Fıkra (Köşe Yazısı)

Gazete ve dergilerin belirli sütunlarında yayımlanan, konusunu güncel, siyasal, kültürel, toplumsal olay ve durumlardan seçen ve bunları kanıtlamaya gerek duymadan işleyen bir yazı türüdür. 
Özellikleri
  • Kısa düşünce yazılarıdır.
  • Ele aldığı konu üzerinde okuyucuyu etkileyerek bir kamuoyu oluşturmayı amaçlar.
  • Özellikle gazetelerde haftanın her günü yayımlanan bu yazıların kalıcılık niteliği yoktur. (Edebî özellik gösterip sonradan kitaplaşanlar hariç)
  • Daha çok eleştirel tarzda kimi zaman da sohbet tarzında yazılır.
  • Genele hitap ettiği için cümleler kısa ve anlaşılır niteliktedir.
  • Güncel bir olay kişisel görüşe bağlanarak canlı ve çarpıcı bir dille anlatılır. 
  • Anlatım ve dil ustalığının yanı sıra fıkra yazarının zengin bir bilgi ve kültür birikimine sahip olması gerekir.
Fıkra - Makale Farkı
  1. Makale türünün aksine fıkrada düşünceleri kanıtlama zorunluluğu yoktur.
  2. Makalede ciddi, bilimsel bir dil kullanılırken fıkralardaki dil; daha serbest, senli benli yer yer de mizahidir.
  3. Bilimsel çalışmanın ürünü olan makaleler kalıcı iken fıkraların kalıcılık özelliği yoktur.
  4. Makale yazarı konuya nesnel yaklaşırken fıkra yazarı düşüncelerini tarafsız olma kaygısı gütmeden açıklar.
  5. Makaleler o konuyla ilgili olan, belli bir eğitim seviyesindeki insanlara hitap ederken fıkralar genele hitap eder.
Fıkra - Sohbet Farkı
  1. Sohbette yazar, sadece kişisel duygu düşüncelerini paylaşmayı amaçlarken fıkra türünde yazar yazdıkları ile okuyucuyu yönlendirmeye çalışır.
  2. Sohbette yazar, okuyucu ile karşılıklı konuşuyormuş gibi yazarken fıkrada böyle bir üslup yoktur.
Önemli İsimleri
  • Fıkra türü Türk basın ve edebiyatına Tanzimat döneminde Batı’dan geçmiştir. 
  • Bu türün ilk örnekleri İbrahim Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa ve Ahmet Mithat Efendi gibi Tanzimat sanatçıları vermiştir. 
  • Çeşitli dergi ve gazetelerde fıkra türünde yazılar yazan kimi edebiyatçıların yazdıkları daha sonra kitap haline gelmiştir.
  • Ahmet Rasim, bizdeki fıkra türünün ilk önemli ismidir. Ahmet Rasim'in içinde fıkra türüne örnekler verdiği eserleri şöyledir:
Şehir Mektupları: Ahmet Rasim, bu yazılarda Cumhuriyet'ten önceki İstanbul hayatını ve insanlarını yaşama sevinci duyuran bir üslûpla anlatır. Yazıların büyük bölümü 1897-1899 yılları arasında fıkra-sohbet-deneme karışımı bir tür olarak kaleme alınmıştır.
Eşkal-i Zaman: Bu kitaptaki yazılar 1. Dünya Savaşı yıllarında Tasvir-i Efkar'da yayımlanmıştır. Yaşadığı dönemin siyasî olaylarını, günlük hayatın akışı içinde dikkati çeken bazı durumları ve kişileri kendine has bir anlatım tarzıyla gözler önüne sermiştir.
    Muharrir Bu Ya: Yazarın çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlanmış yazılarının bir araya toplanması sonucu meydana gelmiştir.
  • Ahmet Haşim: Modern Türk edebiyatında şairliğiyle tanınan Ahmet Haşim, nesir alanında da kayda değer bir miras bırakmıştır. Haşim, nesirlerinin hemen hepsini, önce dönemin gazete ve dergilerinde yayımlamıştır. Ahmet Haşim, İkdam gazetesinde yazmış olduğu yazılardan seçtiği 41 fıkrayı Bize Göre adıyla kitaplaştırmıştır.

  • Falih Rıfkı Atay: Atatürk'e bağlılığı ve yakınlığı ile tanınan Atay, Cumhuriyet döneminin en etkin gazetecilerinden biridir. Yazar, 1941-1950 arasında Ulus, Cumhuriyet, Yeni İstanbul ve Dünya gazetelerinde aynı başlıkla çıkan yazılarını Pazar Konuşmaları adı ile yayımlamıştır. Atay, 1965 yılında kaleme aldığı ön sözde, " Dün bugün için söylediklerimi bugün de yarın için söylemek durumundayım. 1946 ve daha sonra yazdıklarım , küçük bir iki dokunuşla birer 1964 Pazar Konuşması olabilir" diye yazmış.
    Cumhuriyet tarihimizin ünlü köşe yazarlarından bazıları: Hüseyin Cahit Yalçın, Peyami Safa, Necip Fazıl Kısakürek, Abdi İpekçi, İlhan Selçuk, Burhan Felek, Hasan Pulur, Çetin Altan, Oktay Ekşi, Taha Akyol.

    Ahmet Rasim'in Şehir Mektupları adlı eserinden bir bölüm: "Alafranga sofrada yemek kaç türlü yenebilir?' sorusunu çözmek isteyenler Sponik'e buyursunlar. Frenk olmayıp da Frenklik hevesinde bulunan, alaturkadan usanan, fakat biraz züğürtçe olanların hepsi burada. Zira öğün 6 kuruşa. Dört türlü yemek, şarap var. İçeriye girip de fesi veya şapkayı çıkarıp yarım saat evvel bilhassa taradığınız saçlarınızı gösterdiniz mi derhal sizi Frenk sanıyorlar. Balık, et, hamur, birer birer geliyor. Artık o çatal bıçakların şakşakasını, o türlü Frenkler'in laklakasını, tabakların taktakasını sormayın. Eğer sürahideki sular bir hafta daha duracak olursa terkosa has olan ufak, sarı, minik kurbağaların da vakvakası işitilecek. O kadar temiz! ..."

İlgili Sayfalar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.