Sözcük Türlerine Giriş

Bir sözcüğün türünü belirlemek için sözcüğün cümle içindeki kullanımını görmek gerekir. Çünkü Türkçede sözcüklerin türü cümledeki kullanımlarına göre değişkenlik gösterebilir:
Yeni evini güzel tablolarla süsledi. (önad)
Öğretmenimiz törende güzel konuştu. (belirteç)
Dün akşamki film çok güzeldi. (isim)
Biz bu dünyada hep yalnızız. (ad)
Bir ömür boyu yalnız yaşadı. (belirteç)
Yalnız taş duvar olmaz. (önad)
Ben de isterim yalnız hiç param yok. (bağlaç)
Bunu yalnız sen yapabilirsin, dedi. (ilgeç)
Uyarı: Bu kural adıllar (zamir) için kısmen geçerlidir.
Türkçedeki sözcük türleri şunlardır:
Dikkat: Yan cümlecik kuran fiilimsiler, eylemlerden belirli eklerle türetilip ad, sıfat veya belirteç görevinde kullanılan sözcüklerdir. Bu nedenle onları isim soylu sözcük olarak kabul etmek de bir sakınca yoktur. Unutmayalım ki fiilimsi eklerinin hepsi fiilden isim yapan yapım ekidir. Fiilimsiler de diğer isim soylu sözcükler gibi ek eylem alarak cümlede yüklem görevinde bulunabilir. 
Ad ve Eylem Farkı 
Eylemlerle ad soylu sözcükleri ayırt etmemizi sağlayacak bazı yöntemler vardır:
  • Eylemlere mastar eki (-mek, -mak) getirilebilir.
  • Eylemlere olumsuzluk eki (-me, -ma) getirilebilir.
  • Eylemlere şimdiki zaman kip eki (-yor) getirilebilir.
Dikkat: Bu yöntemler her zaman için yeterli olmayabilir. Sesteş ya da kökteş sözcüklerde sözcüğün cümledeki anlamına dikkat etmeliyiz!
Sesteş Kök: Yazılışları ve okunuşları aynı olsa da anlam olarak birbirinden farklı köklerdir: al, el, bin, it, ser, yaz, yüz... Ne kökü olduğunu anlamak için hangi anlamda kullanıldığına bakmak gerekir:
Bu konuda ayrıntılı bir rapor yazmış. (fiil)
Yaz tatili, paranın katili. (isim)
Kökteş Kök: Bazı kökler yerine göre isim ya da eylem kökü olarak kullanılabilir. Bu tür özellik gösteren köklere kökteş ya da ortak kök denir. Kökteş özellik gösteren bir kök, isim kökü de olsa eylem kökü de olsa aynı köktür: boya, savaş, barış, güven, ekşi, güreş, tat … 
Boyacı evi yarım günde bitirmiş. (isim)
Duvarı üç günde boyarım, diyor. (eylem)
İki ülke tarihte birçok kez savaşmış. (eylem)
Savaş ve Barış romanını kim yazmıştı? (isim)
İlgili Sayfalar 
👉 Sözcük Türleri Çıkmış Soruların Çözümü 1

👉 Sözcük Türleri Çıkmış Soruların Çözümü 2

Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1889-1974)

