Kırmızı Saçlı Kadın

Orhan Pamuk romanı. 
Orhan Pamuk, romanı yazarken benzer konulara sahip biri Batı (Oidipus) diğeri Doğu edebiyatından (Rüstem ve Sührab) iki klasik hikayeden yararlanmıştır. Yazar, bir anlamda bu hikayeleri modern çağa, postmodernist bir anlayışla yeniden uyarlamıştır.

Özet

Roman, üç bölümden oluşmaktadır. Cem, babası (Akın) tarafından terk edilen ve annesiyle yaşayan lise çağındaki bir gençtir. Yazar olma hayaliyle bir kitapçıda çalışır, boş kaldıkça da kitap okur. Cem, bu okumaların birinde hayatını etkileyecek olan Oidipus miti ile tanışır. Üniversite sınavı için dershaneye gidecek parayı biriktirmek için kuyu kazma işinde de çalışmaya başlayan Cem, Mahmut Usta’ya çırak olarak verilir. Cem, Mahmut Usta’yı ve davranışlarını babası Akın ile mukayese eder. İkili arasında zamanla bir baba oğul ilişkisi oluşur. Kuyuyu kazmaya başlarlar ancak su bulma işi bir hayli gecikir. Cem ile Mahmut Usta kasabaya indikleri sırada romana ismini veren Kırmızı Saçlı Kadın (Gülcihan) ile karşılaşırlar. Bir çadır tiyatrosunda sahneye çıkan Kırmızı Saçlı Kadın, Cem’in babasının gençlik aşkıdır. Kadın, çadıra gidip gelmeye başlayan Cem ile birkaç hafta sonra bir gece beraber olur. Kırmızı Saçlı Kadın, Cem’in, Akın'ın oğlu olduğunu anlar ancak Cem'e söylemez. Cem’in ve diğer seyircilerin etkilendiği oyun Firdevsi'nin Rüstem ve Sührab adlı hikayesidir. (Oyunda Rüstem, savaş alanında karşılaştığı ve öldürdüğü kişinin oğlu olduğunu sonradan öğrenir) Bu oyun, ilerleyen yıllarında Cem'i derinden etkileyecektir. Suyun bulunmadığı günlerde Cem, tiyatro ekibi ayrılmadan Kırmızı Saçlı Kadın'a aşkını ilan etmek istemektedir. Çünkü “Bana yıllardır tanıdığı, çok iyi bildiği birine bakar gibi bakıyordu.” diyen Cem, bu düşüncelerle meşgul iken elindeki ağır kovayı istemeden kuyunun derinliklerinde bulunan Mahmut Usta’nın üstüne düşürür. Yardım istemek için kasabaya iner ancak kasabada yardım edecek kimseyi bulamaz. Cem, korkuyla İstanbul'a giden ilk trene atlayarak oradan uzaklaşır. Yani bir anlamda babası gibi gördüğü Mahmut Usta’yı ölüme terk eder. Romanın ikici kısmı ise bundan sonra başlar. 
Cem, üniversite sınavını kazanıp jeoloji mühendisliği okur. Bu arada Ayşe ile tanışıp evlenir. Cem, arkadaşının vesilesiyle İran'da ticarete başlar. İran’da iken yıllar önce seyrettiği  Rüstem ve Sührab ait bir resmi görmesiyle vicdan azabı daha da artar. Cem, Oidipus mitinin kehanetinden de korkmaktadır. "Oidipus da bir kehaneti boşa çıkarmaya çalışırken bilmeden babasını öldürmüştür.” Cem de Mahmut Usta’yı öldürdüğünü zannetmektedir. Aslında Oidipus mitinin kehanetlerinden birini zaten yaşamış ve babasının aşkı olan kadınla beraber olmuştur. (benzerini demek daha doğru çünkü Oidipus'da kahraman gerçeği bilmeden annesiyle evlenir) Cem'in Ayşe ile evliliğinden çocuğu olmamıştır. Bu arada hızla büyüyen şirkete Sührab adını verirler. Bu süreçte Cem’in babası Akın ölür. Cem, babası üzerine yaptığı iç monologlarda kendisini Firdevsi’nin eserindeki Sührab yerine koyar. Sonraki günlerde şirketlerini tanıtmak için çektikleri bir reklam filmiyle Cem daha çok tanınır bir adam olur. Öngören’de onu tanıyanlar arazileri dolayısıyla şirketin çıkardığı problemleri Cem'e iletirler. Sırrı Siyahoğlu da bunlardan biridir ve Sırrı, Cem’in yıllardır merak ettiği soruları cevaplar. Cem, bu konuşmadan Kırmızı Saçlı Kadın'ın babasının gençlik aşkı olduğunu ve bu kadından bir oğlu olabileceğini öğrenir. Bu arada Mahmut Usta’nın o olayda ölmediğini de öğrenir. Bu görüşmeden beş hafta sonra Cem'e babalık davası açılır. Cem, bir oğlu olduğunu DNA testleriyle öğrenir. Şirket vesilesiyle Öngören'e giden Cem, orada Kırmızı Saçlı Kadın ile görüşür, oğlunu ve zamanında yapımında çalıştığı kuyuyu da görmek ister. Serhat adında bir genç ona rehberlik eder. Kuyunun başına geldiklerinde Serhat'ın aslında oğlu Enver olduğunu öğrenir. Kuyu başında Enver’in Cem'e karşı sitemleri tartışmaya döner. Boğuşma esnasında ateş alan silahla vurulan Cem, kuyuya düşerek ölür. Ertesi gün adli tıp raporunu birinci sayfalarına taşıyan gazeteler haberi "Babasını gözünden vurdu" başlığı ile verirler. Medyaya göre ünlü iş adamının oğlu tarafından öldürülmesi bir miras kavgasıdır. Babasını öldüren Enver ise hapse atılır. 
Romanın üçüncü kısmında anlatıcı Kırmızı Saçlı Kadın’dır. Aslında bu kısım, romanın yazılış sürecini de anlatmaktadır. Kırmızı Saçlı Kadın; oğlunu nasıl yetiştirdiğini, onun babasızlıktan dolayı nasıl hırçınlaştığını anlatır. Geriye dönüş tekniğiyle ele alınan bu kısımda, birinci kısımda sonlanan olayın devamı anlatılır. Mahkeme sürecini değiştiren ve Enver’in lehine olan olay ise Cem’i öldüren silahın kendisine ait olmayıp Cem'e ait olmasıdır. Enver'in tutuklu olduğu süreçte, annesi kendisini babasının yerine koyup Cem'in çocukluğundan bu zamana kadarki süreci yazmasını ister. Aslında Enver de babası gibi yazar olmak istemektedir. Bu hikâye için gerekli tüm bilgileri ve kurgusal alt yapıyı Enver'e Kırmızı Saçlı Kadın ve Ayşe verir. Roman, Kırmızılı Saçlı Kadın'ın aşağıdaki sözleri ile son bulur: "Tabii romanına nasıl başlayacağını sen daha iyi bilirsin ama kitabın, benim son sahnedeki monologlarım gibi hem içten hem de bir masal gibi olmalı. O zaman yalnız hakim değil herkes anlar seni. Unutma, aslında baban da yazar olmak istemişti."

İlgili Sayfalar


Yararlanılan Kaynaklar

Kırmızı Saçlı Kadın, Orhan Pamuk, Yapı Kredi Yayınları, 10. Baskı
Postmodern Romanın "Nasıl"lığı Bağlamında Orhan Pamuk'un "Kırmızı Saçlı Kadın" Romanı, Mustafa Karabulut, İbrahim Biricik

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.