Geleneksel Türk Tiyatrosu Konu Testi 2

Esas itibarıyla —, Karagöz’ün perdeden meydana taşınan; — ise orta oyununun meydandan sahneye çıkarılan hâlidir. Bu geçişlilik; kaynak, yapı, tipler ve icra teknikleri bakımından her üç sanat dalının sahip olduğu ortaklıkları açıklamaya yeterlidir.
1. Parçada bırakılan boşluklara sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) köy seyirlik oyunları, tuluat tiyatrosu
B) orta oyunu, meddah
C) köy seyirlik oyunları, gölge oyunu
D) orta oyunu, tuluat tiyatrosu
E) meddah, gölge oyunu

Fıkra: Nükteli Hikayecik

Nasrettin Hoca
  • Nükte içeren kısa hikayecik.
  • Bu tür, İslamiyet’in kabulünden sonra "lâtife" sözcüğü ile karşılanmış; fıkralardan oluşan eserlere de "letaifname" denmiştir.
  • Dilimize Arapçadan geçen "fıkra" sözcüğü ise 19. yüzyılın sonlarına doğru kullanılmaya başlanmıştır.
  • Az sözle çok şey anlatması, güldürürken düşündürmesi, mizah yoluyla toplumsal sorunlara değinmesi gibi özellikleriyle öne çıkan bir türdür.
  • Fıkralar, geçmiş ile gelecek arasında da bir köprü görevi görerek halkın ortak değer yargılarını gelecek nesillere aktarır.
  • Kullanılan sözcükler, diyalog unsurları, konu seçimi ve kendine özgü kompozisyonu ile diğer sözlü edebiyat ürünlerinden ayrılır.
Özellikleri

Divan Edebiyatı Çıkmış Soruların Çözümü

1. Aşağıdakilerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır? (2013)
A) Türk edebiyatındaki ilk şairler tezkiresi, Ali Şir Nevai’nin XV. yüzyılın sonlarına doğru Çağatay Türkçesiyle yazdığı Mecalisü’n Nefais’tir.
B) Garibname adlı büyük mesnevisiyle tanınan Âşık Paşa, devrinin önemli düşünürlerinden biridir.
C) Divan sahibi olan Ahmedî’nin en iyi bilinen eserlerinden biri de İskendername’dir.
D) Şeyhî’nin başlıca edebî eserleri; Hüsrev ü Şirin, Divan ve Harname’dir.
E) Gülşehrî’nin Çengname adlı eseri, hem dil hem de üslup yönünden devrinin önemli eserlerinden biridir.

Çözüm

Çengnâme, 15.yüzyıl divan şairi Ahmet Dai'nin eseridir. Gülşehri'nin öne çıkan eseri ise kısmen tercüme olan Mantıku't-Tayr'dır.
Cevap E

Eşeğin Gölgesi

Haldun Taner
Haldun Taner'in üç perdelik epik oyunu.
Yazar, oyununu gezici hatip ve filozof Samsatlı Lukianos’un bir masalından yola çıkarak yazmıştır.
Oyun, bir eşeğin gölgesinin o eşeğin kirasına dâhil olup olmadığı tartışması ile başlayan abuk bir dava üzerinden ilerler.
Bir dönem yasaklanan eser ancak 1965 yılında sahnelenebilmiştir.
Bir masal ülkesi olan Abdalya'da geçen eserde kapitalist sistemin kusurları ve bunun ayırdına varmayan halkın eleştirisi yapılır.
Eser aynı zamanda dönem Türkiye’sine dair politik bir hicivdir.
Yazar, birçok oyununda olduğu gibi bu oyunda da geleneksel Türk tiyatrosundan yararlanmıştır.

Özet

Körebe

Cenap Şahabettin
Cenap Şahabettin’in tek perdelik komedisi.
Görücü usulü ile evliliği tenkit eden eser 1917'de yayımlanmıştır.
Çağdaş gençlerin evlilik konusundaki düşüncelerine dayanan eser, bir töre komedisidir.
Eser, oldukça basit bir kurguya sahiptir.
Yalan, iki tiyatro eseri kaleme alan sanatçının diğer eseridir. Oyun, sahneye konmuş ancak kitap olarak basılmamıştır.

Özet

Yusuf Lemi Bey, boşanma davalarındaki başarılarıyla ün kazanmış bir avukattır. Boşanma davalarında şöhret kazandıkça yanlış evliliklerin vahim sonuçlarını görmüş, bu hayatî meseleden çekinir olmuştur. Görücü usulüyle yapılan evlilikleri körebe oyununa benzeten Lemi Bey görüşüp tanışmadan yapılacak bir evliliğe karşıdır. Buna rağmen annesi ile yengesi, ona uygun bir eş bulabilmek için birçok kez görücüye çıkar.

Onuncu Köy

Fakir Baykurt'un 1961'de yayımlanan romanı.
Roman, köylüleri bilinçlendirmeye çalışan bir köy öğretmeninin mücadelesini konu alır.
Eserde adı verilmeyen öğretmen; kız çocuklarının okutulması, köylerde kurulan sömürü düzeni ve halkın din adamları tarafından batıl inançlarla kandırılması gibi konularla mücadele eder. 
Ancak düzenden beslenen kişilerce hiçbir köyde tutunamaz ve yedi köyden de sürülür. 
Sonraki üç köy de diğerleri gibi bakımsız ve medeniyetten uzaktır. Her köy, hurafelere inanmış cahil insanlarla doludur. Ağalar, toprak sahibi beyler ve sözde din adamları gelişmenin önündeki en büyük engellerdir.

Özet

Damalı, sürekli sürgün edilen öğretmenin çalıştığı sekizinci köydür. Bu köy de diğerleri gibi arkalarını kentteki memur ve parti gruplarına yaslayan varlıklı insanların köylüyü sömürdüğü bir yerdir.

El Eli Yur El de Yüzü

Abbas Sayar
Abbas Sayar'ın romanı.
Eser, Yozgat’ın Zağcıoğlu köyünde 1954 ve 57 seçimlerinde yaşananları ele almaktadır.
Bir süre politikaya bulaşan yazarın anılarından yola çıkarak yazdığı roman bir kara mizah örneğidir. 
Romanda yazarın Demokrat Parti macerası ve Türk köylüsünün politikayla olan ilişkisi ironik bir şekilde ortaya konmuştur.

Özet

Yozgat’ın Zağcıoğlu köyünde seçim telaşı vardır. Bir araya gelen köylüler, oylarını Demokrat Partiye vermeyi kararlaştırır. İçlerinde birkaç muhalif çıksa da onlar da çaresiz çoğunluğa boyun eğer. Köylü, seçim çalışması için köylerine gelen siyasilerin vaatlerine bakarak camilerine minare yapılacağına, köye öğretmen geleceğine, köy yolunun düzeltileceğine ve kredilerinin tamamen silineceğine inanmaktadır.

