Tevfik Fikret (1867-1915)

  • Servetifünun şairi, eğitimci.
    Tevfik Fikret
  • Asıl adı Mehmet Tevfik'tir.
  • Servetifünun edebiyatının en önemli şairidir. (diğeri Cenap Şahabettin)
  • 1888 yılında Galatasaray Lisesini (Mekteb-i Sultani) birincilik ile bitirdi. 1892 ile 1895 arasında Galatasaray Lisesinde öğretmenlik yaptı. Hükumetin bütçe açığını kapatmak için maaşları düşürmesine tepki olarak istifa eder. 
  • 1895'te Fikret'i yaşama bağlayacak oğlu Haluk doğar.
  • 1896 yılında Robert Kolejinde ders vermeye başlayan Fikret, bu görevini ölene kadar sürdürür.
  • 1896 yılında öğretmeni olan Recaizade Mahmut Ekrem'in tavsiyesi ile Servet-i Fünun dergisinin başına geçer. Daha önce bir fen dergisi olan Servet-i Fünun, Tevfik Fikret'in başa geçmesiyle bir edebiyat dergisine dönüşür. 
  • 1900 yılında ilk şiir kitabı olan Rübab-ı Şikeste (Kırık Saz) yayımlanır. 
  • 1898 yılında II. Abdülhamit'in baskıcı yönetiminden bunalan Tevfik Fikret ve arkadaşları Yeni Zelanda'ya göç ederek özgür, mutlu bir yaşama kavuşmanın hayalini kurarlar ancak maddi nedenler yüzünden bu hayal gerçekleşmez. 
O yıllarda İngilizler Yeni Zelanda'ya göçmen çekmenin yollarını arıyorlardı. Mehmet Rauf'un eline geçen broşürde adanın doğal güzellikleri övülüyor, göçmenlere bedava toprak verileceği yazıyordu. Daha sonra Manisa'da bir köye yerleşmeyi düşünmüşler ancak o da mümkün olmamış ve İstanbul'da kalmak her şeye rağmen ağır basmıştır.
  • 1898'de babası haksız yere Hama'ya sürülür. Bu olaydan kısa bir süre sonra II. Abdülhamit'e bir hiciv yazdığı gerekçesiyle Fikret'in evi aranır ve şair iki gün karakolda kalır. Aynı yıl Robert Kolejinin düzenlediği çaya eşiyle gittiği için idareciler tarafından bir kez daha uyarılır.1899 yılında adı siyasi bir olaya karışır, tutuklanmasa da üzerindeki baskılar büsbütün artar. Fikret, 2.Abdülhamit'i tüm kötülüklerin kaynağı olarak görmeye başlamıştır, artık.
  • Şiirlerinde Fransız şair François Coppee'nin etkisi açıktır. Coppee etkisiyle yazdığı "Hasta Çocuk", "Nesrin" ya da "Balıkçılar" gibi şiirlerde halktan insanların yaşamına eğilir. Servet-i Fünun dergisinde yayımlanan bu şiirler acıma duygusu ile yazılmıştır. 
  • Şair henüz toplumsal dengesizliklere ya da haksızlıklara bir vurgu yapmasa da bu manzumeler gelecekte yazacağı şiirlerinin habercisi olacaktır. 
Coppee etkisindeki çalışmalardan, oğlu Haluk için yazmaya başladığı şiirlerden ve dergiyi bırakmadan bir süre önce yayımladığı yazılardan anlaşıldığına göre Fikret'in şiir anlayışındaki değişim birdenbire olmamıştır.
  • 1901'e kadar derginin başında kalan Fikret, bu tarihte kendi isteğiyle dergiden ayrılır.
  • 1901'de Hüseyin Cahit Yalçın'ın Fransızcadan çevirdiği "Edebiyat ve Hukuk" başlıklı yazı yüzünden Servet-i Fünun dergisi kapatılır.
  • 1901 yılının başında Sis şiirini yazar. “Sis” şiiri baştan sona karamsar, kötümser, İstanbul'a ve istibdat devrine lanet okuyan bir şiirdir. 
Polisin evini gözaltında tuttuğu bir şubat günü sis olanca yoğunluğu ile İstanbul'un üstüne çökmüştür. Şair o gün bütün devri, bütün dertleriyle birlikte duyarak şiirlerde övülmesine alıştığımız İstanbul'a beddualar ettiği, acımasız şiiri yazar. Şiir ilk yazıldığında basılmaz ancak elden ele dolaşarak ezberlenir.
"Örtün, evet ey felâket sahnesi... Örtün artık ey şehir;
Örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi!" (Sis şiirinden)
