Söylev

  • Belli bir düşünce ya da duyguyu aşılamak için bir topluluk karşısında yapılan coşkulu ve etkili konuşmaya söylev ya da nutuk denir.
  • Nutuk söyleme sanatına hitabet (retorik), topluluk önünde bu tür konuşmaları yapanlara da hatip denir.
  • Nutuk (söylev), demokratik toplumlarda doğan ve gelişen bir söz söyleme sanatıdır.
  • Söylevler çok çeşitli konularda verilebilir.
  • Bu türün asıl belirleyici özelliği bir topluluk karşısında söylenmek için hazırlanmış ve söylenmiş olmasıdır.
  • Söylev, çok eski çağlardan bu yana toplumları etkisi altına almak ve onları istenilen yöne sevk etmek için kullanılan bir türdür.
  • Bir söylevin başarılı sayılabilmesi için en önemli kriter, konuşmacının (hatibin) hitap ettiği kitleyi etkisi altına alabilmesidir. Bu nedenle konuşmacının geniş bir kültüre sahip olması gerekir.
Önemli Söylevler ve Hatipler
  • Söylevle ilgili ilk kaynaklardan biri, Aristo tarafından MÖ 330 yılında yazılan Retorika adlı eserdir. Aristo’dan sonra hitabet konusundaki en yetkin isim Romalı bir hatip, avukat ve politikacı olan Cicero’dur.
  • Orhun Kitabeleri'ndeki Kül Tigin (732) ve Bilge Kağan (735) anıtları tarihimizin bilinen ilk siyasi söylev örnekleridir. Taşlardaki yazıda Türk milletine hitaben konuşan kişi ise Bilge Kağan'dır. Bilge Kağan söylevinde icraatlarıyla ilgili olarak milletine hesap vermiş, geçmişte yaşananları hatırlatarak nasihatlerde bulunmuş ayrıca devlet ve milletin karşılıklı vazifelerini anlatmıştır.
  • 16 Mayıs 1919’da İzmir’in işgali sonrasında İstanbul'da düzenlenen Sultanahmet Mitinglerindeki konuşmalarıyla Milli Mücadele ruhunu ateşleyen Halide Edip Adıvar, Hamdullah Suphi Tanrıöver ve Mehmet Emin Yurdakul tarihimizin önemli hatiplerindendir.
  • Mustafa Kemal Atatürk’ün 15-20 Ekim 1927 tarihlerinde Cumhuriyet Halk Partisi İkinci Kurultayı’nda söylediği ve Nutuk adıyla kitap haline getirilen söylevi bu türün en önemli örneğidir. Atatürk, bu nutku ile Türk tarihinin 1919-1927 yılları arasındaki dönemini belgeleri ile ortaya koymuştur.
İyi Bir Söylevde Bulunması Gereken Özellikler
  • Toplumu yakından ilgilendiren bir düşünce ya da sorun işlenmelidir.
  • Hitap edilecek topluluğun kültür seviyesi göz önüne alınmalıdır.
  • Kullanılan dil ve üslup; açık, yalın, doğal, güçlü ve coşkulu olmalıdır.
  • Dinleyicinin ilgisini ayakta tutacak sözlere yer verilmelidir.
  • Ele alınan konu tüm boyutlarıyla ele alınmalıdır.
  • İddialar ve tezler belge ve kayıtlara dayandırılmalı, yeri geldikçe sayısal verilerden yararlanılmalıdır.
  • Anlatımı güçlendirmek için yer yer söz sanatlarına başvurulmalıdır.
  • Basmakalıp sözlerden kaçınılmalıdır.
Söylevin Bölümleri
  • Giriş bölümünde amaç dile getirilir. Dikkat çekmek amacıyla bu bölümde bir özdeyiş, bir olay ya da bir anıya yer verilebilir.
  • Gelişme bölümünde konu ayrıntılı olarak ele alınır. Konuyla ilgili tezler ileri sürülür, örnekler verilir, belge ve kanıtlar sunulur. Karşıt görüşler ele alınarak çürütülmeye çalışılır.
  • Sonuç bölümünde öne sürülen tezlerle ilgili yargılar çarpıcı bir şekilde ifade edilir.
Nutuk (Söylev) Çeşitleri
  • Ele alınan teze, işlenen konuya göre söylevleri siyasi, askerî, dinî ve akademik söylevler gibi türlere ayırmak mümkündür:
  • Siyasi Nutuk: Siyasetçilerin millet meclisleri, siyasi toplantılar ve seçim meydanlarında yaptıkları konuşmalar bu gruba girer.
  • Askerî Nutuk: Askere cesaret ve moral vermek amacıyla yapılan konuşmalardır. Savaş zamanlarında cephede, barışta kışlada yapılan bu tür konuşmalar hem askerin moralini yükseltir hem de onlara yurt savunmasının yüce bir görev olduğunu hatırlatır.
  • Dinî Nutuk: Mabetlerde dinî konularda yapılan konuşmalardır. Camilerde belirli günlerde verilen hutbe ya da vaazlar bu gruba girer. Hz. Peygamber'in Veda Hutbesi ile Mehmet Akif Ersoy’un Kurtuluş Savaşı yıllarında Kastamonu ve İnebolu'da yaptığı konuşmalar bu türe örnek olarak verilebilir.
  • Akademik Nutuk: Bilim insanlarının ya da sanatçıların çeşitli toplantılarda yaptıkları bilimsel-kültürel içerikli konuşmalardır.
Söylev Örnekleri

