Nazım Hikmet Ran (1902-1963)

Nazım Hikmet Ran
  • Toplumcu şiir anlayışının öncü ismi, şair, yazar. 
  • 1901'de Selanik'te doğdu. (Resmi kayıtlarda 1902 olarak geçmektedir.)
  • Büyük babası Mehmet Nâzım Paşa, Osmanlı İmparatorluğu'nda valilik yapmış bir Mevlevi'dir. 
  • Babası Hikmet Bey ise İttihat ve Terakki iktidarında Matbuat Müdürlüğü yapmıştır. Annesi Celile Hanım ise ressamdır.
  • Annesinin büyük babası Mustafa Celâlettin Paşa, İstanbul'a gelerek Müslümanlığı kabul eden Borjenski soyadlı Polonyalı bir Türkolog, mühendis ve topograftır. (Şairin yurt dışında iken Polonya vatandaşlığını seçmesinin nedeni)
  • Nazım, ilköğrenime Göztepe Taşmektepte başlar. Orta kısmı Galatasaray Lisesinde okuyan şair sonrasında Nişantaşı Sultanisinden mezun olur.
  • Deniz subayı olmak için girdiği Bahriye Mektebinde beş yıl okuyan okuyan Nazım, sağlık nedeniyle okulundan ayrılmak zorunda kalır.
  • 16 yaşında iken babası ile annesi ayrılır. Nazım'ın Bahriye Mektebindeki tarih öğretmeni Yahya Kemal Beyatlı ile Celile Hanım arasındaki aşk da bilinen bir hikayedir. Bu ilişkiyi onaylamayan Nazım, evlerine özel derse gelen hocasının cebine şu notu bırakır: "Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz" Celile Hanım, Yahya Kemal'i unutamasa da başka biriyle evlenir ancak kısa bir süre sonra eşinden boşanır.
Nazım 16 yaşındayken yazdığı bir şiiri Yahya Kemal'e gösterir:
"Kız kardeşimin kedisi üstüneydi yazdığım şey. Yahya Kemal’e gösterdim, kediyi de görmek istedi ve şiirimde anlattığım kediyi gördüğü kediye o kadar benzetmedi ki, bana: Sen bu pis uyuz kediyi böyle övmesini biliyorsun, şair olacaksın, dedi."
  • Bolu'da kısa bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra 1921'de Moskova'ya gider. Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesinde sosyoloji, siyaset ve sanat tarihi okur.
  • 1924'te yurda döner. Türkiye Sosyalist İşçi-Köylü Partisinin yayın organı olan Aydınlık dergisinde şiirleri yayımlanır. Dergide çıkan şiirleri nedeniyle çıkan hapis kararı üzerine tekrar Sovyetler Birliği'ne gider.
  • 1928'de çıkan afla yurda dönen şair bir süre Hopa Cezaevinde tutuklu kalır. Sonrasında İstanbul'a yerleşerek çeşitli gazete, dergilerde çalışır (1928-1932).
  • Komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle Mart 1933'te tekrar tutuklanır. Cumhuriyet'in 10. yılında çıkarılan af yasasıyla bir buçuk yıl hapis yatar. 
  • Sonrasında Akşam ve Tan gazetelerinde Orhan Selim takma adıyla yazılar yayımlar. 
  • 1938 yılında şiir kitaplarının Kara Harp Okulu öğrencilerinin odalarında bulunması bahane edilerek tekrar tutuklanır. Bu sefer de askeri isyana teşvik etmekle suçlanır.  Davanın sonunda yirmi sekiz yıl dört ay ceza alır. 1950'de çıkan affa kadar hapiste kalan şair, cezasını İstanbul, Çankırı ve Bursa hapishanelerinde geçirir.
  • Şair, on üç yıllık hapishane hayatından sonra polis takibi altında yaşamaya başlar. 49 yaşında ve hasta olmasına rağmen askere çağrılır. Öldürülme korkusu da yaşayan Nazım, 1951'de Refik Erduran'ın da yardımıyla Rusya'ya kaçar. Şair yurt dışına çıkarken ardında karısı Münevver ile oğlu Mehmet'i bırakır.
  • Şairin hayatına giren kadınlar sırasıyla Nüzhet, Piraye, Münevver, Galina ve Vera'dır.  Lirik şiirleriyle de tanınan şair, en güzel aşk şiirlerini özellikle Piraye, Münevver ve Vera'ya yazmıştır.
  • 3 Haziran 1963'te Moskova'daki evinde kalp krizi geçiren Nazım Hikmet, 61 yaşında ölür.
  • 1951'de Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlıktan çıkarılan şair, 2009 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile tekrar vatandaşlığa alınmıştır.
Edebi Kişiliği
  • Toplumcu şiir anlayışının öncü şairidir.
  • İlk şiirlerini hece vezniyle yazan şair sonradan serbest nazma geçer. Serbest nazım, Türk şiirine Nazım Hikmet ile gelmiştir.
  • Şair, 1920 kuşağına dâhil olsa da hem 1940 hem de 1960 kuşağı toplumcu şiiri onun etkisi altındadır.
  • Şiir anlayışının temelini materyalist dünya görüşü oluşturur.
  • Şiir anlayışı ideolojik eğilim gösterir.
  • Lirik şiirleriyle de tanınan şair romantik devrimci olarak tanınmaktadır.
  • Şiirlerinde hayat, ölüm, adalet, sevgi, barış, hapis, kadın, çocuk, memleket ve insan sevgisi öne çıkar.
  • Türk şiirinde o zaman kadar denenmeyen karmaşık biçimli teknikler kullanarak nesnel bir şiir anlayışı ortaya koyar.
  • Şiir anlayışını en çok etkileyen şair, Rus Vladimir Mayakovski'dir.
  • Mayakovski’nin etkisiyle uzunlu kısalı, merdiven istifli mısralara yöneldi.
  • Şekilden çok içeriğe önem verdi.
  • Şiirde ahengi ses ve sözcük tekrarları ile sağladı.
  • Geniş kitlelere hitap etmek, onları harekete geçirmek için söylev üslubundan yararlanmıştır. 
  • Daha çok fütürizm akımından etkilenmiştir.
  • Dünyaca tanınmış olan Nazım Hikmet'in şiirleri birçok yabancı dile çevrilmiştir. 
Eserleri
  • Şiir: 835 Satır, Jokond ile Si-Ya-U, Varan 3, 1+1=1, Sesini Kaybeden Şehir, Gece Gelen Telgraf, Benerci Kendini Niçin Öldürdü?, Portreler, Taranta Babu’ya Mektuplar, Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı, Kurtuluş Savaşı Destanı, Saat 21-22 Şiirleri, Memleketimden İnsan Manzaraları I-V, Dört Hapisaneden, Rubailer, Yatar Bursa Kalesinde, Yeni Şiirler, Son Şiirler
  • Tiyatro: Kafatası, Bir Ölü Evi Yahut Merhumun Hanesi, Unutulan Adam, Ferhad ile Şirin, Enayi, İnek, Sabahat, Ocak Başında – Yolcu, Yusuf ile Menofis, Demokles’in Kılıcı, İvan İvanoviç Var mıydı Yok muydu?
  • Roman: Kan Konuşmaz, Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim
  • Masal: La Fontaine’den Masallar, Sevdalı Bulut, Masallar (Orman Cücelerinin  Sergüzeşti, Sevdalı Bulut)

