Servetifünun ve Bağımsızlar Roman Özetleri

Aşk-ı Memnu  
Türk edebiyatının Batı tekniğinde yazılan ilk romanıdır.
50'li yaşlarındaki Adnan Bey, Boğaziçi’ndeki büyük bir yalıda çocukları Nihal ve Bülent ile zengin bir yaşam sürmektedir. Eşini, ikinci çocuğu Bülent dünyaya geldiğinde kaybeden Adnan Bey, bir sandal sefasında görüp beğendiği Firdevs Hanım’ın küçük kızı Bihter ile evlenmek ister. Genç sayılabilecek bir yaşta dul kalan Firdevs Hanım; 45 yaşlarında, bakımlı, güzel bir kadındır. Onun hayatta güzel giyinip eğlenmekten başka derdi yoktur. Melih Bey ile evliyken başka erkeklerle görüşmekte sakınca görmemiş hatta bu nedenle eşinin genç yaşta ölmesine neden olmuştur. Bihter, kavuştuğu zengin hayata rağmen bir sene sonunda evlilikten ve kocasından sıkılmaya başlar. Kocasına saygı duysa da evlilikte aradığı bu değildir. O; tutkuyla sevmek, sevilmek ve büyük bir aşk yaşamak ister. Uçarı bir hayat süren yirmi yaşındaki Behlül ise Adnan Bey'in yeğenidir. Genç ve yakışıklı Behlül, romanda hazların peşinde koşan bir karakter olarak verilir. Behlül ile Bihter'in zamanla yakınlaşır. Yaptığı evlilik yüzünden kendini talihsiz bir kadın olarak gören Bihter için ufukta bir mutluluk parıltısı belirmiştir. Ancak en çok korktuğu şeyi yaşar: annesine benzemek. O, artık gerçekten de annesinin kızıdır. Düşkün bir kadın olmaktan ancak Behlül'ü daha çok severek kurtulacağını düşünür. Bir süre sonra Bihter’den soğuyan Behlül, kardeş gibi büyüdüğü Nihal'e açılır. Onu sevdiğini söyler. Yaşananları öğrenen Bihter, kıskançlık krizi geçirir. Sonrasında Bihter ile Behlül arasında yaşananlar ortaya çıkacak, Bihter de hayatına son verecektir.

Bir Ölünün Defteri
Umutsuz bir aşkı ele alan romanda Nigâr adında bir genç kıza aşık olan Osman Vecdi ve Hüsam’ın öyküsü anlatılır. Romanda olaylar hatıra defterinden takip edilir. Karamsar bir havanın hakim olduğu romanda birlikte büyüyen akraba çocuklarının duygusal hayatları ve psikolojileri konu edilir.

Eylül
Yazan: Mehmet Rauf 
İlk psikolojik roman olarak kabul edilmektedir.
Süreyya Bey ve Suat Hanım beş yıldan beri evlidir. Süreyya’nın arkadaşı Necip aile dostlarıdır. Necip Suat’a çok değer vermektedir. Bu değer veriş zamanla sevgiye dönüşür. Bu sevgi karşılıksız değildir. Ancak her ikisi de Süreyya’ya ihanet edebilecek yaradılışta değildir. Zamanla bu aşk şiddetlenir. Bir gün köşkte çıkan bir yangında Suat içeride kalır. Necip onu kurtarmak için eve girer ancak her ikisi de yangında ölür.

Ferda-yı Garam
Yazan: Mehmet Rauf
Yazarın ilk romanıdır. Romanda amca çocukları olan Sermet ve Macit'in aşkları iki gencin ruhsal yönelimleri doğrultusunda anlatılır. Sermet, okuduğu kitapların etkisiyle gerçek dünyaya uyum sağlayamayan ve hayalperest bir genç kızdır. Bu iki ruhtaki kaçış ve hayattan kopma arzusunun neticesinde, Sermet ve Macit birlikte intihar eder. İntiharın asıl tetikleyicisi aşk algısında da acı çekmeyi esas alan Sermet'tir. Macit de bir bakıma Sermet için ölmeye hazır olduğunu göstermek amacıyla ölümü seçmiştir.


