Fabl Nedir?

  • Kahramanları çoklukla hayvanlardan seçilen, belli bir konuda bir öğüt ya da ders vermek için yazılan kısa manzum hikaye.
  • "Hayvan masalı" olarak da bilinir.
  • Fabllarda kimi zaman bitki ve insanlara da yer verilmiştir.
  • Anlatmaya bağlı edebî metinlerden biridir.
  • Öyküleyici anlatım kullanılır.
  • Masalda olduğu gibi yer ve zaman belirsizdir..
  • Asıl amaç, insanlara öğüt ya da ders vermektir. 
  • Bu açıdan didaktik (öğretici) özellik gösterir.
  • Öğüt genel olarak eserin sonunda bir atasözü ya da özdeyiş yolu ile verilir.
  • Genellikle manzum olarak yazılsa da düzyazı (mensur) şeklinde olanları da vardır.
  • Bu tür eserlerde insanların kusurlu ve gülünç yönleri eleştirilir. 
  • Kişilerin veya topumun aksayan yönleri fabl aracılığıyla düzeltilmeye çalışılır.
  • Fabllarda konuşturulan hayvanlar; açgözlü, tembel, kurnaz, yalancı, kıskanç, cimri, ikiyüzlü, kibirli gibi çeşitli insan tiplerini sembolize eder.
  • Fabllarda teşhis (kişileştirme) ve intak (konuşturma) sanatları öne çıkar.
  • Bu türün ilk örneklerine eski Hint edebiyatında rastlanmaktadır.
  • Fransız şair La Fontaine (17.yy.) bu türün en ünlü ismidir.
  • Şeyhi'nin "Harname" adlı mesnevisi edebiyatımızın ilk fabl örneğidir (15.yy.).
  • Mevlana'nın (13.yy.) Mesnevi adlı eserinde de fabl özelliği gösteren hikayeler vardır.
Fablların Bölümleri
Fabllar genel olarak şu dört bölümden oluşur:
  1. Giriş: Kahramanların tanıtıldığı bölümdür.
  2. Gelişme: Olayın düğümlendiği bölümdür.
  3. Sonuç: Düğümün çözüldüğü bölümdür.
  4. Ders: Ana fikrin açıklandığı bölümdür.
Halk Masallarından Ayrılan Yönleri
  • Kişi sayısı daha azdır.
  • Dev, cin, peri gibi olağanüstü kahramanlara yer verilmez.
  • Masalların aksine genellikle mutlu sonla bitmez.
  • Açıkça ders verme amacı güder.
  • Masallar mensur (düzyazı) iken fabllar genellikle manzumdur.
Türün Önemli Eserleri
  • Ezop Masalları — Ezop (MÖ 6.yy.)
  • Kelile ve Dimne — Beydaba (3.yy.)
  • Mantıku’t Tayr — Ferdüddin Attar (12.yy.)
  • Harnâme — Şeyhi (15.yy.)
  • La Fontaine Masalları — La Fontaine (17.yy.)
Ezop Masalları (MÖ 6.yy.)
  • Ezop, masallarını Hint asıllı masallardan ilham alarak yazmıştır. 
  • Ezop, masallara kendi tecrübe ve gözlemlerini de eklemiştir. 
Kelile ve Dimne (3.yy.)
  • Hint kökenli bir masal kitabıdır. 
  • Fabl türünün en önemli eserlerinden biridir. 
  • Eser; hükümdarlara yol göstermek amacıyla yazılmıştır. 
  • Eser, filozof Beydeba ile Debşelim adındaki hükümdar arasında geçen konuşmalar şeklindedir.
Mantıku't-Tayr (12.yy.)
  • Alegorik mesnevidir.
  • Eserin adı "kuşların konuşması" anlamına gelmektedir.
  • Eser, İranlı şair Feridüddin Attar'a aittir. 
  • Gülşehri, bu eseri Türkçeye tercüme etmekle kalmamış farklı metinlerle zenginleştirmiştir.
  • Eserde bütün yaratılmış ruhları temsil eden kuşların, Allah'ı temsil eden efsanevi kuş Simurg'u arayışları anlatılır. Allah'a varmak için asırlarca uçan kuşlara Hüthüt adlı ermiş bir kuş rehberlik eder.
Harname (15.yy.)
  • Alegorik mesnevidir.
  • Öküzlere özenen bir eşeğin hikayesidir.
  • Eser, divan şairi Şeyhi tarafından yazılmıştır.
  • 126 beyitlik küçük bir mesnevidir. 
  • Edebiyatımızın en güzel hicivlerinden biridir.
  • Eseri okumak için tıklayınız.
La Fontaine Masalları (17.yy.)
  • La Fontaine (1621-1695) fabllarında Ezop'tan ilham almıştır. 
  • Ezop’un aksine fabllarında verdiği öğütler daha örtük biçimdedir.
  • Hayvanları şiirsel bir üslupla ele almıştır. 
  • Hayvanların şahsında insan tiplerini eleştirerek ahlaki dersler vermiştir.
  • Yalın, nükteli ve renkli bir dile sahiptir. 
  • Tanzimat edebiyatı şair ve yazarı Şinasi, "Tercüme-i Manzume" adlı eserinde La Fontaine’den çevirdiği bir fabla yer vermiştir. Şairin Müntehâbât-ı Eş’ar adlı eserinde ise kendi yazdığı fabllar bulunmaktadır.
  • Orhan Veli Kanık (ö.1950) ve Sabahattin Eyüboğlu (ö.1973) La Fontaine’in fabllarını Türkçeye manzum olarak çevirmiştir. 
Örnek Fabllar
Ağustos Böceği ile Karınca
Ağustos böceği bütün yaz
Saz çalmış, türkü söylemiş.
