Hasta (Günümüz Türkçesi)

Mehmet Akif Ersoy
"Olay Halkalı Ziraat Mektebinde geçmişti."

— Bence, doktor, onu siz bir soyarak dinleyiniz;
Hastalık çünkü değil öyle ehemmiyetsiz.
Sade bir göğüs nezlesi mi illet? Nerde!
Çocuğun hâli fenalaştı şu son günlerde.
Uygulamaya çıkarken sınıf on gün evvel,
Bu da gelmez mi, dedim: "Kim dedi, oğlum sana gel?
Ateşi çıktığında insan kaçmalı yorgunluktan,
Hadi yavrum, hadi söz dinle de bir parça uzan."
O zamandan beridir gittikçe zayıflıyor.
Görünen: Artık iyileşmesi pek zor.
Uyku yokmuş, gece hep öksürüyormuş, ateşin
Olmuyormuş azıcık dindiği...
— Ben zaten işin,
Bir ay evvel biliyordum ne kadar kötü olduğunu...
Bana hatırlatmaya gerek yok, a beyim, şimdi bunu!
Ama yine de tekrar bir bakalım dikkatle:
Kesin bir yargıya varalım, etmeye gelmez acele.
— Çağırın hastayı gelsin.
— Kapının perdesini
Açarak girdi o esnada düzeltip fesini,
Bir uzun boylu çocuk... Fakat o bir tablo idi!
Öyle bir dokunaklı tablo ki unutmam ebedi:
Rengi uçmuş yüzünün, gözleri çökmüş içeri;
Elmacıklar iki baştan çıkıvermiş ileri.
O şakaklar göçerek çehreyi yandan sıkmış;
Fırlamış alnı, damarlar da beraber çıkmış!
Uçunca gençlik ışığı kül gibi olmuş bet beniz,
O yanaklar iki solgun güle dönmüş, halsiz!
O dudaklar morarıp kavlamış artık derisi,
Uzamış saç gibi kirpiklerinin her birisi!
Kafa ağır bir yük olup boynuna, çökmüş bağrı,
İki değnek gibi yükselmiş omuzlar yukarı.

— Otur oğlum, seni dikkatlice bir dinleyelim...
Soyun evvelce fakat...
— Siz soyunuz, yok hâlim!
Soydu biçareyi üç beş kişi birden, o zaman
Aldı çıplak bir sefalet heykeli, meydan
Bu kemik yığınının dinlenecek bir tarafı
Yoktu. Zannımca doktorun coşarak merhameti;
"Hastaya bakmasak ümidi bütün bütün kırılır belki" diye,
Çocuğun göğsüne yaklaştı biraz dinlemeye:
— Öksür oğlum... Nefes al... Alma nefes... Oldu, giyin;
Bakayım nabzına... Güzel... Sana yavrum kodein
Yazayım; öksürüyorsun, o keser, pek iyidir...
Arsenik hapları al, söylerim eczacı verir.
Hadi git kendine iyi bak...

— Nasıl ettin doktor?
— Edecek yok, çocuk artık yola girmiş, gidiyor!
Sol taraftan akciğerin üstü tamamen çürümüş;
Hastalık tabii seyrini almış yürümüş.
Lanetli hastalığın üçüncü devresindeki belirtileri,
Bütünüyle var, değildir eksik hiçbiri.
Nefes alma ve vermedeki bütün belirtileri...
— Yeter!
Hastanın çehresi ortada ya! İnsanda meğer
Olmasın his denilen şey... O değil, fakat biz,
Bunu "hava değişimi" der de nasıl göndeririz?
Şurda üç beş günü var, yolda ölür göndersek...
"Git" demek hem ne büyük aşağılamadır, düşünürsek.
Hadi göndermeyelim... Var mı fakat imkânı?
Kime dert anlatırız? Bulsana dert anlayanı!
— Sözünüz doğru Müdür Bey; ne yapıp yapmalı, tek
Bu çocuk gitmelidir. Çünkü eminim pek pek,
Daha bir hafta yaşar, sonra bulaşır da
Mektep suçsuzdur, böyle bir hastayı yollasa da
— Bir görevli çağırın.