Başka Olur Ağaların Düğünü

Kemal Bilbaşar'ın 1972'de yayımlanan romanı.
Eserde olaylar Ege Bölgesi’nde bir kasabada geçer.
Romanda açıkça söylenmese de olaylar 1950'li yıllarda geçmektedir.
Eserde üçüncü tekil şahıs anlatıcı ile ilahi bakış açısı kullanılmıştır.
Roman, önceki romanların çoğunda olduğu gibi bir sınıf çatışması içermez. Burada iki ağa (Hüseyin Ağa, Osman Ağa) arasında bir rekabet söz konusudur. Yazarın diğer romanlarından farklı olarak ağalar, olumsuz özelliklerinin yanı sıra insani yanlarıyla verilir. Bu sayede yazar, klişe ağa tiplerini anlatmaktan kurtulmuş; onları realist bir biçimde ele alabilmiştir.
Yazarın diğer romanlarında olduğu gibi bu eserinde de idealleri uğruna mücadeleyi göze alan, kasabada yetişmiş ve hizmet etmek için yine kasabasına dönen bir kişi vardır (Doktor Murat).
Romanın ağırlık merkezini Osman Ağa'nın kızı Menekşe ile Doktor Murat arasında yaşananlar oluşturmaktadır.

Karşılaştırmalı Söz Sanatları

Teşbih / İstiare
  • Teşbihte (benzetme) hem benzeyen hem de kendisine benzetilen vardır:
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
Benzeyen: gözler
Kendisine benzetilen: merhamet
Kaldırımlar içimde yaşamış bir insandır
Benzeyen: kaldırımlar
Kendisine benzetilen: insan

Virgül Nerelerde Kullanılmaz?

1. İkilemelerin arasına hiçbir noktalama işareti konmaz.
  • Görünmez ve gittikçe şiddeti artan bir güç tarafından itiliyormuşçasına ağır ağır yürüyordu.
2. Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için virgül kullanılmaz. Bu durumda virgül yerine noktalı virgül kullanılmalıdır.
  • Kapılar, duvarlar ve tavanlar boyandı; parkeler değişti.
  • Anasına bak, kızını al; kenarına bak, bezini al.

Edebi Sanatlar Konu Testi 4

I. Devasız dert imiş aşkın ne derman eyleyim ona
II. Ardında bir beşik bırakır her giden tabut
III. Taçlar bile cihanda eğilen başlarındır
IV. Bulutlar ufukta bir beyaz yumak
V. Çok zor bazen avaz avaz susmak
1. Yukarıdaki numaralanmış dizelerin hangisinde tezat sanatı yoktur?
A) I   B) II   C) III   D) IV   E) V

Tedric

  • Sözlük anlamı derecelendirmedir (tedric).
  • Bir düşünceyi, duyguyu, hayali, durumu, heyecanı derece derece yükselterek veya indirerek bir düzen içinde ifade etme sanatıdır.
Örnekler

1

Gözüm, cânım efendim, sevdiğim, devletli sultanım
2 
Geçsin günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar
Zaman sanki bir rüzgâr ve bir su gibi aksın

Gecikenler

Nazım Kurşunlu
Nazım Kurşunlu'nun üç perdelik komedisi.
Eserde iki torunu ve damadıyla aynı evde yaşayan yaşlı ve bakıma muhtaç bir kadının hikâyesi anlatılmaktadır.

Özet

Eserin ana karakteri Afet Hanım; büyük torunu Ahsen, onun eşi Lemi ve küçük torunu Birsen ile aynı evde yaşamaktadır. Afet Hanım, iyice elden ayaktan düşmüştür. Büyükanne ile daha çok Birsen ilgilense de onunla yaşamak evdeki herkes için zordur.
Üst katta oturan ev sahipleri Didar Hanım da hemen her gün onları ziyarete gelmektedir. Afet Hanım'ın sürekli bir şeyler istemesi, gece sık sık tuvalete kalkması, kulaklarının ağır işitmesi Lemi’yi çileden çıkarmaktadır.

Midas'ın Altınları

Güngör Dilmen
Güngör Dilmen'in Midas Üçlemesi'ndeki (Midas'ın Kulakları, Midas'ın Kördüğümü) oyunlardan biridir. 
Midas’ın Kulakları’nda Midas, tanrılarla boy ölçüşürken Midas’ın Altınları’nda dünyadaki değerli olan her şeye sahip olmak, Midas’ın Kördüğümü’nde ise dünyanın sırrına ermek ister.
Tüm bu tutkuların kökeninde tanrısal olana ulaşma, mutlak iktidarı elde etme arzusu yatar. 
Bu arzu bir türlü gerçekleşmez ve her üç oyunda da Midas kendi sonunu hazırlar.

Özet

Balıkesir Muhasebecisi

Reşat Nuri Güntekin
Reşat Nuri Güntekin'in üç perdelik oyunu.
Oyun, İkinci Dünya Savaşı yıllarında İstanbul'da lüks bir apartman dairesinde geçmektedir.
Çeşitli toplumsal sorunların gündeme getirildiği oyunda toplumdaki ekonomik dengesizlik, vurgunculuk, yasaların adaleti sağlamaktaki yetersizliği gibi sorunlar ele alınmaktadır.

Özet

İkinci Dünya Savaşı yıllarında Balıkesir’de muhasebecilik yapan Tahir, bir arkadaşının iş teklifi üzerine emekli olur ve İstanbul’a yerleşir. Muhasebecilik yıllarında namuslu, ilkeli bir adam olarak tanınan Tahir Efendi, İstanbul’daki yeni işiyle beraber modern hayatın gereklerini yerine getiren ve vurguncu olarak nitelendirilen bir adam hâline gelir. 
Balıkesir’den tanıdığı eski arkadaşlarını bile randevusuz kabul etmez ve buna gerekçe olarak da artık büyük bir iş adamı olmasını gösterir.

Aynaroz Kadısı

Musahipzâde Celal
Musahipzâde Celal'in oyunu.
Osmanlı Devleti'nin son dönemlerini konu alan eserde, çöken adalet sistemi ile rüşveti kanıksayan devlet adamları anlatılmaktadır.
Oyunun kahramanı kötü düzenin temsilcisi olan Kadı Yakup Efendi’dir. Oyunun sonunda kötüler cezasını bulmaz. Yazar, böylece devletin içindeki yolsuzlukların bitmeyeceği mesajını seyirciye iletilmiş olur.

