- Divan şiiri nazım türü.
- Ölen birinin ardından duyulan üzüntüyü dile getirmek ve o kişinin iyi taraflarını anlatmak üzere yazılan lirik şiirlerdir.
- Konusu bakımından İslamiyet öncesinde saguya, halk edebiyatında ise ağıta benzer.
- Mersiye genellikle terkibibent şeklinde yazılır. Ayrıca kaside ve terciibent biçiminde yazılmış mesneviler de vardır.
- Bazı mersiyelerde ölenin vefat tarihi ebcet hesabıyla belirtilmiştir.
- Dinî-tasavvufi edebiyatta ehlibeyt sevgisi ile Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit edilişini anlatan birçok mersiye yazılmıştır.
- Kerbela Olayı, edebiyatımızda "maktel" adında müstakil bir türün
oluşmasına neden olmuştur.
- Anadolu’da bu türe ait ilk örnek, 14. yüzyılda Süleyman Şah’ın ölümü üzerine Ahmedi'nin yazdığı mersiyedir.
- Padişah, şehzade ve diğer devlet büyüklerinin ölümleri üzerine yazılan mersiyelerin en iyi örnekleri 16.yüzyılda verilmiştir. Divan şiirinin en ünlü mersiyesi Baki'nin Kanuni için yazdığı mersiyedir. Günümüz Türkçesi için tıklayınız.
Kanuni Mersiyesi'nden...
Cân u cihânı gözlerümüz görmese n’ola
Rûşen cemâli âleme hûrşîd ü mâh idi
Günümüz Türkçesi: Artık gözlerimiz canı ve cihanı görmese, buna şaşılmaz; çünkü onun aydınlık yüzü dünya için ay ve güneş gibi idi.
Hûrşîde baksa gözleri halkun tola gelür
Zîrâ görince hâtıra ol meh-likâ gelür
Günümüz Türkçesi: Güneşe baksa halkın gözleri dolar, çünkü güneşi görünce hatırlarına o ay yüzlü (Kanunî) gelir.
- Bu yüzyılda adına en çok mersiye yazılan kişi Şehzade Mustafa'dır. Bu mersiyelerin en ünlüsü Taşlıcalı Yahya'ya aittir. Şair, mersiyede Şehzade Mustafa'nın katli nedeniyle Sadrazam Rüstem Paşa’yı ve dolaylı olarak Kanuni Sultan Süleyman'ı suçlayıcı ifadelere yer vermiştir:
Medet medet bu cihanın yıkıldı bir yanı
Ecel Celâlileri aldı Mustafa Han’ı
Günümüz Türkçesi: İmdat! Eyvahlar olsun! Bu cihanın bir yanı yıkıldı; (zira) ölüm eşkıyaları Şehzade Mustafa’yı yok ettiler.
- 17. yüzyılda devlet ileri gelenlerinden çok aile fertlerine ve dostlara yazılan mersiyeler çoğunluktadır. 18. ve 19. yüzyıllarda mersiye yazanların sayısı, bir önceki yüzyıllara göre iyice azalır.
Bölümleri
- Klasik bir mersiyede üç ana bölüm bulunur:
- Dünya ve felekten yakınma: Bu bölümde dünyaya bel bağlamanın yanlış olduğu belirtilir. Dünya hayatına itibar edenlerin gaflette olduklarına dikkat çekilir. Dünyanın kötülüğünden şikâyet edilen bu bölümde karamsar bir hava sezilir.
- Övgü: Bu bölümde kaybedilen kişinin övgüsü ve kaybından doğan üzüntü ifade edilir. Ölen kişinin yiğitlik, cömertlik, iyilik, adalet vb. özellikleri verilirken sıkça mübalağa sanatına başvurulur.
- Dua: Duyulan acılara katlanmanın tavsiye edildiği bölümdür. Mersiyelerdeki dua bölümü kasidelerdekinden daha uzun ve ayrıntılıdır. Şair, ölene rahmet geride kalanlara da sabır temenni eder.
Ünlü Mersiyeler
- Fuzuli — Hadîkatü’s-Süedâ (manzum-mensur)
- Baki — Kanuni Mersiyesi
- Şeyh Galip — Esrar Dede
- İbni Kemal — Yavuz Sultan Selim
- Cem Sultan — Oğuzhan (oğlu için yazdığı)
- Taşlıcalı Yahya — Şehzade Mustafa
- Çok yaygın olmasa da yitirilen topraklar için "şehir mersiyeleri", sevilen bir hayvanın ölümüyle "hayvan mersiyeleri", vatanın olumsuz durumunu tasvir etmek için de "vatan mersiyeleri" de kaleme alınmıştır.
- Şehir mersiyeleri, özellikle Viyana bozgunundan sonra elden çıkan
Rumeli toprakları üzerine yazılmış mersiyelerdir. Belgrad’ın elden çıkışı üzerine
yazılan mersiyenin bir bölümü şöyledir:
Yesir verdik Beligrad'ın kaleyi
Göz yaşınan doldurdular Tuna'yı
Ağlar uşaklar da bulmaz anayı
Aman imdat der de ağlar
- Vatan Mersiyelerinin en ünlüsü Namık Kemal'e aittir. Namık Kemal'in Vatan Mersiyesi, 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı (1877-1878) sonrasında yazılmıştır. Aşağıya bu şiirin ilk bendi alınmıştır:
Ah yaktık şu mübarek vatanın her yerini
Saçtık eflâke kadar dûdunu âteşlerini
Kapadı gözde olanlar çıkacak gözlerini
Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini
Yoğ imiş kurtaracak bahtı kara mâderini
Tanzimat Sonrasında Mersiye
- Tanzimat döneminde klâsik mersiye yazılmaya devam edilse de Batı edebiyatının etkisiyle hem içerik hem de yapı bakımından yeni örnekler görülür.
- Özellikle Abdülhak Hamit Tarhan’la birlikte ölüme olan bakış açısı değişir. Tarhan’ın "Makber" şiiri buna ilk örnektir. Değişen anlayışla birlikte şairler ölenden bahsetmek dışında ölümün kendisini şiire konu edinir.
Makber'den
Eyvah! Ne yer ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu âh u zâr kaldı,
Şimdi buradaydı gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden
Ben gittim o hâksâr kaldı,
Bir gûşede târumâr kaldı;
Baki o enis-i dilden, eyvah!..
Beyrut’ta bir mezar kaldı.
- Türk Edebiyatında Mersiyeler, M. Zeliha Stebler Çavuş
- Irak Türkmen Mersiyelerinin Halk Bilimi Açısından İncelenmesi, Akram Baqer İbrahim
- Kanuni Sultan Süleyman Han İçin Yazılan İki Mersiyenin Karşılaştırılması, Uğur Gürsu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.