Küçük Ağa Özet

Tarık Buğra
Tarık Buğra'nın 1963'te yayımlanan tarihî romanı.
Eserde olaylar Akşehir'de geçer.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında başlayan olaylar, Milli Mücadele'nin kazanıldığı zamana kadar süren yaklaşık dört yıllık bir süreyi kapsar.
Eserde vatanın kurtuluşunu hâlâ padişahta görenler ile Kuvayımilliyeciler arasındaki mücadele anlatılmaktadır.
Kuvayımilliye taraftarları Padişah'ın İngilizlerin elinde tutsak olduğu fikrini savunurken İstanbul Hükümeti, 
Kuvayımilliye taraftarlarını isyancı olarak görmektedir.

Karakterler

Küçük Ağa: İstanbul Hükumeti tarafından Akşehir'e gönderilen Mehmet Reşit Efendi’nin geçirdiği dönüşüm romanın merkezini teşkil eder. Romanının başkişisi olan Küçük Ağa, esere Akşehir’e imam olarak atanan İstanbullu Hoca olarak girer. Hoca, Akşehir’den kaçtıktan sonra da Küçük Ağa adını alır. Mehmet Reşit Efendi; genç, boylu poslu, kültürlü, şahsi çıkarları peşinde koşmayan, konuşmaları ile insanları etkileyen, vatanını ve milletini seven bir din adamıdır. Hoca'nın Akşehir’e geliş amacı ise Kuvayımilliye hareketini engellemektir.

Çolak Salih: Romanın bir diğer önemli karakteri Çolak Salih'tir. Savaştan tek kollu dönen Salih, harpten yenilgiyle çıkan Osmanlı Devleti'nin askerî gücünü temsil eder. Pusulasını kaybeden bir gemi gibi oradan oraya savrulan Salih, yakın arkadaşı Niko ve arkadaşlarının gerçek yüzünü gördükten sonra Kuvayımilliye saflarına geçerek önemli vazifeler görür. Salih’in en önemli hizmetlerinden biri de İstanbullu Hoca’nın Kuvayımilliye saflarına katılmasını sağlamasıdır.

Ali Emmi: 
Akşehir’in bilgesi, güngörmüş ihtiyarıdır. Oğlunu cephede şehit veren Ali Emmi, oğlundan emanet kalan gelini ve üç torunuyla yaşamaktadır. O, romanda Kurtuluş Savaşı’nın ruhunu temsil eder.

Reis Bey: Reis Bey, kararlılığı ve kültürel birikimiyle romanda aklın temsilcisidir. Akşehir’de çok sevilen ve sayılan bir kişidir. Oldukça sade ve alçak gönüllüdür. Çakırsaraylı çetesinin mekânına tek başına giderek çetenin Akşehir’i basmasını engelleyecek kadar da cesurdur.

Doktor Haydar Bey: Doktor Haydar, Akşehir’in tanınmış ailelerindendir. Askerî doktor olarak uzun süre savaşta yer almıştır. Memleketine geldikten sonra Kuvayımilliye saflarında yer alır. Eserde Kuvayımilliye için çalışan bir komutan, amir görünümündedir. Kuvayımilliye saflarına katılan halkın silahlı eğitimiyle ilgilenir. Ankara’dan gelen emirlerin yerine getirilmesini sağlar.

Özet

Roman savaştan sonra memleketlerine dönen askerlerin hikayesi ile başlar. Halep Cephesi'nden Akşehir’e dönen Salih, savaştan tek kollu, yüzünün yarısı tanınmaz halde döner. Artık o Çolak Salih’tir. Salih, döndükten sonra her şeyin değiştiğini fark eder. Salih’in ilk şaşkınlığı çocukluk arkadaşı Niko'nun Osmanlıyı ve kendi halkını artık aynı kefeye koymadığını hissettiren "sizinkiler" ve "bizimkiler" sözleridir. Savaşa gönderilmeyen diğer Rumlar gibi Niko da durumundan memnundur. İşgal ordularından gelen haberlerle iki halk arasındaki uçurum günden güne artmaktadır. Salih, yüzyıllardır Osmanlı himayesinde yaşayan Rumların davranışlarını ihanet olarak görse de arkadaşı Niko'dan kopamaz. Daha önceleri Niko için "Salih’in Niko’su" diyenler, artık Salih için "Niko’nun Salih’i" demeye başlamıştır. Salih'in Rumlarla olan dostluğu fark edilince kasabalı tarafından dışlanır. Salih bir kararsızlık içinde ne yapacağına bir türlü karar veremez. Çocukluk arkadaşı Niko, onu kahve açmaya ikna eder. Salih, Rum sermayeli bir kahve açacağını hiç düşünmeden işe koyulur.

