürüse yerleri göke karardı
Ne yorulur ne kalur ne arırdı
Önünden ileri basardı kıçın
Ne denli Rumdan tâ ser-had-i Çin
Geçerdi na'linin mihi semekden
Kulağı râz dinlerdi felekden
Bahâr oldukça kim göke çıkardı
Har-i İsâya minnetle bakardı
Olupdu kulluğu birle aziz ol
Eşek gibi değildi bî-temiz ol
Kati düşmüş idi halkın diline
Erişmişdi anunçün menziline
Zemîn-peymâ zemân-sür'at felek-nakş
Duruşda gergedan reftârda rahş
Kime kim binmek için arz olaydı
Yiğitlik Ka'be gibi farz olaydı
Eger kim çekmese râhib inânı
Geçe bir lâhzada iki cihânı
Ölen ardınca ölmüş yok Necâti
Katır gitti Hudâ saklasın atı
Bir ölmüş katırı nice översin
Dönersin kara bahtına söversin
Daha binler dolu ıstabl-ı Şâhi
Dilersen bozu dilersen siyâhı
Padişah'ın ahırı binlercesi ile dolu
Dilersen boz rengi dilersen siyahı
Eger Şehden ola zerre inâyet
Necâtî'ye kifâyettir kifâyet
Aceb ansam düşer mi Şehriyâra
K'anun hükmüyle geldik bu diyâra
lrakdır gerçi çâker devletinden
Ba'id olmaya Şâhın himmetinden
Ne denli kim gide kara gele ak
Gece ehli ola gündüze müştâk
Bu âc-ı âbenûsı ola tahtın
Kamudan yücele ikbâl ü bahtın
Necati Bey
Günümüz Türkçesi
Belâ yükünde fevt olalı katır
Şikeste-hâl olupdur hayli hâtır
Bela yükünden dolayı öldüğünden beri katır, hayli kırık bir hâldedir gönlüm
Ne katır bir kara dağ idi miskin
Geçen bu günkü gün sağ idi miskin
Ne katır bir kara dağ idi zavallı, geçen bu günkü gün sağ idi zavallı.
Ecel çengâline düşdü diriğâ
O yâl ü bâl o turuşdu diriğa
Eyvah ecel pençesine düştü, o boy pos o duruş eyvah.
Çü gördü ömr ekinini sarardı
Orak gibi belin bükdü karardı
Çünkü gördü ömür ekini sarardı, orak gibi belini büktü karardı.
Kanı ol çârtâk-ı kâmrânı
Kanı ol Ka'be yolu nerdibânı
Hani o dört ayaklı bahtiyar, hani o Kabe yolunun merdiveni.
Şu resme katır idi kara katır
Neye azm etse önündeydi hâzır
O öyle bir katır idi ki kara bir katır, ne istese önünde hazır idi.
Sabâ tek kimse görmezdi karasın
Gerekse Çin ü Mâçini arasın
(O kadar siyahtı ki) Hava aydınlana kadar Çin'den Maçin'e kadar kimse görmezdi karasını.
Sabâ reftâr u şeb-reng ü seher-hiz
Dil ârâm ü ferah bahş ü terah-riz
O sabah rüzgârı gibi yürüyen, gece renkli, sabah erkenden kalkan, gönüller süsleyen, ferahlıklar bahşeden, gamı kederi akıtan bir katırdı.
Yürüse yerleri göke karardı
Ne yorulur ne kalur ne arırdı
O yürüse gökyüzü kararırdı, ne yorulur ne kalır ne de zayıflardı.
Önünden ileri basardı kıçın
Ne denli Rumdan tâ ser-had-i Çin
Kıçını önünden ileri basardı (o kadar hızlı giderdi); Rum'dan ta Çin sınırına kadar giderdi.
Geçerdi na'linin mihi semekden
Kulağı râz dinlerdi felekden
Nalının çivi balıktan (burcundan) geçerdi, kulağı sır dinlerdi felekten.
Bahâr oldukça kim göke çıkardı
Har-i İsâya minnetle bakardı
Bahar geldikçe göğe çıkardı ki İsa'nın eşeğine minnetle bakardı.
Olupdu kulluğu birle aziz ol
Eşek gibi değildi bî-temiz ol
Onun kulluğu azizler gibiydi, o pis eşekler gibi değildi.
Kati düşmüş idi halkın diline
Erişmişdi anunçün menziline
O menziline eriştiği için halkın diline çok düşmüştü.
Zemîn-peymâ zemân-sür'at felek-nakş
Duruşda gergedan reftârda rahş
O zemini ölçen, süratte zaman gibi felekleri süsleyen; duruşta gergedan, yürüyüşte at gibiydi.
Kime kim binmek için arz olaydı
Yiğitlik Ka'be gibi arz / farz olaydı
Ona binmek isteyenlerde yiğitlik, Kabe'ye gitmek gibi farz olmalıydı.
Eger kim çekmese râhib inânı
Geçe bir lâhzada iki cihânı
Eğer ki rakip yemin etmese o iki cihanı bir anda geçerdi.
Ölen ardınca ölmüş yok Necâti
Katır gitti Hudâ saklasın atı
Necati ölenle ölünmüyor; katır gitti, Allah korusun atı.
Bir ölmüş katırı nice översin
Dönersin kara bahtına söversin
Bir ölmüş katırı nice översin, dönersin kara talihine söversin.
Daha binler dolu ıstabl-ı Şâhi
Dilersen bozu dilersen siyâhı
Padişah'ın ahırı daha binlercesi ile dolu, dilersen boz rengi dilersen siyahı.
Eger Şehden ola zerre inâyet
Necâtî'ye kifâyettir kifâyet
Eğer Padişah'tan olsa zerre lütuf, Necati'ye yeter de yeter.