  • Yahya KemalSiste Söyleniş” şiiri ile “Sis” şiirine yanıt verecektir.
  • 1905 yılında ünlü Tarih-i Kadim şiirini yayımlar. Bir arife günü eşi, Haluk ve kendisi İstinye'ye doğru bir sandal gezintisi yaparlar. Karşıdan gelen bir sandalda iki kurbanlık koyun görünür. Fikret bunları görünce şu iki mısrayı söyler:
"Din şehit ister, âsman (gök) kurban
Her zaman, her tarafta kan, kan, kan"
  • Şairin doğaçlama olarak söylediği bu mısralar Tarih-i Kadim'in yazılmasına neden olur. Sis'te 2.Abdülhamit devrine yapılan eleştiriler bu şiirde tarihe ve dine yönelir. Tüm dinlere adeta cephe alan şair inancın karşısına aklı koyar. Fikret artık, inançlarını gözden geçirmeye başlamış, şüphelerini çekinmeden mısralara dökmüştür.
  • 1906 yılında Rumelihisarı'nda "Aşiyan" adını verdiği eve taşınır. Planlarını kendi çizdiği bu ev, Fikret'in ders verdiği Robert Kolejinin hemen yanı başındadır.
  • 1908'de 2.Meşrutiyet'in ilanından on beş gün önce İttihat ve Terakkinin isteği üzerine  yazdığı Millet Şarkısı’nda:
Dünyada şereftir yaşatan milleti, ferdi;
Silkin şu mezellet tozu uçsun üzerinden.
  • Mısralarıyla müjdelediği meşrutiyet rejimini Fikret büyük bir coşku ile karşılayacaktır. Dargın olduğu arkadaşlarıyla barışır. Rücu adlı şiir ile İstanbul'a ettiği bedduaları geri alır. 
  • Meşrutiyetin ilanı sonrasında arkadaşlarıyla Tanin adıyla bir gazete çıkarır. Üç dört ay büyük özveri ile çalıştığı gazeteyi bir gün hiçbir gerekçe göstermeden bırakıverir.
  • 28 Aralık 1908'de Galatasaray Lisesine müdür olur. 
Göreve başladığında okulun Beyoğlu'ndaki binası bir sene evvel yanmış, yeni bir inşaata başlanmış, okul geçici olarak Beylerbeyi’ne taşınmıştır. Tevfik Fikret, inşaatın bir sene gibi çok kısa bir zamanda bitmesini sağlamış, bu arada okula konferans salonu, laboratuvarlar, kütüphane gibi önemli bölümler kazandırmıştır. 31 Mart Olayı patlak verdiğinde uyarılara rağmen okula terk etmeyerek ayaklanmaya karşı direnir. Fikret, 9 Nisan 1910 tarihinde kendi isteğiyle görevinden ayrılmıştır.
  • 1911'de ikinci kitabı olan Haluk'un Defteri'ni yayımlar. Siyasetten ümidini kesen şair, gençliğin simgesi olarak gördüğü oğlu adına şiirler yazar. Ülkenin kurtuluşu için tek umudu gençlerdir, artık. Haluk'un Defteri'nde ülkesinin sorunlarını da aşarak ezilen, acı çeken, savaşlara sürülen bütün insanlara yönelir ve şöyle der:
"Toprak vatanım, nev-i beşer milletim...İnsan
İnsan olur ancak bunu iz'anla inandım" (bk. Haluk'un Amentüsü)
  • 1912'de İttihat ve Terakki'nin Meclis'i kapatması üzerine ünlü şiiri Doksan Beşe Doğru şiirini yazar. Umutların boşa çıktığını, hiçbir şeyin değişmediğini, yasaların ayaklar altına alındığını söyleyerek İttihat ve Terakkiyi yerden yere vurur.
  • 1912'de küçük bir kitap olarak bastırılan şiiri Rübabın Cevabı'nı yazar. Şair Rübabın Cevabı'nda İttihat ve Terakkiye karşı aldığı tavrın nedenlerini açıklar.
  • 1912'de yapılan seçimler sonrası yazdığı Han-ı Yağma (Yağma Sofrası) şiiri ile devleti ele geçirenlerin milletin malını aralarında nasıl paylaştıklarını ve soygunculuktan başka bir şey düşünmediklerini yazar:
Bu sofracık, efendiler - ki iltikaama muntazır
Huzurunuzda titriyor - bu milletin hayatıdır;
Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır!
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır...
 
