Günlük etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Günlük etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Günlük (Günce)

  • Kişinin duygu, düşünce ve izlenimlerini tarih belirtilerek günü gününe yazmasıyla oluşan yazı türü, günce.
  • Bu türdeki yazılardan oluşan defter ve esere de günlük (günce) denir.
Özellikleri
  • Kişisel hayatı konu alan öğretici metin türlerinden biridir.
  • Günü gününe ve tarih belirtilerek yazılır.
  • Günlük; genel olarak kişinin içini dökerek rahatlama ve kimseyle paylaşamadığı duygularını anlatma isteğinden doğar. Bu nedenle kişiye özeldir. 
  • Günlüklerin merkezinde kişinin kendisi vardır. 
  • Günlüklerde gün içinde yaşanan her şey yer almaz. Kişi, gün içinde yaşadıklarından yazmaya değer bulduklarını kaleme alır.
  • Başkasına okutma ya da yayımlama düşüncesi olmadan yazıldıkları için genelde estetik kaygılar içermez.
  • Ancak yayımlanması için yazılan edebî günlükler de vardır.
  • Günlükler her gün ara vermeden yazılabileceği gibi, belli aralıklarla da yazılabilir. 
  • Yaşananlar sıcağı sıcağına yazıldığı için çoğu zaman subjektif ve geçici yargılar içerir.
  • Günlüklerde yazan kişinin hayatına ve yaşadığı döneme dair pek çok ipucu yer alır. Bu durum yazarın samimiyetine, toplumla ilişkisine, gözlem gücüne ve dili kullanmadaki başarısına göre değişkenlik gösterir.
  • Özellikle ünlü kişilerin ve sanatçıların günlükleri tarihî belge değeri taşır.
Bakış Açısına Göre
  • Günlükler yazarın bakış açısına göre "içe dönük" ya da "dışa dönük" olarak ikiye ayrılabilir.
  • İçe dönük günlüklerde yazar; acılarını, dertlerini, kaygılarını, kısaca başkalarıyla paylaşamadığı iç dünyasını anlatır.
  • Dışa dönük günlüklerde ise yazarın daha çok toplumla olan ilişkisi, sosyal hayatta yaşadıkları ve bunların kendi üzerindeki etkileri öne çıkar.
Dünya Edebiyatında Günlük
Günlük türünün dünya edebiyatında yaygın bir tür haline gelmesi 19. yüzyıldadır. Türkçeye de çevrilen önemli günlükler şunlardır:
  • Franz Kafka — Günlükler
  • Andre Gide — Günlük
  • Charles Baudelaire — Apaçık Yüreğim
  • Albert Camus — Defterler
  • Stefan Zweig — Günlükler
Türk Edebiyatında Günlük
Rûznâme
  • Farsça bir sözcük olan rûznâme, rûz (gün) ve nâme (mektup) sözcüklerinden oluşmuş birleşik bir sözcüktür. 
  • Rûznâme, Osmanlı padişahlarının gündelik faaliyetlerini anlatan defterlerdir.
  • Bunlar, padişahların sır kâtipleri tarafından kaleme alınır.
  • Günlük türüyle benzerlik gösteren bu defterler, tarihî birer belgedir.
  • Ruznameler; dönemin siyasi olaylarını, padişahın günlük hayatını, saray ve çevresi ile İstanbul'un sosyal hayatını yansıtması bakımından önemlidir.
  • Günümüze ulaşan en kapsamlı ruzname, III. Selim'in Sır Katibi Ahmet Faiz Efendi tarafından kaleme alınmıştır.
  • Günü gününe alınan notlara da yer veren vakayiname, sefaretnâme ve seyahatnameler günlük türüyle benzerlikler gösterir.
İlk Örnekler
Modern günlüklerin ilk örnekleri Tanzimat’tan sonra görülür. Tanzimat sonrasının öne çıkan günlükleri şunlardır:
  • Direktör Ali Bey (öl.1899) — Seyahat Jurnali: Yazarın Hindistan'a yaptığı gezinin izlenimlerini içeren eser, ilk günlük örneği olarak kabul edilmektedir.
  • Nigâr Hanım (öl.1918) — Hayatımın Hikâyesi
  • Ömer Seyfettin (öl.1920) — Balkan Harbi Hatıraları (günlük şeklinde)
Cumhuriyet Dönemi
  • Günlük türünün bu dönemdeki en önemli iki ismi Nurullah Ataç ve Salah Birsel'dir. 
  • Özellikle Nurullah Ataç, Günce adıyla yayımladığı eseriyle günlük türünün yaygınlaşmasını sağlamıştır. 
  • Cumhuriyet döneminde günlük türünün öne çıkan yazar ve eserleri şöyledir:
  • Salah Birsel — Hacivat Günlüğü, Yaşlılık Günlüğü, Aynalar Günlüğü, Papağanname
  • Oktay Akbal — Anılarda Görmek, Geçmişin Kuşları
Günlük - Anı Ayrımı
  • Günlüğü anıdan ayıran en önemli ölçü zamandır. 
  • Günlükler gün içinde yaşananların sıcağı sıcağına yazıya dökülmesi ile oluşurken anılar üstünden uzun yıllar geçmiş olayların hafızada kaldığı şekilde aktarılmasıyla oluşur. 
  • İki tür arasındaki diğer önemli bir fark yazılma amaçlarıdır. 
  • Günlükler insanların kendi kendileriyle dertleşme ihtiyacından kaynaklanan bir türdür ve kişiye özeldir. Edebiyatçıların okunsun diye yazıp kitap olarak bastıkları günlükleri bir kenara koyarsak günlükler başkaları okunsun diye yazılmaz. Anıda ise böyle bir durum söz konusu değildir.
Örnek Metinler
I.
3 Aralık 1958
Bu defteri seviyorum. Benden sonra okunacağını düşünüyorum. Hoşuma gidiyor. Geçen zamanım görülecek sanıyorum... (Ahmet Hamdi Tanpınar, s.131)
8 Mayıs 1961
Gece yarısı öksürükle uyandım ve ilk defa gelecek seneye çıkamam korkusu aklıma geldi. Ciddiyetle geldi. Hiçbir şeyi bitiremeden ölmek istemiyorum. O kadar eser ve kullanmadığım o kadar kelime varken... (Ahmet Hamdi Tanpınar, s.278)
II.