Özet

Kadınlara olan düşkünlüğü ve çıkarcı kimliği ile tanınan Yakup Efendi, görev yaptığı yerlerden kovulsa da bacanağı Şeyhülislam Kehkeşanizade Lemi Molla tarafından Aynaroz Kadısı olarak atanmıştır.

Genç Osman

Turan Oflazoğlu
Turan Oflazoğlu'nun tarihî oyunu.
1994 tarihli eser, üç perdelik bir tragedyadır.
Oyun, genç yaşta padişah olan Sultan Osman'ın yeniçeri ve sipahi ocaklarının ortadan kaldırılması yolundaki serüvenini anlatmaktadır.
Oyun bir ağıt ile başlar:

Az bulunur insan iken
Cihan şahına kıydılar
Gayretli bir aslan iken
Cihan şahına kıydılar

Gazi bahadır han idi
Pek soylu bir sultan idi
Namıyla Genç Osman idi
Cihan şahına kıydılar

Kırık Hayatlar

Halit Ziya Uşaklıgil
Halit Ziya Uşaklıgil'in Servetifünun Dönemi'nde kaleme aldığı son romandır.
Eser, Servet-i Fünun dergisinde 1901 yılında tefrika edilmeye başlanmış ancak sansüre uğraması nedeniyle yazar tarafından tefrikadan çekilmiştir. Yıllar sonra 1922'de Vakit gazetesinde tefrika edilen roman 1924'te kitap olarak basılmıştır.
Eser; aile kurumu, sosyal ilişkiler, evlenme, gelenekler, eş seçimi, eğlence ortamları, toplumsal aksaklıklar, komşuluk ilişkileri gibi konulara eğilmesi yönüyle sosyal bir romandır.
Yazar, bu romanıyla Mai ve Siyah ile Aşk-ı Memnu romanlarında öne çıkan bireysellikten sosyal meselelere doğru geçiş yapmıştır.
Romanda olaylar arzularına yenik düşerek eşine ihanet eden Doktor Ömer Behiç'in çevresinde gelişmektedir.

Koca Ragıp Paşa (1699-1763)

  • Osmanlı devlet adamı, şair.
  • 1699'da İstanbul'da doğan şairin asıl ismi Mehmet'tir.
  • Mahlası "Ragıp" olsa da daha çok "Koca Ragıp Paşa" diye bilinir.
  • Devlet adamlığı ve şairliğinin yanı sıra ilim, kültür ve imar faaliyetlerine verdiği önemle tanınmıştır.
  • Kendi adına İstanbul'da bir kütüphane yaptırmış, bütün eserlerini de buraya bağışlamıştır.
  • Nükteleri, hazırcevaplığı ve sohbetleri ile dikkat çeken biridir.
  • 1763'te İstanbul'da ölmüştür.

Beng ü Bade

Fuzuli'nin alegorik eseri.
Beng, esrar; bade ise şarap anlamındadır.
444 beyitlik bir mesnevidir.
Türkçe yazılan eser, Safevi hükümdarı Şah İsmail'e sunulmuştur.
Eserin başında kısa birer tevhit, münacat, naat ve Hz. Ali methiyesinden sonra Şâh İsmail için söylenmiş bir methiye vardır.

Ol ki başlar zamânında bezm-i ferâğ
Pâdşehler başından eyler ayağ

Meclis-efrûz-ı bezmgâh-ı Halil
Cem’-i eyyâm-ı Şâh İsmail


Bu beyitlere göre Fuzulî, eserini Şah İsmail’in Şeybek Han’ı (Şeybani Han) mağlup edip kafatasından kadeh yaptırması olayından yani 1510’dan sonra kaleme almıştır.
Eserde Beng, Bâde, Boza, Rakı, Berş, Afyon, Nebiz, Kebap gibi içki ve yiyeceklere teşhis ve intak sanatlarıyla kişilik verilmiştir.

Divan Edebiyatı Karma Test 3

Her şeyden önce ilahî bir kaynağa dayandığı için sıradan bir aşk hikâyesi değildir. Bir bütün olarak değerlendirildiği zaman aile, çocuklar ve bunlar arasındaki münasebetler, aile idaresi, çocuk terbiyesi, toplumun çeşitli hâlleri, insan tipleri, devlet idaresi gibi konuların eserin temelini oluşturduğu görülür. Güzellik, aşk ve hasret ise hikâyeyi sürükleyen unsurlardır.
1. Aşağıdakilerin hangisinde parçada sözü edilen hikâye ve onu kaleme alan divan şairi doğru verilmiştir?
A) Ali Şir Nevai - Leyla ile Mecnun
B) Şeyhi - Harname
C) 
Şeyyad Hamza - Yusuf ile Zeliha
D) Fuzuli - Beng ü Bade
E) Nabi - Hayriye

Ya Rab

Benim tek hiç kim zâr ü perişan olmasın yâ Rab
Esir-i derd-i aşk u dâğ-ı hicran olmasın yâ Rab

Demâdem cevrlerdir çektiğim bî-rahm bütlerden
Bu kâfirler esiri bir müselmân olmasın yâ Rab

Kaside-i Arpa

15. yüzyıl divan şairi Necati'nin arpa kıtlığını konu aldığı şiiridir.
Kaside nazım şekli ile yazılan eser 21 beyittir.
Şiirdeki ifadelerden şairin kasideyi dönemin vezirlerinden birine sunduğu anlaşılmaktadır.
Eserde klasik bir kasidede olması gereken bölümler yoktur.

Arpa Kasidesi
(Günümüz Türkçesi)

Hani o şefkatli sevgili arpa
Hastaya sağlık, ata can arpa

Galiba kuyuya düştü Yusuf gibi
O dünyanın kıymetlisi olan arpa

Mersiye-i Ester (Katır Mersiyesi)

Necati Bey'in ölen katırı için yazdığı 25 beyitlik mersiyedir.
Ester, Farsça bir sözcük olup katır anlamına gelmektedir.
Şiirde mesnevi tipi uyak kullanılmıştır. 
Mizahi bir üslupla yazılan şiirde katır, olağanüstü özellikleriyle dikkat çeker. Şair, kaybettiği katırın yerine Padişah'tan beyaz bir at diler.
Sosyal eleştiri de içeren şiirde padişahın varlık içinde yaşarken halkının durumundan haberdar olmamasına gönderme yapılmaktadır.