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
  • Tevfik Fikret 1914 yılının sonuna kadar suskun kalır. 1914'ün son günlerinde Mehmet Akif Ersoy'a cevap olarak yazdığı "Tarih-i Kadim'e Zeyl" ile Birinci Dünya Savaşı için Halife'nin (5.Mehmet) tüm Müslümanları Cihada çağırması üzerine yazdığı "Sancak-ı Şerifin Huzurunda" (hiciv) şiirleri dışında son yıllarını çocuklara yönelik çalışmalara ayırmıştır. 
Tarih-i Kadim'e Zeyl'in Yazılma Hikayesi:
  • Tarih-i Kadim şiiri yazıldığında Tevfik Fikret pek çok tepki almıştır. Bunlardan en sert olanı Mehmet Akif Ersoy'un söyledikleridir:
"Şimdi Allah'a söver...Sonra biraz bol para ver
Hiç utanmaz, Protestanlara zangoçluk eder!"
  • Paraya değer vermediği herkesçe kabul edilen Fikret, Robert Kolejinde öğretmenlik yapması nedeniyle zangoç benzetmesi ile uğradığı bu hakarete bir süre sessiz kalmış daha sonra Tarih-i Kadim'e Zeyl'i yazarak din konusundaki düşüncelerine bir kere daha açıklık getirmiştir. 
  • 1915 yılında çocuklar için sade bir dil ve hece ölçüsü ile yazdığı şiirlerden oluşan Şermin adlı kitabını yayımlar. Gençler için Haluk'un Defteri ne ise çocuklar için Şermin de oydu. 
  • Şeker hastası olduğu geç anlaşılan Tevfik Fikret,19 Ağustos 1915'te, 48 yaşında iken vefat etmiştir. Önce Eyüp'e gömülen cenaze 1961 yılında Aşiyan'a nakledilir.
Sanat Anlayışı
  • Fikret, Servet-i Fünun dergisine girmeden önce okuldaki edebiyat hocalarının da etkisiyle genellikle eski tarz şiirler kaleme almıştır. Ancak şairin eski Türk şiirinin zevkinden kurtulup Batı şiirine yönelmesi, Recaizade Mahmut Ekrem’in Galatasaray Lisesine edebiyat öğretmeni olması ile başlar.
  • Servet-i Fünun öncesinde divan şiiri geleneği ile yazdıklarını bir kenara koyarsak şiir anlayışını iki döneme ayırmak mümkündür:
1) 1896-1901 Yılları: Servetifünun dönemi diyebileceğimiz bu dönemde aşk, tabiat, ayrılık, aile dramları gibi temalara yönelir. Bu dönemde özellikle tabiat Fikret’in şiirlerinde önemli bir yer tutar. Öğrencilik yıllarında resim yapmaya başlayan Fikret, o dönemde çok yaygın olan resim altına şiir yazma modasını benimsemiş, bu yolla otuzdan fazla yapıt oluşturmuştur.
2) 1901-1915 Yılları: Servetifünun sonrasında Fikret artık idealizm, Batı seviyesine ulaşma, hürriyet, yurtseverlik gibi konuları işler.
  • Şermin'de hece ile yazdığı şiirler hariç bütün şiirlerinde aruzu kullanmıştır. 
  • Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamıştır. Aruzu Türkçeye başarı ile uygulayan üç büyük sanatçıdan biridir. (diğerleri Yahya Kemal Beyatlı ve Mehmet Akif'tir.)
  • Şiirlerinde daha çok parnasizm etkisi görülür. (doğa tasvirleri, tablo altı şiir, şiirde biçime önem vermesi...)
  • Türk şiirinin Batılı bir görünüme kavuşmasındaki rolü büyük olan şair Batı'dan alınan sone, terzarima gibi nazım biçimlerinden başka kendi geliştirdiği serbest müstezat dediği nazım şeklini kullanmıştır. Serbest müstezat, şiirimizin serbest nazıma gidişinde ilk aşamalardan biridir. (bkz. müstezat)
  • Fikret'in şiirimize getirdiği yeniliklerden biri de nazmı nesre yaklaştırmasıdır. Anlamın beyitte tamamlanması geleneğini yıkan şair anlamı diğer dizelere yaymış hatta dize ortasında yeni bir cümleye başlamıştır. Anjanbuman adı verilen bu teknikle nazmı nesre yaklaştırmıştır.
Anjanbuman örneği:
Haluk'un Bayramı
Baban diyor ki: "Meserret çocukların, yalnız
Çocukların payıdır! Ey güzel çocuk, dinle;
                  Fakat sevincinle
Neler düşündürüyorsun, bilir misin?... Babasız,
Ümitsiz, ne kadar yavrucakların şimdi
Sıyah-ı mateme benzer terâne-i ıydı!