3 Ocak Cuma (1969)
Radyoda Brassens'in şarkısı: "Mutlu aşk yoktur." Çok şey istemek değil mi bu? Hem aşk hem mutluluk... Aşk varsa her şey onun içindedir; mutsuzluk, mutluluk. Yoksa aşk, hiçbir şey "var" olamaz elbet. Mutluluk da!.. Branssens'in şarkısı etkiledi beni. Duygularla etkileniyor kişi. Ama sağduyu yetişiyor ardından. Hem aşk olacak hem de "mutlu" bir aşk olacak!.. Nerede bu bolluk, nerede, nerede?(Geçmişin Kuşları, Oktay Akbal)
İlgili Sayfalar 
Yararlanılan Kaynaklar
  • Kavram Kargaşası Çerçevesinde Edebi Tür Olarak "Hatıra", Banu Altınova
  • Anadolu Üniversitesi, Cumhuriyet Dönemi Türk Nesri
  • Mahremiyet Bölgesinde Kişilik İnşası: Günlüklerin Türsel Özellikleri ve Tarihi Gelişimi, Nesrin Aydın Satar
  • TDV İslam Ansiklopedisi Ruzname Maddesi, Fikret Sarıcaoğlu

Salah Birsel (1919 - 1999)

Salâh Birsel
  • Şair ve deneme yazarı.
  • 14 Kasım 1919'da Bandırma'da doğdu.
  • Asıl adı Ahmet Selâhaddin'dir.
  • 1948'de İÜ Felsefe Bölümünden mezun oldu.
  • Öğretmenlik, iş müfettişliği, kütüphane müdürlüğü görevlerinde bulundu.
  • Uzun yıllar TDK Yayın Kolu Başkanlığı yaptı.
  • 1962'de tiyatro oyuncusu Jale Birsel (Ayata) ile evlendi.
  • 1972'de Ankara Üniversitesi Basımevi Müdürlüğü görevinden emekli oldu.
  • 10 Mart 1999'da öldü.
Ödülleri
  • Keçi Çobanı ve Kuzu Çobanı — 1970 TRT Deneme Başarı Ödülü
  • Şiir ve Cinayet — 1976 Türk Dil Kurumu Deneme Ödülü
  • Paf ile Puf — 1982 İş Bankası Deneme Büyük Ödülü
  • Yaşlılık Günlüğü — 1986 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü
  • Varduman — 1994 Necatigil Şiir Ödülü
Sanat Anlayışı
  • Şiir, deneme, günlük, eleştiri ve roman gibi birçok türde eser verdi. 
  • Buna rağmen daha çok deneme ve günlükleriyle tanındı.
  • Deneme türünün önemli isimlerinden biridir. 
  • Denemelerinde kendi yaşamından, tarihten ve edebiyat dünyasından beslendi.
  • Özellikle İstanbul kahvelerini, Beyoğlu ve Boğaziçi'nin sanat çevrelerini, edebiyat sohbetlerini renkli ve ustalık dolu bir dille anlattı.
  • Denemelerinde mizahi tavır öne çıkar.
  • Bir sözcük işçisidir. Kendi türettiği, ağızlardan derleyip farklı anlamlar yüklediği sözcükler ve ürettiği deyimlerle Türkçenin söz varlığına katkı sağladı.
  • "Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu" en çok bilinen eseridir.
