Ziya Paşa'nın Gördüm Redifli Gazeli

Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm
Dolaştım mülk-ü İslam'ı bütün viraneler gördüm

Bulundum ben dahi darüşşifa-yı Babıâli'de
Felâtun'u beğenmez anda çok divaneler gördüm

Karakter Tip Ayrımı

Olay çevresinde gelişen edebî metinlerin yapı unsurlarından biri olan eser kişileri, eserde üstlendikleri görev açısından tip ve karakter olmak üzere iki ana gruba ayrılır.

Tip (Düz Karakter, Yalın Kat Kişi)

Toplumdaki belli bir kesimin, düşüncenin ya da zihniyetin temsilcisidir. 
Başka bir deyişle tek bir fikrin ya da niteliğin sembolüdür.
Bu açıdan tek boyutludur ve anlatı boyunca değişime kapalıdır.
Toplumsal bir olgu olup bireysel özellikler taşımaz.
Davranış ve düşünce dünyası açısından okuyucunun öngörülerini karşılar.
Tipleri tek bir sözcük ya da sözcük grubu ile ifade etmek mümkündür: cimri, zengin, züppe, kaba sofu, sonradan görme, kabadayı, mirasyedi, alafranga...
Klasisizm ve romantizmde eser kişileri tipten öteye geçememiştir.

Erzurumlu İbrahim Hakkı (1703-1780)

Erzurumlu İbrahim Hakkı
(Temsili)
  • Marifetnâme adlı eseri ile tanınan mutasavvıf şair, âlim.
  • 1703 yılında Erzurum’un Hasankale ilçesinde doğdu.
  • Tasavvuf terbiyesini babası Derviş Osman Efendi'den aldı. Babasının da mürşidi olan İsmail Fakirullah'a bağlandı.
  • Arapça ve Farsçayı bu dillerde şiir yazacak kadar iyi öğrendi.
  • 1747 ve 1755 yıllarında olmak üzere iki kez İstanbul'a giderek eserlerinin yazımı için saray kütüphanesinden faydalandı.
  • Kendini dinî ilimlerin yanı sıra matematik, geometri, astronomi, tıp gibi pozitif bilimlerde de yetiştirdi.
  • Müderris payesi alarak birçok öğrenci yetiştirdi.
  • Eserlerinde genellikle Hakkı, bazen de Fakirî mahlasını kullandı.
  • Erzurumlu İbrahim Hakkı, 1780'de Siirt'in Tillo ilçesinde öldü.

Azmizâde Haleti (1570-1631)

  • Daha çok rubaileriyle tanınan divan şairi.
  • 1570'te İstanbul'da doğan şairin asıl adı Mustafa'dır.
  • Sultan III. Murad’ın hocası âlim ve şair Azmi Efendi’nin oğludur.
  • Kuvvetli bir medrese tahsili gördü.
  • 30 yaşında Süleymaniye Müderrisi oldu.
  • Şam, Kahire, Bursa, Edirne, İstanbul ve Mısır kadılıklarında bulundu.
  • 1623'te IV. Murat’ın tahta çıkışı ile Anadolu Kazaskeri olsa da bir yıl geçmeden görevden alındı.
  • 1627’de Rumeli Kazaskerliğine getirilen şair, 1629'da emekliliğe sevk edildi.
  • 30 Mart 1631'de ölen Azmizâde Haleti, İstanbul'da yaptırdığı mektebin bahçesine defnedilmiştir.

