Mai ve Siyah, bir hayal kırıklığının romanıdır.
Mai (mavi) hayali, siyah ise gerçekleri temsil etmektedir.
Mai (mavi) hayali, siyah ise gerçekleri temsil etmektedir.
Roman boyunca hayaller gerçeklerle çatışır.
Romanın ana karakteri Ahmet Cemil, romantik ve hayalperest bir tiptir. En büyük hayali bir şiir kitabı çıkararak para ve şöhrete kavuşmaktır.
Bir diğer hayali de yakın arkadaşı Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia ile evlenmektir. Ancak aşk teması romanda ikinci planda kalır.
Ahmet Cemil, romanın sonunda iki cephede de hayatın acı gerçekleri karşısında hayal kırıklığına uğramaktan kurtulamayacaktır.
O, bir anlamda Servetifünun neslinin bir sembolüdür.
Eser, dönemin edebi tartışmalarını ortaya koyması bakımından da önemli bir kaynaktır.
Romanda mekân, kişi ve olay unsurları realist roman anlayışına uygun olarak işlenmiştir.
Romanda hâkim bakış açısı kullanılmıştır.
Romanın ana karakteri Ahmet Cemil, romantik ve hayalperest bir tiptir. En büyük hayali bir şiir kitabı çıkararak para ve şöhrete kavuşmaktır.
Bir diğer hayali de yakın arkadaşı Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia ile evlenmektir. Ancak aşk teması romanda ikinci planda kalır.
Ahmet Cemil, romanın sonunda iki cephede de hayatın acı gerçekleri karşısında hayal kırıklığına uğramaktan kurtulamayacaktır.
O, bir anlamda Servetifünun neslinin bir sembolüdür.
Eser, dönemin edebi tartışmalarını ortaya koyması bakımından da önemli bir kaynaktır.
Romanda mekân, kişi ve olay unsurları realist roman anlayışına uygun olarak işlenmiştir.
Romanda hâkim bakış açısı kullanılmıştır.
Özet
Roman, Ahmet Cemil'in hayallerinin anlatıldığı Tepebaşı bahçesindeki bir ziyafet sahnesinin tasviri ile başlar. Ahmet Cemil, babası öldüğü için annesi Sabiha Hanım ile kız kardeşi İkbal'in geçimini de üstlenmek zorunda kalır.
O, bir taraftan roman çevirileri ve özel derslerle hayatını kazanmaya çalışırken diğer taraftan Mülkiye'yi bitirmeye çalışan genç bir edebiyatçıdır.
Tek tutkusu öteden beri hayal ettiği büyük eserini yazabilmektir. Yazacağı eser hem kişilik gelişiminin bir parçası hem de içten içe sevdiği Lamia’ya kendisini ispatlamasının bir yoludur. Lamia, Ahmet Cemil'in Mekteb-i Mülkiye'den arkadaşı Hüseyin Nazmi'nin kız kardeşidir. Genellikle Ahmet Cemil’in bakış açsıyla tasvir edilen Hüseyin Nazmi, romanda servet sahibi bir babanın mesut ve bahtı açık oğlu olarak kurgulanmıştır.
Ahmet Cemil, Mülkiye'den mezun olduktan sonra Babıali'deki yenilik hareketinin öncüsü sayılan Mir'at-ı Şuun gazetesinde çalışmaya başlar. Buradaki arkadaşlarının aracılığıyla kız kardeşini Matbaa Müdürü Tevfik Efendi'nin oğlu Vehbi Bey ile evlendirir. Bu evlilik konusunda oldukça ısrarcı olan Tevfik Efendi, gazetenin imtiyaz sahibi Hüseyin Baha Efendi’nin ortağı ve gazetenin asıl sermayedarıdır.
Ahmet Cemil'in ailesi bu evlilik yüzünden peş peşe gelen darbelerle sarsılacaktır. On altı yaşında bir kızla evlenen Tevfik Efendi, bir süre sonra felç olur. Genç karısı ve oğlu Vehbi Bey bir ilişki içindedir. Hatta ikisi de Tevfik Efendi'nin ölümünü gözlemektedir.
Babasının yokluğunda Vehbi Bey’in kontrolüne geçen gazetede çalışanlar birer birer tasfiye edilir. Hüseyin Baha Efendi’nin koltuğu Ahmet Cemil’e kalır. Ahmet Cemil, yapılanları tasvip etmese de yaşananlara seyirci kalmakla yetinir.
Ahmet Cemil, eniştesi Vehbi Bey’in kendisine önerdiği matbaa ile ilgili tasarıların etkisi altında kalır. Karşılığında küçük evini ipotek ettirmeye razı olur.