Yakup Kadri 
Karaosmanoğlu
  • Roman ve hikaye yazarı, gazeteci, siyaset adamı, diplomat.
  • 27 Mart 1889'da Kahire'de doğdu.
  • Ortaöğrenimini İskenderiye'de Fransız Frerler Mektebinde tamamladı. 
  • İkinci Meşrutiyet'in ilanından birkaç ay önce İstanbul'a gelerek Hukuk Fakültesine girdi (1908-1910).
  • Mütareke döneminde İkdam gazetesindeki yazılarıyla Millî Mücadele'yi destekledi.
  • Mustafa Kemal'in daveti üzerine 1921'de Ankara'ya gitti.
  • Tetkik-i Mezalim Komisyonunda Halide Edip ve Falih Rıfkı ile bütün Batı Anadolu'yu dolaştı.
  • Cumhuriyet'in ilanından sonra Mardin ve Manisa milletvekili olarak TBMM'de görev yaptı (1923-1934) 
  • Şevket Süreyya Aydemir, Vedat Nedim Tör ve birkaç arkadaşıyla Kadro dergisini çıkardı (1932).
  • Yayın politikası hükumet tarafından iyi karşılanmayan dergi iki yıl sonra kapanınca Tiran elçiliğine atandı (1934). Emekli olacağı 1955'e kadar Prag, Lahey, Bern ve Tahran elçiliklerinde bulundu. 
  • 1957'de Ulus gazetesinin başyazarı oldu.
  • 1961'de yeniden Manisa milletvekili seçildi. 1965'te politikadan tamamen uzaklaştı.
  • Son görevi Anadolu Ajansı yönetim kurulu başkanlığı oldu.
  • 13 Aralık 1974'te Ankara'da öldü.
Sanat Anlayışı
  • Millî Edebiyat ile Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının en önemli yazarlarından biridir.
  • Roman, hikaye, mensur şiir, tiyatro, anı gibi birçok türde eser verse de daha çok romancı olarak tanındı.
  • Edebiyata Fecriati topluluğunda küçük hikayeler ve mensur şiirler yazarak başlar.
  • Yazar, bu dönem hikayelerini "Bir Serencam" adlı kitapta toplar.
  • 1912'de Yahya Kemal ile "Nev-Yunanilik" adını verdikleri bir akım oluşturmaya çalışırlar. Bu akımın temelinde Avrupa medeniyetinin kaynağı olan Yunan medeniyetine (eski Yunan klasiklerine) yönelme vardır. 
  • Sanatçı, özellikle 1916'dan sonra toplumcu bir çizgi izler. Balkan ve Birinci Dünya Savaşları ile gelen yıkım onu Fecriati çizgisinden uzaklaştırır.
  • Bu anlayışın ilk ürünü "Milli Savaş Hikayeleri" adlı kitabıdır.
  • "Zoraki Diplomat" adlı eserinde elçilik görevleri sırasında yaşadıklarını, gözlemlerini ve düşüncelerini dile getirdi.
  • Asıl ününü yazdığı romanlarla elde etti.
  • Romanlarında, Abdülaziz döneminden başlayarak 1950'li yıllara kadar geçen süredeki tarihî olayları ve sosyal değişimleri konu almıştır.
  • Kahramanları, zamanla değişen değerlere uyum sağlamakta zorlanan kişilerdir. 
  • Daha çok Balzac, Flaubert ve Zola gibi Fransız romancılardan etkilenen sanatçı realist bir çizgi izlemiştir.
  • Sağlam bir cümle yapısına ve akıcı bir üsluba sahiptir.
Tüm Eserleri:
  • Roman: Yaban, Kiralık Konak, Sodom ve Gomore, Bir Sürgün, Hep O Şarkı, Hüküm Gecesi, Nur Baba, Ankara, Panorama
  • Öykü: Bir Serencam, Rahmet, Milli Savaş Hikâyeleri
  • Mensur Şiirler: Erenlerin Bağından, Okun Ucundan
  • Anı: Zoraki Diplomat, Anamın Kitabı, Vatan Yolunda, Politikada 45 Yıl, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları
  • Tiyatro: Nirvana, Veda, Sağanak, Mağara
  • Monografi: Ahmet Haşim, Atatürk
Roman Konuları:
  • Hep O Şarkı: Roman, Sultan Abdülmecit tahta çıkışının 10. yıl dönümünde (1849) doğan Münire Hanım'ın hikayesidir. Üç padişah devri gören (Abdülmecit, Abdülaziz, V. Murat) Münire Hanım yirmi yıldır da II. Abdülhamit devrine tanık olmaktadır. Bir yasak aşkın hikayesi gibi görünen eser, şekilde kalan Batılılaşma ile gelen yozlaşmayı ve çürümeyi ele almaktadır.
  • Bir Sürgün: Kitap sayfalarında tanıdığı Batı ile görüp yaşadığı Batı arasındaki farktan dolayı sarsılan Doktor Hikmet'in hikayesidir. Dar ve kapalı bir çevrede yetişen Hikmet, Sultan II. Abdülhamit devrinin ortaya çıkardığı bir tiptir. Doktor Hikmet, kendi kültürünü ancak Batı'yı tanıdıkça anlamaya başlayacak, romanın sonunda tam manasıyla kendisini bulacaktır. Geniş özeti için tıklayınız.
  • Kiralık Konak: İlk romanıdır. Eserde, Osmanlı Devleti'nin son yıllarında yaşanan toplumsal değişim, bir konakta yaşayan insanların hayatlarından yola çıkılarak anlatılmaktadır. Nesil çatışmaları ve yanlış Batılılaşma romanın ana izleklerini oluşturur. Servet Bey, Seniha ve Cemil gibi alafranga tipler, Naim Efendi ve Hakkı Celis gibi gelenekçi tiplerin karşısında çatışma unsuru olarak kullanılır. Geniş özet için tıklayınız.
  • Hüküm Gecesi: Roman, İkinci Meşrutiyet devrinin parti kavgaları üzerine kurulmuştur. Romanın merkezinde, siyasal makaleler yazan, muhalif gazeteci Ahmet Kerim bulunan metnin arka planında İkinci Meşrutiyet dönemindeki siyasal olaylar yer almaktadır. Geniş özet için tıklayınız.
  • Nur Baba: Osmanlının çöküş döneminde Bektaşi tekkelerinde yaşanan yozlaşmayı ele alan bir romandır. Nur Baba; güzel sesli, kara sakallı, zevkine, şehvetine düşkün bir Bektaşi şeyhidir. Gözlerinde ve sesinde kadınları büyüleyen bir güç vardır. Dergaha düşen güzel ve zengin kadınlar kendilerini ve servetlerini bu adama kaptırmaktadır. Geniş özet için tıklayınız.
  • Sodom ve Gomore: Romanda, Birinci Dünya Savaşı sonrasında işgal altındaki İstanbul'da yaşanan ahlaki çöküntü işlenir. Eserde, Batı hayranı Türkler, alafrangalığa özenen züppeler, emperyalistlerle iş birliği içinde olan kesimlerin yer aldığı geniş bir kesim ele alınır. Romanda olaylar işgalci subaylarla yakınlaşan Leyla ile onun milliyetçi duygulara sahip nişanlısı Necdet'in çevresinde gelişir. Geniş özet için tıklayınız.
  • Yaban: Birinci Dünya Savaşı'nın bitimiyle birlikte Sakarya Savaşı'nın sonuna kadar olan sürede Anadolu'da bir köyün durumu ve Milli Mücadele'ye ilişkin tavırları anlatılmaktadır. Romanda İstanbullu bir aydını temsil eden Ahmet Celal, yedek subay olarak katıldığı Birinci Dünya Savaşı’nda bir kolunu kaybetmiştir. İstanbul’a İngilizlerin girmesi üzerine oraya dönemez ve emir eri Mehmet Ali’nin çağrısına uyarak onun Orta Anadolu’nun Porsuk Çayı kıyısındaki köyüne gidip yerleşir. Köylü için Ahmet Celâl bir "yaban"dır. Geniş özet için tıklayınız.
  • Ankara: Romanda, Kurtuluş Savaşı'ndan başlayarak 1940'lı yıllara kadar uzanan üç ayrı dönem ele alınmıştır. Yazar, Ankara'dan yola çıkarak Türkiye'deki sosyal gelişim ve değişimi yansıtmaya çalışmıştır. Romanın kahramanı Selma Hanım, bu üç dönemi birbirine bağlar. Selma Hanım'ın özel hayatında yaşadığı maceralı üç ayrı dönem, Ankara'nın da üç ayrı dönemini yansıtır. 
  • Panorama: Cumhuriyet’in ilanından sonraki dönem ile halkın inkılâplar karşısındaki tavrını anlatan Panorama, iki cilt olarak yazılmıştır. 1923 ve 1952 yıllarını kapsar. Ortada değişen bir yönetim şekli ve bu yönetimin getirdiği inkılâplar vardır ancak Anadolu insanı yenilikler karşısında mesafelidir. Romanda sadece inkılaplara karşı koyanların değil, halk ile bağını koparmış aydın kesim ile çıkar peşinde koşan siyasetçilerin de güçlü eleştirisi vardır. Romancının ülkenin geleceği için Ankara romanında beslediği umutlar Panorama’da sönmüş gibidir.
İlgili Sayfa
Yararlanılan kaynaklar için "Kaynakça" sayfamıza bakabilirsiniz.

Millî Mücadele Dönemini Konu Alan Romanlar

  • Millî Mücadele, tarihimizin dönüm noktalarından biridir. Bu nedenle, Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Millî Mücadele ya da Milli Mücadele dönemi romancılar tarafından birçok kez ele alınmıştır. 
  • Romanlar genelde İstanbul’da başlar ve Anadolu’da devam eder. Kurtuluş Savaşı, kimi romanlarda sadece fonda yer alır. 
  • Yazarlar, savaşı iki açıdan değerlendirirler. Anadolu halkı Millî Mücadele'ye destek olmuş ya da din adamları ve kasaba eşrafı tarafından kışkırtılarak karşı koymuştur.
Halide Edip Adıvar
  • Ateşten Gömlek (1922) 
  • Vurun Kahpeye (1923) 
  • Zeyno’nun Oğlu (1928) 
Yakup Kadri Karaosmanoğlu 
  • Sodom ve Gomore (1928) 
  • Yaban (1932)
  • Ankara (1934) 
Reşat Nuri Güntekin 
  • Yeşil Gece (1928) 
  • Eski Hastalık (1938) 
Mithat Cemal Kutay 
  • Üç İstanbul (1938) 
Peyami Safa 
  • Bir Akşamdı (1924) 
  • Sözde Kızlar (1923) 
  • Biz İnsanlar (1937) 
Aka Gündüz
  • Dikmen Yıldızı (1927) 
Mehmet Rauf 
  • Halâs (1929) 
Ahmet Hamdi Tanpınar 
  • Sahnenin Dışındakiler (1950) 
Kemal Tahir 
  • Esir Şehrin İnsanları (1955) 
  • Esir Şehrin Mahpusu (1962) 
  • Yorgun Savaşçı (1965) 
Samim Kocagöz 
  • Kalpaklılar (1962)
  • Doludizgin (1963) 
Talip Apaydın 
  • Toz Duman İçinde (1974)
  • Vatan Dediler (1975) 
Hasan İzzettin Dinamo
  • Kutsal İsyan (1966-1968) 
İlhan Tarus 
  • Var Olmak (1957)
  • Vatan Tutkusu (1967) 
Tarık Buğra 
  • Küçük Ağa (1963)
  • Küçük Ağa Ankara'da (1966) 
Attila İlhan 
  • Kurtlar Sofrası (1963-1964)
  • Sırtlan Payı (1974)
  • Dersaadet’te Sabah Ezanları (1981)
  • Allah’ın Süngüleri (2002) 
Turgut Özakman 

Halide Edip Adıvar (1882-1964)