Şairliği
  • Şiirde herhangi bir grup ya da akıma bağlı kalmadı.
  • Şiirde lirizmi dışlayan bir tavrı vardır.
  • Ona göre şiir, duygudan çok zeka işidir.
  • Şiirlerinde alay, mizah ve yergi öne çıkar.
  • "Şiirin İlkeleri" adlı eseri şiir sanatı üzerine yazılmış kapsamlı ilk kitaptır.
Eserleri
  • Şiir Kuramı / Poetika: Şiirin İlkeleri
  • Şiir Kitapları: Dünya İşleri, Hacivat'ın Karısı, Ases, Kikirikname, Haydar Haydar, Varduman, Yalelli, İnce Donanma, Yaşama Sevinci, Rumba da Rumba, Çarleston, Nardenk, Baş ve Ayak Toplu Şiirler: Köçekçeler, Bütün Şiirleri
  • 1001 Gece Denemeleri: Şiir ve Cinayet, Paf ile Puf, Kurutulmuş Felsefe Bahçesi, Halley Kimi Kurtarır, Amerikalı Tolstoy, Bir Zavallı Sarı At, Yapıştırma Bıyık, Şişedeki Zenci, Asansör, Kediler, Hafiyeler Önde Gidiyor, Gandhi ya da Hint Kirazının Gölgesinde, Gece Mavisi
  • Salâh Bey Tarihi (Denemeleri): Kahveler Kitabı, Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu, Boğaziçi Şıngır Mıngır, Sergüzeşt-i Nono Bey ve Elmas Boğaziçi, İstanbul-Paris
  • Günlük: Hacivat Günlüğü, Yaşlılık Günlüğü, Aynalar Günlüğü, Bay Sessizlik, Nezleli Karga, Yalnızlığın Fırınlanmış Kokusu, Yanlış Parmak, Papağanname
  • Roman: Dört Köşeli Üçgen
Şiirlerinden...
Coğrafya Dersi
Bugünkü dersimiz coğrafyadır
Korkmadan yaklaşın erkeklere
İşte Bolu ormanları şu karşısı
Aşk gezisine çıkın sabah sabah
Çekinmeyin dersimiz coğrafyadır

Bakın burası Asya dedikleri yer
Beyoğlu Caddesi Hong-Kong burası da
Aman yavaş olun Çinlilere basmayın
Doldurun çantanıza en sarılarını
Unutmayın dersimiz coğrafyadır

Anlamıştım böyle olacağını ben
Kalküta fillerini ezdiniz işte
Durun Himalaya'ya tırmanın bari
Elbiselerinizi çıkartın Tibet yaylasında
Sıkılmayın dersimiz coğrafyadır

Siz dersi dinlemeyen bayan
Bakın bunlar da Afrika sultanları
Dört mevsim yorulmadan ananas yiyen
Habeş oğlanlarını sevin ama siz isterseniz
Utanmayın dersimiz coğrafyadır

Alp dağları işte bunlar da
Görmüyoruz demeyin erkeklerden
Aşağı inerseniz Venedik kontları
Uyuyun Roma sokaklarında öğle üstü
Unutmayın dersimiz coğrafyadır

Bakın burası da Paris denizi
Brigitte Bardot kraliçesinin elinde
Daha yukarda İngiliz Ulusal Bankası
Yürütün isterlinleri sırası gelmişken
Korkmayın dersimiz coğrafyadır