— Buyurun efendim.
— Bana bak:
Hastanın gitmesi herhalde uygun olacak.
"Sana hava değişimi tavsiye etmiş doktor;
Gezmiş olsan açılırsın..." diye bir fikrini sor.
"İstemem!" der o, fakat dinleme, ikna etmeye çalış:
Kim bilir, belki de biçare çocuk anlamamış?

— Şimdi hava değişimi istediğim var mı benim?
Bırakın hâlime artık beni rahat öleyim!
Üç buçuk yıl bana katlandı bu mektep, üç gün
Daha katlansa kıyamet mi kopar? Hem ne için
Beni yıllarca barındırmış olan bir yerden,
"Öleceksin!" diye kovmak? Bu kovulmaktır. Ben,
Kimsesiz bir çocuğum, nerde gider yer bulurum?
Etmeyin, sonra sokaklarda perişan olurum!
Anam ölmüş, babamın bilmiyorum hiç yüzünü;
Kardeşim var, o da lâkin bana dikmiş gözünü:
Sanki gelecek için düşlediğim mutluluğum giderek
Savrulduğu yokluk acıları içinden onu çekecek!
Kardeşim, kurduğun hayalleri devirmekte ölüm,
Beni unutulmuşluğun çukuruna göm, ben artık öldüm!
Hangi bir derdim için ağlayayım bilmiyorum.
Döktüğüm yaşları çok görmeyiniz: Mağdurum!
O kadar çalışmanın bu sefalet mi sonu?
Biri evvelce eğer söylemiş olsaydı bunu,
Çalışıp ömrümü çılgınca heba etmezdim,
Ben bu geleceğe geçmişimi feda etmezdim!
Merhamet bilmeyen insanlara bak, ya Rabbi,
Kovuyorlar beni serseri bir dilenci gibi!
— Seni bir kere kovan yok, bu sözün pek haksız,
"İstemem, yollamayın" dersen eğer, kal, yalnız...
Hastasın...
— Hem veremim! Söyle, ne var saklayacak?
— Yok canım, öyle değil...
— Öyle ya, herkes ahmak!
Bırakırlar mı eğer gitmemiş olsam acaba!
Doğrudur, gitmeliyim... Koşturunuz bir araba.
Son sınıftan iki vicdanlı arkadaşın koluna
Dayanıp çıktı o biçare, sefalet yoluna.
Arkasına doğru acı dolu bir bakış fırlattı,
"Verem", kendisini uzaklaştıracak faytona yaklaştı!
Tuttu bindirdi çocuklar sararak her yerini,
Öptüler matem yaşları dökerek gözlerini:
— Çekiver doğruca istasyona...
— Yok yok, beni tâ,
Götür İstanbul'a bir yerde bırak ki: Gureba*
— Kimsenin onlara aldırmadığı bir sırada
Uzanıp ölmeye bir şilte bulurlar orada!

Mehmet Akif Ersoy

Not: Şiirde "garipler" anlamına gelen "Gureba" sözcüğü ile kastedilen 
Vakıf Gureba Hastanesidir. Günümüzde "Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi" adıyla hizmet veren bu kurum, fakir ve kimsesiz hastalar için Abdülmecit'in annesi Bezmiâlem Valide Sultan tarafından yaptırılmıştır. 

Açıklamalar

Şiirin başındaki "Vaka Halkalı Ziraat Mektebinde geçmişti" ibaresi, Mehmet Akif'in, hasta çocuğu tanıdığını göstermektedir. Mithat Cemal Kuntay'ın Mehmet Akif biyografisine göre adı Ahmet olan çocuk, Akif'in öğrencilerinden biridir.
Şiir, hasta öğrenciyi revire getiren okul müdürünün konuşmasıyla başlar. Hem okul müdürü hem de doktor durumun farkındadır. Hasta ümitsizliğe kapılmasın diye bir kez daha muayeneye karar verilir ve çocuk içeriye çağrılır:

Görünen: Artık iyileşmesi pek zor.
Uyku yokmuş, gece hep öksürüyormuş, ateşin,
Olmuyormuş azıcık dindiği...
— Ben zaten işin,
Bir ay evvel biliyordum ne kadar kötü olduğunu,
Bana hatırlatmaya gerek yok, a beyim, şimdi bunu!
Ama yine de tekrar bir bakalım dikkatle:
Kesin bir yargıya varalım, etmeye gelmez acele.
— Çağırın hastayı gelsin.