İkbal ise yapmış olduğu evlilikte mutsuzdur. Hamile kalmasına bile sevinemez.
İkbal'e oldukça kötü davranan Vehbi Bey, genç kadının yaptığı her şeyde bir kusur bularak kendini sürekli ondan ve ailesinden üstün gören bir tavır sergiler. İç güveysi olmasına rağmen hakaretlerine devam eden Vehbi, eve sarhoş geldiği bir gün İkbal’i döver. Bebeğini düşüren genç kadın, birkaç gün sonra da iç kanamadan ölür.
Matbaaya alınan yeni makinelerin borcu da Ahmet Cemil'in üzerine kalır. Bu yüzden de rehine koyduğu evini satmak zorunda kalır. Öte yandan matbaadaki tüm kontrolü Vehbi'ye kaptırır.
Gazeteden kovulan Şair Raci, başka bir gazetede Ahmet Cemil'in şiirleri aleyhine ağır bir eleştiri yazısı yazar. Ahmet Cemil ile Raci kişilik ve edebiyat anlayışı bakımından birbirinin zıddıdır. Raci, eski edebiyatın savunucusu ve temsilcisi olarak gösterilen uçarı bir tiptir. Vehbi Bey, Raci'nin yazısını gazetesi için bir prestij kaybı olarak gördüğü için Ahmet Cemil'i matbaadan kovar.
Matbaada hiçbir hakkının olmadığını, borçların ise kendi üzerine yazıldığını öğrenen Ahmet Cemil büsbütün ortada kalır.
Ahmet Cemil'in kendisine duyduğu sevgiden habersiz olan Lamia ise bir başkası ile nişanlanır.
Hayallerine veda eden Ahmet Cemil, kendisine büyük bir ün ve para getireceğini umduğu şiirlerini sobada yakar. Eserine yüklediği anlam, aslında bir yanılsamadan başka bir şey değildir: "Şimdi o kadar çocuk olduğundan utanıyordu. Bu, kendisine ne kazandırabilirdi? Merak ederek bir göz atacakların ilgisiz bir tebessümünden, fena bulmaya hazırlanmış beş on arkadaşın yalan tebriklerden başka bu eserden ne ümit olunabilirdi."
Ahmet Cemil, şiiri bir ideal olarak görmesine karşın bu konudaki fikirleri henüz olgunlaşmamıştır. Kendisi de bunun farkındadır. O, şairden çok şairliğe öykünen biridir.
Romanın sonunda Ahmet Cemil, Arabistan'daki bir görevi kabul eder ve annesini de yanına alarak İstanbul'u terk eder. Aynı gün yakın arkadaşı Hüseyin Nazmi ise yeni görevine başlamak üzere Avrupa'ya hareket etmek üzeredir.
İlgili Sayfalar
👉 Servetifünun Edebiyatı
👉 Halit Ziya Uşaklıgil
👉 Eser Özetleri
Yararlanılan Kaynaklar
Halit Ziya Uşaklıgil / Hayatı, Eserleri, Eserlerinden Seçmeler / Ö. Faruk Huyugüzel
Mai ve Siyah Romanında Başkişinin Kendini Gerçekleştirme Sorunu, Selami Çakmakcı
Roman, Ahmet Cemil'in hayallerinin anlatıldığı Tepebaşı bahçesindeki bir ziyafet sahnesinin tasviri ile başlar. Ahmet Cemil, babası öldüğü için annesi Sabiha Hanım ile kız kardeşi İkbal'in geçimini de üstlenmek zorunda kalır.
O, bir taraftan roman çevirileri ve özel derslerle hayatını kazanmaya çalışırken diğer taraftan Mülkiye'yi bitirmeye çalışan genç bir edebiyatçıdır.
Tek tutkusu öteden beri hayal ettiği büyük eserini yazabilmektir. Yazacağı eser hem kişilik gelişiminin bir parçası hem de içten içe sevdiği Lamia’ya kendisini ispatlamasının bir yoludur. Lamia, Ahmet Cemil'in Mekteb-i Mülkiye'den arkadaşı Hüseyin Nazmi'nin kız kardeşidir. Genellikle Ahmet Cemil’in bakış açsıyla tasvir edilen Hüseyin Nazmi, romanda servet sahibi bir babanın mesut ve bahtı açık oğlu olarak kurgulanmıştır.
