Ne bulutlar gitti, ne padişahlardan bir haber geldi.
Kemal Paşa derler bir yiğit vardı.
Bu sefer de millet türkülerle Kemal Paşa'ya haber saldı.
V
Kemal Paşa, yenilmez yiğit, şanlı komutan!
Savaşa girer gibi yetiş bize!
Yetiş bize, çöllerde bile olsan!
İnanç doldur, güç doldur içimize!
Bin kere yurdumuzu kurtaran!
Bir görseydin ağlardın halimize!
Kuşun kanadında türküler
Kemal Paşa'nın gönlüne vardı,
Cevabından önce kendi geldi.
VI
Bir gemi yaklaştı Samsun'a sabaha karşı
Selam durdu kayığı, çaparı, takası,
Selam durdu tayfası.
Bir duman tüterdi bu geminin bacasından bir duman
Duman değildi bu!
Memleketin uçup giden kaygılarıydı.
Samsun limanına bu gemiden atılan
Demir değil!
Sarılan anayurda
Kemal Paşa'nın kollarıydı.
Selâm vererek Anadolu çocuklarına
Çıkarken yüce komutan
Karadeniz'in hâlini görmeliydi.
Kalkıp ayağa ardı sıra baktı dalgalar
Kalktı takalar,
İzin verseydi Kemal Paşa
Ardından gürleyip giderlerdi.
Erzurum'a kadar.
Bu ne inançtı ki, Kemal Paşa
Atının teri kurumadan
Sürüp geldin yeni yeni savaşların peşinde
VII
Bir selâm gibi gitti Erzurum'a,
Bin selâm gibi geldi Sivas'a Erzurum'dan.
Dağlar alçaldı yol vermeye,
Temizlendi ılkımından karından.
Analar bacılar yola döküldü,
Cephane taşıdı arkasından.
Irmaklar suyundan faydalattı,
Ağaçlar daldasından.
Yer gök inledi bir yol daha
Kurtuluş savaşından.
XI
Kattı Kemal Paşa'nın ordusu düşmanı uğruna
Pişman eti anasından doğduğuna.
Çevirdi Sakarya, çevirdi süvariler,
Veryansın etti topçu,
Veryansın etti piyadeler.
Kattı Kemal Paşa'nın ordusu sürdü gitti,
Yetiştikçe vurdu düşmana.
Hayın düşman sarhoş gibi sallana sallana
On beş günde İzmir'i dar buldu,
Ölen kurtuldu, sağ kalan teslim oldu.
Kaçtı gemiler.
Alnı sargılı, kolu sargılı, boynu sargılı,
Ahmetler, Bekirler, Aliler,
Mahmutlar, Kâzımlar, İsmailler
Peşlerinden yettiler,
Diz çöküp Kordonboyu'na
Ta yürekten çekip tetiği
Gemilere yaylım ateş ettiler.
Bu ne inançtı ki, Gazi Paşa!
Atının teri kurumadan
Sürüp gittin yeni yeni savaşların peşinde.
XII
Sana borçluyuz ta derinden!
Çünkü yurdumuzu sen kurtardın,
Hasta, yorgun düşmüştük,
Yaralarımızı iyice sardın.
Yiğittin, inanç doluydun yapıcıydın,
Sanatkârdın, denizler kadar engin;
Kimsenin görmediğini görürdü
Sevgiyle bakan gözlerin.
Dedin ki: Bu millet, bu büyük millet
Yüzyıllar boyunca geri kalmış;
Bu yurt, bu güzel yurt, bizim yurdumuz
Her yanından yaralar almış.
Dedin ki: Bir güzel savaşmalı
Kurmak için yeniden;
Bilgiyle, inançla, coşkunlukla
"Övün, çalış, güven!"
Sana borçluyuz ta derinden!
Işığısın bu yurdun.
Dilimizi, ulusallığımızı öğrettin bize,
Çünkü cumhuriyetimizi sen kurdun.
Hürriyeti sen yaydın içimize,
Halkçıyız dedin halk içinden,
İnançta hür yetiştirdin bizi,
Borçluyuz sana ta derinden!
Devrimlerle yüceltti, çok yüceltti,
Bu milleti temiz ellerin.
Sana borçluyuz ta derinden
En büyüğü Mustafa Kemallerin!