Ferdî ve Şürekâsı
Eserde farklı sınıflara mensup iki insanın çevre baskısıyla evlendirilmeleri ve bu evliliğin hazin bir şekilde bitmesi anlatılır. Romandaki temel çatışma İsmail Tayfur’un yaşamış olduğu aşk - para çatışmasıdır. İsmail Tayfur, babasının ölümü üzerine eğitimini yarıda bırakarak babasının işini devralır. İsmail Tayfur, annesiyle babasının yıllar önce sokakta bulup eve getirdiği Saniha ile oturmaktadır ve ona âşıktır. Bu arada patronunun kızı Hacer de ona âşık olmuştur. Çevresinin baskısıyla Hacer’le evlenmeyi kabullenir. Saniha ailenin selameti için bu durumu sineye çeker. İsmail Tayfur, Hacer’le mutlu olamayacağını anlar ve Saniha ile olan ilişkisini sürdürür. Bir süre sonra kocasının evi terk edeceğini öğrenen Hacer, bulundukları odanın kapısını kilitleyerek odayı ateşe verir. İsmail Tayfur, Hacer'i dışarı çıkarır ama Hacer ölmüştür. İsmail Tayfur orada çıldırır. Romanın sonunda İsmail Tayfur, annesi ve Saniha ile aynı evde yaşamaya devam eder.

Genç Kız Kalbi
Yazan: Mehmet Rauf
İzmir'de yaşayan Pervin; Batı musikisini bilen, piyano çalan, hassas ve eğitimli bir kızdır.
Görücü usulüyle evlenmeye karşıdır. Tanıyıp seveceği bir erkekle evlenmek ister. İstanbul'da amcasının akrabası Mehmet Behiç adlı bir şairle tanışır. Aralarında bir yakınlaşma olur. İkili arasındaki durumdan şüphelenen amca, Mehmet Behiç’e Pervin'le ilgili niyetini sorar. Mehmet Behiç; Pervin’in güzel olduğunu ancak zengin olmayan biriyle evlenemeyeceği söyler. Cevabı amcasından öğrenen Pervin bir kere daha hayal kırıklığına uğrar ve ailesinin tavsiye ettiği kişiyle evlenmek üzere İzmir’e döner. 
👉 Geniş özet için tıklayınız.

Hakka Sığındık
Yazan: Hüseyin Rahmi Gürpınar (Bağımsız)
Birinci Dünya Savaşı içinde, Aksaray'da Hoşkadem taraflarında, halk bütün İstanbul'da olduğu gibi, yiyecek yakacak ve giyecek sıkıntısı çekerken aynı mahallede oturan savaş zenginlerinden Hâfız İshak Efendi ile Hacı Ferhat Efendi aileleri bolluk ve sefahat içinde bir hayat sürmektedir. Savaşın sonlarına doğru İstanbul’da müthiş bir İspanyol nezlesi salgını başlamıştır. Aptal Veli adlı bir meczubun nefesinin her hastalığa iyi geldiği söylentisi halk arasında yayılmıştır. Nüzhet Ulvi adında bir yazar, bu söylentiden yararlanarak zenginlerden para sızdırıp fakir fukaraya dağıtmayı düşünür. Hâfız İshak Efendi’ye gönderdiği imzasız bir mektupta, Aptal Veli'nin oturduğu yere yirmi dört saat içinde üç yüz lira göndermezse pek sevgili oğlu, gelini ve torununun İspanyol nezlesinden öleceğini bildirir. Hâfız İshak Efendi parayı göndermez, mektupta adı geçen kişiler tesadüfen ölür. Bunun üzerine Hacı Ferhat Efendi kendisinden istenen beş yüz lirayı gönderir. Komiser Şinasi bu işin peşine düşerse de mektubu yazanı bir türlü ele geçiremez. Nüzhet Ulvi, Şinasi’ye kendisi giderek bu işi ne maksatla yaptığını anlatır. Ona hak veren Şinasi, görevi ile vicdanı arasında kalınca Nüzhet Ulvi'yi yakalamamak için işinden ayrılır.