Roman Karakterleri Konu Testi 1

Devrinde "Üstat" olarak anılan sanatçının — adlı romanının başkahramanı olan — ; dadıların, uşakların ve özel hocaların elinde büyümüştür. O, diğer tüm züppe tipler gibi gösterişe dayanan tüketimin pençesindedir. Ait olduğu dünyaya yabancılaşan bu tipin yetersiz Fransızcasıyla caka satması ise içine düştüğü kimlik yoksunluğunun en büyük delilidir.
1. Yukarıda boş bırakılan yerlere, sırasıyla aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi gerekir?
A) Felatun Bey ile Rakım Efendi, Felatun Bey
B) Araba Sevdası, Bihruz
C) İntibah, Ali Bey
D) Bahtiyarlık, Senai Efendi
E) Çengi, Daniş Çelebi

Bahtiyarlık

Ahmet Mithat Efendi
Ahmet Mithat Efendi'nin Letaif-i Rivayat serisinde yer alan eserlerden biridir.
Eserin roman mı hikâye mi olduğu tartışmalı olsa da daha çok roman olarak kabul edilmektedir.
Roman sırasıyla Mektep, Senai, Şinasi, Paris’te Bir Türk, Kadınlar “Kadınların Terbiyesi”, Köy Düğünü, Medeniyet ve Bedeviyet olmak üzere yedi bölümden oluşmaktadır.
Köy hayatına özenerek şehirden köye göçen aydın tipi ilk kez bu eserde görülür.
Eserde şehirden köye taşınan idealist ve azimli bir tip olan Şinasi Bey ile onun alafranga düşkünü arkadaşı Senai Efendi'nin hikâyesi anlatılmaktadır.

Merdiven

Nazım Kurşunlu
Nazım Kurşunlu'nun üç perdelik oyunu.
Bir emeklilik trajedisi olan oyunda emekli bir memurdan hareket edilerek toplumdaki aksaklıklar yansıtılmıştır.
Eser, emekli ikramiyesi ile yaptırdığı bahçeli evi bir üçkâğıtçıya kaptırıp sonra da yine borç harç bir gecekonduya yerleşen Hamdi Bey'in hikâyesidir.

Özet

Devlet dairesinde otuz yıl çalışan Muamelat Müdürü Hamdi Bey emekli olur. Eşi Şefika Hanım ile bahçeli bir eve taşınıp bahçede çiçek yetiştirmek en büyük hayalidir. Bu hayali gerçekleştirmek için şehirden uzak bir arsaya bahçeli küçük bir ev yapmaya çalışır. Burası, bir bodrum üstüne kurulmuş henüz tamamlanmamış tek katlı bir evdir. Ancak Hamdi Bey emeklilik parasının tümünü harcasa da evi bitiremez.

Çaresaz

Halide Edip Adıvar
Halide Edip Adıvar'ın romanı.
1961'de Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilen roman, ilk kez 1971'de sanatçının "Akile Hanım Sokağı" romanı ile basılmıştır.
Bu küçük eser, kurgusu bakımından yazarın diğer romanlarına göre oldukça zayıftır.
Çaresaz, romanın ana kahramanı olan Mediha'nın lakabıdır. Sözcük; çare bulan, çare olan, yardımsever ve fedakâr gibi anlamlara gelmektedir.
Mediha, çok erken yaşta annesini kaybettiği ve babasıyla da sorunlu bir ilişkisi olduğundan kendisini sevdirmek için daima fedakârlık etmesi gerektiğine inanmaktadır.
Eserde toplum tarafından erkek ve kadına biçilen roller özellikle aşk ve evlilik üzerinden ele alınmıştır.
İlahi bakış açısıyla yazılan romanda olaylar İstanbul'da geçer.

Decameron

İtalyan yazar Giovanni Boccaccio tarafından yazılan hikâye kitabı.
Yazar, eserini 1348 yılında Avrupa’da görülen büyük veba salgınında yaşadıklarından etkilenerek kaleme almıştır. Buna rağmen eserde veba salgınını konu edinen bir hikâye yoktur.
Binbir Gece Masalları'nda olduğu gibi çerçeve öykü -öykü içinde öykü- tekniği ile yazılmıştır. (Bu teknikle yazılmış eserler bir ana hikâyenin çevrelediği çoğunlukla birbirinden bağımsız öykülerden oluşur.)
Boccaccio, eserini 1348-1353 yılları arasında yazmıştır.
Decameron, dünya edebiyatının ilk hikâye örneği kabul edilmektedir.
Mensur (düzyazı) bir eserdir.
Eser, Orta Çağ boyunca yazı dili olarak kullanılan Latince yerine halkın kullandığı İtalyanca ile yazılmıştır.