Diyeler

Reva mıdır ki güneş yüzüne kamer diyeler
Gece ile seyre çıkarsan dahi neler diyeler

Yüzümü ayağına süreyim nice olsa gerek
Nihayeti bu ki sen serveri sever diyeler

Yazım Yanlışları Konu Testi 7

1. Aşağıdaki cümlelerde yer alan birleşik sözcüklerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) Bizi kapıda karşılayıp hoşgeldiniz, dedi.
B) Bilirkişi raporu henüz elimize ulaşmadı.
C) Yazar kasa da eski dükkânda kaldı.
D) O, düzyazıyı şiirden hep üstün tutmuştu.
E) Şimdilerde kimsenin evinde çalar saat yok.

İki Cihan Zindan İse

İki cihan zindan ise gerek bana bostan ola
Ayruk bana ne gam gussa çün inayet dosttan ola

Varam ol dosta kul olam her dem açılam gül olam
Hem söyleyem bülbül olam durağım gülistan ola

Harabelerin Çiçeği

Reşat Nuri Güntekin
Reşat Nuri Güntekin'in 1918'de Zaman gazetesinde tefrika edilen romanı.
Yazar, romanı Cemil Nimet takma adıyla yayımlamıştır.
Eserde çocukken konaklarında çıkan yangında yüzünün yarısı yanmış olan Doktor Süleyman’ın yaşam öyküsü anlatılmaktadır.
Eser, yazarın ilk romanı olmasına rağmen yazar tarafından bir roman denemesi olarak kabul edilmiştir. Tiyatrodan romana geçen Güntekin, 1920'de yayımladığı "Gizli El" adlı eseri ilk romanı olarak kabul etmektedir.

Özet

Romanın asıl kahramanı Süleyman Kemal, bir paşa çocuğudur. Çok güzel bir çocuk olan Süleyman, ailesi tarafından çok sevilir. Misafirliklerde sık sık bir araya geldikleri teyze kızı Seniha ise onun çocukluk aşkıdır. Bir gün konakta yangın çıkar, Süleyman'ın yüzü feci şekilde yanar. Bu olaydan sonra ailesinin ona karşı tavrı değişir. İnsan içine çıkartılmayan çocuk, konağın bir odasında tecrit hayatı yaşamaya başlar.

Dostoyevski

Dostoyevski
  • Rus roman ve hikâye yazarı.
  • Tam adı Fyodor Mihailoviç Dostoyevski'dir.
  • 1821 yılında Moskova'da doğdu.
  • Sert, otoriter ve dindar bir adam olan babası Mihail Andreyeviç askerî cerrahtır. Dostoyevski doğduğunda fakir halkın ücretsiz tedavi edildiği bir hastanede çalışmaktadır. 
  • Dostoyevski, babasının korumacı tavrı nedeniyle dış dünyadan uzak bir şekilde yetişir.
  • Bir tüccarın kızı olan annesi Mari Fyodorovna Neçayeva ise duygulu ve alçakgönüllü bir kadındır. Annesi, henüz 37 yaşındayken veremden ölür (1837).
  • Annesinin ölümünden sonra köye çekilerek kendisini içkiye veren babası, oğlunu Saint Petersburg’daki Askerî İstihkam Okuluna gönderir.

Kumarbaz

Dostoyevski
Dostoyevski'nin 1867'de yayımlanan romanı.
Romanda olaylar Almanya’nın Ruletenburg şehri ile Paris’te geçer.
Kitabın başkahramanı bir kumarbaz olan Aleksey İvanoviç'tir. Aleksey; parasız olmasına rağmen kendisini iyi yetiştirmiş, eğitimli, bilgili, açık sözlü ve zeki bir gençtir.
Dostoyevski, diğer romanlarında olduğu gibi bu romanda da insanı, insan tabiatını ve insan gerçeğini çok başarılı bir şekilde anlatmıştır.
Eseri ilginç yapan özellik, yazarın kumar tutkusunun sanatkârane bir ifadesi olmasıdır. Eserdeki olaylar, yazarın 1863 yılında bir toplantıda tanıştığı Polin Suslova ile çıktığı Avrupa seyahatinde yaşadıklarıyla benzerlik göstermektedir. Polin Suslova ile romandaki Polina Aleksandrovna arasında pek çok benzerlik vardır. Romandaki Polina, gerçek hayattaki Polin Suslova gibi zenginliğe, gençliğe ve güzelliğe önem veren biridir. Bunun yanı sıra Aleksey İvanoviç tıpkı yazar gibi bir kumar düşkünüdür. Her ikisi de Avrupa’yı ve özellikle de Fransızları sevmez.

Ayak Bacak Fabrikası

Sermet Çağan
Sermet Çağan'ın epik oyunu.
Oyun, bilinmeyen bir zaman ve mekânda geçmektedir.
Toplumcu-eleştirel tarzda kaleme alınan eserde iktidar ile halk arasındaki ilişkiler gülünç tarzda sunulmuştur. 
Oyundaki halk, sadece yoksul değil aynı zamanda bilinçsiz ve cahildir. Bu nedenle de haklarını savunamazlar.
Eserde "vatan" ve "din" kavramlarını kullanılarak halkın nasıl sömürüldüğü gözler önüne serilir.
Oyunda yöneticiler, politikacılar, yargıçlar, din adamları, toprak ağaları, sıradan vatandaşlar ile bir toplum portresi çizilir. Bu kişiler, oyunda toplumun belli kesimlerini temsil ettiği için isimleri verilmez.

Özet

Portre Türü

  • Bir kişinin fiziksel ve/veya ruhsal özelliklerinin tasvir edildiği edebî türdür.
  • Kullanılan malzeme farklı da olsa portre; resim, heykel, fotoğraf sanatlarında da aynı şekilde algılanıp kullanılan bir türdür.
  • Kişisel hayatı konu alan metinlerden biridir.
  • Bağımsız örnekleri olsa da daha çok biyografi, anı gibi türlerin içinde görülür.
  • Özellikle olay çevresinde gelişen edebî metinlerde kişiler, portre aracılığıyla tanıtılır.
  • Portre ancak Cumhuriyet Dönemi ile bağımsız bir tür hâline gelebilmiştir.

Bir Varmış Bir Yokmuş-Portreler

Yusuf Ziya Ortaç'ın portre ve anı türündeki yazılarından oluşan eseri.
Kitaptaki yazıların büyük bir bölümü daha önce Akbaba dergisinde yayımlanmıştır.
Kitaptaki kişiler; yazarın tanıştığı, farklı ortamlarda karşılaştığı ya da birlikte çalıştığı yazar ya da şairlerdir.
Kitapta, bahsedilen kişilerin küçük birer kara kalem portresine de yer verilmiştir.
Eserde toplam yirmi dört kişi anlatılmıştır.
Bu kişiler: Abdülhak Hâmit Tarhan, Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Halit Ziya Uşaklıgil, Hüseyin Cahit Yalçın, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Mehmet Akif Ersoy, Celal Sahir, Abdullah Cevdet, Mithat Cemal Kuntay, Ahmet Haşim, Emin Bülent Bakiler, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ömer Seyfettin, Enis Behiç Koryürek, Yahya Kemal Beyatlı, Ercüment Ekrem Talu, İbrahim Alaattin, Halil Nihat, Reşat Nuri Güntekin, Mahmut Yesari ve İbnülemin Mahmut Kemal İnal’dır.