Cahit Külebi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cahit Külebi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cahit Külebi (1917-1997)
![]() |
Cahit Külebi |
- Şair, yazar, öğretmen.
- 10 Ocak 1917'de Tokat'ın Zile ilçesine bağlı Çeltek köyünde doğdu.
- 1936'da Sivas Erkek Lisesini bitirdi.
- 1940'da İÜ Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu.
- 1943’ten başlayarak sırasıyla Antalya Lisesi, Ankara Devlet Konservatuvarı ve Gazi Lisesinde öğretmen olarak çalıştı.
- 1956’da müfettişliğe geçti ve uzun süre bu görevi sürdürdü.
- Bir ara Millî Eğitim Bakanlığı kültür müsteşar yardımcılığı yaptı.
- 1973’te emekliye ayrıldı. 1976-1983 arasında Türk Dil Kurumu Genel Sekreterliği görevini yürüttü.
- 20 Haziran 1997’de Ankara’da öldü.
Sanatçı Kişiliği
- Herhangi bir grup veya anlayışa dâhil olmadı.
- Garip Dışında Yeniliğini Sürdüren Şairler arasında gösterilir.
- Memleketçi şiire yeni bir ses getirmiştir.
- İçinden çıktığı toprakları ve o toprağın insanlarını -ideolojik söyleme sapmadan-genelde iyimser ve insancıl duygularla anlattı.
- Ona göre şiir, insanın ana dili çalgısında söylediği bir türküdür.
- Anadolu'yu ve Anadolu insanını yer yer romantik, yer yer de gerçekçi bakış açısıyla ele aldı.
- Sivas Yollarında,Tokat’a Doğru, Hikaye, Yurdum gibi şiirlerinde çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği yerlerdeki izlenimlerini anlattı.
- Şiirlerinde türkülere benzeyen, yalın, doğal ve samimi bir dil kullandı.
- Şiire geleneksel yapı içinde başladığı hâlde zamanla serbest şiiri benimsedi.
Eserleri
- Şiir Kitapları: Adamın Biri, Rüzgar, Atatürk Kurtuluş Savaşı'nda, Yeşeren Otlar, Süt, Şiirler, Türk Mavisi, Sıkıntı ve Umut, Yangın, Bütün Şiirleri, Güz Türküleri
- Düzyazı: Şiir Her Zaman, İçi Sevda Dolu Yolculuk
- Tercüme: Renate, Papatya Falı, Avrupa Konseyi Ülkelerinde Anadili Öğretimi
Şiirlerinden...
Doğu
Yüzlerce, binlerce bit vardı
Çarşaflar, giysiler üzerinde
Kimi yayılırdı, koyun sürüsü
Kimiyse yanaşık düzende
İşte Doğu bu. Bit, deprem ve acı
Mutluluk dediğin, bir lavaş ekmek
Bir avuç ateştir, umut dediğin
Gerisi kar, çamur ve tezek
Kara kan akar gecelerden
Ölüm akar, çaresizlik akar
Yalazlanan ışık, köpek sesleri
Horoz sesleridir, toz gibi kalkar
İşte Doğu bu. Kalmışlık, suskunluk ve acı
Gül dediğin orda kır çiçeğidir
Işkındır, çaşırdır yemiş dediğin
Ecel şerbetidir yârin elinden
İçtiğin içeceğin
İşte Doğu bu. Kesilmiş koyun başı
Gibi bakar orda insan gözleri
Sevdalar, sıcaklık, yumuşaklık
Türkülerde kalmış, bin yıldan beri
Hikaye
Senin dudakların pembe
Ellerin beyaz
Al tut ellerini bebek
Tut biraz!
Benim doğduğum köylerde
Ceviz ağaçları yoktu
Ben bu yüzden serinliğe hasretim
Okşa biraz!
Benim doğduğum köylerde
Buğday tarlaları yoktu
Dağıt saçlarını bebek
Savur biraz!
Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkıyalar basardı
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
Konuş biraz!
Benim doğduğum köylerde
İnsanlar gülmesini bilmezdi
Ben bu yüzden böyle naçar kalmışım
Gül biraz!
Benim doğduğum köylerde
Kuzey rüzgarları eserdi
Hep bu yüzden dudaklarım çatlaktır
Öp biraz!
Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
Benim doğduğum köyler de güzeldi
Sen de anlat doğduğun yerleri
Anlat biraz!
Yurdum
1917 senesinde
Topraklarında doğmuşum.
Anamdan emdiğim süt
Çeşmenden tarlandan gelmiş.
Emmilerim hudutlarında
Senin için döğüşürken ölmüşler.
Kalelerin burcunda
Uçurtma uçurmuşum,
Çimmişim derelerinde.
Bir andız fidanı gibi büyümüşüm.
Topraklarının üstünde.
Koca koca kamyonlara binmişim.
Daha büyük şehirlerine
Okumaya gitmişim.
Eşkıyalar yolumu kesmiş,
Alacak şey bulamamışlar.
Topraklarının üstünde
Top oynamış, âşık olmuş, düşünmüş,
Ahbap edinmişim.
Kederlendiğim günler olmuş
Naçar dolaşmışım sokaklarında,
Sevinçli günlerim olmuş
Başım havalarda gezmişim.
Bağrımı açıp ılgın ılgın
Esen serin rüzgarlarına,
İlk defa kıyılarından
Denizi seyretmişim.
Issız çorak ovalarında
Günlerce yolculuk etmişim.
Ağladığım senin içindir
Güldüğüm senin için
Öpüp başıma koyduğum
Ekmek gibisin.
Cahit Külebi
İlgili Sayfalar
Topraklarında doğmuşum.
Anamdan emdiğim süt
Çeşmenden tarlandan gelmiş.
Emmilerim hudutlarında
Senin için döğüşürken ölmüşler.
Kalelerin burcunda
Uçurtma uçurmuşum,
Çimmişim derelerinde.
Bir andız fidanı gibi büyümüşüm.
Topraklarının üstünde.
Koca koca kamyonlara binmişim.
Daha büyük şehirlerine
Okumaya gitmişim.
Eşkıyalar yolumu kesmiş,
Alacak şey bulamamışlar.
Topraklarının üstünde
Top oynamış, âşık olmuş, düşünmüş,
Ahbap edinmişim.
Kederlendiğim günler olmuş
Naçar dolaşmışım sokaklarında,
Sevinçli günlerim olmuş
Başım havalarda gezmişim.
Bağrımı açıp ılgın ılgın
Esen serin rüzgarlarına,
İlk defa kıyılarından
Denizi seyretmişim.
Issız çorak ovalarında
Günlerce yolculuk etmişim.
Ağladığım senin içindir
Güldüğüm senin için
Öpüp başıma koyduğum
Ekmek gibisin.
Cahit Külebi
İlgili Sayfalar
Sivas Yollarında
Sivas yollarında geceleri
Katar katar kağnılar gider
Tekerleri meşeden.
Ağız dil vermeyen köylüler
Odun mu, tuz mu, hasta mı götürürler?
Ağır ağır kağnılar gider
Sivas yollarında geceleri.
Ne, yıldızlar kaynaşır gökyüzünde,
Ne, sevdayla dolup taşar gönüller,
Bir rüzgar eser ki, bıçak gibi
El ayak şişer.
Sivas yollarında geceleri
Ağır ağır kağnılar gider.
Kamyonlar gelir geçer, kamyonlar gider
Toz duman içinde,
Şavkı vurur yollara,
Arabalar dağılır şoförler söver,
Sivas yollarında geceleri
Katar katar kağnılar gider.
Katar katar kağnılar gider
Tekerleri meşeden.
Ağız dil vermeyen köylüler
Odun mu, tuz mu, hasta mı götürürler?
Ağır ağır kağnılar gider
Sivas yollarında geceleri.
Ne, yıldızlar kaynaşır gökyüzünde,
Ne, sevdayla dolup taşar gönüller,
Bir rüzgar eser ki, bıçak gibi
El ayak şişer.
Sivas yollarında geceleri
Ağır ağır kağnılar gider.
Kamyonlar gelir geçer, kamyonlar gider
Toz duman içinde,
Şavkı vurur yollara,
Arabalar dağılır şoförler söver,
Sivas yollarında geceleri
Katar katar kağnılar gider.
Cahit Külebi
İlgili Sayfalar
Garip Dışında Yeniliğini Sürdüren Şiir
İlgili Sayfalar
Garip Dışında Yeniliğini Sürdüren Şiir
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)