Bu noktadan sonra söz anlatıcıya (şaire) geçer. Çocuğun hali ayrıntıyla tasvir edilir:

Öyle bir dokunaklı tablo ki unutmam ebedi:
Rengi uçmuş yüzünün, gözleri çökmüş içeri;
Elmacıklar iki baştan çıkıvermiş ileri.
O şakaklar göçerek çehreyi yandan sıkmış;
Fırlamış alnı, damarlar da beraber çıkmış!
Uçunca gençlik ışığı kül gibi olmuş bet beniz,
O yanaklar iki solgun güle dönmüş, halsiz!
O dudaklar morarıp kavlamış artık derisi,
Uzamış saç gibi kirpiklerinin her birisi!
Kafa ağır bir yük olup boynuna, çökmüş bağrı,
İki değnek gibi yükselmiş omuzlar yukarı.


Hasta ile doktor arasındaki kısa bir konuşmadan sonra anlatıcı doktorun düşüncelerini de yansıtarak muayeneyi aktarır. Çocuğun son günlerini yaşadığını bilen, okulda ölmesinin uygun olmayacağını düşünen müdür ve doktor, onu evine gitmesi için ikna etmeye karar verirler. İkna işi bir mubassıra (mubassır: okullarda düzeni sağlayan görevli) verilir.
Çocuk, veremli olduğunun farkındadır ancak hava değişimi ve dinlenme gerekçesiyle eve gönderilmek istenmesi kendisi için kovulmak anlamına gelmektedir. Okur, çocuğun neden böyle hissettiğini şiirin sonraki kısmında öğrenir:

Kimsesiz bir çocuğum, nerde gider yer bulurum?
Etmeyin, sonra sokaklarda perişan olurum!
Anam ölmüş, babamın bilmiyorum hiç yüzünü


Çocuk, yatılı olarak okuduğu bu okuldan bir meslek kazanarak çıkma amacındadır. Bu, hem kendisi hem de kardeşi için tek kurtuluş çaresidir. Ancak çok çalışması onun vereme yakalanmasına neden olmuştur. Hastalığının mektepteki arkadaşlarına bulaşmaması için orada tutulmayacağını anlar ve kaderine razı olur:

Doğrudur, gitmeliyim... Koşturunuz bir araba.
Son sınıftan iki vicdanlı arkadaşın koluna
Dayanıp çıktı o biçare, sefalet yoluna.
Arkasına doğru acı dolu bir bakış fırlattı,
"Verem", kendisini uzaklaştıracak faytona yaklaştı!
Tuttu bindirdi çocuklar sararak her yerini,
Öptüler matem yaşları dökerek gözlerini:
— Çekiver doğruca istasyona...

Ancak gidecek bir yeri olmayan çocuk, "Uzanıp ölmeye bir şilte bulurlar orada" diyerek Vakıf Gureba Hastanesine sığınmaya karar verir:

— Yok yok, beni tâ,
Götür İstanbul'a bir yerde bırak ki: Gureba*
— Kimsenin onlara aldırmadığı bir sırada
Uzanıp ölmeye bir şilte bulurlar orada!

Mithat Cemal'in yazdığına göre, tanık olduğu bu olay karşısında elinden bir şey gelmeyen Mehmet Akif çok üzülüp ağlamıştır.

İlgili Sayfa

👉 Mehmet Akif Ersoy

Yararlanılan Kaynaklar

Mehmet Akif Ersoy, Safahat
Mehmet Akif'in Manzum Hikâyeleri, Bedri Aydoğan
Hasta ve Hasta Çocuk isimli Manzum Hikâyelerin Mukayeseli Tahlili, Sinan Çiftçi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.