Deli Zamanlar

Sevinç Çokum
Sevinç Çokum'un 2000 yılında yayımlanan romanı.
Eserde otobiyografik unsurlar dikkat çeker.
Eser, Karanlığa Direnen Yıldız adlı romanın zaman ve mekân olarak devamıdır. 
Olaylar, 27 Mayıs 1960 sonrasında İstanbul’da geçer.
Romanda siyasi olaylar daha çok bir fondur.
Öne çıkan tema değişimdir. Bu tema, eserde bireysel ve sosyal olarak ele alınmıştır. Eserde bunun yanı sıra kadın erkek ilişkileri, bireyin kendini bulma çabası, ölüm gibi temalar öne çıkmaktadır.
Her iki roman da kahraman anlatıcı tarafından anlatılmaktadır.

Tiryaki Sözleri

Cenap Şahabettin
Cenab Şahabettin'in vecize (özdeyiş) türündeki eseridir.
Eserde sanatçıya ait 1830 özdeyiş vardır.
Bu özlü sözler, iyi bir şair olduğu kadar iyi bir nesir (düzyazı) ustası olan sanatçının parlak üslubunun ürünleridir.
Kitaptaki vecizeler; sanatçının bilgisinin, keskin zekâsının, güç beğenen ve alaycı kişiliğinin bir yansımasıdır.

Kitaptan Seçmeler

İnsan anlamadığı fikrin taraftarı olamaz.

* Avam, yalanla avutanı hakikatle korkutana tercih eder.

* Acıyı bilmeyenin merhametine inanmayınız.

Henüz On Yedi Yaşında

Ahmet Mithat Efendi
Ahmet Mithat Efendi'nin romanı.
Roman, hayat kadınlığı yaparak ailesine bakmaya çalışan Kalyopi adındaki genç bir kadının hikayesidir. Orta yaşlı, namuslu ve iyiliksever bir adam olan Ahmet Efendi; Kalyopi’nin hikâyesini dinler ve onu genelevden çıkarır. Roman, Ahmet Efendi'nin bu talihsiz kızı, bir ahbabının Rum uşağı ile evlendirmesiyle mutlu bir şekilde sona erer.

Uzun Özet

Ahmet Efendi; kültürlü, varlıklı ve namuslu bir adamdır. Avukatlık da yapan Ahmet Efendi, bir akşam arkadaşı Hulusi ile tiyatroya gider. İki arkadaş, tiyatrodan sonra yağan şiddetli yağmur yüzünden evlerine dönemez. Hulusi, yakınlardaki bir randevuevinde geceleyebileceklerini söyler. Ahmet Efendi, başka çarelerinin olmadığını anlayınca bu teklifi kabul etmek zorunda kalır.

Servetifünun Edebiyatı Konu Testi 6

1. Aşağıdakilerden hangisi Servetifünun şiiri için söylenemez?
A) Aynı şiirde aruzun değişik kalıplarına yer verilmiştir.
B) Bu dönem şiirinde konu bütünlüğü sağlanmıştır.
C) Kafiye kulak içindir ilkesi benimsenmiştir.
D) Bireysel, içe kapanık ve karamsar bir anlayış görülür.
E) Şiirde duygudan çok fikre önem verilmiştir.

Aşk-ı Memnu

Halit Ziya
Halit Ziya Uşaklıgil'in ustalık dönemi romanıdır.
Aşk-ı Memnu, "yasak aşk" demektir.
Roman, 1889-1900 yıllarında Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilmiştir.
Türk edebiyatının Batı tekniğinde yazılan ilk romanıdır.
Roman; neden-sonuç yasasına göre gelişen olayları, derin psikolojik tahlillerle oluşturulan karakterleri, kullanılan anlatım teknikleri ve okurun ilgisini canlı tutan kurgusu ile edebiyatımızın ölümsüz eserlerinden biridir. Eser, bu açılardan realizm akımının başarılı örneklerindendir.
Romanda hâkim (ilahî) bakış açısı kullanılmıştır.
Halit Ziya, en başarılı kadın karakterini bu romanda yaratmıştır (Bihter).
Türk toplumunun pek alışık olmadığı hırslı, mücadeleci, intikamcı aynı zamanda hassas, duygusal açlık çeken ve hayatın gerçekleri ile duyguları arasında sıkışmış modern kadın trajedisi romanda ustalıkla işlenir. Yasak aşkı konu alan roman, Batılı bir hayat yaşayan zengin bir Türk ailesinin etrafında İstanbul'da geçmektedir.

Halas

Mehmet Rauf
Mehmet Rauf'un Millî Mücadele'yi konu alan romanı.
Roman, 1929'da yayımlanmıştır.
Halas, Arapça bir sözcük olup "kurtuluş" demektir. 
Eser, yazarın son dönem romanlarından biridir. Hayatın son yıllarını felçli olarak geçiren Rauf, romanı eşinin yardımıyla tamamlayabilmiştir.
Yazar, Anadolu’daki direnişi ve kurtuluş öyküsünü Türk subayı Nihat karakteri üzerinden hikâyeleştirmiştir. Nihat, Milli Mücadele ruhunu taşıyan, vatanın bağımsızlığını düşünen genç bir subaydır.
Roman, Türk halkının Mütareke ve Milli Mücadele yıllarındaki işgaller karşısında gösterdiği direnişi konu edinir. 
Olaylar, İzmir’in işgalinin anlatıldığı ilk bölümler dışında İstanbul'da geçmektedir.
Roman ilahî bakış açısı ile kaleme alınmıştır.
Mehmet Rauf, eserini "Büyüklerin en büyüğü Gazi Mustafa Kemal'e" ibaresiyle Mustafa Kemal Atatürk'e ithaf etmiştir.

