Kemalettin Kamu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kemalettin Kamu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kemalettin Kamu (1901-1948)

Kemalettin Kamu
  • Şair, öğretmen, gazeteci, milletvekili.
  • 15 Eylül 1901'de babasının memur olarak bulunduğu Bayburt’ta doğdu.
  • İstanbul Erkek İlk Öğretmen okulunda okudu. İstanbul'un işgali üzerine okulu bırakmak zorunda kaldı (1920). Ankara’ya geçen şair, istihbarat kâtipliğine atandı.
  • Kurtuluş Savaşı yıllarında "Hâkimiyeti Milliye" ve "Yenigün" gazetelerinde yazı ve şiirleri yayımlandı.
  • Milli Mücadele'nin zaferle sonuçlanmasından sonra İstanbul'a döndü. Sınavlarını başarıyla vererek öğretmen oldu.
  • Anadolu Ajansında çeşitli görevlerde bulundu.
  • 1933 yılında Anadolu Ajansı temsilcisi olarak Fransa’ya gönderilen Kamu, yüksek tahsilini orada tamamladı.
  • 1939 ve 1943 seçimleri ile iki dönem Rize milletvekili olarak TBMM’ye girdi.
  • 6 Mart 1948'de Ankara'da öldü.
Sanat Anlayışı 
  • Gurbet Şairi olarak bilinir.
  • Milli Edebiyat Anlayışını Sürdüren Şairlerden biridir.
  • Şiirlerinde öne çıkan temalar savaş, vatan, gurbet, yalnızlık ve aşktır.
  • Şiirleri daha çok lirik-epik özellik gösterir.
  • Şiire aruz ölçüsü ile başlamış daha sonra hece ölçüsüne geçmiştir. 
  • Hece ölçüsünün de daha çok 7'li ve 11'li kalıplarını tercih eden şairin toplam şiir sayısı 64'tür.
  • Halk şiirinden yararlanan şair, ondan aldığı unsurlarla yeni bir şiir yaratmaya çalışmıştır.
  • En çok bilinen şiirleri, Gurbet ve Bingöl Çobanları'dır.
  • Şiirlerini kitap haline getirmemiştir.
  • Şiirleri ölümünden sonra "Kemalettin Kamu, Hayatı, Şahsiyeti ve Şiirleri" adıyla bir kitapta toplandı.
Şiirlerinden
Kimsesizlik
Yıllardır ki bir kılıcım, kapalı kında,
Kimsesizlik dört yanımda bir duvar gibi,
Muzdaribim, bu duvarın dış tarafında
Şefkatine inandığım biri var gibi

Sanıyorum saçlarımı okşuyor bir el,
Kıpırdamak istemiyor göz kapaklarım
Yan odadan bir ince ses diyor gibi "gel!"
Ve hakikat bırakıyor hülyamı yarım

Gözlerimde parıltısı bakır bir tasın,
Kulaklarım komşuların ayak sesinde:
Varsın yine bir yudum su veren olmasın,
Baş ucumda biri bana "su yok" desin de!
Hicret

Allah'ım ne bunaltıcı, ne boğucu bir gece…
Gözlerimiz bulutlandı arabaya binince
Karanlıkta kaçıyoruz, çoğalıyor korkumuz,
Umulmadık bir felâket geçiriyor ordumuz.
Fakirleri yalınayak, zenginleri atında,
Yollar uzun bir inilti yıldızların altında.
Gönüllerin gözyaşına inandığı bir anda,
Çok sevgili yuvamızı yâd ellere bıraktık;
Dirseğimi dayayacak bir pencerem yok artık,
Elveda ey harap olan baba evi elveda!
Bütün gece yol alırken tehlikeler içinde,
Ellerimi unutmuşum kardeşimin dizinde.
Arkamızda kayboluyor beldemizin bağları,
Arkamızda beyaz başlı Anadolu dağları
Sanki: gece yolcuları gitmeyiniz, diyordu.
Arkamızda bizim gibi gurub eden bir ordu!
Arkamızda neler yok ki dokunmasın insana,
Viran bir köy önlerinde indik eski bir hana
Gönüllerin gözyaşına inandığı bir anda
Bin bahçeli beldemizi yâd ellere bıraktık,
Gölgesinde barınacak tek ağacım yok artık,
Dallarında bülbül öten bahçelere elveda!
İlgili Sayfalar
Yararlanılan Kaynak
  • Kemalettin Kamu'nun Eserlerinde Halk Kültürü Ögeleri-Folklorik Ögeler, Bilal Tekin

Bingöl Çobanları

Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum,
Bu dağların eskiden âşinasıdır soyum.
Bekçileri gibiyiz ebenced buraların,
Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların
Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi,
Her gün aynı pınardan doldurup testimizi
Kırlara açılırız çıngıraklarımızla.
Okumak yok, yazma yok, bilmeyiz eski yeni,
Kuzular bize söyler yılların geçtiğini,
Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek;
Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek,
Dolaştırıp dururuz aynı daüssılayı,
Her adım uyandırır acı bir hatırayı.
Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda,
Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam;
Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda,
Suna'mın başka köye gelin gittiği akşam.
Gün biter, sürü yatar ve sararan bir ayla,
Çoban hicranlarını basar bağrına yayla.
— Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al,
Diye hıçkırır kaval:
Bir çoban parçasısın, olmasan bile koyun,
Daima eğeceksin başkalarına boyun;
Hülyana karışmasın ne şehir ne de çarşı,
Yamaçlarda her akşam batan güneşe karşı
Uçan kuşları düşün, geçen kervanları an,
Mademki kara bahtın adını koydu çoban!
Nasıl yaşadığından, ne içip yediğinden,
Çıngırak seslerinin dağlara dediğinden
Anlattı uzun uzun.
Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun
Nadir duyabildiği taze bir heyecanla,
Karıştım o gün bugün bu zavallı çobanla
Bingöl yaylalarının mavi dumanlarına,
Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına.

Kemalettin Kamu


Sözcükler

âşina: bildik, tanıdık
ebenced: eskiden beri
daüssıla: yurt özlemi
hicran: ayrılma, ayrılık
hülya: düş

İlgili Sayfalar


Gurbet

Gurbet o kadar acı
Ki ne varsa içimde,
Hepsi bana yabancı,
Hepsi başka biçimde!

Eriyorum gitgide
Elveda her ümide,
Gurbet benliğimi de
Bitirmiş bir içimde.

Ne arzum, ne emelim.
Yaralanmış bir elim,
Ben gurbette değilim,
Gurbet benim içimde.

Kemalettin Kamu


İlgili Sayfalar

Kemalettin Kamu