Halide Edip Adıvar
  • Roman ve hikaye yazarı, akademisyen, siyasetçi, öğretmen.
  • İstanbul'da doğdu. Babası Ceyb-i Hümayun kâtiplerinden Mehmet Edip Bey, annesi Bedrifam Hanım'dır. 
  • Çok küçük yaşta annesini kaybeden Halide, babasının bir kaç defa evlenmesi yüzünden, zaman zaman, bir Mevlevi olan anneannesinin evinde yaşadı.
  • Arapça, Farsça ve müzik derslerinin yanı sıra Rıza Tevfik'ten edebiyat ve Fransızca, Salih Zeki'den de matematik dersleri aldı.
  • İngilizceyi küçük yaşta mürebbiyesinden öğrenen Halide Edip, Amerikan Kız Kolejinden mezun oldu.
  • 1901'de Salih Zeki ile evlendi. 
  • İstanbul Kız Lisesinde (Bezmiâiem Sultanîsi) tarih öğretmenliğine başlayan yazar, 1908'den itibaren Tanin gazetesinde yazdığı yazılarıyla tanınmaya başladı.
  • 31 Mart Olayları nedeniyle ilk önce Mısır'a gidip oradan da  Londra'ya geçti (1909). Aynı yıl yurda dönen Halide Edip, bir süre Kız Öğretmen Okulunda çalıştı. Eşi Salih Zeki'nin ikinci bir evlilik yapmak istemesi nedeniyle kocasından ayrıldı (1910).
  • Balkan Savaşı sırasında Teâlî-i Nisvan Cemiyetinin (Kadınları Yükseltme Cemiyeti) göçmenlere ve askerlere yardım ve hasta bakıcılık kollarını teşkilatlandırmaya çalıştı.
  • Vakıf okullarında müfettişlik de yapan Halide Edip eğitimle ilgili raporlar hazırladı. 1916'da Cemal Paşa'nın daveti üzerine Suriye'ye giderek Mart 1918'e kadar bölgedeki okullarda incelemeler yaptı.
  • 1917'de Dr. Adnan Adıvar ile evlendi.  
  • 1918-1919 arasında İstanbul Üniversitesinde Batı Edebiyatı okuttu.
  • İzmir'in işgali (15 Mayıs 1919) üzerine düzenlenen mitinglerde yaptığı etkili konuşmalarla halkı Millî Mücadele'ye çağırmıştır. 
"Sultanahmet mitinginde 'Hükûmetler düşmanımız, milletler dostumuzdur' demiş ve halkı 'bayrağımıza, ecdadımızın namusuna ihanet etmeyeceğiz' diye yemine çağırmıştır."
  • 16 Mart 1920'de İstanbul'un işgalinden sonra eşi Adnan Adıvar ile Millî Mücadele için Anadolu'ya geçti. Halide Onbaşı olarak anıldı. Mustafa Kemal'in yakınında bulundu, cephelerde dolaştı, Kızılay hastanelerinde görev aldı, savaş devam ederken gazetelere Milli Mücadele'yi anlatan yazılar yazdı. 
  • 1925'te, bazı siyasi kırgınlıklar nedeniyle eşi ile ilk önce İngiltere'ye sonra da Fransa'ya yerleşti.
  • 1939'da Türkiye'ye dönen yazar, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne İngiliz Edebiyatı Profesörü olarak tayin edildi. 1950 yılında, İzmir'den milletvekili seçilinceye kadar da bu görevi sürdürdü.
  • 1954'te milletvekilliğinden ayrılan Halide Edip, yeniden üniversiteye dönmüştür.
  • Halide Edip Adıvar, 9 Ocak 1964'te İstanbul'da vefat etti.
Haldun Taner'in Halide Edip yorumu: 
“Kısacık boylu, ufak tefekti. Ama gençliğinden beri her girdiği çevrede tüm kadınların pabucunu dama atmış, hep birinci kadın rolüne çıkmıştı. Tuttuğunu bırakmayan erkeksi bir irade, dişi bir önsezi ve çok yönlü işleyebilen bir zekâsı vardı.” (Ölürse Ten Ölür)
Edebi Kişiliği 
  • Romanlarının vazgeçilmez ögesi "güçlü, karakterli ve fedakâr kadın" portresidir.
  • Dil bakımından özensiz olan yazarın eserlerinde basit dil yanlışları görülür.
  • Eserlerinde gözlem önemli bir yer tutar. 
  • Romanları ele aldığı konular bakımından üç grupta toplanabilir. Yazarın öne çıkan romanları ve konuları şöyledir: 
1.Kadının Toplumdaki Yerini Ele Aldığı Eserleri:
  • Heyula: Halide Edip'in yayımlanan ilk romanıdır. Batı değerleri ile bizim değerlerimizin birlikte ele alındığı bu roman yasak aşkı konu almaktadır. 
  • Raik'in Annesi: Çocuğunu yetiştirmek için fedakârlık eden, bu yüzden kırılan kadınlık gururuna rağmen boşanmak istemeyen Müslüman-Türk kadını anlatılır. 
  • Seviyye Talip: 1910 yılında İstanbul'da yayımladığı feminist romanı. Bir kadının kocasını terk ederek sevdiği erkekle yaşamasını konu alır. 
  • Handan: İlk dönem romanları arasında en önemlisi Handan'dır. Mektuplardan oluşan roman kadın psikolojisini ele alması bakımından da bir ilktir. 
  • Özeti: Ailesini kaybettiği için amcasının yanında kuzenleriyle kardeş gibi büyüyen Handan, Nazım Bey’den tarih, sosyoloji ve felsefe dersleri alır. Sosyalist anlayıştaki Nazım’la Handan yakınlaşmaya başlar. Handan, evlilikte önceliğin sevgide olması gerektiğini düşündüğü için Nazım'ın evlilik önerisini reddeder ve yaşça kendisinden hayli büyük olan Hüsnü Paşa ile evlenir. Avrupa’da yaşamaya başlar. Kuzeni Neriman ve kocası Refik Cemal de Avrupa’ya giderler ve Refik Cemal, Handan'a ilgi duymaya başlar. Geçirdiği menenjit hastalığı boyunca Handan'a Refik Cemal bakar. Genç kadın hafızasını kaybetmiştir. Ve bu durumda iken Refik Cemal’le yakınlaşır. Ne var ki bir müddet sonra bu yakınlıktan vicdan azabı duyar ve ölür. 
  • Yeni Turan: Siyasi/ideolojik roman. 1912 yılında Türkçülük akımı etkisiyle yazdığı bu roman ile Halide Edip, Türkiye'nin 1930'lu yıllarını kurgulamıştır. Kadın meselesine yaklaşım açısından da radikal bir eserdir. Romanın kadın kahramanı Kaya; erkekle eşit eğitim alan, başı kapalı ancak yüzü açık, kapalı bir giysi yerine uzun bir cübbe giyen, mücevher kullanmayan, istediği yere giden, gerekirse salonlarda konferanslar, camilerde vaaz veren bir kadındır.
  • Kalp Ağrısı: Yazarın tutkulu bir aşkı anlattığı son romanıdır. Romanda iki genç kızın aynı erkeğe aşık olmaları konu edilir. Olaylar, Mudanya Konferansı'ndan sonraki mutlu hava içinde İstanbul'da gelişir. Romanda, kadının özverisine vurgu yapılır. 