Ahmet Cemil, Mülkiye'den mezun olduktan sonra Babıali'deki yenilik hareketinin öncüsü sayılan Mir'at-ı Şuun gazetesinde çalışmaya başlar. Buradaki arkadaşlarının aracılığıyla kız kardeşini Matbaa Müdürü Tevfik Efendi'nin oğlu Vehbi Bey ile evlendirir. Bu evlilik konusunda oldukça ısrarcı olan Tevfik Efendi, gazetenin imtiyaz sahibi Hüseyin Baha Efendi’nin ortağı ve gazetenin asıl sermayedarıdır.
Ahmet Cemil'in ailesi bu evlilik yüzünden peş peşe gelen darbelerle sarsılacaktır. On altı yaşında bir kızla evlenen Tevfik Efendi, bir süre sonra felç olur. Genç karısı ve oğlu Vehbi Bey bir ilişki içindedir. Hatta ikisi de Tevfik Efendi'nin ölümünü gözlemektedir.
Babasının yokluğunda Vehbi Bey’in kontrolüne geçen gazetede çalışanlar birer birer tasfiye edilir. Hüseyin Baha Efendi’nin koltuğu Ahmet Cemil’e kalır. Ahmet Cemil, yapılanları tasvip etmese de yaşananlara seyirci kalmakla yetinir.
Ahmet Cemil, eniştesi Vehbi Bey’in kendisine önerdiği matbaa ile ilgili tasarıların etkisi altında kalır. Karşılığında küçük evini ipotek ettirmeye razı olur.
İkbal ise yapmış olduğu evlilikte mutsuzdur. Hamile kalmasına bile sevinemez.
İkbal'e oldukça kötü davranan Vehbi Bey, genç kadının yaptığı her şeyde bir kusur bularak kendini sürekli ondan ve ailesinden üstün gören bir tavır sergiler. İç güveysi olmasına rağmen hakaretlerine devam eden Vehbi, eve sarhoş geldiği bir gün İkbal’i döver. Bebeğini düşüren genç kadın, birkaç gün sonra da iç kanamadan ölür.
Matbaaya alınan yeni makinelerin borcu da Ahmet Cemil'in üzerine kalır. Bu yüzden de rehine koyduğu evini satmak zorunda kalır. Öte yandan matbaadaki tüm kontrolü Vehbi'ye kaptırır.
Gazeteden kovulan Şair Raci, başka bir gazetede Ahmet Cemil'in şiirleri aleyhine ağır bir eleştiri yazısı yazar. Ahmet Cemil ile Raci kişilik ve edebiyat anlayışı bakımından birbirinin zıddıdır. Raci, eski edebiyatın savunucusu ve temsilcisi olarak gösterilen uçarı bir tiptir. Vehbi Bey, Raci'nin yazısını gazetesi için bir prestij kaybı olarak gördüğü için Ahmet Cemil'i matbaadan kovar.
Matbaada hiçbir hakkının olmadığını, borçların ise kendi üzerine yazıldığını öğrenen Ahmet Cemil büsbütün ortada kalır.
Ahmet Cemil'in kendisine duyduğu sevgiden habersiz olan Lamia ise bir başkası ile nişanlanır.
Hayallerine veda eden Ahmet Cemil, kendisine büyük bir ün ve para getireceğini umduğu şiirlerini sobada yakar. Eserine yüklediği anlam, aslında bir yanılsamadan başka bir şey değildir: "Şimdi o kadar çocuk olduğundan utanıyordu. Bu, kendisine ne kazandırabilirdi? Merak ederek bir göz atacakların ilgisiz bir tebessümünden, fena bulmaya hazırlanmış beş on arkadaşın yalan tebriklerden başka bu eserden ne ümit olunabilirdi."
Ahmet Cemil, şiiri bir ideal olarak görmesine karşın bu konudaki fikirleri henüz olgunlaşmamıştır. Kendisi de bunun farkındadır. O, şairden çok şairliğe öykünen biridir.
Romanın sonunda Ahmet Cemil, Arabistan'daki bir görevi kabul eder ve annesini de yanına alarak İstanbul'u terk eder. Aynı gün yakın arkadaşı Hüseyin Nazmi ise yeni görevine başlamak üzere Avrupa'ya hareket etmek üzeredir.
İlgili Sayfalar
👉 Servetifünun Edebiyatı
👉 Halit Ziya Uşaklıgil
👉 Eser Özetleri
Yararlanılan Kaynaklar
Halit Ziya Uşaklıgil / Hayatı, Eserleri, Eserlerinden Seçmeler / Ö. Faruk Huyugüzel
Mai ve Siyah Romanında Başkişinin Kendini Gerçekleştirme Sorunu, Selami Çakmakcı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.