Büyük bir kaos içindeki Akşehir’e bir gün İstanbul’dan Mehmet Reşit Efendi isminde bir hoca gönderilir. Kurtuluşun yolunu hâlâ padişahta gören Hoca'ya kasaba halkı kısa sürede büyük bir saygı ve sevgi duyar. İstanbullu Hoca olarak anılmaya başlayan Mehmet Reşit Efendi'nin yaptığı konuşmalar Kuvayımilliyeye zarar vermektedir. Cuma namazlarında verdiği hutbelerde Kuvayımilliyeyi çetelerle bir tutar. Hoca’nın Akşehir’de kurduğu hâkimiyeti ilk sarsan şey ise Konya’nın ele geçirilmesi haberi olur. Kuvayımilliye tarafından İstanbullu Hoca’ya konuşmalarındaki üslubu değiştirmesi yönünde ihtar yapılır. Hatta onu kendi saflarına geçirmeye çalışırlar. Bu teklifi de kabul etmeyen Hoca hakkında "vur emri" çıkarılır. Bu arada Hoca, Emine adında bir kadınla evlenir. Onun etrafına yaydığı olumlu izlenim, hakkında verilen kararı hep geciktirir. Fakat konuşmaları Kuvayımilliyeyi çökertmek doğrultusundadır. Fuat Paşa, İstanbullu Hoca’nın fikirlerinde ısrar etmesi üzerine öldürülmesini ister. Hoca evini barkını bırakıp halkın da zorlamasıyla Akşehir'den kaçar. Ülkenin yönetimindeki boşluğu fırsat bilen çetelerden biri olan Çakırsaraylı'nın çetesine sığınan Hoca, burada "Küçük Ağa" olarak çağrılır. Çakırsaraylı çetesine katılan İstanbullu Hoca tanınmamak için yeni bir kimliğe bürünür. Sakalını keser; sarığını, cübbesini çıkarır.
Ona "Küçük Ağa" adını yanında kalmaya başladığı çete reisi Çakırsaraylı verecektir: "Emme sana Hoca demeyelim gayri Hoca Efendi, kusura kalmazsın değ mi? Sana Ağa deriz. Bana da ağa derler. Karışmasın diye sana gel Küçük Ağa diyelim." (s. 257)

Çolak Salih, bir gün meyhanede Niko ve diğer Rumların Osmanlıya düşmanca konuşmalarını duyar. Salih, tanık olduğu olay sonrası gerçeklerin farkına vararak kendine çekidüzen vermeye çalışır. Niko ve diğer ayrılıkçı Rumlarla ilişkisini kesen Çolak Salih, sol koluyla her gün atış talimi yapar. Kısa bir süre sonra tek koluyla attığını vuran iyi bir nişancı olup çıkar. Akşehir’deki Kuvayımilliye’nin temsilcilerinden olan Doktor Haydar Bey’e giderek Nikoların Pontus Rum Devleti ile ilgili toplantısını anlatır ve vatan için çalışmak istediğini söyler. Bir süre sonra da Kuvayımilliyeye katılır. Bunu ilk duyan kasabanın büyük değer verdiği Ali Emmi olur. Ali Emmi, "pis çolak" dediği Salih’in Kuvayımilliyeye katıldığını öğrenince artık ona "oğlum" diye hitap etmeye başlar.
Kuvayımilliyeciler, İstanbullu Hoca’yı öldürmesi için Çolak Salih’i görevlendirir. Çolak Salih, İstanbullu Hoca’yı bulur fakat onun gibi değerli bir adamın vurulmasını doğru bulmaz. Onun gibi birinin vatana hizmet edebileceğini düşünür. Küçük Ağa’ya ya vatan için çalışmasını ya da kendisini vurmasını söyler. Hoca, Çolak Salih’in etkisiyle Kuvayımilliyeye katılır. 
Beraberce Çerkez Ethem'in kardeşi Tevfik Bey'in kuvvetlerine katılırlar. Çerkez Ethem ve kardeşleri Milli Mücadele'de büyük rollerden birini üstlenmiştir. Fakat düzenli ordu altına girmek söz konusu olunca zıt bir tavır takınarak Ankara'ya karşı isyan ederler. Küçük Ağa ise Çerkez Ethem’in kuvvetlerinden altı bin kişiyi kendi safına çekerek Ankara Hükumeti'nin emrine girer.
Romanın sonlarına doğru, ülke zafere doğru gitmektedir. Bu sırada Küçük Ağa kendisini Akşehir'den tanıyan ve bir zamanlar zıt fikirleri yüzünden tartıştığı Doktor Haydar Bey ile buluşur. Doktor, Küçük Ağa'ya kendi tarafına katılışından duyduğu mutluluğu ifade eder.
Bu arada Akşehir'de Hoca'nın öldüğü haberi yayılmıştır. Dul kaldığını sanan Emine, yaşlı bir adam ile evlendirilmiştir. Eşi ve çocuğunun özlemiyle yanan Küçük Ağa gizlice Akşehir’e gelir ve eşinin hastalığını öğrenir. Emine kısa bir süre sonra ölür. Mustafa Kemal Paşa tarafından cephede gösterdiği kahramanlıklar dolayısıyla Ankara’ya çağrılan Küçük Ağa, üç yaşındaki oğlu Mehmet’i de yanına alarak Ankara’ya döner.

İlgili Sayfalar


Tarık Buğra

Yararlanılan Kaynaklar

Küçük Ağa Romanının Tematik ve Yapı Bakımından İncelenmesi, Adem Gürbüz
Tarık Buğra'nın "Küçük Ağa" Romanında Çatışan Unsurlar, Mustafa Karabulut
Tarihi Romanlarda Değişen Bakış Açısı, Küçük Ağa ve Küçük Ağa Ankara'da, İlknur Tatar Kırılmış
Tarık Buğra’nın “Küçük Ağa” ve Samim Kocagöz’ün “Kalpaklılar” Adlı Romanları Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme, Şerefnur Atik
Tarık Buğra'nın Küçük Ağa ve Uwe Timm'in Morenga Romanlarının Film Sanatına Aktarımı, Filiz İlknur Cuma
Tarık Buğra’nın Küçük Ağa Romanında Kahramanın Sonsuz Yolculuğu, Ahmet Faruk Güler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.