  • Zeyno’nun Oğlu: Kalp Ağrısı adlı romanın devamıdır. Türk askerinin erdemli duruşu, Binbaşı Hasan Bey’in kişiliğinde temsil edilir. 
  • Özet: Binbaşı Hasan Bey, Diyarbakır’da görev yaptığı sırada Zeyno adlı bir kızla yakınlaşmış ve o hamile iken görev icabı bölgeden ayrılmak zorunda kalmıştır. Ancak Zeyno’nun bebek beklediğinden de habersizdir. Yıllar sonra tekrar Diyarbakır'a geldiğinde Zeyno’nun oğlu Haso’nun kendi çocuğu olduğunu öğrenir ve Zeyno ile nikâhlanır.
2. Kurtuluş Savaşı'nı Konu Aldığı Eserleri
  • Vurun Kahpeye: Millî Mücadele’ye katılan kadınların ortak acılarının hikâyesidir. Adı verilmeyen bir Anadolu kasabası; cahil, gerici, Kuvayımilliye karşıtı halkıyla romana konu olur. Bir yandan Millî Mücadele’nin kasabadaki akislerinin diğer yandan cephedeki mücadelenin anlatıldığı romanda, esas olarak “din” kavramı “ilerici-gerici” tezadında ele alınmaktadır. 
  • Özeti: Yunan, kasabayı işgal eder. Güzel ve idealist Aliye öğretmen, savaş sırasında tam bir erkek kuşatması altında ayakta kalmaya çalışmaktadır. Ne var ki kasabadaki erkekler bu genç öğretmenden rahatsızlık duymaktadır. Aliye bir yandan kendisiyle evlenmek isteyen Yunanlı Binbaşı Damyanos’a karşı koyarken Tosun adlı genç bir kumandanla dava arkadaşlığı çerçevesinde bir aşk yaşar. Ancak Tosun, Aliye'nin hayatını tehlikeye atmak pahasına ordudaki görevinin başına gider. Yunan binbaşısı Damyanos'un kendisine olan zaafını vatanı lehine kullanmak isteyen Aliye, Yunan'ın geri püskürtülmesinin ardından kasabanın gericileri tarafından “vurun kahpeye!” nidalarıyla linç edilir. 
  • Ateşten Gömlek: Millî Mücadele hakkında yazılan ilk roman olma özelliği taşır. Roman, Millî Mücadele'nin bir bakıma destanı gibidir, İzmir'in işgalinden sonraki umutsuzluk günleri, Millî Mücadele'nin doğuşu ve kurtuluşu anlatır. 
  • Özeti: İzmir’in işgali sırasında kocası ve çocuğu düşman tarafından öldürülen Ayşe, İstanbul'a akrabası Peyami’nin yanına gelir. İkiliye Binbaşı İhsan da katılır ve Anadolu’ ya geçerler, amaçları Kuvayımilliyeye hizmet etmektir. Bu arada hem Peyami hem de Binbaşı İhsan Ayşe’ye aşık olur. Bu aşk her ikisi için de ateşten bir gömleğe dönüşür. Sakarya Savaşı’nda hemşire olarak görev alan Ayşe, İhsan’la birlikte cephede aynı dava uğruna şehit olur. Yaralanan Peyami, kafasında kalan bir kurşunla Ankara Cebeci Hastanesinde anılarını yazmayı tamamlar ve kafasındaki kurşunun çıkarılması için girdiği ameliyatta hayatını kaybeder.
3. Toplumsal Konulara Yöneldiği Tezli Eserler:
  • Sinekli Bakkal: Halide Edip bu romanıyla kalabalık şahsiyetler ve bu şahsiyetlerin yer aldığı toplum meselelerine geçer. Roman 2.Abdülhamit döneminde İstanbul'un arka sokaklarında yaşayan insanların hikâyesidir. Halide Edib eserini yazarken geleneksel Türk tiyatrosundan özellikle Karagöz ve orta oyunu tiplerinden yararlanır. 
  • Özeti: İstanbul Aksaray'da imamın küçük kızı Emine, aynı mahalleden orta oyuncu Tevfik ile babasının karşı çıkmasına rağmen evlenir. Tevfik, zenne rolüne çıktığı için “Kız Tevfik” diye anılmaktadır. Bir süre sonra bu yüzden ayrılırlar. Ayrıldıktan sonra Rabia isminde bir çocukları dünyaya gelir. Babası İstanbul’dan sürgüne gönderilir. Bu sırada Rabia sesi ile herkesi büyülemektedir. Kuran ve mevlit okumakta üstüne kimse yoktur. Tevfik sürgünden döner, kızını yanına alır. Ancak bu sefer de Jön Türklere yardım ettiği için Şam'a sürülür. Rabia ise Müslüman olan piyano öğretmeni Peregrini ile evlenir. 1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra babası sürgünden döner. 
  • Tatarcık: Romanda Cumhuriyet devri gençliği ele alınmıştır. Romanda Tatar Osman'ın kızı Lâle'ye (Tatarcık) ağırlık verilir. Birbirinden ayrı karakterde olan yedi üniversiteli genç etrafında, bir bakıma geleceğin Türkiye'si anlatılmak istenir.
  • Akile Hanım Sokağı: Üç farklı hayat bir yerde yaşar: İstanbul'un eski köklü aileleri, Taşra'dan gelenler ve Amerikalılar. Bütün bunlar etrafında denilebilir ki bu roman, değişen Türkiye'nin bir İstanbul panoramasıdır. 
  • Sonsuz Panayır: Halide Edip, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Anadolu sermayesinin egemen olduğu İstanbul sosyetesini ve eğlence dünyalarını anlatır.
Hatıraları:
  • Mor Salkımlı Ev: Yazarın çocukluk günlerinden 1918 yılına kadarki anılarını anlattığı kitabıdır. Yazar, eserin birinci bölümünde anılarını üçüncü tekil kişi anlatımı ile kaleme almış, daha şuurlu hatırladığı anılarını anlatmaya başladığı ikinci kısımdan itibaren birinci tekil şahıslı anlatıma geçmiştir. Bu nedenle eser, anı-roman özelliği de gösterir. 
  • Türk'ün Ateşle İmtihanı: 1918'den 1923 sonlarına kadar olan dönemi anlattığı hatıra kitabı. Kurtuluş Savaşı sırasında yaşananlar, canlı ve etkileyici bir anlatımla okura sunulur. Türk'ün Ateşle İmtihanı, Halide Onbaşı'nın, o günleri yaşayan bir aydının içten anlatımıyla yakın tarihimize ışık tutmaktadır.
Tüm Eserleri
  • Roman: Raik'in Annesi, Seviye Talip, Handan, Yeni Turan, Son Eseri, Mev'ud Hüküm, Ateşten Gömlek, Kalp Ağrısı, Vurun Kahpeye, Zeyno'nun Oğlu, Sinekli Bakkal, Yolpalas Cinayeti, Tatarcık, Sonsuz Panayır, Döner Ayna, Âkile Hanım Sokağı, Sevda Sokağı, Çaresaz, Hayat Parçaları.
  • Hatıra: Mor Salkımlı Ev, Türk'ün Ateşle İmtihanı
  • Hikaye: Harap Mabetler, Dağa Çıkan Kurt ve Kubbede Kalan Hoş Seda