Ne Derlerse Desinler

Gazel

Kıl meclisi âmâde ne derlerse desinler
İç dilber ile bâde ne derlerse desinler

Anber gibi kâküllerini bir gece âşık
Şemm eyledi rüyada ne derlerse desinler

Cumhuriyet Dönemi Roman Konu Testi 3

Romanlarında olduğu gibi öykülerinde de ekmek parası peşinde koşan insanların yaşamını anlatmıştır. İlk öykülerinde Çukurova'ya inen tarım ve fabrika işçilerine, onların kentlerin kenar semtlerindeki yaşayışlarına eğilmiştir. Eserlerinde mekân olarak gecekondu bölgeleri, İstanbul'un yoksul semtleri, fabrikalar, tutukevleri, cezaevleri seçilmiştir.
1. Aşağıdakilerden hangisi parçada sözü edilen yazara ait değildir?
A) Eskici ve Oğulları
B) Gurbet Kuşları
C) Hanımın Çiftliği
D) Kanlı Topraklar
E) Eşekli Kütüphaneci

Cümle Türleri Konu Testi 4

I. Türkülerde gurbet ve ayrılık ana motiflerdendir.
II. Türkülerde âşık, sevdiğini sadece uzak ellerde özlemez.
III. Erzurum yöresine ait Yemen türküsü de ağıt türündedir.
IV. Türkülerin Türk milletinin hafızası olduğu açıktır.
V. Türküleri ezgiden bağımsız düşünmek mümkün değildir.
1. Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri yapısı bakımından diğerlerinden farklıdır?
A) I ve III   B) I ve V   C) II ve V   D) III ve IV   E) II ve IV

Körduman

Kemal Tahir
Kemal Tahir'in 1957'de yayımlanan devam romanı (ikileme, nehir roman).
Sağırdere adlı romanın devamıdır.
Roman, 1940'lı yıllarda Çankırı'ya bağlı bir köy olan Yamören'de geçer.
Ülkenin içinden geçtiği yenileşme sürecinden köydekilerin haberi yok gibidir. Ülkenin değişip geliştiğini demir yolu inşaatı ve yeni yazıyla eğitim veren okullar sayesinde fark eden halk, bu yeniliklere şüpheyle yaklaşmaktadır.
Romana adını veren "Körduman", kış dolayısıyla Sağırdere’yi kaplayan sisin adıdır.
Olaylar, sevdiği kız başkasıyla evlendirilince çalışmak için Ankara'ya gidip oradan bir taş ustası olarak dönen Mustafa'nın etrafında gelişir. 
Eserde, bireysel arzu ve hırsların hem ilişkileri hem de insanı nasıl dönüştürdüğü detaylı bir şekilde ele alınmıştır.

Sağırdere

Kemal Tahir
Kemal Tahir'in yayımlanan ilk romanıdır (1955).
1957'de yayımlanan Körduman ise bu romanın devamıdır (ikileme, nehir roman).
Eser, 1938-1939 yıllarında Çankırı’nın bir köyünde yaşanan olayları konu edinmektedir. 
Romanda bir Anadolu köyündeki kadın-erkek ilişkileri, aile düzeni, batıl inançlar, köy içi gruplaşmalar, kan davaları, din anlayışı ve gurbetteki köylünün yaşamı gibi birçok konu ele alınmıştır.
Yamören, Cumhuriyet’in ilanına rağmen, birçok Anadolu köyü gibi içine kapanık bir yapıya sahiptir. Köydeki birçok insan Cumhuriyet’in getirdiği yenilikleri kabullenmekte zorlanmaktadır. Başlık parası, çok eşlilik, büyüden medet umma, tren yolunun uğursuzluk getireceği ya da okulun, çocukları bozduğunu düşünmek gibi birçok çarpık anlayış romanda kendine yer bulur.
Roman, "Düğün" ve "Gurbet" adıyla iki bölümden oluşmaktadır.

Şehir Mektupları

Ahmet Rasim
Ahmet Rasim'in 1897-1899 yılları arasında Malumat gazetesinde yazdığı yazılardan oluşan eseri.
Yazıların büyük bir kısmı sohbet türündedir. 
Dört ciltlik eser, edebiyatımızdaki şehir yazılarının ilk örneğidir.
Eser, II. Abdülhamit dönemindeki İstanbul'un sosyal hayatı, kültürel yapısı, mekânları hakkında oldukça zengin bir kaynaktır.
Dönemin İstanbul ağzı yazılarda bütün incelikleriyle ustaca kullanılmıştır.
Eserde mizah unsuru ön plandadır.

Seçmeler

Birinci Mektup'tan...

Yeni gördüm ama ne garip şey, meğer kömürcüler karda, donda buram buram terler; tatlı, sıcak, güneşli havalarda da tiril tiril titrerlermiş. Geçenki soğuklarda bizim mahalledeki kömürcüyü görseydiniz şimdiki haline bakıp acır ve: 
— Zavallı adam! Kim bilir kaç aydan beri sıtma hastalığı çekiyor, derdiniz. Zavallı! "Bereket" dediği kömür tozlu kürkünü renkçe pek de farkı olmayan kulaklarına kadar çekmiş, iskemlesinde oturmuş, arpacık kumrusu gibi düşünüp duruyor. Birine bu halini sordum: 
— Fukaralık halidir ne yapsın, dedi. 
Diğerine sordum: 
— Hele bir kar yağsın da gör. Ne kabadayı olduğunu o zaman gösterir, dedi.

Destan-ı Zelzele

Büyük bir yıkıma sebep olan "1939 Erzincan Depremi" üzerine yazılmış bir destandır. İki bölümden meydana gelen destan kayıp ve silik dörtlüklerle birlikte toplam kırk beş dörtlüktür. Aşağıda verilen kısım, destanın birinci bölümüdür:

Destan-ı Zelzele

Hulûs-i kalp ile dinle destanı
Cenab-ı Allah'tan imtihan oldu
Sene dokuz yüz otuz dokuzda
Hakkın emriyle zelzele oldu

Sözcük Türleri Karma Test 8 Çözümlü

(I) Adam konuşurken (II) kuş ona baktı, (III) ipi kollayamayacak kadar (IV) yorgundu. Zayıf ayakları ile (V) sımsıkı tutunduğu ipte dengesini bulmaya çalışıyordu. 
1. Parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangisi türü bakımından ötekilerden farklıdır?
A) I   B) II   C) III   D) IV   E) V

Çözüm

"Sımsıkı" sözcüğü cümlede eylemsiyi durum yönünden belirttiği için zarf yani belirteçtir. Diğer sözcüklerin sözcük türü ise isimdir. IV'teki "yorgundu" sözcüğünün ek eylem alarak yüklem görevinde kullanılması sözcüğün türünü değiştirmez. Sözcük burada isim olarak kullanılmıştır.
Cevap E

Sözcük Türleri Karma Test 8

(I) Adam konuşurken (II) kuş ona baktı, (III) ipi kollayamayacak kadar (IV) yorgundu. Zayıf ayakları ile (V) sımsıkı tutunduğu ipte dengesini bulmaya çalışıyordu.
1. Parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangisi türü bakımından ötekilerden farklıdır?
A) I   B) II   C) III   D) IV   E) V

