Sabr u Sebat

Abdülhak Hamit Tarhan
Abdülhak Hamit Tarhan'ın ikinci tiyatro eseri.
Sanatçının mensur (düzyazı) olarak kaleme aldığı oyunlardan biridir.
Sanatçı eserini yazarken masal ve halk hikayelerinde gördüğümüz aşkı için yollara düşmek, kılık değiştirmek, birden zengin olmak gibi birçok motiften yararlanmıştır.
Yazar, kitabın ön sözünde eserin sahnelenmeye uygun olarak kaleme alındığını belirtmiştir. 
Bilindiği gibi sanatçının oyunları sahnelenmekten çok okunmak için yazılmıştır.

Dil ve Üslup

Sanatçı, "Macera-yı Aşk" ve "İçli Kız" adlı eserlerinde olduğu gibi bu eserde de oldukça sade bir dil kullanmıştır. Ancak s
anatçı bu tutumunu sonraki eserlerinde sürdürmeyecektir.
Tarhan, bu oyunu yazarken Ahmet Vefik Paşa'nın deyim ve atasözlerini kullanması yönündeki tavsiyesine uymuştur. Hatta Tarhan, bu tavsiyeyi biraz da ileri götürerek eserini adeta bir atasözleri ve deyimler derlemesi hâline getirmiştir: "Gam çekme oğul. Gam çekme… Su bulanmayınca durulmaz. Kıştan sonra bahar olur. Dağ yürümezse abdal yürür de tahammül et. Kısmetinde ne varsa kaşığına çıkar. Sabır ile koruk helva olur, dut yaprağı atlas. Acele işe şeytan karışır. Firkatin sonu vuslattır. Zahmet çeken rahat bulur. Mihneti kendine zevk etmedir âlemde hüner…"

Konu

Eserde -dönemin birçok eserinde görüldüğü gibi- gençlerin aile büyüklerince zorla evlendirilmek istenmeleri konu edilir. Ancak e
serdeki iki âşık geleneğe karşı koyarak mutlu sona ulaşacaktır.
Eserdeki diğer önemli bir nokta kahramanın (Mehmet Bey) aşık olduğu kadının (Raksâver) bir cariye olmasıdır. Yazar böylece dönemin önemli sorunlarından biri olan esaret konusuna da dikkat çekmiştir.

Özet

Gönlünü bir cariye olan Gülfeşân’a (Raksâver) kaptıran Mehmet Bey, babası 
Münim Efendi tarafından evden uzaklaşması için amcasına gönderilir. Rumeli Paşası olan amcası da Mehmet'i kızı Zehra ile evlendirmek ister. Amcasının isteğini yerine getirmeyen Mehmet, bu sefer de amcası tarafından kovulur. Babası tarafından evlatlıktan da reddedilen Mehmet, derviş kıyafetiyle Rumeli’nin köylerinde dolaşır.
Münim Efendi, bu arada Çerkez kızı Gülfeşân’dan çocuk sahibi olmak ister. Fakat Mehmet'e âşık olan Gülfeşân, Münim Efendi'yi reddeder. Bunun üzerine inadının kırılması için mahzene kapatılır.
İstanbul’a gelen Mehmet, babasının yakın dostlarından Şeyh Esadullah tarafından evlat edinilir. Şeyh Esadullah’ın bütün mal varlığının tek vârisi Mehmet olur. 
Bu arada Zehra’nın tek taraflı olarak aşk ve ümit beslediği Mehmet tarafından istenmemesi bir başka mağduriyeti ortaya çıkarır. Zehra, züppe bir tip olan Müyesser Bey ile evlendirilir, ancak kısa süre sonra vereme tutularak ölür. 
Mehmet Bey, Şeyh Esadullah'tan kalan mal varlığı ile Paris’e yerleşir. Burada Kont de Binam adı ile bir salon sahibi olur. Zehra’nın ölümünden hemen sonra soluğu Paris’te alan Müyesser Bey ise Kont de Binam'ın salonuna devam eder. Kont de Binam, Müyesser Bey’e Şimendifer İdaresindeki hisselerini ve bütün mal varlığını teslim ederek hasta olduğunu öğrendiği babasını son kez görmek için İstanbul’a döner.
Eser boyunca birçok farklı kimlikle görülen Mehmet, son olarak Hoca Lokman kimliği ile görünür. Babasının konağına kılık değiştirerek gider. Babası ölüm döşeğindedir. Son nefesini teslim etmeden Hoca Lokman’ın oğlu olduğunu öğrenen Münim Efendi, oğlu ile kucaklaşır ve ruhunu teslim eder. Aynı sahnede Münim Efendi’nin başucunda duran Gülfeşân da yıllardır sabırla beklediği Mehmet'e kavuşur.

İlgili Sayfa

👉 Tanzimat Dönemi Tiyatro Özetleri

Yararlanılan Kaynaklar

Abdülhak Hâmid Tarhan'ın Tiyatro Eserleri Üzerinde Bir Araştırma ve İnceleme, Oğuzhan Karaburgu
Şair-i Azam Abdülhak Hâmid Tarhan'ın Tiyatro Yazarı Olarak Dil ve Üslûbu, Oğuzhan Karaburgu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.