Dolaştım mülk-ü İslam'ı bütün viraneler gördüm
Bulundum ben dahi darüşşifa-yı Babıâli'de
Felâtun'u beğenmez anda çok divaneler gördüm
Huzûr-u kûşe-i meyhaneyi ben görmedim gitti
Ne meclisler, ne sahbâlar, ne işrethaneler gördüm
Cihan namındaki bir maktel-i âme yolum düştü
Hükûmet derler anda bir nice salhaneler gördüm
Ziya değmez humarı keyfine meyhane-i dehrin
Bu işretgehte ben çok durmadım ammâ neler gördüm
Ziya Paşa (1829-1880)
Ne meclisler, ne sahbâlar, ne işrethaneler gördüm
Cihan namındaki bir maktel-i âme yolum düştü
Hükûmet derler anda bir nice salhaneler gördüm
Ziya değmez humarı keyfine meyhane-i dehrin
Bu işretgehte ben çok durmadım ammâ neler gördüm
Ziya Paşa (1829-1880)
Aruz kalıbı: Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün
Günümüz Türkçesi
Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm
Dolaştım mülk-ü İslam'ı bütün viraneler gördüm
diyar-ı küfür: Küfür diyarı, Batı, Avrupa, Hıristiyan ülkeler.
belde: Şehir, kasaba
kâşane: Büyük, süslü köşk, saray vb. yapı
Mülk-i İslam: İslam mülkü, Müslüman ülkeler, Doğu.
virane: yıkılmış, yıkılmaya yüz tutmuş (yapı), yıkıntı.
Günümüz Türkçesi: Müslüman olmayan ülkeleri gezdim; gösterişli şehirler ve yapılar gördüm, İslam ülkelerini dolaştım baştan başa harap bir dünya gördüm.
Bulundum ben dahi darüşşifa-yı Babıâli'de
Felâtun'u beğenmez anda çok divaneler gördüm
darüşşifa: hastane, akıl hastanesi
Babıâli: Hükûmet, Osmanlı Devleti'nde başta sadaret (sadrazamlık / başbakan) olmak üzere dâhiliye ve hariciye bakanlıkları ile Şûrayıdevlet (Danıştay) dairelerinin bulunduğu yapı.
Felatun (Platon veya Eflatun): Antik Yunan filozofu
divane: deli
Günümüz Türkçesi: Bir zamanlar ben de Babıâli denilen şifa evinde bulundum ve orada Eflatun’u beğenmeyen / kendisini ondan üstün gören birçok kendini bilmez / deli gördüm.
Huzûr-u kûşe-i meyhaneyi ben görmedim gitti
Ne meclisler, ne sahbâlar, ne işrethâneler gördüm
kûşe: köşe
Günümüz Türkçesi
Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm
Dolaştım mülk-ü İslam'ı bütün viraneler gördüm
diyar-ı küfür: Küfür diyarı, Batı, Avrupa, Hıristiyan ülkeler.
belde: Şehir, kasaba
kâşane: Büyük, süslü köşk, saray vb. yapı
Mülk-i İslam: İslam mülkü, Müslüman ülkeler, Doğu.
virane: yıkılmış, yıkılmaya yüz tutmuş (yapı), yıkıntı.
Günümüz Türkçesi: Müslüman olmayan ülkeleri gezdim; gösterişli şehirler ve yapılar gördüm, İslam ülkelerini dolaştım baştan başa harap bir dünya gördüm.
Bulundum ben dahi darüşşifa-yı Babıâli'de
Felâtun'u beğenmez anda çok divaneler gördüm
darüşşifa: hastane, akıl hastanesi
Babıâli: Hükûmet, Osmanlı Devleti'nde başta sadaret (sadrazamlık / başbakan) olmak üzere dâhiliye ve hariciye bakanlıkları ile Şûrayıdevlet (Danıştay) dairelerinin bulunduğu yapı.
Felatun (Platon veya Eflatun): Antik Yunan filozofu
divane: deli
Günümüz Türkçesi: Bir zamanlar ben de Babıâli denilen şifa evinde bulundum ve orada Eflatun’u beğenmeyen / kendisini ondan üstün gören birçok kendini bilmez / deli gördüm.
Huzûr-u kûşe-i meyhaneyi ben görmedim gitti
Ne meclisler, ne sahbâlar, ne işrethâneler gördüm
kûşe: köşe
meclis: toplantı yeri, topluluk
sahba: şarap, içki
işrethâne: meyhane (mec. dünya)
Günümüz Türkçesi: Birçok meclis ve meyhanede bulundum ancak hiçbir zaman meyhane köşesinde / dünyada huzur bulamadım.
Cihan namındaki bir maktel-i âme yolum düştü
Hükûmet derler anda bir nice salhaneler gördüm
cihan: dünya
maktel-i âm: İnsanların topluca katledildiği yer
salhane: mezbaha
Günümüz Türkçesi: Günün birinde adına dünya denilen ve insanların topluca katledildiği bir yere yolum düştü: orada da hükümet denilen nice mezbaha gördüm.
Ziya değmez humarı keyfine meyhane-i dehrin
Bu işretgehte ben çok durmadım ammâ neler gördüm
humar: Sarhoşluğun verdiği sersemlik, baş ağrısı.
dehr: dünya
işretgeh: meyhane
Günümüz Türkçesi: Ziya, bu dünya denilen meyhanenin baş ağrısı veren keyfine değmez. Bu meyhanede ben çok durmadım ama neler gördüm.
İlgili Sayfalar
sahba: şarap, içki
işrethâne: meyhane (mec. dünya)
Günümüz Türkçesi: Birçok meclis ve meyhanede bulundum ancak hiçbir zaman meyhane köşesinde / dünyada huzur bulamadım.
Cihan namındaki bir maktel-i âme yolum düştü
Hükûmet derler anda bir nice salhaneler gördüm
cihan: dünya
maktel-i âm: İnsanların topluca katledildiği yer
salhane: mezbaha
Günümüz Türkçesi: Günün birinde adına dünya denilen ve insanların topluca katledildiği bir yere yolum düştü: orada da hükümet denilen nice mezbaha gördüm.
Ziya değmez humarı keyfine meyhane-i dehrin
Bu işretgehte ben çok durmadım ammâ neler gördüm
humar: Sarhoşluğun verdiği sersemlik, baş ağrısı.
dehr: dünya
işretgeh: meyhane
Günümüz Türkçesi: Ziya, bu dünya denilen meyhanenin baş ağrısı veren keyfine değmez. Bu meyhanede ben çok durmadım ama neler gördüm.
İlgili Sayfalar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.