Laytmotif Nedir?

Müzikten edebiyata geçmiş bir anlatım tekniğidir.
"Öncü motif" ya da "ana motif" olarak da ifade edilir.
Laytmotif, özellikle roman ve hikâyede ana duygu ya da düşünceyi ifade etmek için eserde sık sık tekrarlanan sözcük, sözcük grubu ya da cümledir.
Başka bir deyişle eserde anahtar rol üstlenen sembolik söz kalıplarıdır.

Gurbet Kuşları

Orhan Kemal'in 1962 tarihli devam romanı.
Eser, "Bereketli Topraklar Üzerinde" adlı romanın devamıdır.
İlk romanda çalışmak için köyünden Çukurova'ya giden İflahsızın Yusuf’un gurbette yaşadıkları anlatılırken bu romanda oğlu Memed'in İstanbul’daki yaşamı ele alınmıştır.
Romanda köyden kentte göç ve bunun doğurduğu sonuçlar büyükşehirde yaşanan ahlaki yozlaşmayla birlikte ele alınmıştır.
Romanda olaylar siyasi çekişmelerin arttığı Demokrat Parti iktidarı (1950-1960) yıllarında İstanbul’da geçmektedir.

Özet

Roman, Sivas’ın bir köyünden çalışmak için İstanbul’a gelen Memed’in hikâyesidir. Memed, Bereketli Topraklar Üzerinde adlı romanda Çukurova’ya çalışmaya giden üç arkadaştan biri olan Yusuf'un oğludur.
Eşini kaybeden İflahsızın Yusuf, o yıl çalışmak Çukurova’ya gitmek istemez. Çünkü annelerini kaybeden dört çocuğu vardır. Bu nedenle gurbete büyük oğlu Memed’i göndermeye karar verir. Ancak Memed’in hedefi Çukurova değil İstanbul’dur.

Mai ve Siyah

Halit Ziya Uşaklıgil
Halit Ziya Uşaklıgil'in 1896-1897 yıllarında Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilen romanı.
Mai ve Siyah, bir hayal kırıklığının romanıdır.
Mai (mavi) hayali, siyah ise gerçekleri temsil etmektedir. 
Roman boyunca hayaller gerçeklerle çatışır.
Romanın ana karakteri Ahmet Cemil, romantik ve hayalperest bir tiptir. En büyük hayali bir şiir kitabı çıkararak para ve şöhrete kavuşmaktır.
Bir diğer hayali de yakın arkadaşı Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia ile evlenmektir. Ancak aşk teması romanda ikinci planda kalır.
Ahmet Cemil, romanın sonunda iki cephede de hayatın acı gerçekleri karşısında hayal kırıklığına uğramaktan kurtulamayacaktır.
O, bir anlamda Servetifünun neslinin bir sembolüdür.
Eser, dönemin edebi tartışmalarını ortaya koyması bakımından da önemli bir kaynaktır.
Romanda mekân, kişi ve olay unsurları realist roman anlayışına uygun olarak işlenmiştir.
Romanda hâkim bakış açısı kullanılmıştır.

Cumhuriyet Dönemi Tiyatro Konu Testi 2

Erken Cumhuriyet Dönemi komedi yazarlarından biridir. Osmanlı sarayının, bürokrasinin, aile hayatının, din kurumunun, gelenek ve göreneklerin karikatürize edilmiş sahneleri oyunlarının değişmez temalarını oluşturur. Oyunlarında geleneksel Türk tiyatrosundan yararlanan yazar, Şinasi’nin açmış olduğu “töre komedisi” çığırını sürdürmüştür. 
1. Parçada sözü edilen yazarımız aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şahabettin Süleyman
B) Musahipzâde Celal
C) Müfit Ratip
D) Faruk Nafiz Çamlıbel
E) Hamdullah Suphi Tanrıöver