    Şiirlerinden...
Aya Gidilecek
Aya gidilecek
daha da ötelere,
teleskopların bile görmediği yere.
Ama bizim dünyada ne zaman kimse aç
kalmayacak,
korkmayacak kimse kimseden,
emretmeyecek kimse kimseye,
yermeyecek kimse kimseyi,
umudunu çalmayacak kimse kimsenin?
İşte ben komünistim
bu soruya karşılık
verdiğim için
Türkiye İşçi Sınıfına Selâm!
Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!
Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm!
Bütün yemişler dallarınızdadır.
Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
haklı günler, büyük günler,
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
ekmek, gül ve hürriyet günleri.

Türkiye işçi sınıfına selâm!
Meydanlarda hasretimizi haykıranlara,
toprağa, kitaba, işe hasretimizi,
hasretimizi, ay yıldızı esir bayrağımıza.

Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selâm!
Paranın padişahlığını,
karanlığını yobazın
ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selâm!

Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!
Davet 
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim. 
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen bu toprak
bu cehennem, bu cennet bizim. 
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın
yok edin insanın insana kulluğunu
bu davet bizim. 
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine
bu hasret bizim.
Tahir'le Zühre Meselesi
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahir'le Zühre olabilmekte
yani yürekte.
Mesela bir barikatta dövüşerek
mesela denerken damarlarında bir serumu
mesela kuzey kutbunu keşfe giderken
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Karıma Mektup
Bir tanem!
Son mektubunda:
"Başım sızlıyor, yüreğim sersem!" diyorsun.
"Seni asarlarsa seni kaybedersem" diyorsun,
"Yaşayamam!"
Yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda;
yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı,
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlılarda
ölüm acısı.
Ölüm
bir ipte sallanan bir ölü.
Bu ölüme bir türlü
razı olmuyor gönlüm.
Fakat
emin ol ki, sevgili,
zavallı bir çingenenin
kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli
geçirecekse eğer
ipi boğazıma,
mavi gözlerimde korkuyu görmek için
boşuna bakacaklar
Nazım'a!
Ben,
alacakaranlığında son sabahımın
dostlarımı ve seni göreceğim,
ve yalnız
yarı kalmış bir şarkının acısını
toprağa götüreceğim.
Karım benim!
İyi yürekli,
altın renkli,
gözleri baldan tatlı arım benim;
ne diye yazdım sana
istendiğini idamımın,
daha dava ilk adımında
ve bir şalgam gibi koparmıyorlar
kellesini adamın.
Haydi bunlara boş ver.
Bunlar uzak bir ihtimal.
Paran varsa eğer
bana fanila bir don al,
tuttu bacağımın siyatik ağrısı.
Ve unutma ki
daima iyi şeyler düşünmeli
bir mahpusun karısı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.