Bugünlük bu kadar bir başka derste
Amerikayı görürüz Gary Cooper'le
Ama sarılın kocalarınıza siz şimdiden
Kocalarınız da aldırmaz sanırım buna
Unutmayın dersimiz coğrafyadır
Bildiri
İnanın sözüme şairler
Üçer beşer söneceğiz
Yirmi ikiye varmadan
Rüştü gibi öleceğiz

Budur size doğru haber
Sapır sapır düşeceğiz
Bütün aptallar duracak
Biz gideceğiz

Ya tıkanacağız sofrada
Ya merdivende kalacağız
Kırk yedide Sait gibi
Topraklara gireceğiz

Kimse bakmayacak suratımıza
Gün güne azalacağız
Üç beş şiir yazmadan
Ortadan silineceğiz

Benden size bu kadarı
Öleceğiz şairler öleceğiz
Orhan Veli gibi sokakta
Düşüp tükeneceğiz
İlgili Sayfalar
Yararlanılan Kaynaklar
  • Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi, Memet Fuat
  • Şairler ve Yazarlar Sözlüğü, Şükran Kurdakul
  • Salah Birsel'in "Bekarlar" ve "Kapı Mandalları İçin Ağıraksak Şiir" Adlı Şiirlerinde Hüzün/Melankoli, Derya Kılıçkaya

Günlük Örnek Metinler

1 Ocak Pazartesi 1968 / Yılın İlk Sabahında...

Bir yıl daha mı? Yaz çok uzak... 1968'de günler zor geçecek gibi. Dün gece odamda yalnızdım. Bir şişe şarap, ufacık bir radyo, bir yığın kitap. Benim tek kitapla dostluğum yok, hep birçok kitapla... Üç-dört kitabı birden okumayı severim. Hem de birbiriyle en ilgisiz olanları. Garip belki, ama böyle! Lise yıllarımda büyükbabamın kitaplığından üç-dört kitabı alır, çekilirdim odama. Bir bakmış büyükbabam, iki bakmış, dayanamadı bir gece, "Nasıl okuyorsun o kadar kitabı sen diye sordu. Hugolar, Lamartineler vardı, o kitaplıkta daha çok. O alırdı, bir kitabı bütün dikkatini vererek okurdu, satırların, sözcüklerin altını çizerek notlar koyarak. bazen düzeltmeler de yapardı. En çok Mallerme'yi düzeltirdi! Yanlış yazarmış, öyle derdi. "Fransız dilini bunlar altüst ettiler. Mallerme, Verlaine, Rimbaud dünkü çocuklardı onun gözünde. Baudelaire bile!.. Geçenlerde buldum, büyükbabamın sevgili şiir antolojilerini, eliyle yaptığı düzeltmeler duruyor orada. Yeni yılın ilk sabahında gene daldım anılara... Anısız bir gün geçiremeyecek miyim? Belki. Ne zaman? Ölünce mi? Ölmek anısız kalmaktır. İşte bir özdeyiş. Günü gelir alırlar bir kitaba belki!..

22 Ocak Pazartesi 1968 / Bir Romanı Okurken...

Devlet Ana'yı okumaya başladım. Yetmiş sayfadan sonra bıraktım kitabı bir yana. Dursun birkaç gün masanın üstünde. Ne çok övdüler! Hele dostum Alangu! Varlık Yıllığı'nda göklere çıkardı, çıkardı da indirmedi bir daha!.. Devlet Ana ya çok yükseklerde, ben yetişemiyorum ya da bir balon bu, uçup gidecek, yitip yok olacak...
Şövalye geliyor hana, hancı delikanlıyla konuşuyor. Hancı delikanlı eşi benzeri olmayan bir bilgin. Ünlü deyimiyle bir "allame". Tarih, coğrafya, toplumbilim, ruhbilim... Hepsi var! Nereden mi öğrenmiş o delikanlı bunları? Babasından... Hem de "rahmetli babasından". Hristiyanlara toprağı bol olsun demek gerekmez mi? Böyle öğretmişlerdi bize çocukluğumuzda. Ama hancı delikanlıya şaştım kaldım! Yazar, o çağa ait neler öğrenmemizi istemişse hepsini o delikanlının ağzından aktarmış. Öğretici bir roman bu. Tarih kitabı okurken sıkılanlara öğütlenebilir. Gerçi Devlet Ana'yı okumak da pek kolay değil ya, neyse!
Yetmiş sayfanın ilk izlenimi bu. Gerisini okuyabilirsem değişir mi bu izlenim? Okuyabilecek miyim? Okumam gerek mi?.. Türk romanında çığır açan bir yapıtmış bu, Alangu öyle yazdı. Boş şeyler yazmaz Alangu. Ama şu yetmiş sayfa!.. Devlet Ana'yı elimin altında bir yere koyayım. Geceleri uykum kaçınca okurum gene...

