Arif Nihat Asya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Arif Nihat Asya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Harp Meclisi

Arif Nihat Asya
İstanbul’da Yusufpaşa'da Gülşen-i Maarif Rüştiyesinde, galiba beşinci sınıftaydım. Bu, şimdiki ilkokulların son sınıfı demektir. O zamanki yaşımı sınıfımdan tahmin edersiniz... Bugünkünü sormayın!
Hepimiz memlekette mühim şeyler olduğunu "muharebe" lâfından, ekmek kıtlığından, "rap rap" seslerinden, marşlardan, açılan ve harıl harıl işleyen imaretlerden; babaların, ağabeylerin, eniştelerin eksilmesinden; annelerin, ablaların, halaların, dedelerin, ninelerin eski sevinçlerini kaybetmesinden anlıyor; fakat her devrin çocukları gibi evde, sokakta, mektepte, sınıfta çocukluğumuzu -yaşayabildiğimiz kadar- yaşıyorduk.
Bizi uyandıran biri çıkıncaya kadar bu, böyle devam edecekti.
Hocalarımız içinde ak saçlı, ak sakallı, ak sarıklı, nur yüzlü bir hoca vardı... 
El’an gözümün önündedir.
Dede hâli, güler yüzüyle, kendisini çok sever; dersini sabırsızlıkla beklerdik.
Şimdi şivesini düşünüyorum da Anadolu’nun neresinden geldiğini bulmaya çalışıyorum.
Mübarek ihtiyarın bir gün sınıfa çok düşünceli girdiğini hatırlarım... Yüzünde her zamanki tebessümünü, boşuna aramıştık.
Oturdu... Derin derin düşünerek, tek bir kelime söylemeksizin dakikalarca önüne baktı. Bir derdi olduğunu sezdiğimizden, biz de sükûtumuzu derinleştirdik.
Neden sonra başını kaldırıp mânalı bir iç çekmeyle söze başladı:
"Evlâtlarım, dedi, gâvur, Çanakkale Boğazı’nı zorlıyağımış... Boğazı geçip İstanbul’a gireceğimiş... Ne yapsak da geçmesine engel olsak? Gelin, bu ders bunu konuşalım!"
Doğrusunu söylemek lâzım gelirse biraz şaşırmıştık: bir memleket meselesiyle, ilk defa, yüz yüze getirilmiş oluyorduk ve büyük işler üzerinde, ilk defa fikrimiz soruluyordu; müdafaa plânları yapmaya memur ediliyorduk.
Ders boyunca, Boğaz’ı tıkamak, düşmanı durdurmak için taş mı yağdırmadık, vaktiyle Haliç’e  gerilmiş olana benzer zincirler mi germedik; iki kıyıya muazzam mıknatıslar mı yerleştirmedik!
Hoca hiçbirine, hiçbirimize gülmedi. Hepsini ve hepimizi aynı ciddiyetle karşıladı, beğendi, sevindi. Biz hayatımızın en güzel dersini yapmış olduk... Belki onun için de öyleydi. Allah, gani gani rahmet eylesin!
Şimdi arkamızda kalan 18 Mart’ı ben böyle bir hatırayla yaşadım.
Evet... Tarihler ve tarihçiler bilmez ki yazsın... Onu biz biliriz.
Bir zamanlar bir rüştiyenin beşinci sınıfında ak saçlı, ak sakallı, ak sarıklı bir hocanın başkanlığıyla, yirmi otuz çocuk, bir harp meclisi kurmuştu.
Böyle bir harp meclisinde bulunmuş, söz söylemiş, münakaşaya karışmış küçük erkân-ı harplerden biri olmanın gururunu el’an duyarım.


Sözcükler

muharebe: savaş
imaret: hayır kurumu
sükut: sessizlik, konuşmama, susma
el'an:
şimdi, hâlâ, henüz...
memur etmek: görevlendirmek
muazzam: güçlü, çok büyük
gani: bol, çok
erkanıharp: kurmay

İlgili Sayfalar

👉 Anı Türü

👉 Arif Nihat Asya

Alıntı Yapılan Eser
Aramak ve Söyleyememek - Arif Nihat Asya

Fetih Marşı

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek…
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek!


Yürü, hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın?
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!


Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden…
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...


Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın...
Fatih’in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini!
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini!
Küçük görme, hor görme -delikanlım- kendini!


Şu kırık âbideyi yükseltecek taştasın;
Fatih’in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

Bu kitaplar Fatih’tir, Selim’dir, Süleyman’dır;
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinan’dır;
Haydi artık, uyuyan destanını uyandır!


Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın...
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın!

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan!
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasan’dan...


Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fatih’in İstanbul'u fethettiği yaştasın!  

Bırak; bozuk saatler yalan, yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...


Yürü, hâlâ ne diye, kendinle savaştasın?
Fatih’in İstanbul'u fethettiği yaştasın!


Sözcükler

bent: Su biriktirmek için akan suyun önüne yapılan set.  

çektiri: Hem yelken hem de kürekle yol alan eski zaman gemisi.  
fent: Düzen, hile.   
mihrap: Camilerde Kâbe yönünü gösteren oyuk veya girintili yer.

İlgili Sayfalar

Millî Edebiyat Zevk ve Anlayışını Sürdüren Şiir
Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor
Bayrak

Bayrak

Ey mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku ne keder
Gölgende bana da bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar?
Yurda, ay yıldızının ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün 

Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığındık.

Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı
Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim;
Yeryüzünde yer beğen
Nereye dikilmek istersen
Söyle seni oraya dikeyim!

Arif Nihat Asya


İlgili Sayfalar

Millî Edebiyat Zevk ve Anlayışını Sürdüren Şiir

Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor

Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor...
Ve bir göğüs, nefes almak için
Rüzgar bekliyor

Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye,
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş "Meçhul Asker" diye?

Destanını yapmış, kasideye kanmış
Bir el ki ahiretten uzanmış,
Edeple gelir birer birer
Öpsün diye faniler.

Öpelim temizse dudaklarımız
Fakat basmasın toprağına
Temiz değilse ayaklarımız.

Rüzgarını kesmesin gövdeler
Sesinden yüksek çıkmasın
Nutuklar, kasideler!

Geri gitsin alkışlar, geri...
Geri gitsin ellerin
Yapma çiçekleri!

Ona oğullardan, analardan
Dilekler yeter
Yazın sarı, kışın beyaz
Çiçekler yeter.

Söyledi söyleyenler demin
Gel süngülü yiğit, alkışlasınlar,
Şimdi sen söyle, söz senin!

Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor...
Ve bir bir bayrak dalgalanmak için
Rüzgar bekliyor

Destanı öksüz, sükutu derin
"Meçhul Asker"in


Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli
Kim demiş "Meçhul Asker" diye?

Arif Nihat Asya


İlgili Sayfalar

Millî Edebiyat Zevk ve Anlayışını Sürdüren Şiir

Arif Nihat Asya (1904 - 1975)

Arif Nihat Asya
  • Şair, yazar, öğretmen, milletvekili.
  • 1904'te İstanbul Çatalca'da doğdu.
  • Yedi günlükken babasını kaybetti. Annesi, üç yıl sonra Osmanlı ordusundaki Filistinli bir subayla evlendirildi.
  • Kurtuluş Savaşı yıllarını Kastamonu’da geçirdi.
  • 1923'te Kastamonu Lisesinden mezun oldu.
  • Yüksek öğrenimini yapmak üzere İstanbul'a döndü. Yüksek Öğretmen Okulu Edebiyat Bölümünden mezun oldu.
  • İlk şiir kitabı Heykeltıraş 1924 yılında yayımlandı.
  • Uzun yıllar Adana'nın çeşitli okullarında öğretmen ve idareci olarak çalıştı.
  • Adana’da kaldığı yıllar boyunca gazete ve dergilerde yayımlanan yazıları nedeniyle çeşitli soruşturmalar geçirdi. 
  • 1950 seçimlerinde Demokrat Partiden milletvekili oldu.
  • 1954 yılında öğretmenliğe döndü. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 30 öğretmenle Kıbrıs'a gönderildi. 
  • Vatan ve bayrak sevgisi ve kitleleri etkileme gücü sayesinde özellikle Kıbrıslı gençler üzerinde etkili oldu. 
  • 1962'de emekli oldu. Yurdu bir baştan bir başa dolaşarak millî konulara dair konferanslar verdi. 
  • 5 Ocak 1975'te Ankara’da vefat etti. 
Edebi Yaşamı
  • Bayrak Şairi olarak tanınmaktadır.
  • Şiir, mensur şiir, fıkra ve deneme türünde eserler verdi.
  • Vatana, millete, örf ve adetlere, dinî değerlere duyduğu sevgiyi dile getirdiği şiirler yazdı.
  • Şairin en çok bilinen şiirleri Bayrak, Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor ve Fetih Marşı'dır.
  • Mevlevi olan şairin şiirleri tasavvufî kavramlar bakımından da zengindir.
  • Aruz, hece dışında serbest ölçüyü de kullandı.
  • Halk ve divan edebiyatı nazım şekilleriyle yazdığı şiirlerin yanında biçimsel kaygılardan uzak modern şiir örnekleri de verdi.
  • Rubai nazım şeklinin yeni Türk edebiyatındaki önemli temsilcilerinden biridir.
  • Kendine özgü, renkli bir şiir dünyası oluşturan şair, konu bakımından kendini sınırlandırmamıştır.
  • Rahat ve sade bir tarza sahiptir.
  • Ahenge önem vermiş ölçüsüz şiirlerinde bile bir iç âhenk kurmayı başarmıştır.
  • Mensur şiirlerini "Yastığımın Rüyası" ve "Âyetler" adlı kitaplarda topladı.
Eserleri
  • Şiir: Heykeltıraş, Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, Kubbe-i Hadrâ, Rubâiyyât-ı Ârif, Kıbrıs Rubâileri, Nisan, Kökler ve Dallar, Emzikler, Kova Burcu, Dualar ve Âminler, Yürek, Köprü, Kundaklar, Avrupa’dan Rubâiler, Aynalarda Kalan, Divançe-i Ârif, Basamaklar, Büyüyün Kızlar Büyüyün, Fatihler Ölmez, Yerden Gökten, Ses ve Toprak, Takvimler
  • Düz Yazı: Yastığımın Rüyası, Ayetler (Kanatlarını Arayanlar), Kanatlar ve Gagalar, Enikli Kapı, Terazi Kendini Tartamaz, Tehdit Mektupları, Onlar Bu Dilden Anlar, Aramak ve Söyleyememek, Ayın Aynasında, Kubbeler, Sevgi Mektupları
İlgili Sayfalar 
Yararlanılan Kaynak
  • Arif Nihat Asya, Aramak ve Söyleyememek