İhsan Oktay Anar (1960)

  • İhsan Oktay Anar
    Roman yazarı, akademisyen.
  • 21 Kasım 1960'ta Yozgat'ta doğdu.
  • 1893’te Kazan’dan İstanbul’a göçen bir aileye mensuptur.
  • Babası Mehmet Sait Bey, Tekelde müskirat (alkollü içecekler) eksperidir.
  • İlk ve orta öğrenimini İzmir'de tamamladı.
  • Karşıya Erkek Lisesinden atıldığı için liseye Akşam Lisesinde devam etti: "Okuldan kaçıp kütüphaneye gidiyordum. Milli Kütüphaneye gidiyordum. Okuldan kaçıyor, orada okuyordum. Maupassant, Çehov, Gogol. Bir gün eve okuldan atıldığım haberi geldi, devam etmediğim için..."

Babürname

Babür Şah
  • Babür Şah'ın hatırat (anı) türündeki eseri.
  • Orta Asya Türkçesinin önemli mensur (düzyazı) eserlerinden biridir.
  • Babürname, hatıratın yanı sıra günlük, seyahat ve otobiyografi gibi türlere ait özellikler de gösterir.
  • Eser, Babür'ün 12 yaşında Fergana tahtına çıkışından ölümünden bir yıl öncesine kadar geçen zamanı içermektedir (1494-1529).
  • Babür'ün askerî, siyasi, edebî ve özel hayatı hakkında bilgiler içeren eser, yıllara göre bölümlenmiştir.
  • Babürname, ülkeden ülkeye yapılan yolculuk ve seferlerin anlatıldığı bölümlerde bir seyahatnameye dönüşür. Babür, gezip gördüğü yerleri eserinde tüm ayrıntılarıyla (âdetleri, doğal güzellikleri, bitki örtüsü, hayvanları..) tasvir etmiştir.
  • Kimi zamanda bir tezkireci ya da ansiklopedi yazarı gibi devrinin alimleri, şairleri, şeyhleri, musikişinasları hakkında bilgiler vermiştir.

Yeniçeriler

Ahmet Mithat Efendi
Ahmet Mithat Efendi’nin 1871 tarihli uzun hikâyesi / romanı.
Eser, yazarın Letaif-i Rivayat serisi içinde yayımlanmıştır.
Eserin türünün ne olduğu (roman / hikâye) tartışmalı bir konudur.
Edebiyatımızda genel olarak Namık Kemal'in Cezmi adlı romanı ilk tarihî roman olarak kabul edilmektedir. Ancak Yeniçeriler'i roman olarak kabul eden edebiyat tarihçileri eseri ilk tarihî roman olarak göstermektedir.
Eserde olaylar I. Abdülhamit (öl.1789) ve III. Selim'in (öl.1807) saltanat yılları içinde geçer (1774-1807). Yazar, eseriyle birçok açıdan bozulan, başına buyruk hareket eden ve devlet içinde devlet hâline gelen yeniçerileri bir aile dramı üzerinden anlatmaya çalışmıştır.

Cumhuriyet Dönemi Roman Konu Testi 4

II. Meşrutiyet'in ilanından sonra yazı hayatına atılan yazar; roman, hikâye, tiyatro ve hatıra türlerinde çok sayıda eser vermiştir. Daha çok romanları ile edebiyatımızda önemli bir yer edinen yazarın romanlarında olduğu gibi hikâyelerinde de önce ferdiyetçi bir çizgide hareket ettiği görülür. Ancak özellikle Balkan Savaşları ile toplumsal meselelere yönelecektir.
1. Aşağıdakilerden hangisi parçada sözü edilen yazara ait değildir?
A) Seviyye Talip
B) Heyula
C) Kadınlar Tekkesi
D) Kalp Ağrısı
E) Tatarcık