Halâs
Yazan: Mehmet Rauf
Roman, Türk halkının Mütareke ve Milli Mücadele yıllarında işgaller karşısında gösterdiği direnişi konu edinir. Yazar, Anadolu’daki direnişi Türk subayı Nihat karakteri üzerinden hikâyeleştirmiştir. Nihat, İzmir’de İngiliz Beatrice’i aşık olur. Mütareke günleridir. Yunanlılar, İzmir’i işgal etmek üzeredir. Sevdiği kadının babası, işgal kuvvetlerinin yanında yer alınca Nihat, bu aile ile ilişkisini keser. İzmir’deki kurtuluş mücadelesine dahil olan Nihat, bir süre sonra da kendisine verilen mektupları ulaştırmak için İstanbul'a geçer. Mektuplardan biri Miralay'ın kızı İclal'e verilecektir. Birbirini seven gençler zaferden sonra evlenecektir. Anadolu’ya geçmek isteyen Nihat, İngilizler tarafından yakalanır ve aylarca tutuklu kalır. Buradan onu hâlâ seven Beatrice'nin yardımıyla kurtulur. Sonrasında Nihat, İclal ile Milli Mücadele'ye katılmak için Anadolu’ya geçer.

Hayal İçinde
Yazan: Hüseyin Cahit Yalçın
İstanbul’da bir lise öğrencisi olan Nezih, bir pazar günü arkadaşlarıyla gittiği, o yılların gezinti ve eğlence yeri Tepebaşı Bahçesi’nde Diyapulo adındaki Rum kıza yakınlık duyar. Kızın da kendisine karşı ilgi duyduğu kuruntusuna kapılır. Nezih'in günleri sevinç, ümit ve acılarla doludur. Bir süre sonra gene o bahçede bu sevginin ancak kısa bir gönül eğlencesi olabileceğini anlayarak hayallerinden kurtulur.


İffet
Yazan: Hüseyin Rahmi Gürpınar (Bağımsız)
Eserde; fakir düşmüş, çevresiyle anlaşamamış, kıskançlık ve düşmanlıkla sarılmış bir ailenin, sefaletten kurtulmak için giriştiği mücadele anlatılır. Bütün çırpınışlar boşa çıkacak, felaketler birbirini kovalayacaktır. Evin okumuş, hisli kızı İffet nişanlıdır. Nişanlısının, işleri için İstanbul’dan uzaklaşması zaten tutunacak dalı bulunmayan bu insanlar için sonun başlangıcı olur. Küçük kardeşin açlık zoruyla hırsızlık yapması, mahallelinin bütün ev halkına karşı düşmanlığını artırır, ve amansız bir takip başlar. Diğer taraftan İffet'e çapkın bir zengin göz koymuştur. Başka çaresi kalmadığını düşünen İffet, adamın teklifini kabul etmek üzere iken bir humma nöbeti içinde ölüp gider. Nişanlısı döner ve çıldırır. Çok geçmeden 

anne de ölür.

Kaynanam Nasıl Kudurdu
Yazan: Hüseyin Rahmi Gürpınar (Bağımsız)
Zengin ve dul bir kadın olan Makbule Hanım; işsiz güçsüz, serseri oğlu ile kızının hatta damadının gözü önünde genç bir avukat olan Vassaf Bey ile aşk yaşamaktadır. Genç avukat, yaşlı kadının zaaflarından istifade ederek onu soymaktan başka bir şey düşünmeyen biridir. Ali Harun, annesinin bu serseriyle evlenmesini önlemek için bir doktor arkadaşının yardımıyla bir hastalık komedisi tertip eder. Bir gün doktor, Ali Harun'un artık son dakikalarını yaşadığını bildirir. Hasta rolü yapan Ali Harun, annesiyle son bir defa görüşmek ister. Kadın, oğlunun boynuna sarıldığı sırada Ali Harun onu ısırır. Ancak tam, kaynananın nikahı kıyılacağı sırada, kendisini bir kuduz köpeğin ısırmış olduğunu, kendini bilerek tedavi ettirmediğini, bunu herkesten gizlemiş olduğunu ve annesini bile bile ısırdığını ilan eder. Avukat Vassaf, müstakbel karısının kudurmuş olması ihtimali karşısında bir daha bu eve uğramamak üzere kaçar. Kuduz olduğuna inanan kadın, intikam hırsıyla Vassaf'ı bulup ısırmak ister. 
Hikayenin son safhası karakolda geçer. Vassaf, asıl niyetini herkesin huzurunda itiraf etmiştir. Romanın sonunda Makbule Hanım; kendine denk bir adamla evlenir. 
Ömer Behiç ailesine bağlı bir doktordur. O dönemin yozlaşmış ailelerinden birinin kızı olan Neyyir, doktoru baştan çıkarır. Ailesiyle gizli ilişkisi arasında bocalayan Ömer Behiç, küçük kızı Leyla’nın menenjitten ölmesi üzerine bunu ilahi bir uyarı kabul eder ve ailesine döner.
👉 Romanın geniş özeti için tıklayınız.

Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
Yazan: Hüseyin Rahmi Gürpınar (Bağımsız)
1910 Halley kuyruklu yıldızının dünyaya yaklaşmasıyla, bu olayın İstanbul’da yarattığı heyecan anlatılır. Yazar bu olayı eğlendirici bir anlatımla verirken bilimin ve düşüncenin savunmasını da yapmaktadır. 
👉 Romanın geniş özeti için tıklayınız.

Mai ve Siyah
İstanbul'da orta halli bir ailenin çocuğu Ahmet Cemil, mülkiyeyi bitireceği sırada babasını kaybeder, ailesinin geçimini sağlayabilmek için dersler vermeye başlar. Bu arada büyük ümitler verdiği eserini tamamlamaya çalışmaktadır. Ümitleri bir süre sonra ümitsizliğe döner. Kız kardeşi İkbal, kocasının eziyetleri sonucunda ölür. Sevdiği kadın Lamia başkasıyla nişanlanır. Eseri beklediği ilgiyi görmez. Ahmet Cemil kitabını yakar, annesini de alıp bir gemiyle İstanbul'dan ayrılır. Yemen'de bir ilçe kaymakamlığı görevini kabul eder ve oraya gider.

Mürebbiye
Yazan: Hüseyin Rahmi Gürpınar  (Bağımsız)
Matmazel Angel aşıklarının biriyle İstanbul'a gelmiş bir Parislidir. İki ay sonra sevgilisi tarafından yüzüstü bırakılır. Fransız bir ailenin yardımıyla Dehri Efendi’nin konağına girer ve onun çocukları Nezahat ve Nazmi’ye öğretmenlik yapmaya başlar. Bir süre sonra ailenin erkeklerini baştan çıkarma planları yapan Angel, aptal torun Sami’den başlayarak ailenin reisi Dehri Efendi’ye kadar tüm erkekleri baştan çıkarır. 
👉 Romanın geniş özeti için tıklayınız.

Nemide
Annesi vereme yenik düşmüş ve kendisi de bu illetin pençesinde yaşam mücadelesi veren Nemide'nin yer aldığı bir aşk üçgeni romanın asıl konusunu oluşturur. Nemide ve babası, dış dünyadan uzak bir köşk yaşantısı sürmektedir. Nemide, düzenli olarak ziyarete gelen Nail'e aşıktır. İki genç nişanlanır ancak Nail bir başkasına aşıktır. Durumu sezen Nemide, bir süre sonra gerçeği kabul ederek aralarından çekilir. Bir süre sonra da vereme yenik düşerek ölür.

Nesl-i Ahir
İkici Abdülhamit istibdadının son yıllarında geçen roman Meşrutiyet aydını olarak idealize edilen Süleyman Nüzhet'in çevresinde gelişir. Süleyman Nüzhet; geçim sıkıntısı çekmeyen, iki yabancı dil bilen, yerli ve Batılı sanat dergilerini takip eden kültürel bir karakterdir. Eserde, yazarın diğer eserlerinde pek rastlanmayan toplumun köklü meselelerini işleme eğilimi görülür. Olay örgüsü, aydınların karamsarlıkları, hafiye teşkilatı olarak bilinen ‘jurnalleme’ ve onun oluşturduğu olumsuz tablo, sansür mekanizması, ulusun yoksulluğu ve memurların yolsuzlukları ekseninde gelişir. Yaşanan bütün olumsuzluklar, iktidarın tutumuyla ilişkilendirilir. Roman ‘istibdat’ yıllarında yurdu değiştirmek isteyenlerin mücadelesini roman türünün imkanları çerçevesinde ele alıp işler.

