Mürebbiye

Hüseyin Rahmi Gürpınar romanı.
Romanın başkahramanı Anjel’dir. Parisli bir hayat kadını olan Anjel, Dehri Efendi’nin konağına dindar ve namuslu Matmazel Anjel olarak girer. Anjel, konaktaki durumu ile mazisini karşılaştırınca şaşırır. İçinde bulunduğu durumu ancak kısmet olarak değerlendirir.
Dünyaya gözlerini, babasının kim olduğunu bilmeden açan Anjel, annesinin yaşamış olduğu “kadersizliğin" benzerini yaşar ve kendisi gibi babasız yaşayacak olan bir çocuk dünyaya getirir. Babasız büyümenin faturasını ağına düşürdüğü erkelere ödetmeye çalışan kahramanımız, kısa sürede mesleğinde annesini dahi geride bırakır. Son derece boyutsuz olarak okuyucuya tanıtılan Anjel, “yaşadıklarından ders çıkaracak” erdemlikten yoksun bir tip olarak dünyaya getirdiği yavrusunu hiçbir zaman arayıp sormaz. Dolayısıyla, anne şefkati ve merhametini çocuğundan esirgeyen, “annelik” sıfatının hiçbir özelliğini taşımayan romanın başkahramanı, bencilliği ile de ön plana çıkar.

Gerçek manada bir erkeği sevmekten sürekli kaçan Anjel, “İçimizde en bahtsız olanlar, bir erkeğe sahiden gönül vermek felaketine uğrayanlardır. Bir erkeği sevmek, bizim gibi kadınların harap olmasının sebebidir...” diyerek mesleğini kusursuzca yapmaya çalışır. İstanbul'a beraber geldiği sevgilisini dahi aldatan Anjel’in ikinci mesleği olan “mürebbiyelik”, “sokağa atılmış bir kadın” olarak bundan sonra başlar. Beş parasız ortada kalan Anjel, İstanbul’da yaşayan bir Fransız aileden yardım ister. Matmazelin masum görünüşüne aldanan ve ona inanan Fransız aile, onu mürebbiyelik etmek üzere Dehri Efendi’nin konağına yerleştirir. Kahramanımız, Dehri Efendi’nin konağına girebilmek için kendini, dünyanın en “masum” ve “temiz” kadını olarak göstermekten çekinmez.
Çocuklarına, kardeşine, damadına ve evdeki diğer çalışanlara son derece sert davranan Dehri Efendi, mürebbiyeye ve mürebbiyenin odasına özen gösterir. Anjel, erkeklerin başını döndürecek kadar genç ve güzel bir kadındır. Henüz yirmi beş yaşındadır. Açık kahverengi gözlü, uzun kirpikli, gerdanı ve yanakları dolgundur. Mürebbiye kısa zamanda sırasıyla Dehri Efendi’nin büyük oğlu Şemi’yi, kardeşi Amca Bey’i ve damadı Sadri'yi kendisine âşık eder. 
Tüm bunların yanı sıra başkahramanımız, Batılılaşma ve medenileşme yolunda arayış içerisinde olan Osmanlı toplumu için bir “değer” olma özelliğini gösterir. Giyimiyle, konuşmasıyla ve oturuşuyla model alınmak istenen Anjel’in şahsındaki Batılı değerler, iyi tetkik edilmezse toplumu temelden sarsabilecek çöküntülere meydan hazırlayacaktır.
Anjel, konakta mürebbiyelik etmekten ve Dehri Efendi’nin emri altında yarı mahpus bir hayat sürmekten dolayı sıkıntılıdır. Sokağa alışkın olan Anjel, bir yere tıkılıp kalmanın ve hareket edememenin zorluğunu yaşar. Mürebbiyenin yatak odasına girmeyi ilk başaran Şemi olur. Şemi’nin ardından, Amca Bey ve damat Sadri de bu konuda muvaffak olurlar. Mürebbiye romanında Dehri Efendi, geçmişin değerlerine bağlı bir tiptir. Namus ve fazilet konusunda sürekli nutuklar atar. Son kısımda Dehri Efendi’nin de mürebbiyenin ağına düştüğü görülür. Şemi, Anjel’den şüphelenmeye başlar ve onu takip eder. Bir gece Anjel’in düşüp kalktığı erkeği yakalamak için onun odasına girer. Arkasından Sadri ve Amca Bey de gelir. Odayı ararlar. Dolabın içinden Dehri Efendi çıkar.

İlgili Sayfalar


Eser Özetleri

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.