İlk İslami Eserler Özet

Kutadgu Bilig (11.yy)
  • İslami dönem Türk edebiyatının ilk eseridir. 
  • Eserin adı, "mutluluk veren bilgi" anlamına gelmektedir.
  • Yusuf Has Hacip tarafından yazılmıştır. 
  • Eser, 1071 yılında tamamlanarak Tabgaç Buğra Han’a sunulmuştur.
  • Bir nasihatname (pendname) olan eser aynı zamanda siyasetname özelliği gösterir.(Türk edebiyatının ilk siyasetnamesi).
  • Eserde devlet idaresinin ve sosyal düzenin nasıl olması gerektiği karşılıklı konuşmalar şeklinde verilir.
  • Alegorik özellik gösteren eserde adaleti, saadeti, aklı ve akıbeti temsil eden dört kahramanın çevresinde gelişen olaylar anlatılır.
  • Mesnevi nazım şekli ile yazılmış manzum bir eserdir. (Türk edebiyatının ilk mesnevisi)
  • 6645 beyitten oluşan eserin içerisinde 173 dörtlük de bulunmaktadır.
  • Didaktik bir eserdir. 
  • Aruzun "fe’ûlün feulün feulün fe’ûl" vezniyle yazılmıştır.
  • Eser, Hakaniye lehçesiyle (Karahanlı Türkçesi) yazılmıştır. 
👉 Kutadgu Bilig hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Divan-ı Lûgat-it Türk (11.yy)
  • Türkçe - Arapça sözlük
  • Kaşgarlı Mahmut tarafından hazırlanan eser Ebul Kasım Abdullah’a sunulmuştur. 
  • Türk dilinin ilk sözlüğüdür. 
  • Eserde 7500 Türkçe sözcük Arapça olarak açıklanmıştır.
  • Eserin yazılma amacı: Araplara Türkçe öğretmek ve Türkçenin güzelliklerini ortaya koymaktır.
  • Eser aynı zamanda Türkçenin ilk dil bilgisi kitabıdır. 
  • Kaşgarlı sözcüklerin Arapça karşılığını vermekle kalmamış, anlamını verdiği sözcüklerin Türk dilindeki kullanımına dair savsagu ve koşuk örnekleri vermiştir. (şiir antolojisi)
  • Kaşgarlı Mahmut, eserine Türk illerinin haritasını da koymuştur. Bu harita Türk dünyasıyla ilgili yayımlanan ilk haritadır.
  • Türk örf ve gelenekleri üzerine önemli bilgiler de veren eser sonuç olarak ansiklopedik sözlük özelliği gösterir.
👉 Divan-ı Lugat-it Türk hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Atabetü'l Hakayık (12.yy)
  • 12. yüzyılda Edip Ahmet Yüknekî tarafından yazılmıştır. 
  • Eserin adı, “Hakikatlerin Eşiği” anlamına gelmektedir. 
  • Dinî ve ahlakî bir eserdir. 
  • Bu eserde, bilginin faydası, cehaletin zararları, cömertlik, cimrilik, iyi ve kötü huylar anlatılarak halka yararlı olmak hedeflenmiştir. (didaktik)
  • Eser Dad İspehsalar Mehmet Bey’e sunulmuştur. 
  • Eser Kutadgu Bilig gibi Karahanlı (Hakaniye) Türkçesiyle yazılmıştır.
  • Eserde gazel şeklinde uyaklanmış 40 beyit ve asıl bölümün bulunduğu 101 dörtlük vardır.
  • Eserde aruz ölçüsü kullanılmıştır.
👉 Atabetü'l Hakayık hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Divan-ı Hikmet (12.yy)
  • Dinî-tasavvufi şiirlerden oluşan eser.
  • Eser, Hoca Ahmet Yesevi'nin ve onun ölümünden sonra Yesevi dervişlerinin söylediği şiirlerden oluşmaktadır.
  • Eserin yazılma amacı, halka İslamiyet’i öğretmektir.
  • Eserde Allah ve Peygamber aşkı, ibadet, cennet ve cehennem, kıyamet günü, dünyanın geçiciliği gibi konular işlenmiştir.
  • Şiirlerin her birine hikmet adı verilir.
  • Sade bir dille yazılmıştır. 
  • Didaktik (öğretici) bir eserdir. 
  • Hikmetlerin büyük bir kısmı 5-25 arasında değişen dörtlüklerden ibaret olup uyak düzeni koşmaya benzemektedir.
  • Eserdeki hikmetlerin tamamında hece ölçüsü kullanılmıştır (7'li,12'li ve 14'lü).
  • Eser Karahanlı Türkçesi ile kaleme alınmıştır.
👉 Divan-ı Hikmet hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.

👉 İlk İslami Eserler Çalışma Kağıdı İndir!

İlgili Sayfalar 

 

Abdülhak Hamit Tarhan (1852-1937)