Salon Köşelerinde
Yazan: Safveti Ziya
Bir devir romanı olan eser, II. Abdülhamit devri İstanbul’unda yabancı çevrelerde yaşamaya alışık bir salon adamının dramıdır. Romanın başkahramanı Şekip ile yazar arasında büyük benzerlikler vardır. Batılı tarzda eğitim alan Şekip, çalışmadan yaşayan, bütün zamanını Beyoğlu, Şişli, Tepebaşı gibi gayrimüslimlerin oturduğu çevrelerde eğlenceyle geçiren bir gençtir. Bütün meşguliyeti başta Pera Palas olmak üzere, elçilik ve yabancı derneklerde bulunmak, burada tanıdığı kadınlarla dans edip eğlenmektedir. Şekip; kadınların ruhundan anlayan, güzel dans eden ve sempatik ilişkiler kurabilen bir salon adamıdır. Kompliman ve nüktedeki yeteneği sayesinde kendisine kadınlardan oluşan bir çevre edinmiştir. İçinde bulunduğu memleketin ruhundan uzak olan Şekip, azınlıkların muhitinde yerli bir renk olarak manzaraya çeşni katmaktadır. 

Sefile
Halit Ziya'nın ilk romanıdır. Romanda, kötü yola düşen çaresiz bir genç kızın, annesi öldükten sonra yaşadığı trajik olaylar anlatılmaktadır. Romanın kahramanı Mazlume dört yaşına kadar babasız yoksul bir çocukluk yaşarken annesi Besime Hanım'ın ölmesi üzerine on üç yaşına kadar komşuları Rahime Hanım'ın yanında yaşamıştır. Rahime Hanım'ın da ölmesi ile ortada kalan Mazlume, sokakta tanıştığı Mihriban adındaki bir kadın tarafından evine gelmesi için ikna edilir. Tanımadığı bir kadının evine gitmek zorunda kalan genç kız, Mihriban Hanım ve kızı İkbal'in hayatlarını fuhuşla kazandıklarını sonradan öğrenecektir.

Şıpsevdi
Yazan: Hüseyin Rahmi Gürpınar (Bağımsız)
Roman, Batı hayranı alafranga Meftun Pehlevîzâde ve ailesinin başından geçen komik olayları işler. Romanın başkahramanı Meftun; züppe, sahtekar ve bencil bir tiptir. 
Meftun, 15 yaşlarındayken babasını kaybetmiştir. Batı hayranı olan amcası tarafından eğitim için Paris'e gönderilmiştir. Ancak Meftun, Paris'te gezip tozmak dışında hiçbir iş yapmamıştır. Batılı tarzda bir hayat sürmeye ve etrafındakileri bu konuda bilgilendirmeye, elinden düşürmediği görgü kuralları kitabı ile ailesine Batılı yaşam tarzının inceliklerini (!) öğretmeye çalışır. Meftun, kız kardeşi Lebibe’nin zengin komşuları Kasım Efendi’nin oğlu Mahir ile evlenebilmesi için çaba gösterir. Kendisi için de Kasım Efendi'nin kızını düşünür. Böylelikle Kasım Efendi’nin bütün servetine konacaktır. Kasım Efendi, geleneksel yaşama tarzını benimsemiş, alafrangalıktan hiç hoşlanmayan bir adamdır. Meftun, çevirdiği dalaverelerle Kasım Efendi'yi ikna eder. Lebibe Mâhir'le, Meftun da Edibe ile nikâhlanır. Ancak Meftun, cimriliğiyle tanınan Kasım Efendi’nin servetini ele geçiremediği gibi hem başlık parası ödemek hem de Edibe ve Mâhir’e bakmak zorunda kalacaktır. 

Zavallı Necdet
Yazan: Safvet Nezihi (Bağımsız)
Romanda, annesi ve kız kardeşiyle bir köşkte rahat ve mesut bir hayat süren Necdet'in sonu kötü biten aşk macerası anlatılmaktadır. Necdet, komşularının kızı Meliha'ya aşık olur. Sevdiği kızın, yakın arkadaşı İbrahim Şemsi ile evlenmesine dayanamayan Necdet, sinir krizleri geçirir. Meliha'dan uzaklaşmaya başladığı sırada Meliha kendisine yakınlık göstermeye başlar. Aşkına yenik düşen Necdet, sonunda intihar edecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.