Aceb ansam düşer mi Şehriyâra
K'anun hükmüyle geldik bu diyâra
Acep ansam düşer mi Padişah'a, kanun hükmüyle geldik bu diyara.
lrakdır gerçi çâker devletinden
Ba'id olmaya Şâhın himmetinden
Uzaktır gerçi kul devletinden, uzak olmaya Şah'ın himmetinden.
Ne denli kim gide kara gele ak
Gece ehli ola gündüze müştâk
Nasıl ki kara gitsin beyaz bir at gelsin, gece görünür ola gündüze de âşık.
Bu âc-ı âbenûsı ola tahtın
Kamudan yücele ikbâl ü bahtın
Tahtın bu abanoz fildişinden olsun, ikbal ve bahtın herkesten yüce olsun.
Bela yükünden dolayı öldüğünden beri katır, hayli kırık bir hâldedir gönlüm
Ne katır bir kara dağ idi miskin
Geçen bu günkü gün sağ idi miskin
Ne katır bir kara dağ idi zavallı, geçen bu günkü gün sağ idi zavallı.
Ecel çengâline düşdü diriğâ
O yâl ü bâl o turuşdu diriğa
Eyvah ecel pençesine düştü, o boy pos o duruş eyvah.
Çü gördü ömr ekinini sarardı
Orak gibi belin bükdü karardı
Çünkü gördü ömür ekini sarardı, orak gibi belini büktü karardı.
Kanı ol çârtâk-ı kâmrânı
Kanı ol Ka'be yolu nerdibânı
Hani o dört ayaklı bahtiyar, hani o Kabe yolunun merdiveni.
Şu resme katır idi kara katır
Neye azm etse önündeydi hâzır
O öyle bir katır idi ki kara bir katır, ne istese önünde hazır idi.
Sabâ tek kimse görmezdi karasın
Gerekse Çin ü Mâçini arasın
(O kadar siyahtı ki) Hava aydınlana kadar Çin'den Maçin'e kadar kimse görmezdi karasını.
Sabâ reftâr u şeb-reng ü seher-hiz
Dil ârâm ü ferah bahş ü terah-riz
O sabah rüzgârı gibi yürüyen, gece renkli, sabah erkenden kalkan, gönüller süsleyen, ferahlıklar bahşeden, gamı kederi akıtan bir katırdı.
Yürüse yerleri göke karardı
Ne yorulur ne kalur ne arırdı
O yürüse gökyüzü kararırdı, ne yorulur ne kalır ne de zayıflardı.
Önünden ileri basardı kıçın
Ne denli Rumdan tâ ser-had-i Çin
Kıçını önünden ileri basardı (o kadar hızlı giderdi); Rum'dan ta Çin sınırına kadar giderdi.
Geçerdi na'linin mihi semekden
Kulağı râz dinlerdi felekden
Nalının çivi balıktan (burcundan) geçerdi, kulağı sır dinlerdi felekten.
Bahâr oldukça kim göke çıkardı
Har-i İsâya minnetle bakardı
Bahar geldikçe göğe çıkardı ki İsa'nın eşeğine minnetle bakardı.
Olupdu kulluğu birle aziz ol
Eşek gibi değildi bî-temiz ol
Onun kulluğu azizler gibiydi, o pis eşekler gibi değildi.
Kati düşmüş idi halkın diline
Erişmişdi anunçün menziline
O menziline eriştiği için halkın diline çok düşmüştü.
Zemîn-peymâ zemân-sür'at felek-nakş
Duruşda gergedan reftârda rahş
O zemini ölçen, süratte zaman gibi felekleri süsleyen; duruşta gergedan, yürüyüşte at gibiydi.
Kime kim binmek için arz olaydı
Yiğitlik Ka'be gibi arz / farz olaydı
Ona binmek isteyenlerde yiğitlik, Kabe'ye gitmek gibi farz olmalıydı.
Eger kim çekmese râhib inânı
Geçe bir lâhzada iki cihânı
Eğer ki rakip yemin etmese o iki cihanı bir anda geçerdi.
Ölen ardınca ölmüş yok Necâti
Katır gitti Hudâ saklasın atı
Necati ölenle ölünmüyor; katır gitti, Allah korusun atı.
Bir ölmüş katırı nice översin
Dönersin kara bahtına söversin
Bir ölmüş katırı nice översin, dönersin kara talihine söversin.
Daha binler dolu ıstabl-ı Şâhi
Dilersen bozu dilersen siyâhı
Padişah'ın ahırı daha binlercesi ile dolu, dilersen boz rengi dilersen siyahı.
Eger Şehden ola zerre inâyet
Necâtî'ye kifâyettir kifâyet
Eğer Padişah'tan olsa zerre lütuf, Necati'ye yeter de yeter.
Aceb ansam düşer mi Şehriyâra
K'anun hükmüyle geldik bu diyâra
Acep ansam düşer mi Padişah'a, kanun hükmüyle geldik bu diyara.
lrakdır gerçi çâker devletinden
Ba'id olmaya Şâhın himmetinden
Uzaktır gerçi kul devletinden, uzak olmaya Şah'ın himmetinden.
Ne denli kim gide kara gele ak
Gece ehli ola gündüze müştâk
Nasıl ki kara gitsin beyaz bir at gelsin, gece görünür ola gündüze de âşık.
Bu âc-ı âbenûsı ola tahtın
Kamudan yücele ikbâl ü bahtın
Tahtın bu abanoz fildişinden olsun, ikbal ve bahtın herkesten yüce olsun.
İlgili Sayfa
👉 Divan Şiiri Örnekleri
Yararlanılan Kaynak
Yararlanılan Kaynak
Türk Divan Şiirinde Sosyal Eleştiri, Zülküf Kılıç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.