Abdülhak Hamit 
  • Tanzimat edebiyatı ikinci dönem şair ve oyun yazarı, diplomat.
  • Büyükbabası Hekimbaşı Abdülhak Molla’ya ait Bebek’teki Pembe Yalı’da doğdu.
  • Ulema sınıfından tarihçi Hayrullah Efendi’nin oğludur.
  • Eğitimine Bebek’teki mahalle mektebinde başladı, devrin tanınmış hocalarından özel dersler aldı.
  • 1863’te ağabeyi Nasuhi Bey ile Paris’e gitti. Burada bir buçuk yıl kadar özel bir okula devam etti.
  • 1865’te Tahran’a elçi tayin edilen babasıyla İran’a gitti. Bir yıl sonra babasının ölümü üzerine İstanbul’a dönerek memuriyete başladı.
  • 1874’te Fatma Hanım ile evlendi.
  • 1876’da Paris büyükelçiliği ikinci kâtibi olarak Fransa’ya gönderildi.
  • Paris’te iken yayımladığı Nesteren (1878), adlı oyunu nedeniyle görevinden alındı.
  • 1883'te Bombay şehbenderliğine tayin edildi. İstanbul’da vereme yakalanan Fatma Hanım’ın durumu ağırlaşınca İstanbul’a dönmek üzere yola çıktı. Makber adlı eserini karısının hastalığı sırasında yazmaya başladı. Yolda karısının durumu büsbütün kötüleşince Beyrut’ta karaya çıktılar. Eşi burada vefat etti (1885).
  • İstanbul’a döndükten bir süre sonra Londra elçiliği başkâtibi olarak atandı (1886).
  • 1890’da Londra’da Nelly Clower ile evlendi.
  • Bastırmak üzere İstanbul’a gönderdiği Finten ve Zeynep adlı oyunları sakıncalı bulunarak görevinden alındı. Bazı nüfuzlu dostlarının araya girmesi üzerine eser yayımlamamak şartıyla affedildi.
  • 1895’te Lahey’e gönderildi. İki yıl sonra tekrar Londra’ya döndü.
  • 1906’da Brüksel sefaretine tayin edildi. 
  • 1911’de eşi Nelly’nin ölümünden sonra Cemile Hanım ile evlendi. Kısa süren bu evlilikten sonra 1912'de Lüsyen Hanım ile evlendi. 
  • 1912’de diplomatik görevlerine son verildi.
  • İstanbul’a döndükten sonra Meclis-i Ayan azası seçildi (1914-1918).
  • Mütareke yıllarında Viyana’ya gitti (1918-1922).
  • Zaferden sonra sefalet içinde yaşadığı Viyana'dan döndü. 
  • TBMM tarafından kendisine vatana yaptığı hizmetler nedeniyle maaş bağlandı.
  • 1928’de İstanbul’dan milletvekili seçildi (1928-1937). 
  • 13 Nisan 1937’de Maçka Palas’taki odasında zatürreden öldü.
Sanat Anlayışı
  • Şair-i Azam (büyük şair) ve "Tezatlar Şairi" olarak da tanınır.
  • Şair, sanat için sanat prensibiyle, “ferdî/içe dönük” bir edebiyatın temsilcisidir.
  • Sadece tiyatro ve şiir yazan Hamit, romantizmin etkisindedir.
  • Batı şiirinde görüp beğendiği şekilleri Türk şiirine getirmiştir. Batı'dan aldığı nazım şekillerinin yanında hiçbir kurala bağlanmadan kendi oluşturduğu şekiller de kullanmıştır.
  • Tanzimat şiirindeki Batılılaşmanın asıl ihtilalcisi kabul edilmiştir.
  • Aruz ölçüsünden vazgeçmemiş ancak hece ölçüsü ile de şiirler yazmıştır.
  • Serbest nazma (ölçüsüz şiir) örnek olacak şiirlerin de ilk örneklerini vermiştir.
  • Şiirde aşk, tabiat, ölüm (metafizik ürperti) temalarını lirik bir anlatımla ele almıştır.
  • Hâmit, eserlerinde genel olarak anlaşılması zor, ağır bir dil kullanmıştır. 
Şiir Kitapları
Sahra: Basılan ilk şiir kitabı budur. Edebiyatımızın ilk pastoral şiir örnekleri bu kitaptadır. 59 sayfalık bu eser gözleme dayanmayan bir kır ve köy hayatının övgüsüdür.
Belde: Eserde, genç şairin, Paris’te katipken yaşadığı maceralı hayatın izleri görülmektedir.
Bunlar Odur: Hindistan'da, karısının hastalığı sırasında yazdığı 19 manzumeden oluşan küçük bir şiir kitabıdır.
Garam: Çamlıca’da yaşanmış bir aşk macerasını, hayali olaylar ve felsefi düşüncelerle birleştirerek romantik bir üslupla anlattığı eser.
Validem: Hâmit’in annesinin hatıralarıyla söylediği uzun manzumedir. Validem’in ölçüsü eski (aruz), şekli yenidir. Validem, edebiyatımızın kafiyesiz yazılan ilk şiiridir. Şiirden bir bölüm için tıklayınız.
Makber, Ölü, Hacle: 1885 yılında ilk eşi Fatma Hanım'ın ölümü nedeniyle ölüm karşısında duyduğu ıstırabı, isyanı, çaresizliği ve imanına sığınıp bu gerçeği kabullenişini arka arkaya yayımladığı bu üç eser ile dile getirir. Ölüm karşısında hissettikleri ve düşündükleri bu üç eserde birbirine tezat oluşturacak şekilde işlenir (Hamit'e tezatlar şairi denmesinin bir nedeni de budur).
Makber'den...
Eyvah! Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu ah-u zâr kaldı.
Şimdi buradaydı, gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden.
Ben gittim, o haksar kaldı,
Bir köşede tarumar kaldı,
Baki o enis-i dilden, eyvah,
Beyrut'ta bir mezar kaldı.
Tiyatro Anlayışı
  • Şiirlerinin aksine tiyatro eserlerinde daha toplumsal bir tavır sergilemiştir.
  • Vatan-millet sevgisi, İslam birliği, kadının sosyal hayattaki yeri ve eğitimi, savaş karşıtlığı, zalim yönetici ve problemleri, meşruti sistem isteği, hanedan karşıtlığı sanatçının eserlerinde ele aldığı toplumsal konulardan öne çıkanlardır.
  • Hepsi basılmasa da yirmiden fazla oyun yazmıştır.
  • Tiyatrolarını yazılışları bakımından manzum, mensur ve manzum-mensur karışık olmak üzere üçe ayırmak mümkündür.
  • Nesteren adlı oyunu, edebiyatımızın hece ölçüsü ile yazılan ilk manzum tiyatro eseridir.
  • Manzum olanların bir kısmı aruz, bir kısmı da duraksız hece ölçüsü ile yazılmıştır.
  • Tiyatrolarında konuların işlenişi karışık, konulardaki mantıksal bağlantılar da zayıftır.
  • Oyunlardaki kişi sayısı oldukça fazladır ancak bu durum esere bir zenginlik katamaz.
  • Şiirlerinde olduğu gibi oyunlarında da dili kullanmakta pek başarılı değildir.  
  • Shakespeare'den gelme bir tesir ile kimi oyunlarında cinlere ve cadılara da yer verir.
  • İlk piyeslerinde tiyatro tekniğine uyan Hamit, daha sonra bu konuda oldukça kayıtsız davranmıştır. Sahnelenmeye pek de uygun olmayan bu eserleri daha çok okunması için yazmıştır. 
  • Yerli hayatı konu aldığı birkaç oyun dışında oyunlarında tarihî olaylara ve başka milletlerin yaşayışlarına yer vermiştir (yerli-günlük hayat, tarihî ve egzotik eserler).
Tiyatro Eserleri
Mensur (düz yazı) Tiyatroları: Macera-yı Aşk, Sabr u Sebat, İçli Kız (Baştan sona düzyazı), Duhter-i Hindu, Finten, Tarık, Yadigâr-ı Harp, İbn-i Musa.
Manzum Tiyatroları: Nesteren, Eşber, Liberte, Sardanapal, Cünûn-ı Aşk, Turhan, Hakan 

İlgili Sayfalar
Yararlanılan Kaynaklar

Anlamına Göre Cümleler

  • Her cümle; kendini oluşturan sözcük gruplarına, sözcüklere ve eklere göre çeşitli anlam özelliklerine sahiptir.
  • Cümlelerin temel anlam özelliği olumluluk / olumsuzluktur. Yani bir cümle hangi anlam özelliğine sahip olursa olsun ya olumlu ya da olumsuzdur.
  • Olumlu ve olumsuz cümleler ayrıca soru, emir, istek, şart, gereklilik, ünlem vb. anlamlar taşıyabilir:
  1. Olumlu Cümle
  2. Olumsuz Cümle
  3. Soru Cümlesi
  4. Emir Cümlesi
  5. İstek Cümlesi
  6. Ünlem Cümlesi
  7. Şart Cümlesi
  8. Gereklilik Cümlesi
1. Olumlu Cümle 
Yüklemin bildirdiği yargının gerçekleştiğini, gerçekleşmekte olduğunu ya da gerçekleşeceğini bildiren cümledir.
Dikkat: Olumlu ve olumsuz cümlelerde de belirleyici olan, yargının bizim için iyi ya da kötü olması değil, yargıda bildirilenin gerçekleşip gerçekleşmediğidir.
Kazada bir kişi yaralanmış. 
Güzel bir tatil planlıyoruz. 
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! 
Orada bir köy var uzakta. 
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Uyarı: Biçimce olumsuz olduğu halde anlamca olumlu cümleler de vardır: Kimi cümleler “yok, değil, -ma, -me, -sız, -siz…” gibi olumsuzluk bildiren unsurları aldığı hâlde anlamca olumlu olabilir:
Falakadan korkmayan yoktur. (iki olumsuz unsur, cümleyi olumlu yapmış) 
Sizin hakkınızı vermeyecek değiliz. (iki olumsuz unsur, cümleyi olumlu yapmış) 
Vatan al bayrağın dalgalandığı yer değil midir? (biçimce olumsuz olan cümle soru yoluyla olumlu yapılmış)
2. Olumsuz Cümle
  • Yüklemin bildirdiği yargının gerçekleşmediği, gerçekleşmeyeceği ya da anlatılanın öyle olmadığı anlamını veren cümlelerdir. 
  • “-me (-ma)” olumsuzluk ekiyle, -siz (-sız, -suz, -süz) ekiyle, “değil” ve “yok” sözcükleriyle yapılır.
Taşıma su ile değirmen dönmez.
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel olduğunu.

Her kuşun eti yenmez.

Bu yüzlerce kız çocuğunun çılgın neşesi, sevinci bana dalgın bir hüzünden başka bir şey vermiyor. 