21 Temmuz Pazartesi 1969 / Aydede Nerdesin?

Ay'da ilk insanlar! Ne çok roman okuduk, film gördük şimdiye dek. Düşler gerçekleşti bugün. Sabahtan beri Ay'da insanlar yürüyor. Armstrong, Aldrin Ay'da şu anda. Şezlonga uzandım, gökyüzünü seyrediyorum güller arasından. İlk karanlıklarla birlikte Ay da çıktı kocaman. Ufacık radyo avucumda, birazdan Örümcek havalanacak. Ne havası? Hava yok ki orada. Alışkanlık işte. Ne olacak peki. Kalkacak, gidecek kendi gücüyle. Taş toplamışlar yığınla. Aldrin zıplayıp durmuş. İnanıyoruz hepsine. Gözümüzle görüyoruz. Biz değil, başkaları. Anlatıyorlar, inanıyoruz onlara. Gözüm Ay'da, şimdi örümcek kalkacak, sanki görecekmişim gibi. "Mehtap iri güller ve senin en güzel aksin" demişti Yahya Kemal. Ne "iri güller" kaldı ne de "senin en güzel aksin" bir Ay vardı değişmez, erişilmez. O da yok artık. Gizsiz, düşsüz, şiirsiz kaldı insan. Yok yok, kişi gizleri, düşleri şiirleri yaratır gene. Uzayda her yere ulaşsa da bütün gizleri çözse de kişinin kendi içinde öyle yerler, derinlikler var ki gidilmemiş, görülmemiş. Kocaman Ay tepemde. Örümcek yola çıktı, gidecek uzayın belli bir yerinde ana gemiyle birleşecek, sonra dünyamıza doğru uçacak. Gelip düşecek okyanusa. Bütün bunlar oluyor işte. Baytekinler aramızda yaşıyor. Baytekinlere taş çıkartanlar da yaşayacak...



Kaynak: Geçmişin Kuşları (Günlükler 2 / 1968, 1969)

İlgili Sayfalar

Makale

Nurullah Ataç (1898-1957)

