- Düşünce insanı, mutasavvıf, şair.
- 1207'de bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Belh şehrinde doğdu. 17 Aralık 1273'te Konya'da öldü.
- Babası "alimler sultanı" olarak bilinen Bahaeddin Veled'dir. Babası ile 1228'de Anadolu'ya geçerek Konya'ya yerleşti.
- 24 yaşında iken Konya Medreselerinde müderrislik yapmaya başladı.
- Adındaki Mevlana "efendimiz" anlamına gelmektedir. Ona Rumî denmesinin nedeni, hayatının o asırlarda Diyar-ı Rum diye anılan Anadolu'da geçmiş olmasındandır.
- 1244'te Şems-i Tebrizî ile tanışması Mevlana için yeni bir başlangıç olur. Tebrizi sayesinde kitapların dışındaki sırların farkına varmaya başlayan Mevlana, ilahi aşkla şiirler söyleyip semâ etmeye başlayacaktır.
- Eserlerini Farsça kaleme almış, birkaç mısra dışında Türkçeyi kullanmamıştır.
- Mevlana; Yunus Emre, Nasrettin Hoca ve Hacı Bektaş-ı Veli ile çağdaştır.
- Sevgi ve hoşgörüyü öne çıkaran bir anlayışla ele aldığı eserleriyle evrensel bir şairdir.
- Ölümü asıl sevgili olan Allah'a kavuşma olarak görmüştür. Bu nedenle öldüğü gün Şeb-i Arus (düğün gecesi) olarak anılmaktadır.
- Mevlevi tarikatı o öldükten sonra onun öğretileri üzerine oğlu Sultan Veled tarafından kurulmuştur.
- Tüm Eserleri: Mesnevi, Divan-ı Kebir, Fihi Ma-Fih, Mecalis-i Seb’a, Mektubat
Mesnevi
- Mevlana'nın en önemli eseri olarak kabul edilir.
- Tasavvufî düşüncenin bütün konularını içeren bir eserdir.
- 6 ciltten oluşan eserde yüzlerce hikaye manzum olarak anlatılır.
- Mesnevi nazım şekli ile yazılan eser, yaklaşık 26000 beyittir.
- Hikayelerin bir kısmı fabl özelliği gösterir.
- Hikayeler olay örgüsü açısından bir bütünlük göstermez.
- Mevlana’nın dünya görüşü, felsefi yaklaşımı, öğüt ve yorumları hikayeler içinde ayet ve hadislerden alıntılar yapılarak desteklenmiştir.
Divan-ı Kebir
- Mevlana'nın divanı.
- Hem hacmi hem de edebi değeri nedeniyle Divan-ı Kebir (Büyük Divan) olarak anılmaktadır.
- Divandaki şiirler genel olarak gazel ve rubai şeklinde söylenmiş lirik şiirlerdir.
- Mevlânâ’nın çeşitli yer ve zamanlarda özellikle de semâ sırasında dile getirdiği bu şiirler, özel kâtipler tarafından yazıya aktarılmıştır.
- Eserdeki dil, Farsçanın günlük konuşma dilidir.
- Divan'daki rubailer sonradan ayrı bir kitap olarak da basılmıştır.
- Eserin aslı Konya müzesinde bulunmaktadır.
Fihi Mâ Fih
- Mevlana'nın sohbetlerinin toplandığı kitaptır.
- Eserde 70'den fazla sohbet vardır.
- Sohbetlerin asıl konusu tasavvuftur.
Mecalis-i Seb’a
- Mevlana'nın yedi vaazının bir araya getirildiği eser.
Mektubat
- Ölümünden sonra bir araya getirilmiş olan 147 mektuptan oluşur.
Divan-ı Kebirden...
Öldüğüm gün tabutum götürülürken
Bende bu dünya derdi var sanma…
Benim için ağlama, yazık, vah vah deme;
Şeytanın tuzağına düşersen,
O zaman eyvah demenin sırasıdır.
Cenazemi gördüğün zaman firak, ayrılık deme,
Benim kavuşmam, buluşmam işte o zamandır,
Beni toprağa verdikleri zaman,
Elveda elveda demeye kalkışma,
Mezar, cennet topluluğunun perdesidir.
Batmayı gördün değil mi?
Doğmayı da seyret,
Güneşle aya gurubdan hiç ziyan gelir mi?
Hangi tohum yere ekildi de bitmedi?
Ne diye insan tohumunda şüpheye düşüyorsun?
Mesnevi'den
1.Ciltten...
Dinle neyden kim hikâyet etmede
Ayrılıklardan şikayet etmede
(Dinle neyden ki neler anlatıyor, ayrılıklardan şikayet ediyor)
Der kamışlıktan kopardılar beni
Nâlişim zâr eyledi merd ü zeni
(Beni kamışlıktan kopardılar, feryatlarım erkek ve kadın herkesi ağlattı)
Şerha şerha eylesün sinem firâk
Eyleyem tâ şerh-i derd-i iştiyâk
(Ayrılık sinemi parça parça eylesin ki özleyiş derdini açabileyim)
Her kim aslından ola dür ü cüdâ
Rüzgâr-ı vaslı eyler muktedâ
(Her kim aslından ayrı ve uzak düşse arar, aslına dönmek için uygun bir zaman arar)
Ben ki her cemiyyetin nâlânıyem
Hemdem-i hoş-bâl ü bed-hâlânıyem
(Ben ki her cemiyette ağlarım, iyi hallilerin de kötü hallilerin de arkadaşıyım)
Her kişi zumunca bana yâr olur
Sohbetimden tâlib-i esrâr olur
(Her kişi zannımca bana yâr olur, söyleyişlerimden sırlar almaya çalışır.)
Sırrım olmaz nâlişimden gerçi dür
Liyk yok her çeşm ü gûşa feyz-i nûr
(Gerçi benim sırlarım feryatlarımdan uzak değildir; her göz fark etmez, her kulak işitmez)
Birbirinden cân ü ten pinhan degil
Liyk yok destur-ı ruyet câne bil
(Can ve ten birbirinden saklı olmaz, lakin bil ki o canı görebilmek için herkese izin yok)
Oldı âteş sıyt-ı ney sanma hevâ
Kimde bu ateş yoğ ise hayf ana
(Ney sesi bir ateştir, onu hava sanma; kimde bu ateş yoksa yazık ona)
İlgili Sayfalar
Yararlanılan Kaynaklar
- Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, Nihat Sami Banarlı
- TDV İslam Ansiklopedisi, Mevlana Celaleddin-i Rumi Maddesi, Reşat Öngören
Teşekkür ederim
YanıtlaSilBen teşekkür ederim asıl
Sil