Bu film pek güzel değil. 
Bu sınıf çok sessiz. 
Benim doğduğum köylerde ceviz ağaçları yoktu.
Uyarı: Biçimce olumlu olduğu halde anlamca olumsuz cümleler vardır:
Bunca masrafa para mı dayanır? (soru yoluyla) ... dayanmaz. 
Gel de çık işin içinden! ("gel de" kalıbıyla) ... çıkamazsın. 
Seni nasıl unuturum? (soru sözcüğü yoluyla) ... unutmam. 
Ne yârdan geçerim ne serden. (ne...ne bağlacı ile) ... yârdan da serden de geçmem.
3. Soru Cümlesi
  • Soru yoluyla bilgi almayı amaçlayan cümle, soru cümlesidir. 
  • Bu cümleler, öğrenmeye, bir kuşkuyu gidermeye, bir yargıyı sorulu biçimde dile getirmeye yöneliktir. 
  • Soru cümleleri “mi” soru ekiyle ya da soru sıfatı, soru adılı, soru belirteci gibi soru sözcüklerinden biriyle kurulur. 
  • Soru cümlesi olumlu veya olumsuz olabilir.
Soru cümleleri çeşitli açılardan incelenebilir:
Gerçek Soru Cümlesi:
Yanıt isteyen soru cümleleri gerçek soru cümlesidir.
Hangi ev sizin? (soru sıfatı ile) 
Ona nasıl söyleyeceksin? (soru zarfı ile) 
Niçin baktın bana öyle? (soru zarfı ile) 
Dün beni kim sormuş? (soru zamiri ile) 
Son soruyu yapabildin mi? (soru eki ile)
Sözde Soru Cümlesi:
  • Amacı, karşıdan bir yanıt almak olmayan soru cümleleridir. 
  • Bunlar, anlamı daha etkili kılmak için yargıyı soru yoluyla ileten cümlelerdir. 
  • Bu yolla, genellikle biçimce olumlu anlamca olumsuz ya da biçimce olumsuz anlamca olumlu cümleler kurulduğunu biliyoruz. 
  • Yanıt istememekle birlikte bu cümlelerin sonlarına soru işareti konabilir.
O soruyu nasıl görmedim ben? 
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz? 
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Uyarı: Soru anlamı temel cümlenin yüklemine yönelik değilse o cümleden soru anlamı çıkmaz:
Eve geldi mi hemen buzdolabına bakardı. (soru yok) 
Hangi denize çıksam fırtına kopar. (soru yok) 
Onun niçin gelmediğini bilmiyoruz. (soru yok)
4. Emir Cümlesi
  • Yüklemin emir kipi ile çekimlendiği cümlelerdir.
Örnekler
Sen çocuklarla ilgilen, ben dışarı çıkıyorum.
Burayı hemen terk ediniz.
Oğlum, al şu talimatı da bölüğe oku.
Şimdi, kitabınızın elli altıncı sayfasındaki soruları çözün.
Uyarı: Emir kipiyle kurulan bazı cümleler “dilek, istek, yalvarma, yakarma, üzüntü, beddua” gibi değişik anlam özelliklerine sahiptir:
Allah hiç kimseyi evladıyla imtihan etmesin.
Kan tükürsün adını candan anan dudaklar
Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun
Kendine iyi bak, yüzün hep gülsün.
Ne duruyorsun be, at kendini denize
Geride bekleyenin varmış, aldırma
Okuyun, ne bulursanız okuyun.
5. İstek Cümlesi
  • Bir olay ya da durumun gerçekleşmesine dair istek, dilek ya da arzuyu bildiren cümlelerdir.
  • İstek cümleleri istek kipinin yanı sıra anlam kaymasına uğrayan şart ve emir kipleriyle de yapılır.
Örnekler
Açık bir çay alayım.

Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım.

Ne olur bana yardım edin.

Keşke o da gelseydi.

Bari bu doğru çıksaydı.
VI. Ünlem Cümlesi
  • İçinde ünlem bulunan ya da vurgu ile ünlem anlamı verilen cümlelerdir.
  • Bu cümleler; sevinç, mutluluk, özlem, üzüntü, heyecan, acı, keder, coşku, hayret vb. duyguları ifade eder.
Örnekler
İmdat, yangın var!

Hey, buraya gel!

Allah için beni rahat bırakın!

Ah, vuruldum!
7. Şart Cümlesi
  • Yan cümlesi şart kipi (-sa, -se) ile kurulan cümlelerdir.
  • Bunlar yüklemin bir şarta / koşula bağlandığı cümlelerdir.
  • Bütün fiil çekimleri bağımsız cümle yapabildikleri halde, şart anlamı ile kullanılan şart kipi tek başına cümle oluşturamaz.
Çevresindeki insanları biraz dinlese / daha az hata yapacak.
                      yan cümle 
Örnekler
İnsan severek çalışırsa her işi başarır.

Yalnızca kendi çıkarlarını düşünürsen hiç dostun kalmaz.

Gençliğin kıymetini bilmezsen yaşlılıkta perişan olursun.

Ne ekersen onu biçersin.

Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur.

Babasını görsem hemen şikâyet edeceğim.

Gideceğimiz yer uzak değilse yürüyelim.
Uyarı: Şart kipi kimi zaman cümleye istek anlamı katar. Bu ayrım için -cümledeki anlamın yanı sıra- şart kipinin cümledeki yerine bakmak da yeterlidir. İstek cümlesinde şart kipi yan cümle kurmayıp asıl yargının çekiminde kullanılır.
Bu akşam da burada kalsak. (istek cümlesi)
Hava güzel olursa baraja bisikletlerimizle gideriz. (şart cümlesi)
Dikkat: Şart kipiyle çekimlenen eylem arka arkaya kullanılırsa cümleye tahmin anlamı katar:
Bu saatte gelse gelse babam gelir.
Bu işi yapsa yapsa Mert yapar.
8. Gereklilik Cümlesi
  • Eylemin gerçekleşmesinin zorunlu ya da gerekli olduğunu bildiren cümlelerdir.
  • Bu cümlelerde yüklem genellikle gereklilik kipiyle (-malı, -meli) çekimlenir.
Örnekler
Geç olmadan öğrencinin velisiyle görüşmeliyiz.

Yarınki sunum için hazırlık yapmalıyım.

Paragraf sorularını rahat çözebilmek için çok kitap okumalısın.
"Arının balı olmalı
Ben güzele güzel demem
Güzel faydalı olmalı
Güzel dediğin işe yaramalı
Kadın mı? Hamur yoğurmalı"
(Bedri rahmi Eyüboğlu)

Serbest Nazım ve Toplumcu Şiir (1920-1940)