Tanzimat Edebiyatı Konu Testi 12

Batı tarzı şiirin henüz tanınmadığı 1840’lı yıllarda yazılan Akif Paşa’nın — adlı eseri, geçmişteki örneklerinin aksine şairin ferdi sıkıntı ve ızdıraplarını yansıtan ve bu suretle gelenekten büyük ölçüde ayrılan bir şiirdir.
1. Parçada bırakılan boşluğa aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Adem Kasidesi
B) Mihnet-i Keşan
C) Tabsıra
D) Vaveyla
E) Münâcât

Kediler Hikayesi

Sami Paşazade Sezai'nin "Kediler" adlı hikayesinin günümüz Türkçesiyle tam metni aşağıda verilmiştir. Kediler, yazarın "Küçük Şeyler" adlı hikaye kitabındaki öykülerden biridir:

Kediler

— Hanım! En son yanıtını isterim: Ya ben, ya kediler!
— Kediler!
Bir kocanın ümitsizliğe kapılması, bir kadının kararsız hevesleri, sevginin safa çimenleri üzerine temellerini gül dalından, kararsız sevda heveslerine karşı camlarını nurdan, binasını tülden yaparak döşediği evlilik sarayının çöküşü, hep bu birkaç kelimeden oluşan konuşmada idi.

Nesteren

Abdülhak Hamit
  • Abdülhak Hâmit Tarhan’ın 1878'de yayımladığı manzum tiyatro eseri.
  • Yazar, oyunun konusunu Corneille’in "Le Cid" isimli eserinden almıştır.
  • Eser, edebiyatımızın hece ölçüsü ile yazılan ilk tiyatro eseridir.
  • Olayların geçtiği zaman dilimi belirsizdir.
  • Eserde iki kardeş arasındaki iktidar mücadelesinin gölgesinde doğup gelişen ve sonu ölümle neticelenen bir aşk ele alınır.
Eserden Bir Bölüm
Nesteren:
Derdim de senden, dermanım da senden.
Gönlüm şunu beyanda bî-ihtiyar:
Ki sen bana hem düşmansın hem de yâr,
Fakat böyle düşmana canlar feda

Teodor Kasap (1835-1897)

Teodor Kasap
  • Gazeteci, yazar ve çevirmen.
  • Rum asıllı bir Osmanlı vatandaşıdır. 
  • 1835'te Kayseri'de doğdu.
  • Babasının ölümü üzerine on üç yaşında İstanbul'a yerleşti. Bir Rum tüccarın yanında işe başladı, kendi kendine Fransızca öğrendi.
  • 1856'da Fransız bir subayın yardımıyla Fransa’ya gitti. Paris’te öğrenim görürken ünlü Fransız yazar Alexandre Dumas’nın kâtipliğini yaptı. Dumas ile birçok seyahate katıldı.
  • 1870'de İstanbul'a dönerek Fransızca dersler verdi. Aynı tarihlerde gazeteciliğe başladı.
  • 1870-77 yılları arasında üç mizah dergisi çıkardı.

Ses, Yazım, Noktalama Konu Testi 3

Bu kurtuluş hakkın bir mucizesi
Yüce Türk milleti yaşayacaktır
Haktan ayrı değil Türklüğün sesi
Onun her emeli, arzusu haktır
1. Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünlü düşmesi
B) Ünsüz türemesi
C) Ünlü değişimi
D) Ünsüz benzeşmesi
E) Ünsüz yumuşaması

Ses, Yazım, Noktalama Konu Testi 3 Çözümlü

Bu kurtuluş hakkın bir mucizesi 
Yüce Türk milleti yaşayacaktır 
Haktan ayrı değil Türklüğün sesi
Onun her emeli, arzusu haktır
1. Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünlü düşmesi
B) Ünsüz türemesi
C) Ünlü değişimi
D) Ünsüz benzeşmesi
E) Ünsüz yumuşaması

Çözüm

Ünlü düşmesi — ayır- > ayr-ı
Ünsüz türemesi — hak > hakk-ın
Ünlü değişimine örnek yok.
Ünsüz benzeşmesi — hak-tan (-den)
Ünsüz yumuşaması (yumuşaması) — Türklük > Türklüğ-ün
Cevap C

Levnî (18. yy)

Minyatür
  • Minyatür sanatçısı, şair.
  • Edirne doğumlu sanatçının asıl adı Abdülcelil Çelebi'dir.
  • "Levnî" onun mahlasıdır. Arapça bir sözcük olan "levn" renk demektir.
  • Genç yaşta İstanbul’a gelen sanatçı, II. Mustafa zamanında nakkaşbaşılığa yükselmiştir. III. Ahmet döneminde de görevini sürdürmüştür.
  • Sanatçı, 1732'de İstanbul'da ölmüştür.
Sanat Anlayışı ve Önemi
  • Osmanlı minyatür sanatının son büyük temsilcisidir.
  • Divan şairi Nedim gibi o da Lale Devri'nin sembol isimlerinden biridir.
  • Resimleri ile devrin sosyal hayatı, giyim-kuşamı ve eğlencelerini yansıtmıştır.

Atalar Sözü Destanı

Tut atalar sözünü kalb-i selim ol
Gönülden gönüle yol var demişler
Gider yavuzluğun tab-ı halim ol
Sarp sirke kabına zarar demişler

Avrupa'da Bir Cevelan

Ahmet Mithat Efendi
  • Ahmet Mithat Efendi'nin seyahatname türündeki eseridir.
  • Eser adındaki "cevelan" Arapça bir sözcük olup gezinti, gezinme, dolaşma gibi anlamlara gelmektedir.
  • 1000 sayfayı aşan eser gerek hacmi gerekse içerik zenginliğiyle Tanzimat-Cumhuriyet arası dönemin en büyük seyahat eseridir.
  • 1889'da II. Abdülhamit tarafından Stockholm Müsteşrikler (Doğu Bilimciler) Kongresi’ne gönderilen Ahmet Mithat, bu vesileyle Avrupa'nın birçok şehrini gezmiştir.
  • Ahmet Mithat Efendi’nin izlenimlerini paylaştığı Avrupa ülkeleri şöyledir: İtalya, Fransa, Danimarka, İsveç, Norveç, Almanya, İsviçre ve Avusturya.
  • Eser, 19. yüzyıl Avrupa'sı hakkında önemli bir belge niteliği taşımaktadır.

