ecel: Allah'ın takdir ettiği ömür, ölüm vakti, ahirete göç etmek, ömrün sonu câm: kadeh tolu: dolu serencâm: başa gelen, akıbet, olay ayak: kadeh esrük: sarhoş müdâm: devamlı saki: İçki sunan kişi. yohsul: yoksul ulu: büyük kiçi (kiçig): küçük hâss u âmm: seçkinler ve halk zihî: ne güzel, ne iyi andan: ondan subh: sabah ahşam: akşam gaflet: dikkatsizlik, endişesizlik, vurdumduymazlık gafil: dikkatsiz, vurdumduymaz avam: halk
Açıklaması
I. Beyit
Ecel dutmış elinde bir ulu câm Ki ol câmun içi tolu serencâm
Ecel, elinde ulu bir kadeh tutmuş ki kadehin içi ibretlik olaylarla dolu.
II. Beyit
Kime ayak sunar kime içürmiş Kimi esrük yatur toprakda müdâm
Ecel, ölüm kadehini kimine henüz sunmuş; kimine ise çoktan içirmiş, kimi de kendinden geçmiş toprağın altında yatmakta.
III. Beyit
Ki bir bir içer ol sâkî elinden Bay u yohsul ulu kiçi hâss u âmm
Kadehi (ölüm şerbetini) zengin-fakir, büyük-küçük, seçkin-halk ayırmaksızın herkes o sakinin (ecel) elinden bir bir içecek.
IV. Beyit
Zihî şerbet ki bir kez andan içen Ne subh olduğunu bilür ne ahşam
Ne hoş şerbet ki bir kez ondan içen kişi ne sabah ne de akşam olduğunu bilecektir.
V. Beyit
Bu gafletden niçün uyanmadun sen Niçün gâfil yatursun sen ey avâm
Ey insanlar! Bu gaflet uykusundan uyanıp gerçeği ne zaman göreceksiniz. Bu dünyanın geçici olduğunu, ölümlü olduğunuzu ne zaman fark edeceksiniz.