Nazım Hikmet Ran
  • Toplumcu şiirin ilk kuşağıdır.  
  • Bu şiir anlayışının temelini materyalist dünya görüşü oluşturur.
  • İdeolojik bir eğilim gösterir. Bu şiir anlayışının ideolojik arka planını Marksist ideoloji  şekillendirir.
  • Toplumcu şairler; işçi, emekçi ve köylü sınıfının ezildiği temel düşüncesinden hareket eder.
  • Kolektif emek öne çıkarılır (kolektivizm). Sosyalist bireysellik ancak kolektif emek içinde gelişebilir.
  • Pragmatik bir edebiyattır ve tezi vardır. Eleştirmekle kalmaz, çözüm önerileri sunar.
  • Şiirlerde sosyal sorunlara yer verilir. Sorunların çözümü için tek formülün sosyalizm olduğu gösterilmeye çalışılır.
  • Dilin harekete geçiren gücünden, etkisinden yararlanılmıştır. Geniş kitlelere hitap etmek, onları harekete geçirmek için söylev üslubundan yararlanılmıştır.
  • Bu edebiyat eğitsel işlevle yüklüdür. 
  • Bu nedenle şiirlerde yalın bir dil kullanılır.
  • Şiirde imge ve söz sanatlarına az yer verilir.
  • Sözcükler genelde gerçek anlamlarıyla kullanılır.
  • Toplumcu şiir, hayata daima iyimser bakar. (optimist)
  • Sanat, her türlü dinsel ve töresel bağdan koparılmak istenir.
  • Toplumcu şiirin bu neslinde fütürizm öne çıkar.
  • Şiirde biçimden çok içeriğe önem verilir. 
  • Şiirler ölçüsüz, kafiyesizdir.
  • Bu türde ahenk; aliterasyon, asonans ve sözcük tekrarları ile sağlanır.
  • Bu kuşağın öncüsü ve en önemli şairi Nazım Hikmet'tir. 
  • Ercüment Behzat Lav ile İlhami Bekir Tez de bu kuşak içinde gösterilir. Bu iki isim bazı kaynaklarda 1940 kuşağı içinde de gösterilmektedir.
Toplumcu Şiir Sözlüğü
  • Materyalizm: Her şeyin maddeden oluştuğunu savunan, metafiziksel hiçbir kavramı kabul etmeyen felsefe kuramıdır.
  • Marksizm: Alman filozof Karl Marks'ın düşüncelerine dayanan devrimci sosyalist akım. Sınıfsız toplumu hedefleyen bu görüş, işçi sınıfının kurtuluş mücadelesiyle doğmuştur.
  • Pragmatik: Faydacılık, gerçeğe ve eyleme dönük olan.
  • Kolektivizm: Bireyci davranışın tam tersi, kolektif emeğe inanan ekonomik ya da sosyal görüş.
  • Optimist: İyimser, pesimist olmayan.
  • Fütürizm (gelecekçilik): Bu akımın temel amaçları; geçmişteki estetik değerleri ve gelenekleri bütünüyle reddederek makineleşme, sürat ve dinamizm kavramlarını toplumsal hayatın temeli haline getirmektir. Ayrıntılı bilgi için tıklayınız. 
Nazım Hikmet (1902-1963)
  • Toplumcu şiir anlayışının öncü ismi, şair, yazar. 
  • Şair, 1920 kuşağına dahil olsa da hem 1940 hem de 1960 kuşağı toplumcu şiiri onun etkisi altındadır.
  • İlk şiirlerini hece vezniyle yazan şair sonradan serbest nazma geçer.
  • Şiir anlayışını en çok etkileyen şair, Rus Vladimir Mayakovski'dir.
  • Şekilden çok içeriğe önem verdi.
  • Şiirde ahengi ses ve sözcük tekrarları ile sağladı.
  • Mayakovski’nin etkisiyle uzunlu kısalı, merdiven istifli mısralara yöneldi.
  • Lirik şiirleriyle de tanınan şair romantik devrimci olarak tanınmaktadır.
  • Geniş kitlelere hitap etmek, onları harekete geçirmek için söylev üslubundan yararlanmıştır.
  • Daha çok fütürizm akımından etkilenmiştir.
  • Şiirlerinde hayat, ölüm, adalet, sevgi, barış, hapis, kadın, çocuk, memleket ve insan sevgisi öne çıkar.
  • Dünyaca tanınmış olan Nazım Hikmet'in şiirleri birçok yabancı dile çevrilmiştir.
Eserleri
  • Şiir: 835 Satır, Jokond ile Si-Ya-U, Varan 3, 1+1=1, Sesini Kaybeden Şehir, Gece Gelen Telgraf, Benerci Kendini Niçin Öldürdü?, Portreler, Taranta Babu’ya Mektuplar, Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı, Kurtuluş Savaşı Destanı, Saat 21-22 Şiirleri, Memleketimden İnsan Manzaraları I-V, Dört Hapisaneden, Rubailer, Yatar Bursa Kalesinde, Yeni Şiirler, Son Şiirler
  • Tiyatro: Kafatası, Bir Ölü Evi Yahut Merhumun Hanesi, Unutulan Adam, Ferhad ile Şirin, Enayi, İnek, Sabahat, Ocak Başında – Yolcu, Yusuf ile Menofis, Demokles’in Kılıcı
👉 Nazım Hikmet hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız. 

Ercüment Behzat Lav (1903-1984)

  • Şair, yazar, oyuncu, öğretmen.
  • Türk şiirinde serbest nazmı (ölçüsüz şiiri) ilk kullananlardan biridir.
  • Modern şiir biçimlerini yerli temalara uygulayan deneyci, yenilikçi bir şairdir.
  • Şiirinin en önemli özelliği ironidir. Lav, şiirini genel olarak bir uygarlık eleştirisi üzerine kurmuş ve alay etmiştir.
  • Şiirlerinde din, toprak ve emek sömürüsü, uzay-teknoloji, Anadolu insanı, uygarlık, aşk, çocukluğa özlem, kaçış, ölüm gibi temalar öne çıkmaktadır.
  • Eserlerinde Dadaizmfütürizm, kübizm ve sürrealizm akımlarının etkileri görülür.
  • Şiir Kitapları: S.O.S, Kaos, Açıl Kilidim Açıl, Mau Mau, Üç Anadolu
  • Oyunları: Karagöz Stepte, Altın Gazap
İlhami Bekir Tez (1905 - 1984)
  • Öğretmen, yazar, şair.
  • Türk şiirinde serbest nazmı (ölçüsüz şiiri) ilk kullananlardan biridir.
  • "Vecdi Ahmed" ve “Herhangi biri” imzalarını da kullandı
  • Bir işçinin yirmi dört saatini anlattığı "24 Saat" adlı şiir kitabıyla tanındı.
  • Şiirlerinde Nazım Hikmet etkisi görülür.
  • Tasvirci, zaman zaman da coşkun bir anlatımı vardır.
  • Yetimhanede büyüyen sanatçı, çocuklar için birçok şiir yazmıştır.
  • Nazım Hikmet'le yazdıkları "Mavi Kitap" çocuklar için yazılmış şiir ve öyküleri içeren özgün bir çalışmadır.
  • Şiir Kitapları: 24 Saat, A-Birinci Forma, Herhangi Bir Şiir Kitabıdır, Mustafa Kemal, Olduğu Gibi, Hürriyete Kaside, En Güzel Şarkı, Küba, Şiirler, Altın Destan Mustafa Kemal, 70 Yaşın Melankolisi, Unuttum
  • Romanları: Asfalt, Taşlıtarla'daki Ev, Herhangi Bir Roman Kitabıdır
  • Çocuk Kitapları: Hayat Bilgisine Göre Çocuk Şiirleri (ortak), Mavi Kitap (ortak), Birinci Seans (şiir)
👉 İlhami Bekir Tez hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Nazım Hikmet'in Şiirlerinden...

Makinalaşmak İstiyorum

trrrrum,
trrrrum,
trrrrum!
trak tiki tak!
makinalaşmak istiyorum!

mutlak buna bir çare bulacağım
ve ben ancak bahtiyar olacağım
karnıma bir türbin oturtup
kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!
trrrrum
trrrrum
trak tiki tak!
makinalaşmak istiyorum!

Türkiye İşçi Sınıfına Selam

Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selam yaratana!
Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm!
Bütün yemişler dallarınızdadır.
Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
haklı günler, büyük günler,
gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan,
ekmek, gül ve hürriyet günleri.

Türkiye işçi sınıfına selam!
Meydanlarda hasretimizi haykıranlara,
Toprağa, kitaba, işe hasretimizi,
Hasretimizi, ay yıldızı esir bayrağımıza.
Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selam!
Paranın padişahlığını,
Karanlığını yobazın
Ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selam!

Türkiye işçi sınıfına selam!
Selam yaratana!
İlgili Sayfalar
Yararlanılan kaynaklar için "Kaynakça" sayfamıza bakabilirsiniz.