Çıkar o süsleri artık, sevindiğin yetişir;
Çıkar, biraz da şu öksüz giyinsin, eğlensin;
                 Biraz güzellensin
Şu rû-yı zerd-i sefalet... Evet, meserrettir
Çocukların payı; lakin senin sevincinle
Sevinmiyor şu yetim, ağlıyor... Haluk dinle! (Günümüz Türkçesi için tıklayınız)
  • Fikret'in dili Arapça Farsça tamlamalarla yüklü ağır bir dildir. Servet-i Fünun dergisinden ayrılıp toplumsal konularda şiirler yazdığı zaman da dil anlayışını değiştirmedi. (Şermin adlı eserinde çocuklar için anlaşılır bir Türkçe ile yazdığı şiirleri ayırmak gerekir)
  • Manzum hikaye türünde Balıkçılar, Nesrin, Hasta Çocuk gibi önemli örnekler vermiştir.
Eserleri: 
  • Rübab-ı Şikeste (Sağlığında eklemelerle 4 kez basılır.)
  • Haluk'un Defteri
  • Rübabın Cevabı
  • Tarih-i Kadim
  • Şermin
Mehmet Akif Ersoy ile Tevfik Fikret
Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy, dünya görüşleri birbirinden farklı olsa da birçok noktada benzerlik gösterirler. Bunlar:
  • Sanatını toplum yararına kullanma, 
  • Gençlere yönelip kurtuluşu onlardan bekleme (Asım-Haluk), 
  • Manzum hikayeler yazma ve 
  • Aruzu Türkçeye başarıyla uygulamadır.
 İlgili Sayfalar

Yararlanılan Kaynaklar
👉 Kaynakça 

4 yorum:

  1. hocam youtube kanalı açmayı düşünüyor musunuz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdilik düşünmüyorum, ilgin için teşekkür ederim.

      Sil
  2. Sayfanızı çok beğendim. Emeğinize elinize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumunuz ve desteğiniz için teşekkür ederim.

      Sil

Desteğiniz bizim için önemli. Daha iyi içerikler üretebilmemiz için hem "Takip Et" butonuna tıklayarak hem de yorumlarınızla bize destek olabilirsiniz. Ayrıca sayfaya daha rahat ulaşmak için sayfamızı sık kullanılanlar klasörüne eklemeyi unutmayınız.