Yılkı Atı

Abbas Sayar
Nail Abbas Sayar'ın ilk romanıdır.
İlk olarak 1954'te yazarın çıkardığı yerel gazetede tefrika edilen roman ancak 1970'te basılabilmiştir.
Yılkı, doğaya başıboş bırakılan at ya da eşek demektir.
Yılkı Atı, Türk edebiyatında kahramanları atlar olan ilk romandır.
Romanda, yılkıya bırakılan bir atın doğadaki yaşam savaşı anlatılır. Romandaki at, bir anlamda tüm olumsuz şartlara rağmen hayata tutunmaya çalışan insanları temsil eder. Romanda, yazarın bir roman kahramanı gibi ele aldığı atın başından geçen olaylar anlatılır. Arka planda köy halkının yoksulluğu ve çaresizliğinin işlendiği eserde sadece atlar değil, doğadaki diğer varlıklar da insanlara ait özelliklerle betimlenmiştir.

Kısa Özet

Romanda olaylar Doru Kısrak’ın sahibi İbrahim tarafından yılkıya bırakılmasıyla başlar. Kış mevsiminde atın verdiği yaşam savaşıyla devam eder. Doru Kısrak, baharda sahibine görünmeden tayını da alarak ortadan kaybolur. Roman, İbrahim’in bu durumdan duyduğu pişmanlık ve öfkeyle biter.

Bir Kaz Aldım Ben Karıdan

Bir kaz aldım ben karıdan
Boynu da uzun borudan
Kırk abdal kanın kurutan
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz

Sekizimiz odun çeker
Dokuzumuz ateş yakar
Kaz kaldırmış başın bakar
Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz

Lamii Çelebi (1473-1532)

  • Divan şairi, Nakşibendi şeyhi.
  • 1473'te Bursa'da doğdu. 
  • Asıl adı Mahmut'tur.
  • Tüm hayatını Bursa'da geçirdi.
  • Medrese tahsilinin yanında henüz genç yaşlarında tasavvufa yöneldi.
  • Hiçbir devlet görevinde bulunmadı.
  • 1532'de Bursa'da öldü.
Sanat Anlayışı
  • İranlı âlim ve şair Molla Cami'den (öl. 1492) yaptığı çevirilerle tanındı.
  • Hamse sahibidir.

Hüseyin Suat Yalçın (1867-1942)

Hüseyin Suat Yalçın
  • Şair, mizah ve oyun yazarı.
  • Gazeteci ve yazar Hüseyin Cahit Yalçın'ın ağabeyidir.
  • 1886'da Tıbbiye-i Mülkiyeden mezun oldu.
  • Çeşitli kurumlarda doktor ve yönetici olarak çalıştı.
  • Milli Mücadele'ye katılmak üzere Ankara'ya gitti.
  • Hekim olarak Anadolu'nun çeşitli yerlerinde hizmet etti.
  • Cumhuriyet'in ilanından sonra Devlet Demiryollarına ait gemilerde doktor olarak çalıştı.
  • 21 Mart 1942'de öldü.
Sanat Yaşamı
  • Servetifünun şairi olarak tanındı.
  • Bu dönem şiirlerinde Cenap Şahabettin'in etkisi görülür.
  • Servetifünun yıllarında öne çıkan temaları aşk-kadın, tabiat ve ölümdür.

Diyorlar ki

Ruşen Eşref
Ruşen Eşref Ünaydın'ın mülakat (görüşme) türündeki eseri.
Mülakatlar, kitap olarak ilk kez 1918'de yayımlanmıştır.
Türk edebiyatında mülakat türünün ilk modern örneğidir.
Yazarın mülakat yaptığı on sekiz kişi de edebiyatçıdır.
Bu kişiler: Abdülhak Hamit Tarhan, Nigâr Hanım, Sami Paşazade Sezai, Halit Ziya Uşaklıgil, Cenap Şahabettin, Hüseyin Cahit Yalçın, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik Bölükbaşı, Mehmet Emin Yurdakul, Halide Edip Adıvar, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ziya Gökalp, Mehmet Fuat Köprülü, Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Fazıl Ahmet Aykaç, Ahmet Haşim ve Ali Kemal’dir.
Yazar, görüşme için genellikle kişilerin evlerine gitmiş; bu durumda ilgili bölüm, evin tasviri ile başlamıştır.
Kitapta -Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin ve Ahmet Haşim dışında- kişilerin fiziki ya da ruhsal portrelerine de yer verilmiştir.

