Sergüzeşt

Sami Paşazade Sezai'nin esareti konu alan romanı.
Eser, romantizmden realizme geçiş özelliği gösterir.


Kısa Özet

Esircilerin Kafkasya’dan getirdikleri dokuz yaşındaki Dilber, İstanbul’da satılır. Evin hanımı ve zenci halayık Teravet çocuğa kötü davranır. Evin reisi memuriyet için Anadolu’ya gideceği için Dilber tekrar satılır. Dilber, bir süre sonra Asaf Paşa’nın konağına satılır. Konağın oğlu Celal, Dilbere aşık olur. Bunu öğrenen annesi Dilber’i evden uzaklaştırır. Dilber bu kez Mısır’da zengin bir Mısırlının cariyesi olmuştur. Kapatıldığı evden kaçmak üzereyken geleceği hakkında umutsuzluğa kapılır ve çareyi kendini Nil nehrine atıp intihar etmekte bulur.


Özet

Romanda olaylar Batum’dan gelen vapurunun Tophane’ye yanaşmasıyla başlar. Çerkez esir satıcısı Hacı Ömer ile esirleri getiren Çerkez’in konuşması ile başlayan ilk sahnede mavi gözlü bu Çerkez güzellerinin bir hazine değerinde olduğu belirtilir.
Hacı Ömer; eserde ruhsuz, merhametsiz, vahşi ve bencil bir varlık olarak çizilir. Batum'dan gelen üç esirden ikisi on altı, on yedi yaşlarında diğeri ise henüz dokuz yaşında bir çocuktur (Dilber).
Kafkasya’dan getirilen Çerkez kızların İstanbul'daki ilk günü esircinin evinde geçer. Esircinin karısı "Bu ikisi güzel, bu küçük kız hastalıklı bir şeye benziyor, buraya bunu ölsün diye mi getirdin." der. Çok gülmenin yasaklandığı bu evde esirlere itaat etmeleri öğretilir.
Dilber'in köle olarak satıldığı ilk evin hanımı merhametten yoksun bir kadındır. Romanda adı verilmeyen kadının merhametsiz olarak tasvir edilmesi karısına kötü davranan ve 
rüşvet aldığı için işinden azledilen kocası ile izah edilir. Evin işlerinden sorumlu tutulan Çerkez esir, evin kızı Atiye ile dostluk kurar. Ancak Dilber, Atiye ile oyun oynadığı için evin hanımı tarafından dövülür. Dilber’in Atiye ile dostluğu da kalıcı olmaz, küçük kız annesi ve Arap halayık Teravet’ten Dilber’i aşağılamayı öğrenmiştir. Dilber’in bu evde yaşadığı eziyetlere karşılık Atiye ile gittiği okul günleri tek mutluluk kaynağıdır. Türkçe öğrenmeye başlayan Dilber, Latife adında bir kızla dost olur. Ancak bu mutluluk da uzun sürmez. Hanımı, Latife'nin Dilber'e verdiği hediyeleri öğrendiğinde bohçasının içinde ne kadar şeker, meyve varsa pencereden aşağı atar. Yaşanan bu olay sonrasında Dilber, Latife'nin hediye ettiği bebeği de alarak bir gece evden kaçar. Soğuktan ve korkudan sokak ortasında düşüp bayılan Dilber'in yardımına Latife'nin büyükannesi yetişir. Olayı ilahi bir işaret olarak gören kadın, Dilber’i, kandil gecesi azat ederek kefaretini ödemek ister. Ancak bu arzusunu gerçekleştiremez ve Dilber’i tekrar sahibine teslim eder. 
Dilber, çocuk olarak kaçtığı eve aynı gün yetişkin olarak döner. Kimsenin karşısında ağlamaz, sessizliğe sığınır, maruz kaldığı her türlü şiddete karşı sükunetini korumak zorunda hisseder. Sonrasında Mustafa Efendi’nin tayini Erzurum'a çıktığı için Dilber yeniden 65 lira karşılığında bir esirciye satılır. 
Sonrasında Asaf Paşa'nın konağına cariye olarak satılan Dilber burada huzura kavuşmuş görünür. Piyano dersleri alıp Fransızca öğrenen Dilber, evin resimle uğraşan oğlu Celal'e de modellik yapar. Dilber’in döktüğü iki damla gözyaşının sonrasında Celal Bey’in tuvaline yansıyan görüntü, efendi ile kölenin aşkını filizlendirir. 
Celal Bey, birkaç gün geçirdiği uykusuz geceden sonra Dilber’in yatak odasına girer. Burada ahlaki değerleri ile arzuları arasında küçük bir bocalama yaşar. Dilber uyurken Celal, odada kendi resmini bulur, böylece aşkının karşılıklı olduğunu da öğrenmiş olur. 
Efendi ile köle aşkının yaratacağı kriz, kız kardeşinin zengin bir paşa ile evlendirilmesi bahsinde Celal Bey’in annesi ile geçen diyalogda hazırlanır. Annesi evlilik için asalet ve ikbalin önemli olduğunu, Celal Bey ise güzellik ve erdemin önceliğini savunur. Zehra Hanım, oğlu ile Dilber arasındaki aşkı öğrendikten sonra önce hastalanıp yataklara düşer, sonra da Dilber’den kurtulmak için onu tekrar satılığa çıkarır. 
Dilber, bu sefer de Mısırlı servet sahibi bir tüccarın kölesi olmuştur. Celal Bey ise Dilber’in gidişiyle birlikte aklını yitirerek "mecnuna" dönmüştür. Dilber Mısırlı efendisinin odalığı olmaya karşı koyarak aşkını muhafaza etmek ister. Masumiyetini korumak için ölümü bir kurtuluş olarak seçen Dilber, kendini Nil’in sularına bırakır. 

İlgili Sayfalar

Sami Paşazade Sezai

Tanzimat Dönemi Tiyatro Özetleri

Yararlanılan Kaynak

Bir Osmanlı ve Bir Çerkez: Sergüzeşt Romanında Özgürlüğün Bedeli, Emine Tuğcu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.