Portre Türü

  • Bir kişinin fiziksel ve/veya ruhsal özelliklerinin tasvir edildiği edebî türdür.
  • Kullanılan malzeme farklı da olsa portre; resim, heykel, fotoğraf sanatlarında da aynı şekilde algılanıp kullanılan bir türdür.
  • Kişisel hayatı konu alan metinlerden biridir.
  • Bağımsız örnekleri olsa da daha çok biyografi, anı gibi türlerin içinde görülür.
  • Özellikle olay çevresinde gelişen edebî metinlerde kişiler, portre aracılığıyla tanıtılır.
  • Portre ancak Cumhuriyet Dönemi ile bağımsız bir tür hâline gelebilmiştir.
Türleri
Fiziksel ve ruhsal portre olmak üzere iki türü vardır:
  • Fiziksel (Tensel) Portre: Bir insanın sadece dış görünüşüyle tasvir edildiği portre türüdür. Bu yazılarda kişinin boyu, yüzü, ten rengi, giyinişi gibi dış özelliklerine değinilir.
Örnek / Orhan Veli Kanık
"Bir baş çiziniz sadece. Buna ince, uzun bir boyun, dar, zayıf omuzlar ekleyin, altına boy boy gövdeler koyun. Böylece ilkokul sıralarından ‘büyük sanatkâr’ şöhretinin tahtında gözlerini kapadığı ana kadar Orhan Veli Kanık’ın portrelerini sıralamış olursunuz. Evet Orhan Veli; başının biçimi, boyun ve omuzları hiç değişmeden, yıllar içinde yalnız uzayarak çocukluktan, sonunda da biraz kamburlaşmış olarak hayattan çıktı. Uzun, koyu buğday, ergenlik sivilceleriyle oynana oynana delik deşik, karanlık gözlerinde parlayan ışıkların hüznüyle koyu renkli bir yüzdü bu. Küçükken bostanların korkuluklarına, büyüdükçe efsanelerde herkesin başına vurarak ekmeğini elinden aldığı o saf insanlara benziyordu. Bir yaştan sonra da, bilenler için, Don Kişot ve Sirano’yu hatırlattı." (Samet Ağaoğlu, Aşina Yüzler)
  • Ruhsal (Tinsel) Portre: Bir insanın iç dünyasının, karakterinin, tutum ve davranışlarının tasvir edildiği portre türüdür.
Örnek / Sait faik Abasıyanık
"Aradan yıllar geçtikten sonra Sait’le tanıştım. Önceleri arkadaşlığımız kolay olmadı. Kimseye güveni yoktu. İçine, kendi dünyasına kapalı bir insandı. Çevresindekilerle çok samimi görünmesine, onlarla içli dışlı konuşmasına rağmen, hepsinden uzaktaydı. O kırıcı, ağır sözleri, küfürleri sanki çevresinin kabalığına sertliğine, zalimliğine karşı bir çeşit kabuktu. O küfürlü konuşmaları, kabaca davranışları bir savunma yerine geçiyordu. O bu savunmanın gerisinde yeryüzünün en duygulu, en düşünceli, en anlayışlı insanıydı. Ama böyle bilinmekten hoşlanmıyordu. Aşırı duyarlığını saklamak, kendini hayatın gündelik akışına, en kaba, en anlamsız bir yaşayışa bırakmak istiyordu. Bunun da sıkıntısını duyuyordu." (Oktay Akbal, Şair Dostlarım)
  • Birçok örnekte fiziksel ve ruhsal portrenin iç içe geçtiği görülür:
Örnek / Abdülhak Hamit Tarhan
"İnce, dik ve uzunca boyu, her kıvrımından, her çizgisinden zarafet akan redingotu ve nazik, kibar tavırlarıyla ağır ağır aramızda dolaşırken hissediyorduk ki o başka bir devir, başka bir medeniyet örneğidir. Hangi devir, hangi medeniyet? Buna Tanzimat devri mi diyeceğiz? Tanzimat devrinin İstanbul şehrinde meydana getirdiği konak ve yalı medeniyeti mi? Bunu hâlâ tayin edemiyorum." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları)
Örnek /Ahmet İhsan Tokgöz
"Ahmet İhsan Tokgöz Serveti Fünun mecmuasının ve matbaasının sahibi idi. Uzun boylu, sportmen yapılı, belli belirsiz çiçekbozuğu, soyadını yalanlayan, eli son derece sıkı bir iş adamı idi, bir yazardı. Ama yazı bile meslek değil, işti onun için. Fikretleri, Haşimleri dergisinde toplamıştı bir zamanlar. Şimdi bizim kuşağa gelmişti sıra: Bayrağı biz taşıyacaktık... Kaba bir tatlılığı vardı konuşurken. Hiçbir şey vadetmiyordu bize." (Yusuf Ziya Ortaç, Bizim Yokuş)
İlgili Sayfa

👉 Hatıra (Anı)

👉 Biyografi (Yaşam öyküsü)

Yararlanılan Kaynak
  • Yeni Türk Edebiyatında Portre Türünün Gelişimi, Deniz Gözde Avcu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.