Not: Günlük kullanımda mülakat sözcüğü yerine -farklı bir tür olsa da- röportaj sözcüğü tercih edilmektedir.

Samet Ağaoğlu (1909-1982)

Samet Ağaoğlu
  • Cumhuriyet dönemi yazarı, politikacı.
  • 1909'da Bakü'de doğdu.
  • Gazeteci, düşünür ve siyaset insanı Ahmet Ağaoğlu'nun (öl. 1939) oğludur.
  • 1931'de Ankara Hukuk Fakültesinden mezun oldu.
  • Aynı yıl Varlık dergisinde ilk öyküsünü yayımladı.
  • Bir süre İktisat ve Ticaret bakanlıklarında çalıştı.
  • 1946'da memuriyetten ayrılarak Demokrat Partiye katıldı.
  • 1950-60 yılları arasında milletvekili olarak üç dönem Mecliste bulundu. Adnan Menderes hükûmetlerinde çalışma, sanayi ve devlet bakanı olarak görev yaptı.
  • 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra tutuklanarak ömür boyu hapse mahkum edildi.
  • 1964'te özel afla serbest kaldı.
  • Son yıllarını hikâye ve hatıralarını yazıp yayımlamakla geçirdi.
  • 6 Ağustos 1982’de İstanbul'da öldü.

Beşir Fuat (1852-1887)

  • Düşünür, eleştirmen, yazar.
  • 1852'de İstanbul'da doğdu.
  • Dönemin iyi okullarından biri olan Fatih Rüştiyesinde okudu.
  • Eğitimine babası Hurşit Paşa'nın görevi nedeniyle gittiği Suriye’de devam etti. Burada Halep Cizvit Mektebinde eğitim görerek iyi derecede Fransızca öğrendi (1862-1867).
  • 1871’de Askerî Liseden, 1873’te Harbiye Mektebinden (Mekteb-i Harbiye) mezun oldu.
  • Aynı yıl Sultan Abdülaziz’in yaveri olarak atandı.
  • 1876'da tahtan indirilen Abdülaziz'in ölümünden sonra sırasıyla Osmanlı-Sırp ve Osmanlı-Rus Savaşlarına ve Girit’te çıkan isyanları bastırmak üzere bölgedeki harekâtlara katıldı.
  • Girit’te kaldığı birkaç yıl içinde Almanca ve İngilizce öğrendi.
  • Kolağası rütbesinde iken askerlikten istifa ederek sadece yazılarıyla meşgul oldu.
  • Fizyoloji, tıp, biyoloji, psikoloji, matematik, fizik, astronomi, sosyoloji, felsefe, tarih, edebiyat, dil eğitimi gibi pek çok alanda önemli bir birikime sahiptir.
  • Pozitif bilimleri hayatının merkezine alan Fuat, bu bakış açısını Osmanlı toplumuna tanıtma ve benimsetme gayretinde olmuştur.
  • Çeşitli gazete ve dergilerde makaleler yayımlayıp İngilizce, Fransızca ve Almancadan çeviriler yaptı.
Ölümü 
  • 5 Şubat 1887 tarihinde çalışma odasında intihar etti.
  • Uyuşturduğu bileklerini kesen Beşir Fuat, ölüme gidişi sırasında yaşadıklarını bir kâğıda not etti:
"Ameliyatımı icra ettim, hiçbir ağrı duymadım. Kan aktıkça biraz sızlıyor. Kanım akarken baldızım aşağıya indi. Yazı yazıyorum, kapıyı kapadım diyerek geri savdım. Bereket versin içeri girmedi. Bundan tatlı ölüm tasavvur edemiyorum. Kan aksın diye hiddetle kolu kaldırdım. Baygınlık gelmeye başladı."