Seyahatnamedeki İzmit (Kocaeli)

Matrakçı Nasuh
(16.yüzyıl İzmit)
17.asrın ünlü seyyahı Evliya Çelebi'nin İzmit'e yaptığı seyahatin bir bölümü aşağıya günümüz Türkçesi ile aktarılmıştır.

İznikmit (İzmit) Vilayetine Seyahatimizin Ayrıntıları


O hafta (21 Haziran 1640) ilk günü akrabalarımızdan Kuloğlu Mehmet Reis'in gemisiyle İzmit'e gitmek için aziz babamızın mübârek ellerini öpüp izin alarak Bismillah ile (yola çıktık).

İzmit Kalesi, İstanbul Rum'u keferesi elinde iken 1331(?) tarihinde Orhan Gazi fethetmiştir. Ama fethinde zorluk çektiğinden fethettikten sonra kalesini yer yer yıkmıştır ki bir daha kafirler açgözlülüğe kapılıp cehennem yurdu etmek arzusuna düşmeyeler. Hâlâ o zamandan yıkıntılardan kalan deniz kıyısında dört köşe, bir kapılı, büyük bir kule sığınma yeri var. Bir kale muhafızı ve 10 neferi vardır. İçinde bol miktarda gemi yapımcıları için keresteler vardır, başka şey yoktur. Orhan Gazi denizler gibi asker ile bu kaleyi ilk defa kuşatmaya Koca Bey'i (Akçakoca) kumandan edip "İznimdir var git" buyurmuşlar. Kale fetholunca ismine "İznim git" demişler. İzmit, "İznim git" ten bozulmadır. Bazıları İznikmit derler, bir kısım insanlar İzmigit derler. Fetihten sonra Koca Bey yine kumandan olup Filipo (?) vilâyetini fethedince ismine Kocaili (Koca Bey'in İli -Kocaeli) dediler.
İzmit o amber kokulu temiz toprakta kurulmuştur ki her tarafı İrem köşesi bir diyardır. Daha sonra Fâtih Sultan Mehmet Han, Anadolu eyaletini yazdırdığı sırada bu İzmit'i Anadolu eyaletinde kaydettirip sancak yazmıştır. Birkaç kere zamanımızda üç tuğlu vezirlere arpalık şeklinde verilirdi.
...
Mamur ve şenlikli büyük bir şehirdir. İskelesi sanki Mısır iskelesidir ve zengin tüccarları vardır. Yeniçeri serdârı, sipah kethüdası, müftüsü, nakibüleşrafı, seçkinleri ve ileri gelenleri gayet çoktur. Çoğu kereste tüccarıdır. Çeşit çeşit kıymetli kumaşlar giyerler. Muhteşem yeniçeri oturakları ve korucuları vardır. Bu şehirde tamamı 3500 donanımlı ve süslü tabaka tabaka bağlı ve bahçeli mamur ve bakımlı kırmızı kiremit örtülü evler vardır.
Mükellef saraylarının en büyüğü Bağdat Fâtihi Sultan IV. Murad Sarayı'dır ki bağ ve bahçeli büyük bir saraydır ki anlatılmasında dil âciz kalır. Hâlâ padişahlara mahsustur. Bahçe üstadı ve iki yüz adet bostancı neferi vardır.
Şehir yirmi üç mahalledir. Üç mahallesi Hristiyan ve bir mahallesi Yahudidir. Yirmi üç cami vardır. Bunların en eskisi çarşı içinde Mahkeme Camii (Fevziye Camii) bir minareli, örtülü, aydınlık bir camidir. Ve deniz kıyısında Pertev Paşa Camii (Yeni Cuma Camii) selâtin camii gibi kurşun kubbeli ve bir minareli aydınlık camidir. Süleyman Han Veziri Pertev Paşa yedi sene hakim olup inşa etmiştir. Gayet aydınlık ve süslü tatlı bir camidir ki Koca Mimar Sinan yapısıdır.
...
Bu şehrin bütün evleri yüksek bayırlar üzerine kurulu olup pencereleri kıble tarafında denize bakar. Bütün sokakları tamamen beyaz taş ile kaldırım döşelidir. Bütün hanelerinin arkası dağlardır ve dağlar üzere bağlardır. Suyu ve havasının tatlılığından halkı sağlam ve kuvvetlidir. Yüzlerinin rengi beyazdır.

Bu Şehrin Yiyecek ve İçeceklerinden Meşhur Olanlar

Evvela doğu tarafındaki dağlara "ağaç denizi" derler. İçinde insan kaybolur. Göklere yükselmiş öyle büyük ağaçlar vardır ki her birinin gölgesinde on bin koyun gölgelenir. Güneş tesir etmez, hudutsuz dağlardır. Bu ormanlık dağlar içinde çeşit çeşit tahtaları biçecek su ile dönen bıçkı değirmenleri vardır. Bu dağlarda elli arşın yükseliğinde çıpa direği keserler. Rumeli ve Balvan direkleri meşhurdur. İzmit Körfezi'nin bittiği yerde, deniz kıyısında çok meşhur tuzlası vardır. Tuzu son derece lezzetli olduğundan ayrıca tuz emini vardır. şehir içinde camilerde, çeşmelerde akan suları ab-ı hayat gibidir. Beyaz kirazı ve kızıl elması da meşhurdur.
...
Bu şehir içinde akrabamız Kuloğlu Mehmet Çelebi hanesinde on gün zevk ve safa edip nice dost ve ahbapla tanıştım. Oradan yine gemiye binip denizin karşı tarafında üç mil uzaklıkta Baş İskele'ye geldik. Buradan yine gemiye binip otuz mil uzaklıktaki konak yeri olan Dil İskelesi'ne geldim. Karşı tarafındaki Gebze Dili ile Gekboza Dili Üsküdar tarafındadır. Bu ise Hersek tarafından hakikatte denize doğru uzanmış bir dildir.

Dilin Meydana Gelişinin Sebebi


Rivayete göre Orhan Gazi asrında dünyayı dolaşan bir seyyah derviş, buradaki gemicilere gelip: "Oğullar, beni karşı tarafa geçirin." der. Onlar da geçirmeyip giderler. O dünya seyyahı derviş hemen eteğine toprak doldurup: "Biz Allah'ın emriyle böyle geçeriz." diye eteğinden toprağı denize döktükçe deniz kara olur. Bu şekilde geminin arkasından yürür gider. Bu durumu gören gemiciler: "Aman sultanım! Boğazı doldurup ekmeğimize mani olma. İstanbul'dan İzmit'e gemiler geçmez olur. Lütfen burası gemilerimize lazım." diye yalvarırlar. O da on iki bin kadar denizde yürüyüp doldurduktan sonra gemiye girer. Halen onun için "Dil" derler bir sivri kumsal burundur. Derviş Hazretleri de karşı tarafa geçince kerametlerini meydana vurduğu için derhal temiz ruhlarını Cenab-ı Hakka teslim ederler. Gekboza Dil İskelesi yakınında "Dil Baba Dede" adı ile gömülüdür.
Bu Hersek Dili burnunda büyük bir han vardır. Gelip geçenlere açık olup herkes misafir olarak karşı taraftan kayıkların gelmesini bekler. Burayı Hersekoğlu Ahmet Paşa - ki Fatih'in vezirlerindendir. - yaptırdığından "Hersek Dili" derler. Böyle bir burundur. Sonra bu dilden yelken açıp Kara Yalva (Yalova) iskelesine vardık.


Evliya Çelebi Kimdir?

Seyahatname'den Alıntılar

Roketle Göğe Yükselen İlk İnsan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.