Nurullah Ataç
  • Eleştirmen, çevirmen, denemeci, öğretmen.
  • 1898'de İstanbul'da doğdu.
  • Asıl adı Ali Nurullah'tır.
  • Hammer'in Osmanlı Tarihini Türkçeye çevirmesiyle tanınan Mehmet Ata Bey’in oğludur. 
  • İlkokuldan sonra dört yıl Galatasaray Lisesinde okudu. Öğrenimini tamamlamak ve Fransızca öğrenmek için İsviçre’ye gitti. Babasının ölümünün ardından 1919’da Türkiye’ye döndü.
  • Türkiye’ye döndükten sonra değişik görev ve memurluklarda bulunan yazar uzun yıllar çeşitli okullarda Fransızca öğretmeni olarak çalıştı.
  • İlk yazıları Dergah'ta çıkan Ataç'ın çeşitli dergi ve gazetelerde birçok deneme ve eleştirisi yayımlandı.
  • Çeşitli idari görevlerde de çalışan yazarın son resmi görevi Cumhurbaşkanlığı çevirmenliğidir.
  • 17 Mayıs 1957'de İstanbul'da öldü.
Sanat Anlayışı
  • Cumhuriyet dönemindeki deneme ve eleştiri türlerinin en önemli ismidir.
  • Denemenin bir tür olarak kabul edilmesi ve gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.
  • 1940'lardan başlayarak öldüğü tarihe kadar Türk edebiyatının en etkili eleştirmeni olan yazar bu alanda otorite olarak kabul edildi.
  • Günlük türünde de eser veren yazar, yazılarını "Günce" üst başlığı altında yayımlar. Günce adıyla kitaplaşan bu yazılar günlük türünün gelişmesi açısından önemlidir.
  • Yaşadığı dönemde öz Türkçeyi savundu. Halk tarafından benimsenmiş olsa dahi yabancı dillerden gelen sözcüklerin dilimizden atılması gerektiğini düşündü.
  • Yeni Türkçe sözcükler türetmiş, dilde sadeleştirme ve özleştirme hareketinin en ateşli savunucusu olmuştur.
  • Sağlam bir üslubu vardır. 
  • Konuşur gibi yazmış, çokça devrik cümle kullanmıştır.
  • Cumhuriyet sonrası edebiyatımızda yol gösterici bir görev üstlenmiştir.
  • Orhan Veli'nin ve Garip Akımının en büyük destekçisi Ataç olmuştur. 
Orhan Veli için şöyle diyordu Nurullah Ataç: "Eleştirmeci de, herhangi bir kimse de ancak gerçekten değeri olan bir şiiri, bir eseri sevdirebilir, bütün yapabileceği şey o şiir, o eser üzerine dikkati çekmektir. Orhan Veli iyi bir şairdi, ben övdüğüm için değil, gerçekten bir değeri olduğu için iyi bir şairdi."
  • Hayattayken yayımlanan son yazısından bir bölüm: 
“11 Mayıs Cumartesi. Sayrılar evine düştüm. Bu kez önemliye benziyor. Öldürür mü, öldürmez mi orasını bilemem ya. İstanbul'a gidecektim, sağınlar bırakmıyor. Bir süre yazı yazamayacağım. Ben de yazamayacağım, Kavafoğlu da yazamayacak. Ayrılamaz benim yanımdan. Kim bilir? Ola ki son yazdığım çizeklerdir bunlar. Öyleyse ne yapalım? Bunca yıl yaşadım, yeter bana.”
(sayrılar evi: hastane, sağın: doktor, çizek: satır)
Eserleri
  • Deneme ve Eleştiri: Günlerin Getirdiği, Karalama Defteri, Sözden Söze, Ararken, Diyelim, Söz Arasında, Okuruma Mektuplar, Prospero ile Caliban, Söyleşiler / Dil Üzerine, Söyleşiler.
  • Günlük: Günce 1,2
Cumhuriyet Kuşağının Not Karnesi, Nurullah Ataç
Dilci kimliğinin yanında, eleştirmeci kimliği de giderek ön plana çıkan Ataç, edebiyat dünyasında bir otorite olmuştu. Yeni çıkan tüm edebiyat eserlerini okuyordu ve onlar üzerindeki düşüncelerini yetkili ve etkili bir dille yazıyordu. Anadolu'nun uzak köşelerinde çıkan dergilerdeki amatör yazıları izliyor, umutlu bulduğu gençleri yüreklendiriyor, bayağılığa düşenleri azarlar bir üslupla eleştiriyordu. Tanınmış bir yazarın yeni çıkmış bir yapıtını beğenmemişse, en yakın bir arkadaşı bile olsa, acımasızca eleştiriyordu. Çünkü onun en sevmediği şeylerden birisi yalan söylemekti. Ömer Asım Aksoy “Onun işi, gücü sanki edebiyat dünyasının düzenini sağlamaktı” diye yorumlarken onun eleştirmenliği üzerine şöyle diyordu: "Bütün yazarlar kendisinden çekinirler, kötü not almamak için yazılarına çok dikkat ederlerdi. Yargılarına herkesin saygı gösterdiği böyle bir eleştiricinin edebiyat dünyasına düzen vermekte ne büyük etken olduğu düşünülürse edebiyatımızın bugünkü başıboş gidişinde böyle bir kişiden yoksun bulunmamızın acısı daha derin olarak belirir."
 "Songül Saydam imzalı yazıdan" (Taha Toros Arşivi, Ekim 2002)
Türkçeye Kattığı Sözcükler 
Ataç’ın denemelerinde kullandığı öz Türkçe kelimelerin bir kısmı günümüz söz varlığı içinde de kullanılmaktadır: Yanıt (cevap), uygarlık (medeniyet), sorun (mesele), kuram (nazariye), sav (iddia), düşün (fikir), olumsuz (menfi), birey (fert), olumlu (müspet), bağnaz (mutaassıp), uyum (ahenk), öykü (hikâye), yapıt (eser), ürün (mahsul), öge (unsur), doğa (tabiat), yöresel (mahalli), toplum bilimi (sosyoloji), gerçeküstücü (sürrealist), kip (kalıp), izlenim (intiba), yetkinlik (mükemmellik), giz (sır), olanak (imkân), araç (vasıta), beğeni (zevk), değinme (temas), nesnel (objektif), görece (nispi), özgürlük (hürriyet), gereksinme (ihtiyaç), ılımlı (mutedil), aşırı (müfrit), bileşim (terkip) gibi.
İlgili Sayfa