Kül Tigin Abidesi'nden...
Ben, Tanrı gibi gökte doğmuş Türk Bilge Kağan, bu çağda, tahtıma oturdum. Sözlerimi sonuna kadar dinle, iyi işit! Bütün küçük kardeşlerim, yeğenlerim, oğullarım! Bütün soyum, milletim!.. Doğuda gün doğusuna, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar olan yerler içinde yaşayan milletler hep bana bağlıdır. Bunca milleti, bunca ülkeyi düzene soktum. Oralarda artık kötülük yoktur, kargaşalık yoktur. Türk kağanı Ötüken Ormanı'nda oturursa, ilde sıkıntı, bunalım olmayacaktır... Altın, gümüş, pirinç, ipek, bunca şeyleri ölçüsüz veren Çin milletinin sözü tatlı, kumaşı yumuşak, yani armağanı çekicidir. Çinliler bu tatlı dil ve çekici armağanlarla uzaktaki milletleri kandırarak kendilerine çekerler. Yakına çekip kondurduktan sonra da fitne bilgisini yayarlar. Uzaktaki kavimler Çinlilerin ne fesatçı olduklarını ancak o zaman anlar.
Ey Türk Milleti! Tatlı sözlere, yumuşak armağanlara kandınız ve birçoklarınız öldü. Yine yanılırsan ve güneydeki Çogay Ormanı'na, Tögültün Ovası'na gidip yerleşirsen, ey Türk milleti, öleceksin!
Tanrı yarlıkladığı için, kendi kut'um (meziyetlerim, talihim) var olduğu için ben, kağan olarak taht'a oturdum. Tahtıma oturunca aç, yoksul, dağınık milleti topladım. Yoksul milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. Ey Türk milleti! Tatlı sözlere, yumuşak armağanlara kandınız ve birçoklarınız öldü. (Kül Tigin Abidesi'nden)
Halide Edip Adıvar
Ey Türk ve Müslümanlar, bugün gözlerimizin önünden öteyi görmeye mâni olan bir karanlık var; bu karanlık belki aylar, belki de yıllarca devam edebilir, fakat Türk ve Müslüman dünyası elbet bir sabaha kavuşacaktır. Ufkumuzda güneş doğacak ve ortalığı aydınlatacaktır. Türk istiklâl ve zafer güneşi, şimdi sapsarı olan benizlerimize taze bir pembelik, ümit ve saadet getirecektir. Gözlerimizi bu güneşi görmeye alıştırmalıyız. Fatihlerin, Yavuzların, Kanunilerin ülkesi istiklâlsiz kalamaz; Mithat Paşaların, Nâmık Kemallerin, Tevfik Fikretlerin vatanı asla hürriyetten mahrum edilemez; gözlerimizi bu güneşi görmeye muktedir bir hale getirelim. Birbirimize ellerimizi uzatalım, tek bir hedefe, yalnız Türk istiklâl ve hürriyeti gayesine doğru yürüyelim. Vatan behemehâl kurtulacaktır... (Sultanahmet Mitingi'nden)
Atatürk'ün 10. Yıl Nutku
Türk Milleti!
Kurtuluş Savaşı'na başladığımızın on beşinci yılındayız. Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun!
Şu anda, büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bundaki muvaffakiyeti, Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz; çünkü, daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz.
Yurdumuzu, dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi, en geniş, refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle daha çok çalışacağız, daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur.
Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir; Türk milleti çalışkandır; Türk milleti zekidir. Çünkü, Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin, yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihî bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtrî zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini ve millî birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek millî ülkümüzdür. Türk milletine çok yakışan bu ülkü, onu, bütün beşeriyette, hakikî huzurun temini yolunda, kendine düşen medenî vazifeyi yapmakta muvaffak kılacaktır.
Büyük Türk milleti!
On beş yıldan beri, giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, millî ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni âlem az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, atinin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türk'üm diyene!
Çıkmış Soru
Aşağıdakilerin hangisinde konuşmacı, dinleyicileri etkilemek amacıyla yeri geldikçe özellikle duygusal ve coşkusal bir söyleme başvurur? (2011 LYS) 
A) Sempozyum   B) Panel   C) Söylev   D) Forum   E) Münazara
İlgili Sayfa
Yararlanılan Kaynaklar
  • Türklerde Hitabet: Orhun yazıtları, Divanu Lugat-it Türk ve Nutuk, Şükrü Özen-Zekerya Batur
  • Cumhuriyet Dönemi Türk Nesri, Emine Kolaç
  • Şerif Aktaş, “Halide Edip Adıvar,” Başlangıcından Günümüze Kadar Büyük Türk Klâsikleri, Cilt: 11, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1992, s. 60-65

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.