Karakış birden bastırınca
Şafak atmış zavallıda;
Bir şey bulamaz olmuş yiyecek:
Koca ormanda ne bir kurtçuk, ne bir sinek.
Gitmiş komşusu karıncaya:
— Aman kardeş, demiş, hâlim fena;
Bir şeycikler ver de kışı geçireyim.
Yaz gelince öderim, Hem de faizi maiziyle;
Ağustosu geçirmem bile.
Ödemezsem böcek demeyin bana.
Karınca iyidir hoştur ama
Eli sıkıdır: Can verir, mal vermez.
— Sormak ayıp olmasın ama demiş;
Bütün yaz ne yaptınız?
— Ne mi yaptım? demiş ağustos böceği;
Gece gündüz türkü söyledim;
Fena mı ettim sizce?
— Yoo, demiş karınca, ne mutlu size;
Ama hep türkü söylemek olmaz;
Kışın da oynayın biraz.
Karga ile Tilki
Bay karga konmuş bir dala
Koca bir peynir ağzında.
Tilki kokuyu almış gelmiş:
— Günaydın, Sayın Karga, demiş;
Bu ne güzellik böyle:
Bakmaya doyamıyorum size.
Şu tüylere bakın, pırıl pırıl;
Sesiniz bilmiyorum nasıl;
O da renginiz kadar güzelse
Ne yalan söyleyeyim
Bu ormanda güzel yoktur üstünüze.
Karga bu sözlere bitmiş:
— Şuna bir gak diyeyim de ses görsün, demiş;
Gak der demez peynir düşmüş, tilki yutmuş.
— Kara bayım, demiş kargaya;
Şu sözümü hiç unutma,
Kaptırdığın peynire değer:
Her dalkavuk çıkarı için över,
Yüzüne güler, peynirini yer.
Karganın aklı gelmiş başına
İş işten geçtikten sonra.
Aslanla Fare
Herkes herkese yardım etmeli,
Ben büyük, o küçük de dememeli.
İki masalım var bunun üstüne,
Başka da bulurum isteyene.
Aslan toprakla oynuyormuş bir gün;
Bir de bakmış pençesinde bir fare.
Aslan, aslan yürekliymiş o gün,
Kıymamış canına, bırakmış yere.
Boşuna gitmemiş bu iyiliği.
Kimin aklına gelir
Farenin aslana iyilik edebileceği?
Etmiş işte, hem de canını kurtarmış.
Günün birinde aslan
Biraz çıkayım derken ormandan,
Düşmüş bir tuzağa,
Ağlar içinde kalmış;
Kükremiş durmuş boşuna.
Bereket fare usta yetişmiş imdada:
— Bu iş kükremekle değil,
Kemirmekle olur, demiş.
Başlamış incecik dişlerini işletmeye
Gelmiş ipin hakkından kıtır kıtır.
Bir ilmek kopunca ağdan hayır mı kalır?
Sabır, biraz da zaman
Güçten, öfkeden daha yaman.
Yabanarılarıyla Balarıları
Sanatçı işinde belli olur.
Sahipsiz kalmış bir petek bala
El koymak isteyen yabanarılarıyla
Balarıları davalı olmuşlar,
Gelmiş yargıcın önüne dizilmişler.
Yargıç bir eşekarısıymış, ama
Kesip atılır görünmüyormuş bu duruşma.
Dinlenen tanıklara göre
Peteğin çevresinde, uzun bir süre
Arıya benzer birtakım kanatlı hayvancıklar
Vızıldamış durmuşlar;
Bir hayli sarı ve uzunca boyluymuşlar.
E peki, ne var bütün bunlarda
Yabanarılarına benzemeyen?
Eşekarısı çıkamaz olmuş işin içinden.
Yeniden sorup soruşturmuş
Belki bir ipucu verirler diye
Karıncalara bile başvurmuş.
Onlar da ışık tutamamış bu davaya.
Sonunda akıllı bir arı,
— Ne olur, demiş; bırakalım bütün bunları.
Nerdeyse altı ay oldu bu dava başlayalı,
Hâlâ başladığımız yerdeyiz.
Bu arada kurtlar yiyor petekteki balı.
Sayın Yargıç bu işi artık bitir deriz.
Bıkıp usanmadılar mı bunca vız vızdan?
Bitsin gayrı bu atışmalar, tartışmalar,
Bunca tutanak mutanak, bunca çan çan,
Gidip çalışalım bu yabanarılarıyla biz,
Belli olur bir gün içinde
Böyle petek, böyle bal yapan hangimiz.
Yabanarıları buna olmaz deyince
Anlaşılmış bu sanattan anlamadıkları
Ve eşekarısı vermiş balı sahiplerine.
Keşke bütün davalar böyle bitebilse,
Bu işlerde Türklerin yolundan gidilse!
Sağduyu varken kara kitap nemize gerek
Ne diye bunca masraf, bunca emek.
Yeseler insanı neyse, kemiriyorlar,
Sürüncemelerle canından bezdiriyorlar.
O kadar ki sonunda istiridyenin içini yargıç yiyor,
Davacılara kabukları kalıyor.
İlgili Sayfalar
Yararlanılan Kaynaklar
  • La Fontaine’in Fabllarında Güçlü-Zayıf İlişkisi, Hatice Fırat
  • Fablların Pedagojik Karakteristiği Üzerine Bir Analiz, Beytullah Karagöz
  • La Fontaine’in Masallarında Türk İzleri, Selçuk Çıkla
  • La Fontaine’in Masallarının Türkçeye Çevirileri Üzerine, Perihan Yalçın - Semra Taydaş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.