Lev Nikolayeviç Tolstoy

Lev Nikolayeviç Tolstoy
  • Rus roman ve hikâye yazarı, eğitimci, düşünür.
  • 28 Ağustos 1828'de Moskova'nın güneyinde -Yasnaya Polyana adıyla bilinen bir malikanede- doğdu.
  • Toprak sahibi, aristokrat bir ailenin oğludur.
  • İki yaşında annesini, dokuz yaşında da babasını kaybetti.
  • 1844'te Kazan Üniversitesine girdi. Ancak resmî eğitime duyduğu tepki nedeniyle eğitimini yarıda bıraktı.
  • 1852’de orduya katılarak Kırım Savaşı'nda subay olarak görev yaptı. Dört yıl görev yaptıktan sonra ordudan ayrıldı, sonrasında hayatı boyunca savaş karşıtı bir tutum izledi.
  • 1852-1859 yılları arasında Çocukluk, İlk Gençlik ve Gençlik adlarında otobiyografik üç ciltlik bir roman yayımladı.

Hacı Murat

Lev Nikolayeviç Tolstoy
Lev Tolstoy'un 1904'te tamamladığı tarihî roman. 
Roman,1917'de -yazarın ölümünden sonra- yayımlanabilmiştir.
Tolstoy, eserini Hacı Murat’ın Ruslara sığınıp Tiflis’te kaldığı yıllarda Rus makamlarına anlattıklarından hareketle kaleme almıştır.
Eserde Kafkas halkları ve Rusya arasındaki savaşta 1851-52 yılları arasında gerçekleşen olaylar anlatılmaktadır.
Roman, giriş haricinde yirmi beş bölümden oluşmaktadır.
Eserdeki birçok İslami unsur, yazar tarafından kendi gerçekliği içinde başarıyla ele alınmıştır. Bu durum, yazarın Müslümanları ve İslam kültürünü ne kadar iyi tanıdığını göstermektedir.

Prens Kalyanamkara ve Papamkara

Uygur Dönemi'ne ait bir metindir.
Hikâye, Budizm’i halka öğretmek amacıyla yazılmıştır.
"İyi Düşünceli Prens ile Kötü Düşünceli Prens" olarak da bilinen hikâyenin orijinal adı Sanskritçedir.
10. yüzyıla ait olduğu tahmin edilen eser, 80 sayfalık bir el yazmasıdır.
Uygurlar, Budizm’i 840’tan sonra kabul etmişler ancak dinin yalnızca âdetlerine uyan taraflarını almışlardır. Bunun en önemli nedeni Budizm'in "et yemeyi" ve "savaşmayı" yasak etmesidir.

Sözcükte Yapı Konu Testi 6 Çözümlü

Kökteş kökler hem isim hem de fiil kökü olarak kullanılabilen köklerdir. Bu tür kökler, kullanıldıkları yere göre isim ya da fiil köküdür.
1. Buna göre aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisinin kökü eylem kökü olarak kullanılmıştır?
A) Bir güven ortamı yaratamadık.
B) Yufkalar oldukça kuruydu.
C) Su kattık meğer yağlı boyaymış.
D) Ayağımdaki şiş henüz inmedi.
E) Eskimiş çoraplarınızı atmayın.

Çözüm


Soruda verildiği gibi kökteş kökler kullanıldıkları yere göre isim ya da fiil köküdür. Bu tür bir soru, köke mastar eki (-mek) eki getirilerek çözülemez. E şıkkındaki "eskimiş" sözcüğü sıfat-fiildir. Eylemsiler fiil kök veya gövdelerine getirilen eklerle yapılır. Bu nedenle "eski" kökü burada fiil köküdür. "Eski" sözcüğü isim olarak kullanılsa ve ek eylem alsaydı şöyle yazılması gerekirdi: eskiymiş
Cevap E

Sözcükte Yapı Konu Testi 6

Kökteş kökler hem isim hem de fiil kökü olarak kullanılabilen köklerdir. Bu tür kökler, kullanıldıkları yere göre isim ya da fiil köküdür. 
1. Buna göre aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisinin kökü eylem kökü olarak kullanılmıştır? 
A) Bir güven ortamı yaratamadık.
B) Yufkalar oldukça kuruydu.
C) Su kattık meğer yağlı boyaymış.
D) Ayağımdaki şiş henüz inmedi.
E) Eskimiş çoraplarınızı atmayın.

Gecenin Öteki Yüzü

Füruzan’ın hikâye kitabı.
1982’de yayımlanan kitapta "Kanı Unutma", "Çocuk", "Sokaklarından Gemilerin Geçtiği Kent" ve kitapla aynı adı taşıyan "Gecenin Öteki Yüzü" olmak üzere toplam dört hikâye yer almaktadır.

Metinlerarasılık

  • Postmodern romanın önemli göstergelerinden biridir.
  • Metinlerarasılık, bir yazarın metnini oluştururken daha önce yazılmış metinlere ait unsurlardan yararlanmasıdır.
  • Bu unsurlar; alıntı yapılan bir parça olabildiği gibi benzer bir kahraman, imge / motif ya da üslup olabilir.
  • İki metin arasındaki bu ilişki örtük olabileceği gibi açık da olabilir.
  • Metinlerarasılık, metnin kurgusunun karmaşıklığını artırarak metni çok sesli hâle getirir.
  • Metinlerarasılık, yazarın yararlandığı metni doğrudan taklit etmesi değildir. Yazar, ilgili metindeki malzemeyi kendi metninin estetiğini oluşturmak için kullanır.

Küçük Ağa Özet

Tarık Buğra
Tarık Buğra'nın 1963'te yayımlanan tarihî romanı.
Eserde olaylar Akşehir'de geçer.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında başlayan olaylar, Milli Mücadele'nin kazanıldığı zamana kadar süren yaklaşık dört yıllık bir süreyi kapsar.
Eserde vatanın kurtuluşunu hâlâ padişahta görenler ile Kuvayımilliyeciler arasındaki mücadele anlatılmaktadır.
Kuvayımilliye taraftarları Padişah'ın İngilizlerin elinde tutsak olduğu fikrini savunurken İstanbul Hükümeti, 
Kuvayımilliye taraftarlarını isyancı olarak görmektedir.

Deyimlerin Hikayeleri

Afyonu Patlamak

Ayılmak, kendine gelmek anlamında kullanılan bir deyimdir.
Afyon tiryakilerinin Ramazan aylarında başvurdukları bir hile ile ortaya çıkan bir deyimdir. Osmanlı zamanında afyon müptelaları, Ramazan gelince gündüz afyon yutamadıklarından çok ızdırap çeker, bir yerde duramazlarmış. Sonunda şöyle bir çare bulmuşlar: Macun haline getirdikleri afyonu mide asidi ile çözülebilecek bir kağıda sarıp sahurda yutarlarmış. Gün içerisinde kâğıdın mide salgısıyla erimesiyle de kafayı bulurlarmış.